Mustafa BOZACIOĞLU
YA SEÇİMDEN SONRASI?
Hani malum tez var ya; demokrasi ile İslam’ı seçim boyutuyla mukayese eden… Seçim noktasındaki bir benzerlikle meşruiyet zemini arayan… O halde biz de soruyoruz; ya seçimden sonrası, ya farklılıklar!
Gerçi bu sorulara geçmeden, öncesinde, aklıselimin elinde çok güçlü veriler olması gerekir, İslam’ın mukayese kabul etmeyen hakikatine vakıf olunsa idi! İslam hiçbir te ve ideoloji ile mukayese kabul etmez kaynağı itibariyle! Payanda olarak kullanılamaz!Hem niye kabul etsin ki tamamlanmış, ekmel kılınmış bir din olarak; eksiği gediği, kuşatamayacağı bir boşluk olmadığı halde! İslam’dan bir yerlere su (su, hayatiyettir)taşıyarak, sair değirmenlere meşruiyet taşıma derdi taşınacağına, mahza adalet, mahza esenlik, bütünüyle hakikat olan İlahi lütfa, hidayete tabi olma derdi taşınsa daha makul ve makbul değil midir?
‘Biber acıdır, tüm acılar biberdir!’ genellemesi gibi bir duruma düşmek, ‘her sakallıya dede demek’ açmazına yakalanmak, hiç kimseyi maalesef gocundurmuyor bile! İslam’daki her bir değerden bir kırpıntıyı, apartıyı, onmaz bir ayartı ile her gördüğümüz yerde ‘eyvallah’ mı diyeceğiz? O zaman insanlık tarihinin etkileşimi çerçevesinde, yeryüzünün tüm coğrafyalarında din formuna bürünmüş bütün ideolojilerini de onaylamamız gerekmez mi? Zaten postmodernizmin değer/hakikat ölçüsü de bu değil mi? Hint ve Uzak Doğu beşeri dinlerinin çalmamak, yalan söylememek, iç terbiye.. gibi parça doğrularına bakarak onları da sahiplenmemiz gerekmez mi? İslam’da sosyal adaletten, emekten bahseden veriler var diye, buradan komünizme yol mu çıkar? Kadından bahsediliyor diye feminizm meşruiyet mi kazanır? Dünyadan, dünyalıklardan haber veriliyor diye, seküler, kapitalist mi olmamız gerekir?
İslam asıldır. İlktir. İlkeleri evrensel olandır. Kaynağı itibariyle tektir. Yaratılanlar için, yegane Yaratıcıdan gelmiştir. Sair beşeri ideolojiler gibi salt beşer aklını referans alıp daha en başta maluliyet taşımaz. Kulu, kullara kulluktan kurtarmayı hedefler! İnsanlık tarihinin ana yoldan sapmalarının tashihidir. Her ne güzellik ve nerede bir değer varsa o İlahi hikmetten neşet eden asli bir bilgidir, ilkedir. Diğerleri bozuk saat metaforu gibi, şimşek ışığı benzeri ya parça ya göstermelik ve fakat mutlaka o ilklikten, ilkelerden nemalanmış, görecelik taşıyan unsurlardır. Aklıevvel olanın yapacağı iştir parça için bütünü görmezden gelmek, ötelemek! Aklıselim olan, mademki sırf ‘seçim’ olgusundan hareket edilecek, o zaman hem kaynağı hem evveliyeti hem evlaiyeti hem kıyas kabul etmez bütünlüğü anlamında orijinal olana yönelmez mi? Parçayı öne çıkarıp bir risk alarak, bir ideolojiye tav ve av olacağına, bütüne sahip çıkıp İslam’a ram olmak daha akıllıca değil midir?
Sonra böyle atomcu, parçacı yaklaşımlar gereği İslam ‘kıtalden, cihaddan’ bahsediyor denilerek İslam’ın terörle, tedhişle, barış karşıtlığıyla özdeşleştirilmeye çalışılmasına da dolaylı olarak zemin hazırlanmış olunmaktadır.
İslam muhataplarına, özellikle Ehli Kitap diye vasfettiği, vahye öncesinde aşina topluluklara, ‘aramızda ortak kelimeye gelin’, ‘Allaha hiçbir şeyi ortak koşmayalım’, ‘kimimiz kimimizi, rabler edinmeyelim’ diyerek üst bir hassasiyete, tevhide ve onun ilkelerine davet etmiyor mu? Bu bizi de ilzam etmez mi? Asıl değer ‘ortak kelimedir’! Tevhiddir! Ana manifesto; ‘Allahtan başka ilah yoktur..’ deklarasyonudur. Ondan sonrasına, ondan sonra bakarız; pazarlığa açık olmamak şartıyla! Tek ve yeter şart bu!
Seçim, evet İslam’da vardır. Ama önce bir bakın bakalım, hiç diğerlerine, hele demokratik denilen seçimlere benzer mi? Bir kere daha bakın, benzerlikleri mi fazla, farklılıkları mı? Kelimenin harflerinden başka bir benzerliği yok inanın! ‘Kim seçiyor, neyi, nelerden seçiyor, seçiminin sonuçları ve sorumlulukları nelerdir, nasıl seçiyor, niçin seçiyor..’ sorularının karşılıklarına bir daha bakın! İyice ölçüp biçin, ince eleyip sık dokuyun, sonra karar verin! Bunlar birer sorudan öte, sorun olarak önümüzde duruyor! Her seçim arifesinde erteleyip duruyor, bir defaki sefere deyip işin içinden sıyrılacağımızı zannediyoruz!
Demokrasi denilen oyalamacanın, kandırmacanın, dinin/ideolojinin, daha farklı ifadeyle ‘kapitalizm rejiminin’ yasaması, yargısı, yürütmesi size/bize ne teklif ediyor, ne verip karşılığında neler istiyor? Demokrasi bir beşeri dindir; seçim(li) olması onu temize çıkarmaz! Kırklansa da! Kimin eliyle yunarsa yunsun! Aksine daha bir dikkatli olmamızı gerektiriyor bu husus! Şeytanın sağdan yanaşması gibi! Tamam seçim var, oyunuz isteniyor, verdiniz gitti, seçilmişlerden birilerini seçtiniz; ya sonrası! Verdiğiniz vekaletin asaletinize halel getirip getirmediğinden emin misiniz? Yapılan yasamayı, sürdürülen yürütmeyi, hangi adaletin yargıya hükmettiğini denetleyebilecek misiniz, etkileyebilecek misiniz?
Yıllarla sınırlı bu vekaletin, nasıl bir sınırsız ve sorumsuz yetki devri olduğunun farkında mısınız? Buradaki ‘iyi niyet’, ‘güven’ ne bahasına ve nereye kadar geçerlidir? Yapılan görece iyileştirmeler; yol, su, elektrik olarak mı, yoksa başka bir türlü mü dönecektir bize, yanı sıra yapılıp edilen İlahi rızaya muvafık olmayan uygulamalar, yapılmayıp ertelenenler açısından? İyiden, güzelden payınıza hisse düşecek de, yanlıştan, kötüden düşmeyecek mi? Bu nasıl ortaklık?! Elinizdeki berat kimden?
Faizin işletmeciliği, içkinin üreticiliği, kumarın sürdürülmesi, fuhşun kayıtlı kayıtsız idamesi, engellen(e)memesi verdiğiniz vekalete bakarak sizi hiç ilgilendirmez mi sanıyorsunuz? O halde hakikaten aldanıyorsunuz! Hikmetle iş yapmıyorsunuz! Şimdi buradan hareketle ‘ama’ ile başlayan cümleler kurmak, aynı sistemden maaş, görev almak.. gibi argümanları öne sürmek, çıkış aramak hangi aklın işidir? Dahası iş midir? Şeytan da bu sözü işitir! İnanın çok da işine gelir!
Hepimiz tercihlerimizin ürünüyüz ve bunlardan hesaba çekileceğiz! İslam da hakeza bir tercihtir. İnsana rengini verir, bulamaç kabul etmez! ‘Müslüman’ da bu tercihini tam ve pazarlıksız yapıp; eksiksiz eklemesiz, gereğini gereğince yapanın vasfıdır, adıdır. Bundan başka, eklemeli, eksiltmeli yol ve yöntem arayan da aldanır!
Tercihinden emin olan, ona güvenen, etrafa güven veren, teslimiyetini hakkıyla temsil eden, bundan mutmain olan kulun adıdır, vasfıdır ‘Müslüman’! Gerisi lafı güzaftır! Arif olana…