SURİYE'DE SON SÖZÜ MÜSLÜMANLAR SÖYLEMELİ
Ortadoğu olarak tanımlanan bölge halkları yarım asrı aşkındır azgın, tağuti sistemlerin yönetimi altında ezilmektedir. Bu zulme yeter diyerek başlayan ayaklanmalar bölge halklarının korku duvarlarını kırdıklarını göstermektedir.
Bu ayaklanmaların en kanlı bilançosunu Baas yönetiminin hakim olduğu Suriye’de görmekteyiz. Suriye halkı 16 aydır inançları uğruna, en temel insani değerleri uğruna 20 bin insanını kurban vermiştir.
Ramazan ayında bile insafa gelmeyen Baas rejimi saldırılarına devam etmiş, akan kan durmamıştır. Bizler akşam iftar sofralarımızda ne olması gerektiğinin hesabını yaparken, Suriyeli bir annenin hesabı bir evladını, kardeşini, eşini havan topuna, tank mermisine kurban vermeden bir günü tamamlayabilmek olduğudur.
Bunca yaşananlardan sonra Suriyeli kardeşlerimiz için geçiş planları, farklı projeler sunulmaktadır. Şu asla unutulmamalıdır ki Suriyeli Müslüman halk bir daha artık geriye dönmek istememektedir. "20 bin insanımızı feda ettik, gerekirse bir 20 bin kurban daha veririz ama bir daha asla geriye dönmeyiz" sözlerindeki kararlılığın doğru okunması gerekmektedir. Suriye halkı bir daha korku cumhuriyetinde yaşamamak istememektedir. Uluslararası hesaplar yapanlar, güvenlik kuşakları icat edenler, T.V. ekranlarında ölçüp biçen stratejistler Suriyeli halkın derdini ve sıkıntısını anlayamamaktadır.
Bir gece ansızın evi basılarak bilinmedik yerlere götürülen ve bir daha kendisinden haber alınamayan gençlerin ailelerinin çektiklerini, 4 kişinin Şam meydanlarında bir arada bulunmalarının taşıdığı riskleri, yerin derinliklerinde inşa edilen ve rejim karşıtı Müslümanların dolduruldukları işkencehanelerdeki gençlerin feryatlarını, masabaşı yazarçizerleri hissedememekte ve herhalde asla da hissedemeyeceklerdir.
Ey ayaklanmak, kıyam etmek en doğal hakları olan Suriyeli kardeşlerimiz, siz büyük bir ibadeti ifa etmektesiniz. Bu büyük ibadet zalim sultana zulmünü haykırmaktır. Cihadın zirvesi olan bu ibadeti Baas zalimine ve ordusuna karşı gerçekleştiriyorsunuz. Bu onurlu tercihinizi sürdürürken dikkatli olunmasını arzu ettiğimiz bazı hususları hatırlatmak istiyoruz.Bu süreçte, Allah'ın hükmünün belirleyici olduğu, hâkim olduğu toplum anlayışından vazgeçmiş kişilerin, toplulukların size abilik, rehberlik yapma yetki ve haklarının olmadığını fark etmelisiniz. İçerisinde bulunduğumuz Ramazan ayını bizim için değerli, önemli kılanın, Kur’an olduğunu, Kur’an’ın bu ayda indirilmeye başlamış olduğunu hatırlayalım. Bakara suresi 185. ayetinde Rabbimiz Kur’an’ın dosdoğru yola sevk eden, hidayete yönlendiren “huda” vasfına, Hâk ile bâtılı birbirinden ayıran Furkan olduğuna işaret etmiştir. Elimizde Allah(c)’ın kitabı Kur’an rehber olarak duruyorken, sahte rehberlere yönelmek bölge halklarına bir elli yıl daha kaybettirecektir.
Bugün Kur’an gibi bir rehberi ellerinde tutanların, laik, liberal demokratik modelleri Ortadoğu’ya ihraç etmeye kalkışanlara değil itibar etmek, onlara nasihat etmeleri gerekmektedir.
Bölge halklarının ayaklanmasından sonra emperyalist ülkelerin bu onurlu tercihlerden nemalanmaya çalıştığı, fayda çıkarmaya uğraştığı da görülmektedir. Başını ABD ve Avrupa ülkelerinin çektiği bu şirinlik yarışından feraset sahibi bir Müslüman nasıl etkilenebilir. Bu güçler değil mi ki 50 yıldır bölgeyi kukla, işbirlikçi krallar, liderler sayesinde idare etmektedir. Kaynaklarımızı bu alçak valileri tarafından sömüren bu ülkeler değil midir? Şimdi halktan yana gözükmeye çalışıp direniş meydanlarına inen bu emperyalist ülkelerin temsilcilerine ve tekliflerine karşılık şunu haykırmamız gerekmektedir: “Bu valilerinizi alın ve gidin coğrafyamızdan. Başımıza bela ettiğimiz ama şimdi terk ettiğiniz alçak işbirlikçilerinizle beraber düşün yakamızdan..."
Biz Müslümanlar ne diktatörlerin tokadına, ne de emperyalistlerin hesaplarına tahammül etmemeliyiz. Kendilerine güvendiğimiz Müslüman Suriye halkı da inşallah bu güveni boşa çıkarmayacak, son sözü söyleyerek bölge halklarına umut olacaktır.
(Bu yazı, geçtiğimiz günlerde İstanbul'da gerçekleştirilen Müslüman Suriye halkına destek gösterisinde yazarın yaptığı konuşmanın metnidir.)