Yüksel YILMAZ

27 Şubat 2016

ALLAH’IN DİŞİ DEVESİ -1

Salih (as) ve Semûd kavmi konuşulduğunda ilk akla gelen “nâkatallah/Allah’ın dişi devesi” olmaktadır. “nâkatallah” nedir? Salih(as) için, Muhammed(as) için ve bizim için neyi ifade etmektedir? Bizde bu yazımızda sorulara cevap bulmaya ve bu kavramı(nâkatallahı) incelemeye/anlamaya çalışacağız. İnşaAllah.
 
Öncelikle Allah’ın devesi kavramını aşağıdaki sekiz başlık etrafında incelemeye/anlamaya çalışacağız.
1)Ayet, 2)Deve,  3)Dokunulmaz, 4)Su Hakkı, 5)Hüküm, 6)Fitne, 7)Kesim,  8)Azab şeklinde olacaktır.
Âyet; Salih(as) kıssasında kavmi ona “kendileri gibi bir beşer olduğunu eğer sözünde doğru kimselerden isen yani peygamber isen bize bir ayet getir” demeleri üzerine “işte size bir ayet olmak üzere şu Allah’ın dişi devesi” demiştir. Şimdi buradaki ayetifadesi sıradan/sahipsiz bir dişi deveyi mi yoksa mucize anlamında farklı, özel bir dişi deveyi mi kastetmektedir? Bu sorunun cevabı Şuara suresindeki ayet kelimesine ne anlam yüklediğimizle alakalıdır. Biz de Kur’an da aynı kalıplarla gelen ayetlere bir baktık ve gördük ki buradaki ayet kelimesi peygamberlerin peygamberliğini ispat için Allah tarafından kendilerine verilen mucize olduğudur. Allah’ın dişi devesi bir mucizedir. Nasıl mı?
Hud suresi 63. ayetinde “(Salih, onlara) dedi ki: “Ey kavmim! Söyleyin bana, ya ben Rabbimden açık bir delil (beyyine) üzerinde isem……”
 
Şuara suresi 154. ayetinde “Sen (Salih) de bizim gibi bir beşerden başkası değilsin. Eğer doğru söylüyor isen (min’es-sadikîn) haydi (bize) âyet getir!”
 
Âraf suresi 105.ayetinde“(Musa) doğru olan görev, Allah’a karşı haktan başkasını söylemememdir. Doğrusu size, Rabbinizden bir delil (beyyine) ile geldim…..”
 
Âraf suresi 106.ayetinde (Firavun) dedi ki: “Eğer bir âyet ile geldiysen ve eğer doğru söyleyen (min’es-sadikîn) birisi isen haydi getir onu(ayeti)!”
 
Âraf suresinin 107.ayetinde de “Bunun üzerine (Musa) âsâsını (yere) attı. Bir de ne görsünler; o, apaçık bir yılan (oluver)di.”
 
Evet, Musa(as) gösterdiği ayet mucize ise Salih(as)’ın gösterdiği ayet de mucizedir. Musa peygamberliğini göstermek için kendisine verilen âsâyı kullanırken Salih de kimsenin sahibi olmadığı, bilmedikleri veya rivayetlere göre bir kayadan çıkan bir deveyi işaret ederek ”işte bu ayet, Allah’ın devesidir” demiştir. “Kayadan deve çıkar mı?” diyenler olabilir ama unutmamalıdırlar ki sopadan yılan çıkabiliyorsa kayadan niye çıkmasın?” Musa’nın gösterdiğine mucize, Salih’in gösterdiğine mucize değil demek tutarsız bir davranış olacaktır.
 
Bir diğer ifade kalıbı Enbiya suresi 5.ayette “(Onlar:) “Hayır! Bu (âyetler), karmakarışık rüyalardır. Hayır! Onu o uydurmuştur. Hayır! O bir şairdir. (Şâyet böyle değilse,) o halde bizden öncekilere (ayet/mucize) gönderildiği gibi, o da bize bir âyet (mûcize)getirsin.” dediler”  Muhammed(as)dan da istenmiş ve gelen Kur’an ayetlerini de  “Şair Muhammed’in karmaşık rüyalarının ürünü” diye nitelemişler ve Musa’nın âsâsı gibi Salih’e verilen dişi deve gibi bir ayet/mucize istemişlerdir. Ama Allah, Enbiya suresi 6.ayette de “(Resulüm!) Bunlardan önce helak ettiğimiz (kavimler içinde böyle diyen) hiçbir şehir/belde (halkı) iman etmemişti. Şimdi bunlar mı iman edecek?” diyerek taleplerinin samimiyetsizliğini ortaya koymuştur.
 
Rabbim, Rad suresi 38. ayetinde ve Mü’min suresi 78. ayetinde “Allah’ın izni/emri olmadıkça hiçbir peygamberin bir âyet (ve mucize) getirmesi mümkün değildir.” buyurarak bunun kendi elinde/gücünde olduğunu ortaya koymuştur.
 
Deve; O zaman Salih’in kavmine gösterdiği dişi devenin Allah’ın devesi yani farklı, özel ve değerli olması çok normaldir. Kayadan veya taştan kimsenin bilmediği daha önce görmedikleri ve görünce bir ayet/mucize olduğunun farkına vardıkları bir dişi devedir. Eğer bilinen, sıradan bir dişi deve olsaydı “bunun nesi ayet/mucize” diyerek tepki göstermeleri gerekirdi ama böyle bir tepkileri olmamıştır. “Allah’ın devesi olur mu?” diye soran olursa ben de ona “Allah’ın olmayan ne var?” diye sorarım.“Neden dişi deve?” diye düşünmeye çalışırsak ilk aklıma gelen dişi bir canlıya karşı daha yumuşak, narin davranmak gerektiğinden bu Allah’ın dişi devesine de daha yumuşak ve narin davranılması beklenmiş olabilir. Çünkü savaşta bile kadınlara dokunulmaması ahlaki bir özelliktir. Ama bu azgın kavmin liderleri savunmasız bir dişi deveyi hunharca katletmişlerdir.
 
Dokunulmaz; Âraf suresi 73. ayetinde “İşte size bir ayet/mucize olarak Allah’ın dişi devesi! Onu (kendi haline) bırakın, Allah’ın arzında otlasın/yesin, ona kötülükle/fenalıkla dokunmayın yoksa sizi acıklı bir azap yakalar.” demiştir. Onu kendi haline bırakın; Kimse ona bir şey yüklemesin, binmesin, sütünü almasın. Allah’ın arzında otlasın; Ona bir şeyler yedirmeyin, içirmeyin. Ona kötülükle/fenalıkla dokunmayın; Eziyet etmeyin, sütünü alıp satmayın, yük yükleyip işinizde/menfaatinize kullanmayın.
 
Su Hakkı; Şuara suresi 155. ayetinde “(Salih) dedi ki: “İşte bu dişi devedir. Su içme hakkı belli günde/ma’lum günde bir pay/hisse onun, bir pay/hisse de sizindir.” Ve yine Kamer suresi 28.ayetinde de “Hem de onlara suyun, (o dişi deve ile) aralarında taksim edilmiş olduğunu haber ver. Su sırası gelen herkes hazır bulun(up suyunu al)sın” diyerek düzenlemeyi de belirtmiştir.  Su hakkı ikiye bölünmüştür.
 
Hüküm; Allah’ın bir ayeti olan dişi devenin bilinen günde su içme payı/hissesi vardır. Bu paya ve kendisine dokunmak haramdır. Azaba sebep olacak bir davranıştır.
 
Fitne; Kamer Suresi 27. ayetinde “Doğrusu biz, onlara birfitne/imtihan olmak üzere o dişi deveyi (bir ayet/mucize olarak) gönderenleriz. (Şimdi sen) onları gözetle ve sabret” diyerek bunu istemekle işin bitmediğini asıl istenene/verilene karşın tavırları ne olacağı önemlidir.
 
Kesim; Önce karşı karşıya kaldıkları durumu anlamaya çalışalım. Kavmin su kaynakları sınırlı olduğundan ma’lum günde, herkes su ihtiyacını karşılamaktadır. Su üzerinde en çok pay/hisse dokuzlu çete olarak nitelendirilen kavmin ileri gelenleri oluşturmaktadırlar. Hem tarım arazileri hem de hayvanları için istedikleri kadar suyu kullanmaktadırlar. Şimdi ise bir ayet istediler ve Allah’ın devesini, bir imtihan olarak karşılarında buldular. Firavunun musayı sihirbazlarla rezil etme planının ters tepmesi gibi Semûd kavminin istedikleri ayet/mucize kendi çıkarlarına/düzenlerine ters durum oluşturdu. Günümüzün değerli malı olan petrol üzerinde anlamaya çalışırsak o gün/ma’lum gün 1000 varil petrol çıkarırlarken iken şimdi Allah’ın devesi kuyuya ortak oluyor ve günlük 500 varil petrole el koyuyor. Kazançları yarıya düşüyor. Tarım arazileri ve hayvanları daha az sulanacak ve bu da kazançları azaltacaktı. Tabi ki fesatçı ve israfçı düzen kuranlar düzenlerine kimseyi ortak kabul etmek istemeyeceklerdir. Ama kendileri Allah’ın arzında, Allah’ın kullarına karşılıksız verdikleri ile şımarıp Allah’a ortak koşuyorlar.
 
Buna bir çözüm bulmak için meclislerini/güvenlik kurumlarını toplayıp Allah’ın dişi devesi olayını görüşmeye başlarlar. Alınan kararla devenin ortadan kaldırılması ve mucizenin/ayetin yalanlanması/kabul edilmemesi kararı/yasası/hükmü alınır. Kararı da aralarındaki en şaki/eşkıya olanı üstlenir. (“İnbe’ase” sözcüğünden,en azgın olan kişinin Allah’ın devesini kafasına göre yok etmediği, bu görevin ona başkalarınca verildiği, onun da bu göreve atıldığı anlaşılmaktadır.)
 
Allah’ın devesini etkisiz hale getirmek için önce ayaklarını ve daha sonra da öldürerek ortadan kaldırır. Önce Allah’ın ayetini etkisiz/hükümsüz hale getirip daha sonrada tamamen ortadan kaldırmışlardır.
 
Azab; Eğer söylenenleri yerine getirmez iseniz size elîm bir azab, yakın bir azab, büyük günün azabı yakalar. Âraf suresi 77. Ayette “Derken o (mucize olarak gönderilen) dişi deveyi ayaklarından biçerek öldürdüler ve Rablerinin emrine isyan ettiler ve: “Ey Salih! Eğer sen gönderilen peygamberlerden isen bizi tehdit ettiğin (azâb)ı bize getir.” dediler. Hud suresi 65. Ayette “Yine de onu (ayaklarından biçerek) öldürdüler. Bunun üzerine (Salih) dedi ki: “Yurdunuzda üç gün (daha) faydalanın (artık sonunuz gelmiştir). Bu, yalanlanmayacak bir tehdittir.”
 
Allah’ın resulü(Salih), “Ey Allah’ın kulları(Semud kavmi) işte buAllah’ın devesiAllah’ın arzında otlasın. Ona dokunmayın yoksaAllah’ın azabı sizi yakalar” demişti ama onlar onu yalanlayıp deveyi öldürdüler ve Allah’ın azabı ile yok edildiler.
 
Rabbimiz, İsra suresi 59. ayette “(Sana) âyetler (mucizeler) göndermekten bizi alıkoyan, ancak öncekilerin onu yalanlamış olmasıdır. Biz Semûd kavmine de (inanmaları için) açık bir mucize olarak o dişi deveyi verdik ve (onu öldürdüler de) bu yüzden (kendilerine) zulmettiler (helak oldular). Halbuki biz âyetleri ancak (helak için değil, âhiret azabından) korkutmak için göndeririz.” buyurarak Allah’ın devesi kıssası ile Muhammed(as)’a bakan yönü açıklamaktadır.
 
Diğer yazımızda bize bakan yönü ele almaya çalışacağız. İnşaAllah.