Mustafa KOCAMAN

15 Aralık 2007

İLKELERİ, TUTARSIZLIĞIN ÇAMURUNA GÖMMEK

Bugünlerde Zaman gazetesinin 1 milyon insana ulaşmayı hedefleyen bir kampanyası sürüyor. Bu amaçla gazetenin gönüldaşları daha fazla bir gayret içindeler. Onlardan biriyle geçen gün oturup konuşurken dikkatini Zaman’da yer alan faizli banka reklamlarına çektim. Böylesi reklamların nasıl olup da gazetede yer bulduğuna bir anlam veremediğimi söyledim.
 
Tabii olarak savunmacı bir refleks gösterdi. “Banka ya da benzeri reklam yayınlasak ne olur, buna mecburuz, gazetenin ayakta kalması lazım, her türden insan bizi okusun, bu sayede tirajımız artsın, gücümüz katlansın” şeklinde gerekçeler öne sürdü. Kendisi ne derse desin, doğru olanın kimse için yön değiştirmeyeceğini söyledim.
 
Ortada faizin haram olduğuna dair Rabbani bir ilke var. Ve bu haramın çiğnenmesinin açıkça Allah ve resulüne karşı savaş olduğu ilan ediliyor. (Bakara: 275-279)
 
Peki nasıl oluyor da bizler Rabbimizin bu konudaki açık ve net emrini bir kenara atıp da birilerinin ateşine odun taşır duruma düşüyoruz? Söz konusu gazete içki ( bira, v.s.) markalarının reklamlarını da yayınlar mı acaba? “Hayır” diyeceklerine eminim. Öyleyse banka reklamlarının yayınlanmasının nasıl bir farkı var? Ve niye bu reklamlar seneler evvel gazetenin kapısından içeri sokulmuyordu?
 
Haddi zatında reklamla amaçlanan yeni müşteriler kazanmak, dolayısıyla da sunulan hizmetin satın alınmasıdır. Zaman gazetesi okurları ilgili bankalara yöneldiğinde, bu harama vesile olanlar kendi paylarına düşecek günahların hesaplarını da yapmışlar mıdır acaba? Bahse konu sorular üzerine düşünmelerini dilerim.
 
Bu sadece Zaman gazetesinin düştüğü bir hata değil, reklamlarla da sınırlı bir alan değil. İslam’a duyarlı çevrelere hitap etme iddiasındaki diğer medya araçları (radyo, televizyon, v.s.) için de durum aynı maalesef. Dediğimiz gibi bu anlayış reklam politikalarında daha bir sırıtıyor.
 
Sorunun temelinde ise İslami ilkeleri el üstünde tutacak bir imani bakıştan yoksun olmak var galiba. Bakıştaki bu çarpıklık, tutarsızlığı beraberinde getiriyor. Sayılar, rakamlar öne çıkıyor. Değersizleşerek milyonlara ulaşmak bir marifet zannediliyor.
 
Son olarak şunu vurgulamak istiyorum:
Kurduğumuz yapılar sadece birer araçtır ve öyle de kalmalıdır. Hangi amaca hizmet ettikleri ise doğru tanımlanmalıdır. Bu tanım özünde yüce Allah'ın rızasını gözetmiyorsa, günaha bulaşması, zamanla da araçların amacın yerini alması doğaldır. Bizler için vazgeçilmez olansa Rabbimizin rızasına yakışır istikamet üzere örnekler ortaya koymaktır.
 
Selam ve dua ile…