Ahmed KALKAN

17 Eylül 2020

BAE VE BAHREYN, TÜRKİYE’Yİ ÇOK GERİDEN TAKİP EDİYORLAR

Son Haftanın Öne Çıkan En Önemli Haberi: Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn ile İsrail arasında varılan "ilişkilerin normalleştirilmesi"ne yönelik anlaşmalar, ABD Başkanı Donald Trump'ın ev sahipliğinde Beyaz Saray'da düzenlenen törenle imzalandı.

Ben kızmadım. Ben yadırgamadım. Kâfirce bir tavır, münafıkça tavırsızlıktan daha ehvendir çünkü. Mısır, Suudi Arabistan ve Türkiye gibi ülkelerin İsrail’le anlaşma yapan bu ülkeleri kınamaya hakları var mıdır? Ne yapmış bu iki ülke? El altından yaptıklarını şimdi herkesin bileceği şekilde yapmaya başlayacakmış. Niye kınamaya hakkı yok Türkiye gibi ülkelerin? Bu iki ülke İsrail’le ilişkiler açısından Türkiye gibi oluyor, Türkiye’yi geriden de olsa takip etmeye başlamış da ondan. Daha önce ilişkileri normal(!) olmadığı için birbirlerinin ülkelerinde konsolosluk, elçilik yokken, bundan sonra Türkiye gibi aralarında bu tür işleyen kurumları olacakmış. İsrail’le anlaşma yapmışlar. Ne var bunda? Türkiye’nin İsrail’le onlarca anlaşması var.

Türkiye ile İsrail ilişkileri

Türkiye-İsrail İlişkilerinin 3 özelliği vardır:

1) Çoğu gizlidir. Devlet yetkilileri bu konuda üç maymunu oynarlar.

2) Türkiye, Müslümanların yaşadığı ülkeler içinde İsrail işgal devletiyle en sıkı münasebetler ve işbirliği içinde olan ülkedir.

3) Türkiye’nin İsrail kadar işbirliği içinde olduğu, gizli ve açık anlaşmalar yaptığı, onsuz yapamadığı ikinci bir ülke yoktur. “ABD var” denilecek olursa, deriz ki; bu koca ülke, İsrail’in sömürgesi konumundadır. Ayrıca, ABD ile ilişkiler, daha çok İsrail lobisinin katkısı ve yönlendirmesiyle yürütülmektedir. İşgalci siyonist devletle işbirliği, bu devletin kuruluşuyla birlikte başlamıştır.

15 Temmuz darbesinin figüranlarını yargılayan T.C. darbenin arkasındaki güçleri ve darbenin esas planlayıcılarını görmek ve göstermek istemiyor. Kuklalarla mücadele eden rejim, esas darbecileri teşhis etmek bile istemiyor. Darbenin arkasında Amerika ve İsrail olduğu, onların istihbarat örgütlerinin bulunduğu bütün dünya tarafından bilinir de, Türkiye Devleti tarafından bilmezlikten gelinir. Amerika’dan sonra İsrail’i devlet olarak tanıyan ikinci ülke Türkiye Cumhuriyetidir. Devamlı artan bu işbirliğini, İsrail düşmanı gözüken muhafazakâr çizgidekipartilerin iktidara gelmesi de önleyememiştir. Hatta bu gibi partilerin iktidara geldiği dönemlerde söz konusu işbirliğinin trendinde bir yükseliş göze çarpmaktadır. Son AKP iktidarında da böyle olmuştur. T.C., bugüne kadar çoğunluğu kamuoyundan gizli olarak İsrail ile birçok anlaşmaya imza attı. Anlaşma yaptığı bilinen alanlardan bazılarını hatırlayalım: Stretejik işbirliği, istihbarat işbirliği, askeri işbirliği… Bu alanları içeren kaç değişik konuda anlaşma var, açıklanmaz.

İhale bedeli milyon değil, milyar dolarları bulan M-60 A1 tanklarının modernizasyonu, 300 adet askerî helikopterin modernize edilmesi su yüzüne çıkanlardan ikisi sadece. Türkiye ile İsrail arasında daha önce imzalanmış olan askeri işbirliği anlaşmasına ek olarak bir de "Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşması" imzalandı. Anlaşmanın Türkiye'deki 54 adet F-4 uçağının İsrail'in IAI firması tarafından modernize edilmesine imkân sağlamak amacıyla gerçekleştirilmiş bir çerçeve anlaşması olduğu bildirildi.

İsrail istihbarat örgütü MOSSAD’la gizli tutulan anlaşmalarla işbirliği yapılarak, Türk havaalanlarında ve karakollarda büyük yetkiler verildi. Mossad ajanlarının Türkiye’de aramalara, sorgulamalara katılmaları, radikal dinciler(!) konusunda T.C. ile işbirlikleri sağlandı. MOSSAD - MİT işbirliği, meyvelerini sessizce veriyor; meselâ bazı hocalar İsrail zulmünden söz ettiğinden dolayı tutuklanıyor. Bu satırların yazarı daha bu yılın Şubat ayının son günlerinde Kudüs’e ziyarete giderken İsrail Mossad istihbarat örgütlerince gözaltına alınıp üç saat soruşturmaya tâbi tutuldu.  

Siyonist devletle ittifak anlaşması imzalandı; Türkiye'nin ihtiyaç duymadığı birtakım askerî malzemelerin satın alınması veya başka ülkelerden daha ucuza alınması mümkün olan askerî malzemelerin işgal devletinden yüksek fiyata alınması için anlaşmalar yapıldı.

İstihbarat Alanında İşbirliği

Müslümanların çokça yaşadığı ülkelerle Türkiye arasında istihbarat alanında hemen hiçbir işbirliği ve yardımlaşma sözkonusu olmadığı halde; Türkiye ile İsrail arasında istihbarat alanındaki işbirliği çok uzun yıllara dayanır ve çok ileri düzeydedir. Bu alandaki ilişkiler ve işbirliği son dönemde daha da arttırıldı. Karşılıklı ziyaretlerde istihbarat alanında işbirliğini öngören bazı anlaşmalar imzalandı. Başlangıçta bu anlaşmaların birinci amacının PKK'ya karşı bir işbirliği olduğu ileri sürüldü ve İsrail'in Türkiye'yi bu örgüt hakkında bilgilendireceği söylendi. Ne var ki, çok geçmeden anlaşmaların birinci derecede, onların "radikal İslâmcılık" veya "İslâmi fundamentalizm" adını verdikleri, Türkiye'deki tevhidî bilince sahip, düzeni dışlayan muvahhid Müslümanlara karşı olduğu gün yüzüne çıktı.

Ayrıca MOSSAD'ın elemanlarının, cemaatleri birbirine düşürme konusundaki tecrübelerinden yararlanılması yahut işbirliği anlaşmalarından yararlanarak Türkiye'de cirit atma fırsatı bulabilen MOSSAD ajanlarının bu konudaki planlarını uygulamaya geçirmeleri, nice şuurlu mü’minlerin dikkat çektiği hususlardan biri. Cemaatlerin son yıllarda birbirlerine karşı devamlı ivme gösteren şekilde düşmanlıklarının artması ve çok kolay şekilde başka Müslüman ve cemaatleri tekfir eder hale gelmesinin arkasında MOSSAD olduğunu tesbit etmek için çok zekî olmayan gerek bile yok. MOSSAD fitne çıkarmada uluslararası büyük tecrübeye sahip. İstihbarat alanındaki işbirliğinden yararlanarak, MOSSAD, bir taraftan İslâmî akımlar ve cemaatler hakkında bilgi topluyor, diğer taraftan, bu akımları zayıflatmayı ve birbiriyle mücadele ettirmeyi amaçlayan planlar hazırlıyor, Türk istihbaratçılarına uygulatmaya çalışıyor. Gazetelerde ve özellikle televizyonlarda buna yönelik programlar düzenletiyor,bu konuda büyük fedakârlıklara katlanıyor. Bütün bunlar için gereken gücü, Türkiye istihbaratı ile işbirliği anlaşmalarından elde ediyor. Son yıllarda bazı cemaatlerin gücünün artmasında ve Kur’an’ı merkeze alanlara karşı düşmanlığın, tekfirciliğin artmasında bunların rolü yok mu sanıyorsunuz?

Yahudilerin Toprak Satın Almalarıyla Güneydoğu Anadolu, Kürt Devletine Değil, İkinci İsrail Devletine Doğru Gidiyor

Türkiye uzun yıllardan beridir GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi) adı verilen bir projeyle Güneydoğu Anadolu bölgesine büyük yatırımlar yapıyor. Fakat bu proje bünyesinde yapılan barajlarla sulanan arazilere şimdi yahudilerin yerleşmesi kolaylaştırılıyor. Önceki yasalara göre Türkiye'de yabancıların arazi satın almaları yasaktı. Bu yüzden yahudilerin kontrolündeki yabancı şirketler Güneydoğu Anadolu bölgesinde aracı Türk şirketler kullanarak veya aracı şahıslar üzerinden arazi satın alıyorlardı. Bu hükümet döneminde çıkarılan kanunlarla yabancılar da, Türkiye’de işyeri veya mesken olarak kullanmak üzere, taşınmaz satın alabiliyorlar. Hatırlanacağı üzere, İsrail böyle ufak tefek toprak alımlarıyla kuruldu. Şimdi aynı oyun Güneydoğu'da oynanıyor. Bugün halen İsrail parlamentosundaki haritada, Güneydoğu Anadolu büyük İsrail sınırları içindedir.

İsrail'in Başbakanlarından Ben Gurion, daha 1948'de İsrail devletini ilan ederken yaptığı konuşmada şöyle demişti: "Filistin'in bugünkü haritası İngiliz manda yönetimi tarafından çizilmiştir. Yahudi halkının, gençlerimiz ve yetişkinlerimizin yeniden çizmesi gereken bir başka harita vardır ki, o da Nil'den Fırat'a kadar olan bölgeyi kapsamaktadır.” Görüldüğü gibi, toprak satımının kolaylaştırılmasıyla, Büyük İsrail projesinin Türkiye ayağının fiilen uygulanmasına katkı sağlanmış oldu.İsrail'in GAP bölgesinden toprak satın almasının ve buralara yatırım yapmasının kolaylaştırılması, eğer ihânet değilse,en azından büyük bir gaflettir.

Amerikan Üslerinin Sayısını Kimse Bilmiyor

Türkiye’de Ne Biçim Demokrasi Varsa, Amerika ve Nato’nun Üslerinin Sayısını Bilen ve Açıklayan Yok

Adana İncirlik Üssü ile sürekli Türkiye'nin gündemine gelen NATO'nun aslında Türkiye'de sanılanın aksine sadece birkaç tane askeri üssü olmadığı, onlarca radar ve askeri üssü olduğunu belirtelim. Adana başta olmak üzere Diyarbakır, Malatya'da üsleri olan NATO'nun sadece buralarda değil, diğer birçok gizli tutulan üste; kara, deniz ve hava üsleri olduğu belirtiliyor. ABD Savunma Bakanlığı Pentagon ile yakın ilişkileri bulunan Washington Enstitüsü'nün yayınladığı bir rapor ve açıkladığı haritaya göre Türkiye tamamen ABD ve NATO üsleri tarafından işgal edilmiş durumda.

Gizli tutulanların dışında, NATO’nun ve Amerika’nın bilinen 28 adet üssü var.Peki, Türkiye’nin Amerika’da bir tek üssü var mı?

Yahudi Üstün Hizmet Madalyasına Kim Lâyık Görülmüştü?

Yahudi cesaret madalyalı İslam mücahidi
Adı: AJC (ABD Yahudi Kongresi)
1906’da New York’ta Yahudi bankerler tarafından kuruldu.
Misyonu: İsrail devletini kurmak ve Siyonizm’i dünyaya egemen kılmak.

Dünya Musevi Örgütleri’nin çatısı olan AJC sadece Siyonist önderlere layık gördüğü cesaret madalyasını kuruluşundan beri ilk kez bir Müslüman’a verdi.

Peki kim midir bu Müslüman?

Bütün gençliğini “Kahrolsun İsrail” diye bağırarak geçiren Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Adı: ADL (Anti Deformation Launge)
Yahudilerin ABD’deki bir diğer büyük örgütü.
Başkanı Abraham Foxman Recep Tayyip Erdoğan’a üstün hizmet madalyasını takarken onu Musevilerin ebedi dostu olarak ilan etti.

2001 yılında yani AKP’nin kuruluş aşamasında Abraham Foxman İstanbul’a gelmiş Erdoğan ve Gül ile gizlice buluşarak Dünya Yahudi Cemaati’nin AKP’ye vereceği desteği taahhüt etmişti.

Soruyorum size siyasal İslamcı güruh tarafından Morrison lakabıyla onlarca yıl hedefe oturtulan Süleyman Demirel’e bile verilmeyen bu Yahudi madalyalarının bir önemi ya da anlamı yok mudur?

Varsa Tayyip Erdoğan’ın takındığı o sözde Filistin yanlısı tavır ve tutumlar hiç inandırıcı olabilir mi?

Ne yani Filistin’e sempati duyanların kakalarını bile izleyip tahlile sokan İsrail Tayyip Erdoğan takiye yapıyor da fark mı edemiyor acaba?

Güldürmeyin beni AJC ve ADL birini bu biçimde madalyalarla kucaklamışsa onun misyonu ortada demektir.

Buradan hareketle bu madalyaları alan birinin Gazze katliamı edebiyatlarını yapmasının zerre bir değeri ve inandırıcılığı olamaz.

Bir insan hem Yahudi madalyalı hem de Hamas sevdalısı nasıl olabilir?

Gelelim Başbakanımızın Ortadoğu turuna:
Yapılan açıklamaya göre Erdoğan Suriye Ürdün ve Suudi Arabistan’a gidecek!
İyi de Gazze’yi bombalayanlar bunlar değil ki!
Katliamı durduracaksan ya İsrail’e ya da sevgili Hasan Demir’in dün yazdığı gibi ABD’ye gitmen gerekmiyor mu?

Öyleyse çıkılan bu sefer tamamen gösterişe yani hamasete endeksli olmuyor mu?

Aklınca zerre yaptırım etkisi olmayan bu gezilerle Gazze katliamı bağlamında toplumumuzda oluşan gazı alacak ve sempati toplayacak!

Hatırlayın benzer şeyleri Rusya’nın Gürcistan işgali sürecinde görmüştük!
Sahi Başbakanımızın büyük gürültülerle sunduğu Kafkas Paktı girişiminin sonucundan haberi olanınız var mı?

Hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür öyle mi?
Yazık ya...

Koca bir ülkeyi yıllardır tiyatroyla yönetmenin tarihi vebalini de mi düşünmezler bunlar!
Sen hamaseti ve nafile Ortadoğu turuna bırak da Gazze’de şehadete eren bebelerin hatırına şu Yahudi madalyalarından birini iade etsene!

Hadi etsene!..

Bırakın diğer örnekleri “Bir dakika” diyen zât, göğsünde İsrail madalyasıyla nasıl dolaşıyor, bu ne ile izah edilebilir? Ben iade ettiğini bilmiyorum; eğer ettiyse senelerce nasıl taşıdı? Hatırlarsınız; adı, AJC (ABD Yahudi Kongresi)1906’da New York’ta Yahudi bankerler tarafından kurulan ve misyonu, İsrail devletini kurmak ve Siyonizm’i dünyaya egemen kılmak olan kuruluş, Tayyip Erdoğan’a 10 Haziran 2005'te New York'ta 'Üstün Cesaret Madalyası' verdi. Dünya Musevi Örgütleri’nin çatısı olan AJC sadece Siyonist önderlere layık gördüğü cesaret madalyasını kuruluşundan beri ilk kez bir Yahudi olmayan birine, Tayyib Erdoğan’a vermeyi uygun gördü. ABD ve İngiliz devlet adamlarına bile verilmeyen bu madalya ile, Yahudi kuruluşlarından iki madalya almış Müslümanların yaşadığı bir ülkenin ilk ve tek lideri olma unvanı alıyordu. Ve geri verecek denildiği halde, benim bildiğim kadarıyla geri vermedi.

Kurda Kuzu Teslim Edilir Gibi, MOSSAD’a Türkiye’de Güvenlik Görevi

Türkiye'nin 157 MOSSAD ajanına "güvenlik görevlisi" sıfatıyla bazı havaalanlarında görev yapma imkânı verdiği haberleri unutulup gitti.

MOSSAD, gerçekte bir güvenlik organı değil bir istihbarat teşkilatıdır. Fakat aynı zamanda bir cinayet şebekesi olarak çalışmaktadır. Birçok önemli cinayet bu kuruluşun elemanları tarafından gerçekleştirildi.

Mavi Marmara Mücadelesi Satıldı

Mavi Marmara olayı, tam bir fecâet… Saldırdıkları Türk gemisinde silahla öldürdükleri 10 civarındaki müslümanın kanları ve bu mücadele iki ülkenin anlaşması üzerine üç-beş lira tazminata satıldı. Davacı olmaktan vazgeçti Türkiye.

Ve şimdi, BAE ve Bahreyn’in İsrail ile anlaşıp ilişkilerini Türkiye’nin bugünkü ilişkilerinden çok daha aşağılara getirmesini Türk yetkilileri kınıyormuş. Güldürmeyin insanı.

Kur’an Diyor ki

Yahudiler anlaşmalarına uymazlar:“Ne zaman onlar (yahudiler) bir antlaşma yaptılarsa, yine kendilerinden bir gurup onu bozmadı mı?”(2/Bakara, 100)

Mü’minlere düşmanlıkta en şiddetli olanlar yahudilerdir:“İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak yahudiler ile, şirk koşanları bulacaksın.”(5/Mâide, 82)

Yahûdileri dost kabul eden onlardan olur: “Ey iman edenler! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdır. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zâlimler topluluğunu hidâyete ulaştırmaz, doğruya iletmez.”(5/Mâide, 51)

Mü’minlere en şiddetli düşmanlar yahûdilerdir: “İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah’a ortak koşan müşrikler olduğunu görürsün...”(5/Mâide, 82)

Kur’an böyle diyor, ama Kur’an’ı dinleyen kim? Kur’an’la hükmeden kim?