Yakup DÖĞER

26 Ocak 2011

İDEOLOJİLERDEN ADALET BEKLENİR Mİ?

İnsanların birbirine kul olma yolu da diyebileceğimiz beşer kaynaklı sistemler, Allah’ın tasarruf hakkını gasp eden dünyevi görüşlerin hayata akseden pratiğidir. İlahi olandan vazgeçme ve kendi putlarına tapma hevesi dünya yaratıldığından günümüze insanlara bulaşan temizlenemez bir necaset olarak var ola gelmiştir. Yeryüzünde Allah’ın hakimiyetine insanlar ne zaman sırt çevirse, onlara şeytanın fısıldadığı açıkça ortaya çıkmakta, hayata yön veren düşünceler insanların şeytanları tarafından gündeme getirilmektedir. Bütün insanların aslında niçin yeryüzüne geldiği tarih boyunca gelen Rasuller aracılığıyle, Allah’ın vahyiyle bildirilmiş yaşam sınırları hayatlarını nasıl kuşatacaksa izah edilmiştir.

Bu izahlara rağmen, dünyada Allah’ın hakimiyetini beğenmeyen, Hakkın hakim olmasını istemeyen şeytan ve dostları, hayata yön vermek için kendi düşüncelerinden oluşan beşeri sistemleri gündeme getirerek, hayatları insan kaynaklı nizamlarla yönetmeye başlamıştır. Bu anlayış  zamanla insanlardan da taraftar bularak dünyaya egemen bir hal almış,yaşam tarzı insanların değişmiştir.

İnsanları yönetmek ve idare etmek adına Allaha savaş açan beşeri sistemler ne yazık ki, tabilerine muhatap oldukları andan itibaren hiçbir zaman gün yüzü göstermemiş sürekli kendi nefsi çıkarları doğrultusunda zulümlerini ikame etmişlerdir. Her dünyevi görüş, sahibi olduğu şahıs doğrultusunda yaşam tarzı güderek evrensellikten uzak bir hayat standardı ortaya koymuş, kendi ömrü kadar bile ayakta duramamıştır. Çünkü kişilerin ortaya attığı dünya görüşleri hiçbir zaman bütün bir hayatı kuşatacak kadar geniş olamayacak  bencilliktedir.

Kısıtlı insan aklı, tanıyamadığı, hiçbir zamanda hakkıyle tanıyamayacağı  hem cinslerinin hayatlarını yönlendirme merakına nefsi doğrultusunda yeltenmiş ve bu yeltenmesiyle de,beraberinde zulmü getirmiştir. İnsanı en yakın olarak sadece yaratıcısının tanıyabileceğini, ihtiyaçlarının ve sakıncalarının neler olabileceğini en iyi bilen yine insanı yaratan olacağı için beşeri sistemler sürekli bocalamakta, bugün ideal bir kanun diye çıkardıklarını, kısa zamanda tekrar değiştirmek zorunda kalmaktadır. Geçmişi gözden geçirecek olursak, bu durum putlarının yiyen cahiliye Arapları gibi bir durum olarak görülmektedir. Evrensel olanın, bir insandan çıkan fikirler olamayacağı gibi, bütün haksızlıkların da yine insandan kaynaklandığı kesinlik kazanmış bir olaydır.

Yeryüzünün ömrünü ve yaşanmış olan insanlık tarihini gözden geçirecek olursak, en karanlık çağlar nefislerin hakim olduğu dönemlerdir. En rahat ve adaletli zaman dilimleri ise, Allah’ın Rasulleri’nin zamanlarıdır. İster taraflı olarak isterse tarafsız olarak bakılsın tarihin sayfalarına, bunun böyle olduğunu çok açık olarak görebiliriz. En açık ve bilinir örnek olarak bakarsak, öyle bir mısır var ki, Firavun zulmüyle inliyor,insanlara akıl almaz zulümler yapılıyor, kendi kavmi güçsüz kalsın diye firavun erkek çocuklarını öldürüyor. Niçin? Kendi saltanatı için elbette. Bir gün Hz. Musa (as) çıkarak bu zulme son veriyor. Firavun'un zulmü ancak kendi ömrü kadar yaşayabiliyor.

Öyle bir zaman düşünün ki, yine Nemrut diye biri yaşıyor, kendisini Rabb olarak görüyor, insanları öldürüp diriltebildiğini söylüyor. Her yerde haksızlık zulüm… Ve Hz. İbrahim (as), Allah’ın elçisi geliyor, adaletin sözünü yükseltiyor. Nemrud'un zulmü kendi ömrü kadar sürüyor. Biri insan kaynaklı, diğeri ise İlahi olan.

Yakın tarihi gözden geçirelim, dünya uzun tarihi boyunca, kısa zamanda  iki dünya savaşı ve binlerce iç savaş görüyor, hepsi de beşer kaynaklı. Hepsi de insanların diğerlerine hükmetme hevası. Milyonlarca ölü, milyonlarca sakat, yaralı. İdeoloji sahipleri Rabblik yarışındalar, sonuç meydanda. Her bir ideoloji, sahibinin ömrü kadar yaşıyor.

Tarihin her döneminde zamanın Nemrutları, Firavunları, Ebu Cehilleri olacaktır. Her zaman insanlara egemen olmak isteyen Allah’ın düşmanları bulunacaktır. Her ideoloji sahibi, Allah’a ortak olmak için savaşandır. Dünyaya nefisleri ve gündelik çıkarları için yön vermeye çalışanlar, Allah’ın ve Peygamberinin düşmanlarıdır. Allah’ın kanunlarını beğenmeyen,kendileri kanun çıkarmak için savaşan bütün beşeri sistemlerin sahipleri, Tağut’tur, haddi aşmışlardır. Hangi izm ve ideoloji olursa olsun, sahibi kim olursa olsun, Allah’ın hükmünü beğenmeyenler, zalimlerdir, fasıklardır, kafirlerdir.

Unutmasınlar ki, bir zamanlar belli bir bölgeye hakim olan düşünceler, şimdi terk edilmiş, sahipleriyle birlikte toprağa gömülmüştür. Ama Allah’ın kanunları bütün kuşatıcılığı ile hala insanlara rahmet saçmakta, yeryüzünü imar etmek için amel edileceği günü beklemektedirler.Çünkü ölümsüz ve sonsuz olan varlık ne ise,ölümsüz ve sorunsuz olan yasalarda O’nun yasalarıdır. Allah’ın kanunları beşerinkiler gibi göreceli değildir. Allah’ın kanunlarında bir bozukluk ya da aksaklık bulunamaz, çünkü Allah aksaklıktan uzaktır. Kulu için ideal olansa Yaratıcısının yasalarına tabi olmaktır. Gündelik beşeri görüşler ve yasalar, kulun sorunlarını çözmeye yeterli değil aksine adaletsizliklerin ve zulümlerin kaynağıdır. Akletme yetisine sahip olan her insan bunun böyle olduğunda hem fikirdir.

Bir ömürlük dünya görüşlerinin insanlara hayatı nasıl zindan ettiği ortadadır. Oysa ki; Eşref-i Mahlukat olarak yeryüzüne gelen insan, adaleti ayakta tutan, adaletle muamele eden olarak görev almıştır. Adaletten kasıt, Allah’ın kanunlarına tabi olmak, Allah’ın kanunlarına tabi olup yeryüzünde zulmü körükleyen Tağuti sistemlere karşı mücadele etmektir. Bütün izm ve ideolojiler birer tağuti sistem olduğuna göre iman ehli, hepsine topyekün karşı koyarak, Allah’ın dini hakim oluncaya kadar mücadelesini sürdürmelidir.