Mustafa BOZACIOĞLU
SÜRÜDEN AYRILMAK YA DA AYRILMAMAK
Aslında ‘sürü’ nedir, neye yarar suallerinin cevabını aramaya yönelik olarak da atabilirdik başlığımızı… Lakin neticede bunların cevabını yazı içinde serdetmeye çalışacağımızdan bu başlığı tercih ettik.
İnsanlar için ‘sürü’ elbette itici bir kavramdır. Sosyal bir varlık olmaktan, yaratılışta bir ‘eş’ ile tamamlanabilen nitelikte bulunuşundan ve dışa dönük melekeleri mevcut olduğundan cem olmak, birlik kurmak, birlikte hareket etmek, aynı amaç/hedef etrafında birleşmek anlamları çerçevesinde ‘cemaat’ kavramını herkes kendine yakıştırsa da meselenin farklı yönlerine dikkat çekmektir amacımız. Bu manada ‘grup, fırka, kitle, yığın, birikinti, cemadat’ nitelemeleri de kâh bir mecaz kâh bir eleştiri, uyarı, dikkatleri çekme, bir/birçok yanlışa işaret etme, teori ile pratik arasındaki farkı dillendirme ve bazen de (nush ile uslanmayanlara, sivrisinekten dinlemeyenlere) hakaret amaçlı olarak kullanılan kelimelerdir.
Bu arada ‘fırkai naciye’ temalı bölünmeyi mi, bölünmemeyi mi işaret ettiği dahi anlaşılamayan, sorgulanabilecek, -açıkça söyleyelim- uydurma, dışarıdan/israiliyyat-
‘Sürüden ayrılanı kurt kapar!’ mecazi kullanımı genelde kimseyi rahatsız etmez ve de bu, olumlu manada birlikte olmak, birlikten ayrılmamak, kendini güvende tutup muhafaza etmek manasına rahatlıkla kullanılır. Burada da ‘sürü’ kavramı, akılsız/iradesiz/bilinçsiz-
İşte bu manada ‘cemadat’ nitelemesi de; akılsız, şuursuz hayvan kalabalıklarından mülhem -ne kadar itici ve incitici de olsa- bile isteye ve kuvvetli bir uyartı olmak maksatlı kullanılmaktadır, kendisini cemaat kabul eden/zanneden yığın, birikinti evsaflı grup ve fırkalar, fırkalaşmalar için…
Ben size söyleyeyim; şimdilerde tam tersini yaparsanız kurtulursunuz! Derhal sürüden ayrılın! Sürülmekten, süründürülmekten acilen kurtulun! Yolun nasıl bir yol olduğuna, yolculukta birlikte olduklarınıza, yolun nereye çıkacağına, sizden istenip size sunulanlara, durmanız gerekirken durdurulmadığınız zamanlara, yürümeniz gerekirken durdurulduğunuz vakitlere, takılan at gözlükleri ile neleri görüp neleri görmemenizin istendiği anlara, duymanız veya duymamanız istenenlere, söyleyip söylememeniz dikte edilen şeylere, her meseleye, ayrıntılara, meselelerin arka planına bakınız mutlaka! Yar başlarında, sınırlarda, tehlikeli sularda sürdürülen bu yolculukların, hangi vaat ve pazarlıklara gebe olduğunu biliniz! Artık sürüleri daha kolay yutuyor kurt! Zahmetsiz; sıradakini ve zamanını bekleyerek! Kurt yutsa iyi; belki bir müddet için doyar ve bir toparlanma fırsatı olurdu sürü için! Sağ kalanlar için! Şimdilerde top yekûn yutacak, kurda rahmet okutacak organize işlerle ve yutup yok edicilerle karşı karşıyayız! Bunların gözü de doymuyor, bırakınız işkembelerini! Bu manada, ne kadar kalabalık, yığın, birikinti o kadar iyi bu yok edici, öğütücü mekanizmalar için! Keza, ne kadar çok grup ne kadar çok fırka ve fraksiyon o kadar garanti bu öğütüm çarkının devamı adına! İlerlemeci ve sürdürülebilir hedefler, büyük ülküler, yüksek ufuklar; medeniyet! Yalan, talan; yerseniz! Resme bakınca ve de yaşananlara, tarihi tekerrürlere bir de; yediğimizin resmidir, re’sen ve resmen yemişiz!
Sürü başlarına, çobanlara özellikle dikkat! Çoban yardımcısı Çomarlar’a da! Bu konuda sizlere firavun ve avanesinin üçlü(firavun-haman-karun), dörtlü(firavun-haman-karun-
Ayrılın sürüden! Aklınızı fikrinizi örten hurafelerden, kuruntulardan, yutturmacalardan, algı operasyonlardan, senaryolardan, kurgulardan, dezenformasyonlardan, endoktrinasyonlardan sıyrılın! Kendinize gelin! Benlik sevdasına kapılmadan ‘ben idrakine’ kavuşun! Farklı bir duruşunuz ve bir farkındalığınız olsun! Gardınızı indirmeyin! Değerlerinizi koruyun! Hassasiyetlerinizi yitirmeyin! ‘Bak ve gör’ denilen bakış açısının bir de farklı tarafından bakın. Durduğunuz bir yer, bir duruşunuz olsun! Kişilerin, olayların ötesinde olguları test edin, sorgulayın! Paranoyak olmadan şüphe etmeyi bilin! Sabitelerinize –ki bunlar dinin, dinin sahibi Allah’ın razı olacağından emin olduğunuz, şek ve şüphe duyulmayacak netlik ve nitelikte, aydınlıkta olsun- her bedeli göze alarak sahip çıkın! Bir derdiniz, davanız olsun! İddianız kalsın! Dertlenin, davanızın eri olun!
Sonra süreçleri doğru işleten ama işletil(e)meyen, cahiliyyeden ayrışan, kendine gelenlerle doğal olarak bir birlik, birliktelik aşaması gelecektir! Ve bu birliktelikler ‘kenetlenmiş binalar’, ‘kurşunla kaynatılmış cevherler’ gibi bozulmayacak, yıkılmayacak, sürülemeyecek gerçek bir cemaat olacaktır.
Zor ama zer işler bunlar… Bu hamur daha çok su kaldırır üstelik!