SAİR MESELELER

Mustafa BOZACIOĞLU

11-04-2018 07:19


Hayatın içinde, akışında o kadar çok gündemle, olayla karşılaşıyoruz ki sayılır, yetişilir gibi değil. Birini anlamadan, dinlemeden bir başkası, ona yetişemeden bir diğeri… Sun’isi veya gerçeği… Yakın veya uzağı… İlgilisi, ilgisizi…

 

Biraz durmak, hızımızı yavaşlatmak gerek. Zira o akışı aynı hızda yakalamak mümkün değil. Hele kavramak, çözümlemek hiç değil. Biz hızlandıkça yakalayacağımızı zannederek o tuzağa düşmüş oluyoruz zaten. Arasında doğal bir ilişki var kendi hızımızla, cereyan eden, ettirilen olayların hızı arasında! Zorunlu bir ilişki… Düşünün arkadan tutulan ışık altında gölgenizi yakalayıp geçmeniz mümkün mü? Asla değil! Hiçbir zaman da mümkün olmayacak fizik kuralları gereği…

 

Bu, gündemlere kulak asmayalım, görmezden gelelim anlamına gelmez asla! Balıklama dalmayalım, dolmuşa binmeyelim anlamında bir itidal çağrısı bizimkisi… ‘Bilmediğin şeyin ardına düşme!’ diyor ya Kur’an ‘Göz kulak, kalp bundan sorumlu olacaktır!’ diye sonuçtan haber verip bizi, uyanık kılmak adına uyarıda bulunarak. Elbette bu da ‘Kör, sağır, dilsiz kesil!’ anlamında, ‘Yandı gülüm keten helva!’ umarsızlığına alınamaz, alınmamalı! Hele, ‘Mahlukatın en şerlilerinin gözleri olup gör(e)meyen, kulağı olup işit(e)meyen, ağzı olup konuş(a)mayanlar olduğunu işitip öğrenmiş iken! Kalbi olup fehmetmeyen, akletmeyen, duyumsamayanları da ekleyelim. Umursamayanları da en başa alarak!

 

Genel fikriyatımız olarak bizler meselenin arka planına, resmin bütününe, fikir ve olgulara bakmayı şiar edinmişiz. Bu, ayrıntılarda boğulmadan, ayrıntılarla, parçayla, olay ve kişilerle ilgilenmeyeceğiz anlamına gelmez. ‘Devenin bütünüyle ilgili algısı tesis edene kadar’ diyerek, hiçbir şekilde devenin kulağıyla, kuyruğuyla, hörgücüyle vs. ile ilgilenmemek olmaz. Her neresi olursa olsun deve olgusundaki bütünlük içinde o parçayla ilgili duygu ve düşüncelerimizi de kesin kanaate oturtmak ve paylaşmak durumundayız kamuoyuyla…

 

Gündem o kadar hızlı akıyor, akıtılıyor ki hızına yetişmek imkânsız; zaten yetişmemiz de istenmiyor! Film şeridi gibi önümüzden akıtılarak, etkisiz ve tepkisiz olarak ‘parmağa bakmak, işaret ettiği yere takılıp kalmak’ kabilinden, edilgen bir halde, açık gizli mesaj/dikte bombardımanı altında bırakılıyoruz! Durup dinlemek, düşünmek, yorumlamak, fikir beyan etmek, hele aksini sadece aklın ucuna bile getirmek neredeyse imkânsız, yasak! Durup dinginleşmek, meselelere olabildiğince dışarıdan bakabilmek gerek!

 

Bakınız; Afrin operasyonu, taciz ve istismar meseleleri, ilahiyat camialarınca sürdürülen atışmalar, farklı isim ve cisimler etrafında dine mâl edilerek yürütülen dezenformasyon parçacıkları/kütleleri, İslam’daki değişim(!) ve karşı direnç noktaları, seçimlere yönelik atraksiyonlar/pazarlık ve ittifak/koalisyonlar, ‘stk’ olguları, çevre felaket ve sorunları, ekonomik dalgalanmalar, eğitim ve atama sorunları, ihaleler (çiğ köfte), trol meselesi, Doğu Guta, kamu görevlileri ve etik meselesi, silah/askeri sanayinin öncülüğündeki teknolojik gelişme/ilerlemeler(!), teşvikler, şeker fabrikaları, tarım arazisine santral yapımı, et ithalatı/hayvancılık ve tarım politikaları, gelir dağılımı, iç-dış borç meselesi, Arabistan’daki veliahtlar problemi.. say sayabildiğin, yetiş yetişebildiğin kadar, günlük değil anlık gelişmeler… (Bu arada biz yazımızı hazır edene kadar, takibinde bile zorlandığımız hayli olay gerçekleşti, sun’i veya reel gündem oluştu: Afganistan’da Hafız töreni bombardımanı, Arap ülkelerindeki yeni üsler, deizm, Kur’an’ın kabristanlarda okunması söylemi, cinnet/cinayet halleri, Çiftlikbank meselesi, casusluk, ittifaklar, üçlü zirve, kandiller, Doğan medyanın el değiştirmesi.. gibi… Bunları internet sitemizden ve kardeş/güvenli sitelerden takip etmek ve yorumlarla katkıda bulunmak faydalı olacaktır.)

 

Bunları ‘kim demiş, kime demiş, niçin demiş, ne zaman/niye şimdi demiş.. ‘ gibi sualler sorarak ve nihayet ‘sonuç ne, kimin işine yaramış’ kaydını düşerek araştırmak, farklı açılardan dikkat kesilerek test etmek durumundayız.

 

‘Kulağı olana söyleyecek sözümüz, sözü olanı dinlemek için kulağımız’ olduğu bilinciyle hareket edeceğiz! Önceliklerimizi doğru tesbit edeceğiz. Gündemlerin peşine takılıp kilitlenip kalmayacağız. Kendi gündemlerimizi oluşturma cehdini sürdürürken, bir taraftan da dışarıdaki akışa, etkileşime, yönlendirmelere, suflelere karşı dikkat kesilip doğru bir karşılık verme ve doğru bir duruş için müteyakkız kalacağız. Buralardan çıkarılacak, alınacak dersler ve verilecek mesajla ilgili stratejilerimiz elbette olacaktır, olmalıdır. Ümmetin kanıyla da, pirenin kanıyla da hemhal olacağız; lakin ağırlıklarını, önceliklerini ve yoğunlaşma biçim ve miktarını doğru belirleyeceğiz. Tüm gündemlerden asla dair ders çıkaracak, genel bakış ve duruşumuza uygun çıkarsamalarda bulunarak bunu kitleyle paylaşacağız. Bir işaret taşı, bir uyarı levhası, sığınılacak bir liman, güvenilir, fikrine, bakışına değer verilir bir danışman, hepsinin ötesinde emin bir şahit, örnek bir kişilik olacağız.

 

Gündem o kadar hızlı akıp geçiyor ki, yetişmek, akıl sır erdirmek mümkün değil. Motamot hepsine dair bir önerimiz ve fikrimizin olup bunun beyanı da gereksiz bir meşguliyet olacaktır. Biz bizi ve çevremizi, insanlığı ilgilendiren, yoldan çıkaran, saptıran, şeytanın adımlarının izlendiği, genel ve yerel sömürü ve hukuksuzluklar, ‘dine dair’ olanda her kimden sadır olursa olsun, dezenformasyon, manipülasyon, çıkar amaçlı bakışlar, erk karşısında eğilip eğdirici yaklaşımlar karşısında daha bir titiz, daha çok hassa olmak durumundayız.

 

Elinizde doğru ve hassa bir terazi varsa doğru ölçüm yapabilirsiniz. Elinizdeki elek, elenecek malzemeye uygun karakterde olmalıdır; yoksa ya hepsi eleğin üstünde kalacak ya da hepsi aşağıya dökülecektir. Durduğunuz yer doğruysa, sağlam bir göz, iyi bir ışık ve hava, mesafe gibi bazı şartlar uygun olduğunda doğru bir görüş gerçekleştirebilirsiniz. Hiçbir şey tek başına yeterli olamayabilir, bileşenleri de işe koşmak gerek! Mesele hakkındaki hazır bulunuşunuz ve tahkikatınız da önemlidir! ‘Hap’ talep ederseniz genellikle hapı yutarsınız! Her hap, her bünyede aynı tesiri de meydana getirmez. Etkileri, yan etkileri, beraberindeki farklı terkipler, beslenmenizden içtiğiniz içeceğe kadar birçok şey etkiyi azaltıp artırabilmektedir. Hatta tam tersi etkiler husule getirebilmektedir.

 

Kavanoz ve irili ufaklı taşlar meseliyle örneklendiği gibi, ‘ehem-mühim’ sıralamasını mutlaka ilkeler ve hassasiyetler göz önünde bulundurularak gerçekleştirilmeli. Bu ertelenemez, ihmal edilemez bir durumdur. Mesela düşününüz ‘zina’, ‘istismar’ ve türevleri medyada, boyalı basında kendilerince alt yapısı hazırlanmamış, özendirilmemiş (diziler, reklamlar, fotoğraflar..) gibi fırtınalar koparılarak aktarılıyor. Sistem sanki işletmeciliğini kendi yapmıyor (haram ama yasal!) gibi bu propagandaların etkisiyle üst limitten cezaları kesiyor. Kessin! Bizce mahzuru yok! Zaten bunlar Müslüman için bırakınız işlenmesini ‘yanına yaklaşılmayacak’ şeytan işi pisliklerdendir. Lakin unutulmaması ve daha öne alınması gereken hareket, zina gibi gayri meşru yolların/ilişkilerin siyasette, ticarette, sosyal hayatta, eğitimde, üretim tüketim ilişkilerinde, basın yayında farklı görünüm ve yollarla zihinlere, davranışlara kazınmış olmasıdır. Asıl ürpertici ve dikkat kesilinmesi gereken durum bu ‘hepçil’ algıdır.

 

Burada bir ayartıcı ve sağdan gelen bir fısıltı olarak ‘iyi niyet’ ve ‘maslahat’ olgularına da dikkat edeceğiz. Bunların ne kadarının kırmızı çizgiler içerisinde ‘Allahın dur ve bak/gör’ dedikleriyle alakalı olduklarını doğru tesbit etmek zorundayız. Burada da faydacılıktan, takiyyeden, edilgenlikten, pazarlıklardan, ertelemelerden olabildiğince uzak durmak gerekmektedir netekim…

YORUMLAR
  • Huseyi̇n Şaşmaz*uzun   11-04-2018 07:45

    Bu, gündemlere kulak asmayalım, görmezden gelelim anlamına gelmez asla! Balıklama dalmayalım, dolmuşa binmeyelim anlamında bir itidal çağrısı bizimkisi… ‘Bilmediğin şeyin ardına düşme!’ diyor ya Kur’an ‘Göz kulak, kalp bundan sorumlu olacaktır!’ diye sonuçtan haber verip bizi, uyanık kılmak adına uyarıda bulunarak. Elbette bu da ‘Kör, sağır, dilsiz kesil!’ anlamında, ‘Yandı gülüm keten helva!’ umarsızlığına alınamaz, alınmamalı! Hele, ‘Mahlukatın en şerlilerinin gözleri olup gör(e)meyen, kulağı olup işit(e)meyen, ağzı olup konuş(a)mayanlar olduğunu işitip öğrenmiş iken! Kalbi olup fehmetmeyen, akletmeyen, duyumsamayanları da ekleyelim. Umursamayanları da en başa alarak! *** GÜNDEM...İNSANLIK...GELECEK...GARANTİLİ... http://bredaholland.blogspot.nl/2017/10/gundeminsanlikgelecekgarantili-1.html

Diğer Yazıları

Makaleler

Hava Durumu


VAN