Yüksel YILMAZ
BU DA BİZİM "IŞİD" HUTBEMİZ
Allah’ın dinini yeryüzüne yaymak/anlatmak için çalışan İMAM’lar olmak yerine, Beşeri ideolojileri ve atalar dinini yaymak/korumak için çalışan me’murlar olmayı tercih eden Diyanet kurumuna bir hutbe;(parantezler bize aittir.)
Aziz Müminler!
Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Dünya hayatını ahirete tercih edenler(islam yerine demokrasiye sarılanlar), Allah’a giden yolu (yasama-yargı ve yürtüme çetesi ile), kapatanlar, onu(diyanet kurumu ve kendilerine destek veren hoca ve ilahiyatçılar eli ile) eğri ve çelişkili göstermek isteyenler var ya, işte onlar derin bir sapıklık içindedirler(dalalette olanlardır).”( İbrahim, 14/3)
Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Müslüman, elinden(G20 ve Nato ile katılmayarak) ve dilinden(tarafını belli ederek) Müslümanların güvende oldukları kişidir. Mümin ise canları ve malları (kafirler tarafından bombalanmama) hususunda insanların kendisinden emin oldukları kişidir.” (Tirmizî, İmân, 12)
Değerli Kardeşlerim!
Yüce Rabbimiz, Peygamberimiz Muhammed (a.s) aracılığıyla İslâm’ın mesajını bütün insanlığa tebliğ etti. Allah’ın varlığına ve birliğine(tek ilah, tek ibadet edilen olduğuna) iman etmek, O’na hiçbir konuda(hükmetme yetkisinde) ortak koşmamak ve sadece O’na kullukta(onun yasalarına boyun eğip, teslim olarak kullukta) bulunmak, bu ilahi mesajın temeli olan tevhidi teşkil ediyordu.
Bu mesaj, değerler manzumesi olarak;
Öldürmeyi (insanları vahiyden ve tevhid den uzak tutmayı) değil
Yaşatmayı (insanları vahiyle diriltmeyi),
Zulmetmeyi (vahiy dışında hükmederek adaleti kaldırmayı) değil
Hakkı (vahyi esasları) gözetmeyi,
Batıla (demokrasi, cumhuriyet ve atalar dinine) değil
Hakikate (İslam’a/vahye) tabi olmayı,
Hayâsızlığı (Medya ve demokrasi ile çıplaklığı, sapıklığı) değil
İffeti (vahiyle) kuşanmayı ve erdemli(Kuran ahlaklı) (İslami)duruşu takdim ediyordu.
Bu mesaj, cehaleti(vahyi bilgi kaynağı görmemeyi) değil bilgi(vahyi) ve hikmeti öğütlüyordu.
Bu mesaj, savaşı değil barışı(beşeri ve tahrif edilmiş dinlerin zulmünden insanları kurtarmak için önce barışçıl çağrıyı ve kabul etmezlerse savaşı)
Terör (Allah’ın kanunlarını değiştirmeyi/tanımamayı) ve vahşeti(Âdem olmak yerine şeytan olmayı) değil
Vicdan ve merhameti(müminlere karşı merhameti, kâfirlere karşı ise izzeti),
Fitne ve fesadı(kâinat ve şeriat ayırarak, tağutların öğretisini) değil
Sulh ve salahı(kâinat ve şeriat arasında uyumu ve tek ilahın öğretisini) öğretiyordu.
Bu mesaj,
Vurdumduymazlığı (oy ver dünyan kurtulsun) değil
Sorumluluğu (oy vermeyip insanlık kurtulsun diye çalışmayı),
Bencilliği (kapitalizmi) değil
Paylaşmayı (infakı),
Bölüp parçalamayı (firavunlaşmayı) değil
Birleştirmeyi (vahdeti/ümmet olmayı) esas alıyordu.
Kardeşlerim!
İslam, hayatın her kesitine vicdan ve merhameti bir ilke, bir prensip olarak yerleştirdi(ği gibi hayatın her alanında tek ilah olan Allah’ın otoritesine/yasalarına bağlı kalmayı bir ilke olarak ortaya koymuştur). En zor zamanlarda dahi zulme, şiddete ve haksızlığa asla müsaade etmedi(ği gibi Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyen zalimlere/tağutlara ve Müslümanlara bomba yağdıran kâfirlere de asla müsaade etmez). Meşru (bir şeyin meşruluğunu/şer’i olmasını vahiy belirlediğinden insanlığın kendisini sahte ilahlara ve düşmanı olan şeytana karşı) müdafaa sadedinde değerlendirilen savaşın bile bir hukuku, bir ahlakı olduğunu asırlar öncesinden insanlığa haykırdı.
Kadına(reklam ve fuhuş aracı), çocuğa(zihinleri ve ruhları kirletilerek), yaşlıya(hem dünyadan hem de ahiretten emekli ederek), tabiata(barajlar, madenler, inşaatlar ile tahrif ederek) dokunulmasını, zarar verilmesini kesin olarak yasakladı. Bu insaf ve merhamet çağrısı kısa sürede tüm coğrafyalarda yankı buldu. Müslümanlar, âleme silah, şiddet ve vahşet (ABD-Rusya ve NATO işbirlikçileri gibi) değil; sevgi, merhamet, şefkat, adalet ve hakikat medeniyeti(olan İslam ile) taşıdı. (başka ideolojilerle değil)
Ancak zamanla kimi cahil müntesipler(vahiyden uzaklaşan ve arzu ve isteklerinin peşinde gidenler), dinin özünden, ruhundan, hayat veren değerlerinden(yani vahiyden) uzaklaştı ya da türlü hile ve desiselerle(Lider ve yöneticiler/din adamları eli ile) uzaklaştırıldı. İnsanı yaşatmak(vahiyle diriltmek) ve ona varlık gayesini(yalnız Allah’a kul olmasını) anlatmak üzere gelen bir din, nice süfli(devlet, millet, atalar gibi) emellere alet edildi. İslam, bütün hakikatleri insanlığa bildirmişken kimileri, hakikatin sadece kendi ellerinde olduğunu iddia eder(ek diyanet kurumunu din adına konuşma kurumu haline getirir) hale geldi.
Kardeşlerim!
Yüce Dinimiz(Allah’ın halis dini olan)İslam, bugün çok daha büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır.
Zira İslam’la, Müslümanlıkla ilgisi olmayan cinayet(insanları vahiyden uzaklaştırarak onların ölmelerine sebep cahiliyye) şebekelerinin işlediği cürüm(Allah’ın helallerini haram, haramlarını helal yapmak), saldırı(tutuklama, hapis), vahşet(rabbim Allah dedikleri için/Âdem olmak istedikleri için yapılan muameleler) ve katliamlar(oy sandığı, okullarda cumhuriyet ve camilerde atalar dini ile beyinleri yıkanılan büyük topluluklar) ne yazık ki İslam’la(Allah’ın halis dinine mensup Müslümanlarla) birlikte anılır olmuştur. Modern zamanların tüm insafsızlığı, vicdansızlığı, adaletsizliği (Allah’ın halis dini olan)İslam’a ve masum(muvahhid) Müslümanlara mal edilmeye çalışılmaktadır. (Allah’ın halis dini olan)İslam, vicdanı ve insafı kirlenmiş, yüreği tükenmiş insanlarca(kâfirler/tağutlar/G20/NATO gibi) terör ve vahşetle birlikte(Demokrasi-İslam/Ilımlı İslam/Radikal İslam/Türk-İslam isimlerle) zikredilerek olumsuz bir İslam imajı ve algısı üretilmektedir. Dinimiz(Allah’ın halis dini İslam), itibarsızlaştırılmaya(gerçek kurtuluş olduğu gerçeği), İslâm’la ilgili, insanların kalplerinde(akıllarında) bir endişe ve korku(yanıltma ve kandırma) oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Kardeşlerim!
İnsanlığa rahmet(dünya ve ahiret mutluluğu) olarak gelen bir dinin, bir (yol gösterici/aydınlatıcı)kitabın, bir (örnek ve rehber)peygamberin ve o dine mensup olan (muvahhid Müslümanların)insanların bu tür terör(fesat ve iftira taşıyan niteliklerle) olayları üzerinden itibarsızlaştırılması(vehhabi, sapık diyerek gerçeğin gölgelenmesi), en az işlenen bütün bu vahşetler kadar ağırdır(çünkü bizler Müslüman isminden/nitelemesinden başka bir şeyi kabul etmeyiz). Yeryüzündeki en büyük cinayet(cehalet), ahlak ve hukuk(vahiy/ayet) tanımayan katliamlara(insanları şirke düşürmek ve vahiyden uzaklaştırarak) cihat(İslami mücadele/metot) adı verilmesidir. (Allah’ın halis dini olan)İslam dininde, hayat rehberimiz olan Kur’an-ı Kerim’de böyle bir anlayış yoktur. (Allah’ın halis dini olan İslam’ın)Dinimizin cihat anlayışı, öldürmek(vahiyden uzaklaştırmak) değil, (vahiyle diriltmektir)yaşatmaktır. (Arzu ve isteklerle)Harap etmek değil, (vahiyle)mamur eylemektir. (Kavmiyetcilik/Ulusculuk/devletçilikle)Gönüllere kin, nefret, intikam tohumları değil, (ümmet olarak)sevgi, şefkat, merhamet tohumları ekmektir. Yeryüzüne (beşeri/şeytani ideolojilerin ürünü olan)şiddet, terör ve vahşet üzerinden korku değil, (Vahyin/islamın)hak ve hakikat yoluyla barış, güven, huzur ve adaleti yaymaktır.
Kardeşlerim!
Bugün din(beşeri veya atalar dini) adına masum(korunaksız/cahil) insanları, kadınları, yaşlıları, çocukları acımadan öldürenler(demokrasiye yönlendirenler) aslında (vahiyle/İslam ile tanışmalarını engelledikleri için) bütün insanlığı katletmektedir. Ne hazindir ki, İslam’ın yüksek şiarı olan tekbir(Kur’an tilavetleri), bu vicdansızlıklara(kandırmalara) alet edilmektedir. Aslında Ankara’da Paris’te, Beyrut’ta, Bağdat’ta, Nijerya’da, hâsılı dünyanın dört bir yanında öldürülen(kandırılan, şirke sürüklenen) sadece masum(korunaksız/cahil) insanlar değil, âlemlere rahmet olarak gönderilen (Allah’ın halis dini olan)İslam’ın yüce değerleridir. (Ademliğini)İnsanlığını yitirmiş, (arzu ve istekleri/hevaları yüzünden)gözü dönmüşlerin yaptıkları yüzünden tahkir edilen(Müslüman bunu yapar mı, bismillah diyerek banka açar mı, düşük faiz için elhamdülillah der mi?), Kerim Kitabullah’tır. (Mücadelesi geçmişe sıkıştırılarak, günümüz şartları farklı diyerek )İtibarsızlaştırılan, Merhamet(Mücahit) ve Şefkat(Komutan) Peygamberi Habibullah(Resulullah) Muhammed Mustafa’dır. Ötekileştirilenler(vehhabi, sapık, gerici, yobaz diye), dışlananlar(marjinal görülenler), (tam)teslimiyetle bu kitaba, bu peygambere(resule itaat eden) gönül veren (tasdikleyen)sadık ve masum(muvahhid) Müslümanlardır.
Kardeşlerim!
Bugün, din(demokrasi) kisvesine bürünmüş cinayet(cahiliyye) şebekeleri, geçmişten günümüze(Aydın menderes, 28 Şubat ve fetö ile) birikmiş öfkeleri, incinmiş onurları, bastırılmış duyguları, yıkılmış hayalleri istismar etmektedir. Onlar bugün, tarihte acı hikâyeleriyle hatırladığımız, ortalığı yakıp yıkan, topyekûn medeniyetimizi tahrip eden Moğollarla(kâfirlerle) aynı yöntemi kullanmaktadırlar. Vicdan ve insaf medeniyetine kast eden Haçlılarla(AB-NATO) aynı yolu yürümektedirler. Bu coğrafyanın masum insanlarını ölümlerden ölüm beğenmeye mecbur edenler, aslında tüm insani değerlere kastetmektedirler. Ancak bizler biliyoruz ki, dillerinden tekbir düşmese de, alınları secdeden kalkmasa da insanlık dışı katliamların(insanları beşeri ideolojilere çağırarak şirke düşüren) faillerinin (Allah’ın halis dini olan)İslam’la uzaktan yakından asla ilgisi yoktur. Zira insana ve insanlığa yönelik bu tür vahşeti(aldatmayı) gerçekleştirenlerin(parti liderlerinin), onları yönlendirenlerin(din adamlarının) ne Allah’a saygıları, ne de herhangi bir dine(Allah’ın halis dini olan İslam’a) mensubiyetleri söz konusu olabilir.
Kardeşlerim!
Öyleyse geliniz dünyada huzura, ahirette kurtuluşa erebilmek için (Allah’ın halis dini olan)İslâm’ın rahmet(kurtuluş) yüklü mesajlarına yeniden sımsıkı sarılalım. Çocuklarımıza ve gençlerimize sahip çıkalım(ve onları Kemalist/demokratik eğitim sisteminden ve diyanet memurlarından kurtaracak eğitimler verelim). Onlara (gerçek)inanç ve (gerçek)değerlerimizi (vahiyle)doğru öğretelim. Sahih dini bilgiye ulaşma ve sahip çıkma çabasını hiç elden bırakmayalım(ve onları camilerdeki memurların eline bırakmayalım). Sunulan her dini bilgiyi araştırma ve incelemeden(vahye sormadan) kabul etmeyelim. İslâm’ın rahmet(kurtuluş) iklimini en güzel şekilde temsil etmek için gayret gösterelim(Cihad edelim).
Hutbemizi şu dua ile bitirmek istiyorum: “Rabbimiz! İlmimizi, anlayışımızı artır ve bizi salih kullarından eyle!”
Hutbemizi şu hatırlatma ile bitirmek istiyorum: “Artık siz(diyanet memurları ve ilahiyatçılar/din adamları), insanlardan korkmayın; benden(Allahtan) korkun ve benim âyetlerimi az bir değere (maaş ve kariyer/makam karşılığında) satmayın.