Yunus Emre TOZAL

06 Ekim 2007

YAŞAYAN ÖLÜLER İLE ÖLÜ DİRİLER

Hiçbir mezar taşı kitabesi, doğruyu, salt doğruyu, yalnız doğruyu söylemez.
Cemil Meriç
 
Mezar taşları tarihin perde arkasında yalan kitabeleri…
 
Hayat defterinin sahte yaprakları…
 
Solukların toprağa dönüşmesiyle insanın bir zamanlar dünyada yaşadığının göstergesi (!), modern dünyanın uydurduğu bir teceddüt…
 
Yaşayan ölülerin toprağa dönüşmesini izaha kalkıştığımızda karşımıza çıkan tablo; mezar taşları… İnsanoğlu nefes aldığı dünyada niçin hayatta ne kadar kaldığını mezar taşına yazdırır?... Bu, insanın hayatta yaşadığını iddia etmesi değil de nedir? Niçin Rabbini tanıyan insan, kendisini tanıyan insan, haddini bilen insan dünyada ne kadar kaldığını iddia etmeye kalkışsın ki?...
 
Bir devrin aynasıdır mezar taşları… Ne kadar süslü mezarlar görürseniz, biliniz ki bir o kadar da sapmış demektir o çağda yaşayan insanlar. Bakınız firavunlara, mezarlarına ulaşmak için iki büklüm oluyorsunuz piramitlerde. İki büklüm olmayı, rükû etmeyi bırakınız bir tarafa, mezarlarına ulaşmak için sürünüyorsunuz, secde ediyorsunuz! Kendilerine ulaşanlar, mezarları karşısında rükûda bulunup, secdeye varanlar oluyor. Tam ibretlik! İlahlık iddiasına kalkışan insanın hali…
 
Ruh dünyasında nefes alan, Rabbinin kendi ruhundan üflediğinin bilincinde olan insan ölür mü? Bu dünyada Rabbinin kendi hizmetine sunduğu bedeni ölür, toprağa karışır da, ruhu ölür mü? Peki ya ruhunun bilincinde olmayan, olmak istemeyen insan(cık)lara ne demeli? Hangi kefeye koymalı?
 
Vahiy, insanı ruhunun bilincine, idrakine çağıran sesleniş... Zamanlar ötesi bilinç yenileme eylemi. Vahiy yürekle buluştuğu an, kişiyi miraç fezasına çıkaran ulvî araç. Yüreği işgale uğramış, vahye duyarsız bir kalp elbette diri kalmayacaktır. Diri değildir ki zaten vahye duyarsız bir kalp, dönmüştür özünden. Kalp dönek demektir. Bir insanın derdi neyse kalbi de oradadır. Bazılarının kalbi bileğindedir. Bazılarınınki midesindedir. Sabah kahvaltıyı yapınca akşam ne yiyeceğini düşünür. Bazılarının kalbi şehvetindedir. Bazılarının kalbi de tam yerindedir: akılla ve imanla birleştiği yerde...
 
İnsan eğer Allah’a karşı sorumluluğunu asarsa, eşyaya karşı da sorumluluğunu asar. Ruhunun bilincinde olmayan, ne kadar muhteşem bir sürecin içinde olduğunun farkına varmayan insanın, hali ne kadar acıklıdır. Eğer bir insan kendini yamuk bir yere yerleştirirse her şeyi ters görür. Orman görse bütün ağaçları ters diye söker. Yani ters dönmüş bir mantık... Tanrı atama yetkisinin elinde olduğuna inanan bir insan türü. Tanrısını kendi tayin ediyor. Bu insan, acıkınca tanrısını yemez mi?
 
Mezar taşları, insanın dünyada ne kadar kaldığının bir göstergesi midir? Peki, insanın dünyada ne kadar ölü yaşadığını nasıl göstereceğiz?
 
Keşke birileri çıksa da, mahşer günü gelmeden önce insanların dünyada ne kadar ölü yaşadığını tespit edip gösterebilse…
 
Aynı mezar taşları gibi, günü gününe, hatta saati saatine…