Süleyman GÜLEK

17 Haziran 2018

BAYRAM SEVİNCİ

Bayram bir sevinç ve neşe günüdür. Yüce duyguların coştuğu, sevgi ve saygı, hislerinin mü'minler arasında alabildiğine canlandığı güzel günlerden biridir. Bayramlar; fertlerin birbirlerine sevgi ve saygı ile yaklaşma, yardımlaşma, birbirlerinin gönlünü alma, mutluluğu ve sevgiyi dolu dolu yaşama günleridir. Bayram insanları kaynaştırıp biraraya getiren en güzel vesilelerden biridir.

Eskiden bayram tatili denince eşdostakraba ve komşu ziyaretleri akla gelirdi. Şimdi "bayram tatili olsun da tatil bölgelerine gidelim" anlayışı yerleşmiş… Günümüzde dini bayramlar tatil mekânlarına kaçmak için fırsat olarak görülüyor. İletişim çağında eş dost ve akrabalarla yeteri kadar iletişim kurulamamaktadır. Kısaca iletişim çağında "iletişimsizlik" sorunu yaşanmaktadır. Bu sorunların yaşanmasının sebebi dinî ve mânevî duygu ve inanışların zayıf olmasındandır. Eş ve dostlarımızla iletişimin azaldığı bir ortamda, bayarmları fırsat bilmeli, bayramlarda tatile gitmek yerine,  dostlarımızı ziyaret ederek, onlarla dostluklarımızı artırmaya katkı sağlamalıyız.

Bayramlar, aynı zamanda Allah’a yaklaşma ve insanlık duygularının en yoğun olduğu önemli zaman dilimleridir. Bayramlar, inananlar üzerinde çok müspet tesirler meydana getirir, dini duygularını kuvvetlendirir. Toplumsal bağları güçlendirir. Toplumu birlik, beraberlik, kardeşlik ve dayanışma içinde tutan, saygı ve sevgi temelinde insanları birleştiren önemli günlerdir. Ramazan Bayramının mü’minler arasında ayrı bir yeri vardır. Çünkü Ramazan Bayramı, hergün tutulan orucun iftar vaktindeki sevinci gibi, tutulan bir aylık orucun toplu bir iftar sevincini ifade eder.

Bir ay gibi uzun bir süreyle, özellikle Ramazan'ın sıcak günlerde nefislerine oruç tutturan mü'minler, sabır imtihanını vererek manevi sorumluluktan kurtulmanın sevincini Ramazan bayramında yaşama imkânına kavuşurlar. Ramazan ayında tutulan bir aylık orucun bitiminde Şevval ayının ilk üç günü müslümanların bayram günleridir. Ramazan Bayramına, o gün fıtır sadakası verilmesinden dolayı "Fıtır bayramı" adı da verilmektedir. Ramazan Bayramında fıtır sadakası önemli bir görev olup, bayram namazından önce verilmesi iyidir. Resulullah (s.a.s.) Medine'ye hicret ettiği zaman Medinelilerin eğlenip neşelendigi iki bayramları vardı. Hz. Peygamber Medinelilere özgü olan, cahiliye izleri taşıyan bu bayramların yerine bütün müslümanların sevinip idrak edeceği İslâm'ın iki bayramı hakında şöyle buyurdu: “Allah Teâlâ size kutladığınız bu iki bayrama bedel olarak daha hayırlısını, Ramazan Bayramı ile Kurban bayramını lûtuf olarak vermiştir.”(1)

Bayram, Ramazan çıkıp bayramın başladığı Şevval hilalini görmekle, havanın bulutlu olması durumunda da Ramazan'ı otuz gün tutmakla başlar. Ramazan'ın yirmi dokuzunda hilal görünürse, ertesi gün Şevval'in biridir ve bayram yapılır. (2) Ramazan Bayramı, bir aylık oruçtan sonra yeme-içmenin ve her türlü helal nimetten yararlanmanın mübah olduğu; Müslümanların sevinip birbirlerini ziyaret ettikleri, hediyeleştikleri, çocukların, fakirlerin ve kimsesizlerin sadaka verilerek sevindirildiği gündür. Bunun için de bayramlarda oruç tutmak Hz. Peygamber tarafından yasaklanmıştır. (3) Kısacabayramlar ikram günleridir. Akraba ve eş-dost ile beraberce bu günün mutluluğu paylaşılır. İslâmî kardeşliğin toplumun her kesiminde canlı olarak yaşandığı; bütün bunlarla birlikte Allah'a karşı da sorumluluklarının bilinciyle topluca namaz kılıp birbirine nasihat ettikleri sevinç günleridir.

Zaten namazsız, ibâdetsiz bayram olmaz.   Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Bu günümüzde yapacağımız ilk şey, namaz kılmaktır." (4) Bayramlar Allah'a yakınlık ve kulluk zamanlarıdır. Her iki bayramda bayram namazı kılınmadan bayram başlamaz.

Bu itibarla bayram namazına gitmeli ve çocuklarımızı da götürümeliyiz. Bayram namazından sonra Müslümanlar bayramlaşmak suretiyle bu güzel günü kutlarlar. Bayram ziyaret ve görüşmelerinin İslâmî tebliğ için büyük bir fırsat ve imkân olduğunu unutmamalıyız. Ramazan bayramında yapılması vâcib olan fıtır sadakası vermek, bayram namazı kılmak.

Bayramda annemizin-babamızın ve büyüklerimizin ellerini öpüp hayır dualarını almalıyız. Akraba ve komşularımızı ziyaret ederek hatırlarını sormalı, gönüllerini almalıyız. Hastaları da ziyaret ederek,  kendilerine Allah’tan şifa dilemeliyiz. Dargın olanları da barıştırmalıyız. Allah Teâlâ’nın; “Mü’minler ancak kardeştirler, o halde kardeşlerinizin arasını düzeltin.”(Hucurat, 49/10) emri gereği, dargın olanlarımız varsa aralarını düzeltmeliyiz. “Üç günden fazla dargın durmanın bir müslümana helal olmadığını”(5) aklımızdan çıkarmayalım.  Birbirimizi sevmenin, hata ve kusurları affetmenin, imanın bir gereği olduğunu unutmayalım.  Çevremizdeki yoksullara, yetimlere, kimsesiz ve bakıma muhtaç insanlara yardım ellerimizi uzatmalı, onların da bayram sevinci yaşamalarını sağlamalıyız. Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.s); "Fukarayı arayın, onları görüp gözetin. Siz ancak, fakirleriniz sayesinde yardım görür ve rızıklanırsınız." (6)buyurmaktadır.

Mü'minin dünyada ve ahirette sahip olduğu bayramları vardır. Şimdi bu bayramları şöyle sıralayabiliriz:

  •  Günah işlemediği gün mü’min’in bayramıdır.
  •  Ramazan Bayranı.
  •  Kurban Bayramı.
  •  İmanla Ahirete göç ettiği gündür.
  •  Amel defterleri sağından verildiği gündür.
  •  Cennete girdiği gündür.

Bütün bunlar mü’minlerin bayram günleri sayılır. Allah’ın Rasûlü şöyle der: "Ey Ebû Bekir, her toplumun (kendi inancına göre) bayramı vardır. Bu (Ramazan ve Kurban Bayramı) bizim bayramımızdır." (7)  Düğünlerde olduğu gibi, bayramlarda da sevinçli olduğunu açıkça göstermek, İslâm’a aykırı olmayacak şekilde eğlenmek caizdir. Hatta bayramlarda sevinçli olduğunu açıkça ortaya koymak İslâm'ın prensiplerindendir. (8)

Bayramda yapılması güzel olan şeyler şunlardır: Bayram sabahında erken kalkmak, yıkanmak, gusletmek, misvak kullanmak, ağzı temizlemek,  güzel koku sürünmek,  en güzel elbiseleri giyinmek,  Allah’ın verdiği nimetlere şükretmek için sevinçli ve neşeli görünmek. Ayrıca namaza erken gitmek, namaza giderken Ramazan bayramında içinden ve kurban bayramında açıktan tekbir getirmek, mü’minlere rast geldikçe onlara güler yüzlü selam verip, bayramlaşmak ve gücü yetiğince sadaka vermek sevaptır.

Ayrıca şevval ayında altı gün oruç tutmak da çok sevaptır. Ramazan ayından sonra gelen şevval ayında tutulan altı gün oruca "şevval orucu" denir. Bu orucu tutmak müstehaptır. Bu oruç peş peşe tutulabileceği gibi ara verilerek de tutulabilir. Peygamberimiz (s. a. s.), Ramazan ayından sonra gelen şevval ayında altı gün oruç tutmuş (9) ve tutulmasını tavsiye etmiştir. Bu orucu tutmanın sebebini Peygamberimiz (s.a.s.), şöyle açıklamıştır: "Kim Ramazan orucunu tutar, sonra şevval ayından altı gün oruç tutarsa bütün yıl boyunca oruç tutmuş gibi olur." (10) "Kim iyi bir amel işlerse, kendisine bunun on katı sevap vardır" (En'âm, 6/160) anlamındaki âyet esas alındığında bir ay oruç tutan müslüman, on ay oruç tutmuş gibi sevap kazanır. Şevval ayından da altı gün oruç tuttuğunda ki bu oruç on katıyla altmış gün, iki ay yapar, böylece bir yıl oruç tutmuş gibi olur. (11)

Maalesef Müslümanlar olarak bu mübarek bayrama da çeşitli sıkıntılar ve üzüntüler içinde giriyoruz. İslâm âleminin değişik bölgelerinde yaşanan baskılar, sıkıntılar, zulümler çekilen eziyetler, işkenceler ve katliamlar gerçek anlamda bir bayram yaşamamıza mani oluyor.

Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyuruyor:“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücut gibidir. Vücudun herhangi bir uzvu rahatsız olursa diğer uzuvları da onun ıstırabını duyar ve rahatsız olur.”(12) Mü’min kardeşlerimizin başına bir felaket geldiğinde, onların bu acı durumuna seyirci kalmamalıyız. Onlar için ne yapmak gerekiyorsa, hemen yapmaya çalışmalıyız. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurur: Sizden her kim din kardeşine bir yardımı olacaksa bunu hemen yapsın, geciktirmesin.”(13) Müslümanlar birbirlerinin sevinç ve üzüntülerini paylaşmalı ve her konuda birbirlerine destek olmalıdır.

Bu duygularla Ramazan Bayramınızı tebrik eder, İslam âlemine ve tüm insanlığa huzur, barış, bereket getirmesini ve hayırlara vesile olmasını Yüce Allah’tan dileriz.

Dipnotlar:

  • Sünen-i Ebû Dâvud, Salât 239
  • Sünen-i Ebû Dâvud,  Salât  306
  • Buhârî, Savm, 66; Ahmed b. Hanbel III, 34, 35
  • Buhârî, Iydeyn 3; Müslim, Edâhî 7
  • Riyazü’s-Salihin, c. 6, hds, 1571
  • Riyazu’s Salihin, c.1, s. 314
  • Buhârî, Iydeyn 3; Müslim, Salâtu'l-Iydeyn 16
  • Tecrîdi Sarîh Tercümesi, c. 3, s. 157
  • Tirmizî, Savm, 43-44
  • Tirmizî, Savm, 53
  • İsmail Karagöz, Dinî Kavramlar Sözlüğü, D.İ.B.Y., s. 618
  • Buhârî, Edep 7
  • Müslim, Selâm 61–63