Yüksel YILMAZ
ASIL TERÖR / İFSAD
Allah insanı yarattığı zaman ona doğru yolu, kurtuluşunu gösterecek ihtiyaçlarını da gönderdi. Bunlar Resuller ve onların getirdiği vahiy idi. Vahiy onlara yolun, kurtuluşun işaretlerini gösterirken bu işaretleri hayatında yaşayan Resul de örnek model olarak insanlığın önünde canlı bir şahit olarak duruyordu. Bu modeli ve vahyin eğitimini yoksaydığınızda doğru yolu ve kurtuluşu gösterecek ihtiyaçlarınızı kendiniz bulmaya, belirlemeye başlarsınız ki buda hüsranla sonuçlanacaktır. Tarihteki vahiyden sapmalar sonucu oluşmuş bu bozukluklar çok yer almaktadır.
-Musa’yı ve getirdiği vahyi tahrif eden, bozan Yahudiler, İsa’yı ve getirdiği vahyi tahrif eden, bozan Pavlus ve destekçileri sonucunda ırkçı bir din, üç ilahlı bir din, baskıcı kilise, herkesin kendisine hizmet için yaratıldığını düşünen fikirler ortaya çıktı.
-İşte Allah tekrar insanlığı saptığı yanlış yoldan doğru yola kurtuluşa iletmek için son nebi Muhammed(a.s.)’ıMekke’ye resul olarak gönderdi. Ona toptan bir kitap ve hükümler göndermeyerek aşama aşama bir insan eğitimi ile önce Nebiyi sonra onun örnekliğinde sahabeyi yetiştirmeye başladı.
-Bu eğitim modelinin ana ilkeleri ilk ayetlerle oluşmaya başlamıştır. “bismirabbike/Rabbin adıyla” hareket edilecekti. Bozulmuş, tahrif edilmiş veya içi boşaltılmış kavramlar düzeltilerek Rabbin terbiyesinde bir inanç ve hayat şekillenmeye başlıyordu.
-Neye inanacaklarını, neyi inkâr edeceklerini
-Ne yiyeceklerini, ne yemeyeceklerini
-Neyi seveceklerini, neyi sevmeyeceklerini
-Neye güzel/iyi, neye kötü/çirkin diyeceklerini
-Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu
-Nasıl hareket edeceklerini, nasıl düşüneceklerini artık yaradan Rableri olan Allah belirliyordu.
-Bu eğitim modelinde fikir ve düşünce anlamında eğitilmeden, inşa olmadan başka adımlar atılmıyordu. Şartlar netleşmeden, tüm davet çalışmaları yapılmadan devlet olmadan cihad/kıtal yapılamayacağından bununla ilgili bilgiler Mekke’de gelmiyordu. Düşüncenin, fikrin daveti hiç kimseden korkmadan, çekinmeden tüm açıklığı ile ortaya konulması Resul ve ashaba inen ayetler ile ortaya konuyordu. Küfür ve şirk üzerine bina edilmiş Mekke sistemi ve onların yönetim sistemi ile nasıl bir ilişki içerisinde olunması gerektiğini de yine vahiy belirliyordu. Mekke’deki eğitimde hiçbir silahlı mücadele, kimliğini gizleyerek sistemle ilişki kurma, sistemle bütünleşmiş çalışarak mücadele etme yöntemi bulamazsınız.
-Mekke deki eğitim modeli Oku, Uyar, Uyan üzerine bina edilerek başlamıştır.
-Önce doğru yolu, kurtuluşu bulmak için okuyacağız ama neyi ve nasıl okuyacağız? Tabiki Allah’ın kitabını, vahyini Onun istediği, öğrettiği şekilde okuyacağız. Her oku aslında bir eğitim ilkesini içermektedir. “Elbiseni temiz tut/kirletme” gibi. Çıkarımıza, menfaatimize, arzularımıza göre değil rabbin adıyla O’nun öğrettiği şekilde okuyacağız.
-Sonra öğrendiklerimizle insanları uyaracağız. Aldığımız eğitim modeline, yola onları davet edeceğiz. Sadece davet. Bize düşen sadece davet. Tercih onların hakkıdır. İster kulak verirler ister vermezler. İster icabet ederler ister alay ederler. Hidayete tabi olmak ve dalalette/sapkınlıkta kalmak onların tercihidir.
-Sonra bu eğitim için hep uyanık olup kendimizi daha çok eğitmek için gece, gündüz çalışmalıyız. Tüm gayretimizi insanlığın kurtuluşu için sarf etmeliyiz. Bunun için az uyumak çok çalışmak ve davetimizi insanlara ulaştırmak için çok gayretli olmalıyız.
-Bunlardan uzak durur. Uzaklaşırsak yakınlaştığımız şey veya şeyleri okumaya, onların batıl davalarına insanları davet etmeye, afyon etkisi altında bize söylenenleri, istenilenleri sorgulamayan, mutlak itaat ve teslimiyet halinde yapan birer köle oluruz.
-Eğitimi doğru kaynaktan ve doğru kişiden almaz iseniz ortaya çıkan kişilik/şahsiyet sorunlu olacaktır. Tıp eğitimini hasta bakıcıdan, mühendislik eğitimini tamirciden alırsanız ortaya ya facia çıkar ya da bir hiç. Bu yüzden Mekke’deki eğitim modelinde yetişmeyen kişilerin yaptığı faciayı/faciaları görüyorum/göreceğiz.
-Fesad/fesat, bir şeyin itidal (doyum) noktasından az veya çok çıkması bozulmasıdır.
“Kendilerine “ yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiği zaman “biz ancak ıslah edicileriz/düzelticileriz” derler. Dikkat edin onlar müfsittirler ama şuurunda değiller” (Bakara 11)
-Her bozguncu, terörist yaptıklarını haklı çıkaracak söylemlerde bulunabilmektedir. Kimse ben teröristim veya terör örgütüyüm demediği gibi kimilerine göre de bu niteleme değişmektedir. Afganistan’da Amerika’nın Rusya’ya karşı mücahitler diye desteklediği Afganlar 11 Eylül sonrası terörist olarak nitelenebilmektedir. Bu yüzden kişiye veya kişilere göre terör/ifsad değişebildiği halde Kur’an’da bir değişiklik bulamazsınız. Yeryüzünü vahyin ilkeleri dışında yönetmek, yönlendirmek için yapılan her söz,fikir,eylem terördür. Kimin hangi kimlikle, ünvanla, söylemle yaptığı fark etmez.
-Emeviler ve Abbasiler döneminde halife ünvanlı kişilerin yaptıkları devlet terörü gibi. Mazlumların, kadınların, yaşlıların, engellilerin bile canına kast eden canlı ve cansız bombalama terörü gibi.Dini tahrif eden din adına yapılan her söz, eylemde din terörü gibi ve insanları Allah’ın hâkimiyetinden uzaklaştıran her türlü fikir, sistem ve düzende terördür. İster bunu yapan âlimsıfatlı biri olsun ister halife vasıflı biri olsun, ister Allah Ekber, ister Kur’an diyerek yapsın vahyin ilkelerini çiğneyerek bozarak yapan herkes terörist, ifsadçıdır.
-Terör beşeri bakış açısına göre göreceli bir kavramdır. Tüm ülkeler çıkarlarına göre bir örgütü,grubu, cemaati terör örgütü olarak görebileceği gibi bazı ülkeler yine çıkarları gereği terör örgütü olarak görmemektedir. Bunu toplum olarak en iyi biz gördük. 17-25 Aralık operasyonlarına ve 15 Temmuza kadar Hizmet hareketi yada Fetullah Gülen Hocaefendi ve cemaati olarak görülen yapının nasıl bir anda FETÖ/Fethullahçı Terör Örgütü olduğunu gördük. Türkiye ve bazı ülkelerde terör örgütü iken Avrupa, batı ve bazı ülkelerde halen Fetullah Gülen hizmet aşığı, fikir adamı ve hareketi/örgütü ıslah hareketi görülebilmektedir.
-FETÖ hizmet hareketi iken neden terör örgütü oldu? Çünkü düzeni bozmaya kalktığı için. Çünkü birilerinin direktiflerin yerine getirmeye kalktıkları için. Hiçbir düzen, sistem bozulmayı ya da bozma hamlelerini kabul etmez ve bunu yapanları terörist olarak niteler. Mesela sizin makamınıza biri gelse her şeyin yerini değiştirse, darmadağan etse sizin ona söyleyeceğiniz “Burada terör estirmişsin ”demek olacaktır.
-İşte Bu kâinatın düzenini, sistemini elinde bulunduran Allah insan içinde bir düzen, sistem, yaşam biçimi ortaya koymuştur. Allah’ın belirlediği bu düzene, sisteme karşı yapılacak her davranış, düşünce terördür. Bakın ozon tabakasını insanlık deldi ve yeryüzünde iklim düzeni bozuldu ve küresel ısınma bir tehdit olarak önümüze çıktı. Sadece Allahın kâinatla ilgili düzenindeki bir unsura müdahale, bozma dünyada ne büyük kaoslara/kargaşalara sebep olmuştur. İşte aynı şekilde insanlık için ortaya koyduğu vahyi ilkelere müdahale, bozma toplumda ifsadın/terörün çıkmasına sebep olmuştur.
-Şimdi Türkiye Cumhuriyeti kendi düzenine, sistemine karşı yapılan bu fiilleri işleyenlere terör örgütü diyebiliyorsa Allah’ta kitabı Kur’an da kendi düzenine, sistemine karşı işlenen fiillere fesad/terör ve işleyenleri de terör örgütü ve o kişileri de terörist/müfsit olarak görmektedir.
-IŞİD(Irak, Şam İslam devleti) vahyin rehberliği yerine hocalarının, liderlerinin sözlerini ve uygulamalarını esas alarak Mekke’deki eğitim modelinden geçmemiş insanlar tarafından kurulmuş ve yöneltilmekte olan bir yapıdır ve faaliyetleri, eylemleri İslam’a uygun değildir.
-Mekke’de saflar netleşmeden, tüm davet çalışmaları yapılmadan silahlı bir mücadeleye girişilmedi. Medine’de ilk yıllarda bile antlaşmalar ile savunmaya yönelik silahlı mücadele verilmiştir. Bu savunmalarda bile savaşmayanlara, çocuklara, kadınlara, yaşlılara, sakatlara hatta doğaya bile zarar verilmediği halde yasaklanmışken canlı veya cansız bombalarla çarşıda, pazarda rastgele can almak Mekke’deki eğitimden geçenlerin işi olamaz. Olsa olsa eğitilmemiş geleneksel dini kültürü yaşayanların yapacağı işlerdir. IŞİD’inyanlış sözleri ve eylemleri açık bu yüzden onlardan uzun uzun bahsetmeye gerek yok.
-Fetullah Gülen ve hizmet hareketi İslami söylemler ve devletin içine sızarak ancak başarılı olacaklarını düşünerek yola çıkmış ve bu yolda her türlü takiyyeyi, tavizi, ilkesizliği yaparak yol almış bir fesat yuvasıdır. Sadece yöntem değil fikirleri ile de İslam’ın ilkelerini tahrif etmeye çalışmış, ılımlı İslam adı altında bir projeye hizmet eden bir hareket halini almıştır. Yoldan çıkmış bu gibi hareketleri kuran veya tespit eden emperyalistler çıkarları doğrultusunda desteklemiş ve büyümelerini sağlamış ve zamanı gelince de kullanmışlardır. Bu yüzden Kur’an ile tanıştığım günden beri bu kişi ve yapısının İslam ile alakasının olmadığını, bir proje olduğunu söylemişimdir. Şimdi toplum onları daha iyi tanıdı ama FETÖ gibi İslami söylemler kullananbirçok yapılar var. Onlar tespit edilmezse, ilişkileri deşifre edilmezse yine emperyalistler tarafından kullanılacaklardır. Onları tespit etmek için Kur’an’a müracaat etmemiz yeterlidir. Sözleri, eylemleri Kur’an’a uygunmu? Gerçekten ıslah ediciler mi yoksa yeryüzünde fesadı arttıran, çıkaranlar mı?
-Şimdi gelelim AKP ve vb. (Refah,Saadet Hüdapar gibi) siyasi partilere. Daha önce söylediğim gibi vahyin bize örnek model olarak sunduğu Resul’ün vahiyle inşası bizim için çok önemlidir. Vahiy yarına hâkim olan tarafından gönderildiği için her şeyin bilgisine sahip O’dur. Hangi yol ve yöntemle çalışılması gerektiğini bize öğretmektedir. Son Nebi çok zorlu bir ortamda bir mücadeleye girmişken yanında zayıflar eziyet, işkence çekerken o her zaman dik durarak kimliğinden, şahsiyetinden taviz vermedi/verdirilmedi. Kendisine yapılan tüm iktidar ve güç tekliflerini vahyi ilkelere uygun olmadığından reddetti. Ama kabul edebilirdi. Diyebilirdi ki “Tamam. Ben sizin meclisinize, yaşam biçiminize karşı çıkışlarda bulunmayacağım, siz de benim çalışmalarıma karışmayacaksınız” şeklinde bir antlaşma yapabilir ve mecliste daha da güçlenip Mekke’yi ele geçirebilirdi ama böyle yapmadı/yaptırılmadı. Bu dinin sahibi son Nebi değil Allah olduğundan nerede nasıl davranılacağına O karar verirdi.
-Öncelikle AKP ve diğer sağcı, muhafazakâr partilerin inandığı, bildiği İslam, Allah resulünün getirdiği İslam ile aynı değildir. Türk toplumunun veya bu topraklardaki insanların İslam ile tanışması daha çok tasavvufi hareketler vasıtasıyla olmuştur. Bunu bir de şekilci, rivayetçi bir fıkıh ile sürdürmeleri birçok konuda sıkıntılara sebep olmuştur.İşte bu bozulma sonucu maslahat gereği denilerek birçok kimliksel tavizler verilerek cumhuriyet sonrası yol alınması, bunlar Adalet Partisi, MSP, RP, ve AKP ile süren muhafazakar kitlenin sesi ve etkisi olmaya çalışan bu partiler mücadelelerini “bizde sizdeniz, bizim İslami bir toplum, devlet arzumuz yok” diyerek laik, kemalist sistemdekileri kandırarak yol almaya çalışmışlardır. İlk dönemlerde sistemdekiler bunlara kanmamış hep onlara karşı zulümlerde bulunmuşlardır. 28 Şubat ile FETÖ yanına yeni bir muhafazakâr parti ile yol alma adımlarını atmaya başlar. AKP’yi kuranlar bunun yanı sıra BOP’u(Büyük Ortadoğu Projesini) hayata geçirmiştir. Taki planlar çatırdayıncaya kadar bu beraberlik sürmüş, çatışınca yok olmuştur.
-AKP vb. partilerin tabanlarının çoğunluğu muhafazakâr, dindar kesim olduğundan söz ve eylemlerinde İslami söz ve eylemleri kullanırlar. Ama baştan doğru İslam ile doğru örnek Resul modeli ile tanışmadıklarından söz ve eylemleri insanların fesadına yol açmaktadır.
-Son Nebi onlarla uzlaşmadan tüm zorluklara karşı mücadele etmişken siyasi parti mücadeleleri verenler “biz her türlü uzlaşmaya açığız” diyerek herkesi kandırarak siyaset yapmaya çalışmaktadırlar. Bugün söylediklerini yarın yalanlamaktan çekinmemektedirler. Son Nebi böyle bir şey asla yapamaz çünkü o el-emin biridir. Söylediklerinde de, eylemlerinde de güvenilir dik duruşlu biridir.
-Bizim için mesele AKP değil tüm İslam adına yola çıkıp siyaset yapan partiler aynı kategoridedir. Şimdi AKP şimdi güçlü daha öncede RP için yollarının yanlış olduğunu söylemişimdir. Hüda-Par ile ilgili tanıdıklarıma da yanlış yolda olduklarını söylemişimdir.
-Son sözlerim olarak; Vahyin ilkelerini tahrif eden, bozan, ters hareket eden her türlü söz ve davranış/eylem fesattır ve terörün oluşmasına zemindir. Vahiy ilkeleri yerine liderlerinin, hocalarının ilkelerini önde tutanlar yeryüzünü ıslah etmek yerine bozgunculuk çıkararak, ahlaki, siyasi ekonomik, silahlı, devlet terörünün kaynağı olurlar.