Yasin AYDOĞAN
KUDÜS VE BİZ
19 ila 22 Ekim tarihleri arasında bir Kudüs ziyaretimiz oldu.
Bu ziyaretin bana çok şeyler kattığını söyleyebilirim.
Uzun zamandır kudusu gündemime alöıştım şimdi nasib oldu.
Kudüs’ten mutlu dönen yoktur.
Ziyareti gündemine alan, Bilad-ı Filistin’i görme mutluluğunu yaşamak için can atan çok insan vardır. Lakin mutlu dönen bir kişi yoktur kanaatimce…
Nedenini siz de biliyorsunuzdur…
--Bölge işgal altında!!
Sebebi, bizim iç dünyamızın, düşüncelerimizin, fikirlerimizin işgal edilmiş olması..
Biz, iç dünyamıza ve hayatımıza, İslam davasını egemen kılmayınca-kılamayınca topraklarımızda, coğrafyalarda müstevliler eliyle istilaya, işgale maruz kalıyor.
İşgal devleti, kendi idealleri doğrultusunda, dünyayı kendince cennete (!) çevirmeye çalışıyor.
Biz de çok farklı değiliz. Biz de dünyamızı, koyduğumuz hedefler doğrultusunda nasıl cennete (!) çevirebiliriz endişesiyle-derdiyle yaşıyoruz.
Bakalım hedeflerimize, beklentilerimize, ideallerimize, dertlerimize, kaygılarımıza, kısa ve uzun vadeli hesaplarımıza, planlarımıza, gelecek derken ne anladığımıza, nasıl yaşadığımıza, ne ile uğraştığımıza, nerde nasıl zaman geçirdiğimize, kimlerle hangi amaçlar uğruna beraberlik-birliktelikler kurduğumuza.
Çoğaltalım gitsin…
Bölgeyi işgal edenler, bizim işgal edilmişliğimizin kaymağını yiyorlar.
Bölgeyi işgal edenler, inandıklarını yaşıyorlar, neye inanmışlarsa onun mücadelesini veriyorlar.
Bölgeyi işgal edenler,’ bir’leşiyorlar, birlik için çalışıyorlar, bir olmanın yoğunluklu çabasını ortaya koyuyorlar.
Dünya genelinde Yahudi popülasyon yaklaşık 15 milyon.
Biliyor musunuz?
‘Bir’lik kuvvettir, ‘çok’luk zafiyettir. Az da olsa ‘bir’ olan, parçalanmış, bölünmüş, ‘çok’tan daha güçlüdür. Tarih bunun sayısız örnekleriyle doludur.
-Bedir, Uhud, Hendek bir (vahdet) olanın galibiyetine, çok (tefrika) olanın mağlubiyetine bariz misaldir. Kur’an da “Alah’ın izni ile nice az topluluğun, sayıca çok olanlara galip geleceğini” beyan ediyor zaten.(Bakara 249)
İşgal devletine lanet okumakla iş çözülmüyor-bitmiyor.
Her durumdan ders alma-çıkarma sadedinde ben, muhasebe yapalım derim.
Biz, inandığımız muazzam değerlerin insanı olduğumuz gün, zaten iş kendiliğinden çözülecektir.
Yaşanan olumsuzlukların asıl müsebbibi biziz, kendimiziz. Bizden kaynaklanan boşluğu, mutlaka birileri dolduracaktır ki dolduruyor da.
Konfüçyüs’e nisbet edilen “Karanlığa sövmeyin, bir mum yakın” vecizesinden ilhamla şunu
söyleyelim : Işık saçan, üreten, okuyan, düşünen, anlayan, yaşayan, eylem ortaya koyan, inancı uğruna vakfolan-vakfeden, birlik için çabalayan, vahdetin dilini kullanan, kullar olduğumuzda zaten karanlıkta zevale düçar olacaktır.