Yunus Emre TOZAL

17 Aralık 2007

TEMELİ OLMAYAN KORKU: İSLAMOFOBYA

Uluslararası İslamofobya Konferansı, bütün İslam âleminden geniş bir katılım ile İstanbul Grand Cevahir Otel'de düzenlendi. İslam'a geçişlerin hızlı bir şekilde devam ettiği özellikle son dönemlerde, İslam karşıtlığının neden körüklendiğini sorgulayan Uluslararası İslamofobya Konferansı'na, yerli ve yabancı birçok bilim adamı, sanatkâr ve yazar katılarak tebliğlerini sundular.
 
11 Eylül saldırılarından sonra özellikle alevlenen “İslam Düşmanlığı” tavırları gösteriyor ki, dünyada İslam'a karşı, temeli eskilere dayanan ve Haçlı savaşları ile adından söz ettiren bir düşmanlık, karşı koyuş söz konusu.
 
Uzun vadeli ve stratejik planlar dâhilinde Batı’nın ve özelde Amerika’nın İslam’a duydukları bir kin söz konusu. Elbette ki kendi soylulaştırma projelerinin geleceğini tehdit ettiği için İslam ile bu kadar uğraşıyorlar. “Müslüman” kimliğine terörist yaftası yapıştıranlardır asıl terörist olanlar! Irakta, Vietnam’da, Keşmir’de, Bosna’da, Cezayir’de özgürlük adına yaptıkları katliamlara asla göz yumulamaz. Kendilerine hizmet eden Birleşmiş Milletler, bırakınız bu vahşetleri durdurma girişimlerini, kınamadıklarını dahi belirtmedi, belirtemedi.
 
Konferansta konuşan eski milletvekili Merve Kavakçı, Türkiye'de de İslamofobya yaşayanlar bulunduğunu belirterek, "Türkiye'deki İslam fobisinin örneklerden biri de başörtüsüne karşı sürdürülen laikçi engellemelerdir" diye konuştu.
 
Çılgınca silahlanmanın, nükleer programların peşinde koşuşturmaların göstergesiydi bu günlerin geleceği… Bir de yüzleri kızarmadan özgürlükten, eşitlikten, adaletten bahsediyorlar!...
 
İngiliz yazar Karen Armstrong "İslamofobya haçlılardan beri süregelen tarihi bir vakıadır. 11 Eylül İslam ruhunu yansıtmıyor. Sorun dinlerde değil, politikacılardadır. Keşmir, Irak'ın işgali ve Afganistan'da olup bitenler dinlerden değil, politikacıların uygulamalarından ortaya çıkmakta ve İslamofobyayı körüklemektedir. İslamofobya aslında Batının sömürgecilik geleneğinden beslenmektedir.Batı'da İslam düşmanlığının kökleri derindedir. Politikacılar da bu derin kökleri ısrarla yeniden ortaya çıkarıyor. Batı medyası da bu süreçte olumsuz bir rol oynuyor. Ancak İslam Dünyası, dünya barışının liderliğini üstlenebilir. Çünkü İslam Peygamberi adil bir toplum oluşturma konusunda çok ısrarlıydı ve bunu oluşturdu. Aynı gelenekten beslenen Osmanlı'nın yayılması, Batının insanlık onurunu ayaklar altına alarak yayılması gibi değildir" şeklinde konuştu.
 
Kudüs… Biz Kudüs’ü Hz. Ömer ile fethettiğimizde kan dökmedik, yağmalamadık. Barışı ve adaleti sağladık. Özgür bir ortamda Hıristiyanlar Yahudiler ve Müslümanlar bir arada yaşadılar. Haçlı seferleri sonucunda yitirince Kudüs’ü, Kudüs yetim kaldı. Haçlılar ne var ne yok yağmaladılar. İnşa edilen medeniyeti yaktılar, yıktılar. Sonra Selahaddin Eyyübi tekrar fethedince Kudüs’ü, yağmalamadı. Oysaki geçmişte yapılanlara kızıp intikam duyguları içerinde yağmalayabilirdi Yahudi ve Hıristiyanları… Böyle bir hakkı olduğu hissine kapılıp yapabilirdi belki ama yapmadı. Çünkü mensubu olduğu din olan İslam, kimseye böyle bir hak vermiyordu.
 
Endülüs… Endülüs’te de Kudüs’te inşa edilen medeniyet algılayışı devam etti. Geçen sayımızda da dosya konumuzda bahsetmiştim. Kudüs’te olduğu gibi, Endülüs’te de Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar bir arada yaşadılar. Kan dökmeden, birbirlerinin hakkını gözeterek, sevgi ve saygıda birbirlerine hürmet ederek yaşadılar. Ne zaman ki kontrol Müslümanların elinden çıkıp başka uygarlıkların eline geçti o zaman kargaşa başladı, yıkım başladı. Acı, gözyaşı eksik olmadı, milyonlarca insan katledildi, sürgün edildi ülkelerinden…
 
İslam Konferansı Örgütü Genel Başkanı Ekmeleddin İhsanoğlu ise, İslamofobyanın tehlikeli boyutlara varan bir hastalık haline geldiğini vurgulayarak, "İslamofobyaya karşı durulmazsa, bu, dünya barış ve istikrarı için ciddi bir tehdit teşkil edecek ve bütün inanç ve kültürlerden halklar için tehlikeler yaratacaktır. İslamofobyanın sebepleri pek çoktur ve kökleri tarihi husumetlere uzanmaktadır. Hükümetler arası ve hükümetler dışı teşkilatların raporları İslamofobyanın ırk ayrımından bile daha baskın ve yaygın olabilecek şekilde ilerleme kaydettiğine işaret etmektedir. Bazı Batı medya kuruluşlarının İslamiyeti ve Müslümanları ısrarlı şekilde yanlış tanıtması Müslümanlara karşı önyargının en sürekli ve kuvvetli kaynaklarından biri olagelmiştir. İster Irak, Filistin, ister Afganistan veya başka bir yerde olsun Müslümanların karıştıkları şiddet olayları üzerine ihtiyari bir şekilde odaklanan haber başlıklarını duyamadığımız günler çok nadirdir. Tabiatıyla bu tür olayların bu şekilde tasviri en geniş haliyle Avrupa'nın ortak bilinçaltına işlenmiş önyargıları ve tek tiplemeleri daha da kuvvetlendirmektedir. Bazı Batılı akademisyenler de İslamiyet’e karşı önyargılı fikirlerini akademik çalışmalar kılıfı altında sunarak İslamiyet aleyhinde gerçekle alakası olmayan sahte bilgiler yerleştirmeye çalışmaktadır" dedi.
 
İslamofobiden bahsederken elbette ki sorunun temelini Yusuf Kaplan’ın da ifade ettiği üzere “Medeniyet Tasavvuru”na götürüyoruz. İslamofobinin en önemli göstergesini de Merve Kavakçı’nın belirttiği üzere başörtüsü meselesinde görüyoruz.
 
Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı Başkanı Necati Ceylan, İslamofobinin sadece Müslüman olmayan ülkelerde yaşayanların sorunu olmadığını ifade ederek şöyle konuştu:
 
"Çoğunluğu Müslüman olan İslam ülkelerinde ve ülkemizde de Müslümanların hakları ihlal edilmekte, Müslümanların inançları gereği uyguladıkları bazı tercihler eleştiri ve alay konusu olabilmekte, dini tercihler irtica veya gericilik olarak nitelendirilmektedir. Ülkemizde İslamofobyanın en bariz tezahürü, bazı evlatlarımızın inançları gereği örtünmeleri sebebiyle eğitim hakkından mahrum edilmeleridir" dedi. Ceylan, ırkçı eğilimlerden kaynaklanan yabancı düşmanlığının devamı niteliğindeki İslamofobyanın, ABD'nin suni tehditler ve düşmanlar olmaksızın yaşayamaması dolayısıyla ABD merkezli olarak yeniden gündeme taşındığını ve kendi kamuoyunu ikna etmek için de ABD tarafından geliştirilip dünyaya pazarlandığını söyledi.
Ceylan, "Avrupalı ülkeler de söz konusu paylaşımdan nasibini almak için ABD saflarında bu oyuna katıldı. İslam’ın Batı için en büyük tehdit olduğu propagandası yapıldı ve Müslümanlar potansiyel düşmanlar olarak gösterildiler. Ülkemizde de İslamofobik hadiseler yaşanıyor ve kimi zaman bu doğrultuda yayınlar yapılıyor. İnançları gereği bazı yükümlülüklerini yerine getirmeye çalışan Müslümanlar, ülkemizde engellemeler ve alaylarla karşılaşıyorlar. Başörtüsü yasağı ülkemizdeki en belirgin İslamofobik yasaklardan biridir. Medya, Müslümanlar ve İslam hakkında çarpıtılmış haberler yaparak İslamofobyayı körüklüyor. Oysa İslam, ülkemizin ana damarı; hüviyetidir. İslam’a sımsıkı sarılmak şiarımız olmalıdır. İslam karşıtlığı siyasi ve ideolojiktir. İslam ise sevgi, barış, medeniyet ve rahmettir" şeklinde konuştu.
Malezya Eski Başbakan Yardımcısı Enver İbrahim ise, Batıda İslami değerlere karşı çatışma ortamı yaratılmaya çalıştığını ifade etti. İbrahim, Batılı ülkelerin İslâmiyetin barış, huzur ve adalet mesajları içerdiğini anlayamadığını ve bunların da İslamofobyayı ortaya çıkardığını söyledi. "Ne batı bizim dilimizi anlayabiliyor ne de biz Batının dilini" diyen İbrahim, Irak'ın işgali, Filistin'e yapılan saldırılar, Afganistan’da masum insanların katledilmesinin İslamofobyanın ne aşamaya geldiğini gösterdiğini anlattı. İslamofobyanın sanal bir korku olduğunu belirten İbrahim, "Buna karşı bizim harekete geçmemiz lazım. Müslümanlar kendilerine çeki düzen vermeli, bu aşağılık duygusundan kendini kurtarmalıdır" dedi. İslam korkusunun 11 Eylül saldırısı ile ortaya çıkmadığını, derinlerde yatan bir korku olduğunu kaydeden İbrahim, Türkiye Malezya olabilir mi şeklinde haberler yayınlandığını anımsatan İbrahim, "Türkiye ile Malezya karşılaştırılmamalı, Türkiye ekonomik ve siyasi anlamda model bir ülke, Malezya'dan uzak bir seyir izlemektedir" dedi.
Bugün İslamofobya korkusu olanlar, İslam’ın reformasyon geçirmesini istiyorlar Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi. İslâm'ı Cumartesiye, Pazara indirgeyemezsiniz!... İslam rönesanstan, reformdan geçmedi diye bu kadar üstüne gidemezsiniz… Hoş, gitseniz bile bu çabanız bir işe yaramayacaktır. Yüce Allah Kuran’da, “İşte o Zikri biz indirdik. Ne olursa olsun onu koruyacak olan da bizleriz.” (Hicr 15/9) buyuruyor… Aslı astarı olmayan sebeplerle, terörist eylemlerle İslamofobik olaylar çıkarmaya çabalayanlara, insanların başlarını açmaya zorlayanlara, Mustafa İslamoğlu’nun ifadesiyle Pasif iyileri alkışlayıp Aktif iyilerin ayağını kaydırmaya çalışanlara, bir ayetle cevap verip yazıyı bitireceğim:
“Allah’ın nurunu üfürükleriyle söndürmek istiyorlar; oysaki Allah, nurunu kâfirler istemese de tamamlayacaktır!” (Saff, 8)