Süleyman GÜLEK

11 Kasım 2017

ANNE-BABANIN ÇOCUĞA YAKLAŞIMI

Anne-babanın çocuğa yaklaşımını şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Baskıcı-Otoriter Yaklaşım

Baskıcı ebeveynler, çocuklarının davranışlarını, hiç esnemeyen, kendilerine mutlak itaati isteyen, devamlı denetleme ve yargılama eğiliminde olan yapıdadırlar. Oldukça yüksek hedefler seçerler ve bu ebeveynlerin çocukları kendilerini sürekli yetersiz hissederler. Baskıcı ve itaat odaklı bu tür ebeveyn tutumunda, anne-babanın kısıtlayıcı ve cezalandırıcı bir yol izlediği, çocuklarını kendi kurallarına uymaları ve saygılı olmaları konusunda uyardıkları görülür. Bu tutum, yetersiz sosyal gelişimin nedenidir. Böyle bir ortamda, tartışmaya yer yoktur.

Anne-baba yaşanan durumu, “Bunu sadece benim söylediğim şekilde yapacaksın, o kadar. Ben anneyim/babayım, sen ise çocuksun”, cümlesiyle sınırlar ve isteklerinin yapılması için çocuğu zorlar.  Baskı uygulanarak istenen davranışı yapmak üzere zorlanan çocukta oluşan korku, ona, doğru davranış kalıbını öğrenmesinde yardımcı olmayacak, sadece geçici olarak davranışını değiştirmeye yol açacaktır. Aşırı otoriter tutumda ana-baba, disiplin aracı olarak cezayı kullanır ve çocuğa karşı öfkesini kolaylıkla ifade eder. Böylece çocukta, kendine güvensizlik, düşük benlik saygısı ve çekingenliğe neden olur.

2- İlgisiz ve Kayıtsız Yaklaşım

İlgisiz ve kayıtsız tutum, ana-babanın çocuğunu yalnız bırakma, görmezlikten gelme şeklinde dışlaması anlamına gelir. Duygusal istismara yol açan böyle bir ortamda ana-baba-çocuk üçgeninin arasında iletişim kopukluluğu gözlenir. Ana-babanın ilgisizliğiyle çocuğun öğretmenine, arkadaşlarına ve yakın çevresindeki eşyalara verdiği zarar ve suçluluk davranışı arasında yakın bir ilişki bulunmuştur. Bu konuda yapılan araştırma bulgularına göre ilgisiz ve kayıtsız ana-baba tutumu çocuğun saldırganlık eğilimini güçlendirmektedir. Çocuğu sık sık yalnız bırakma, ilgilenmeme, yok sayma, önem vermeme ve görmezlikten gelme alışkanlıkları olan bir aile ortamında yetişen çocukları sıkıntılı bir yaşam beklemektedir.   Görüldüğü gibi ilgisiz ve duyarsız aile modeli çocuğa zarar vermekte ve kişilik gelişimini olumsuz etkilemektedir.

3- Aşırı Koruyucu Yaklaşım

Aşırı himayeci bir tutumla yetiştirilen çocuklara, aile içinde devamlı himayeye muhtaçlarmış gibi davranılır. Böyle bir ailede anne-baba müdahalecidir. Çocuk, ergenlik çağını geçse de ona kendi kararlarını vermesi için yeterli zemin hazırlanmaz. Bu ailede bazen çocuğun (ergenin) arzularına rağmen onun adına kimi kararlar alınır ve anne-babanın buna hakkı olduğu savunulur. Bu tür bir davranış içinde olan aileye göre anne ve baba, çocuğu için her türlü fedakârlığı yapmalı ve çocuk da aileye bu konuda şükran duymalıdır. Böyle bir tutumla yetiştirilen çocukların yeterince girişimci olamadıkları, bağımsız davranamadıkları, ileri yaşlarda bile bir himaye edici aradıkları gözlenir.

4- Aşırı Hoşgörülü Yaklaşım

Aşırı hoşgörülü ailelerde kurallar yoktur, çocuğun egemenliği sözkonusudur. Ceza yoktur, çocuk anne-babayı kontrol altına almıştır, karar çocuğundur. Aşırı hoşgörülü ailelerde ise kişilik gelişimi şöyledir: Bencil, her istediğinin yapılmasını isteyen, uyumsuz, sorumsuz, kuralları kabul etmeyen, kullanmayı  düşünen, daha popüler olanları kıskanan bireyler  yetişir.  Çocuklarına boyun eğen anne ve babalar, evde onların egemenliğini kabullenen kişilerdir. Bu tür ailelerde, çocuklar, anne ve babalarına hükmederler ve onlara çok az saygı gösterirler. Bu çocuklar, yalnız anne ve babalarıyla yetinmeyip zamanla ev dışındaki kimselere de egemen olmanın yollarını arayan fertler haline dönüşürler. Bu tür çocuklar, kendisini çok beğenir ve çok şımarıktır.

5- Olumlu Yaklaşım

Anne-babanın çocuklarına karşı hoşgörü sahibi olmaları, çocukların bazı kısıtlamalar dışında, arzularını diledikleri biçimde gerçekleştirmelerine izin vermeleri anlamına gelir. Böyle durumlarda çocuk, evine yönelik bir birey olur. Eğer anne-babasının hoşgörüsü normal bir düzeydeyse, çocuğun kendine güvenen, üreten, toplumsal bir birey olmasına yardım eder.  Aile içinde güven ve şeffaflık vardır. Problemlerle nasıl baş edebileceğini birlikte araştıran, huzurlu bir aile ortamı bulunur. Böyle bir ailede, evde ve toplumdaki kuralların sınırları bellidir. Çocuk neyi nerede yapacağını veya yapmayacağını bilir. Kendilerine güvenirler.  Azimli ve ümitlidirler.  Sorumluluk sahibidirler. Müteşebbis ve bağımsızdırlar. Kurallara ve otoriteye saygı duyarlar. İşte bu çocuklar, sosyal açıdan dengeli ve mutlu bireylerdir.