Bayram KÜÇÜK

22 Aralık 2009

BU GİDİŞE DUR DEMEK LAZIM

Bir tarafta mevcudu muhafaza etmeye çalışan, iktidarlardan nemalanan muhafazakârlar, diğer yandan 21. yüzyılda, değerlerin yitirildiği zamanda buna karşı Ebuzerce duran muvahhidler... Zamanın ruhu değişti mi, yoksa tamamen yitirildi mi bilinmiyor.

Bir su damlası iken ete, kemiğe ve şekle bürünen insan, geldiği gibi gideceğini düşünmeden şahit değil sahip olma çılgınlığı içinde. “Bunu bana Allah veriyor”, “Allah verdiği için ben zenginim” diyor. Farkında olmadan İslamii kavramları ve söylemleri kapitalizmin meşrulaştırılmasında kullanabiliyor.

Çağımızda kabarık banka hesabı, lüks villalar, lüks otomobiller, sınırsız ihtiraslar ve istekler, insanoğlunun bedenini ve elbisesini kirleten başlıca unsurlar oldu. Bir tarafta açlık çeken, diğer yanda obezite sorunu yaşayan insanlar... Kazanmakta ve paylaşmakta bir ölçü olmayınca, faydalanılması gereken nimetler insanoğlu için zahmete ve çatışmaya dönüştü.

Bir kapısından girip bir kapısından çıktığımız, içinden gelip geçtiğimiz bu dünyada, bedenimizi ve elbisemizi temiz tutmamız için büyük çaba sarf etmemiz gerekiyor.

İslam ve İslam’dan önce gelen tüm İlahi mesajlar, her dönemde ve her zamanda, insana doğarken verilen fıtratın korunmasını ve verilen özün kirletilmemesini, berrak ve saf, temiz tutulmasını vazetmiştir.

Bundan binlerce yıl önce insanların istekleri, çabaları ve beklentileri ne ise bugün de aynı, değişen hiçbir şey yok. Zaman zaman bu akışa karşı, İlahi uyarılar devreye girip zamanın ruhunu diriltse de, her uyarının ardından insanlar tekrar geçmişe dönmüşler.

Egemenler de bu bozulmayı teşvik etmiş ve hızlandırmışlardır. Mevcut sistemler ve düzenler, bu noktada dinin parametreleriyle oynayarak, kendi seçkinlerini de oluşturmuş, dinsiz kapitalizmin dışında, dinin emirlerini, dinamiklerini payandalayan, böylelikle bundan rant elde eden kapitalistler geçmişte olduğu gibi günümüzde de var olmuştur. Mali varlığını, sermayesini dine borçlu olan, din olmadan varlığını devam ettiremeyen, mabetleri ve İslami kavramları ticaretinin bir parçası haline dönüştürün kapitalistler türemiş bulunmaktadır.

Geçmişte peygamberleri öldürenlerle bugün peygamberlerin misyonunu ve mesajını öldürenler arasında ne gibi fark olabilir ki? O gün peygamberlerin bedenine kastedenler, onların misyonunu ve mesajını yok etmek için bunu yapıyorlardı. Bugün ise peygamberlerin misyonu ve getirdiği mesajın içeriği tahrip ediliyor.

İsrailoğullarının seçkin din adamlarının ve Mekke’nin önde gelenlerinin endişelenmelerinin nedenlerinden biri, ticari hesaplarının alt üst olması ve gelir kaynaklarının kesilmesi endişesiydi. Bundan dolayıdır ki mevcudu muhafaza etme, koruma çabası içinde olmuşlardır. Bu kitle, yeniliğe ve eleştiriye karşı kulaklarını tıkayıp, dokunulmazlıklarını din perdesi altında sağlamıştır. Dini mabetleri ve kavramları geçim kaynaklarının bir parçası haline dönüştürmüşlerdir.

Günümüzde de benzer kurumları ve yapıları görmekteyiz, gerek medya gerekse devletin bazı kurumları, bu süreci devam ettirirken, bir taraftan da yapılan programlarla ve yayınlanan reklâmlarla bunu meşru hale getiriyorlar. İslam’ı, sermaye biriktirmenin bir parçası haline getirmek, İslam’a ve hedeflediği yaşam biçimine ciddi bir darbedir.

İslam’ın ve İslami değer ve kavramların ticarette gelir kapısı olarak kullanılmaması gerektiği yüksek sesle haykırılmalıdır.

Son olarak sizleri Hz. İsa’nın 2 bin yıl önceki haykırışıyla başbaşa bırakıyorum:

1-2) Bundan sonra İsa halka ve öğrencilerine şöyle seslendi: «Din bilginleri ve Ferisiler Musa'nın kürsüsünde otururlar. 3) Bu nedenle size söylediklerinin tümünü yapın ve yerine getirin, ama onların yaptıklarını yapmayın. Çünkü söyledikleri şeyleri kendileri yapmazlar. 4) Ağır ve taşınması güç yükleri bağlayıp başkalarının omuzlarına koyarlar da, kendileri bu yükleri taşımak için parmaklarını bile kıpırdatmak istemezler.

5) «Yaptıklarının tümünü gösteriş için yaparlar. Örneğin, muskalarını[y] büyük, giysilerinin püsküllerini[] uzun yaparlar. 6) Şölenlerde başköşeye, havralarda en seçkin yerlere kurulmaya bayılırlar. 7) Meydanlarda selamlanmaktan ve insanların kendilerini `Rabbî' diye çağırmalarından zevk duyarlar.
8) «Kimse sizi `Rabbî' diye çağırmasın. Çünkü sizin bir tek öğretmeniniz var ve hepiniz kardeşsiniz. 10) Kimse sizi `önder' diye çağırmasın. Çünkü bir tek önderiniz var, O da Mesih'tir. 11) Aranızda en üstün olan, diğerlerinin hizmetkârı olsun. 12Kendini yücelten alçaltılacak, kendinialçaltan yüceltilecektir.

13-14) «Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Göklerin Egemenliğinin kapısını insanların yüzüne kapıyorsunuz; ne kendiniz içeri giriyorsunuz, ne de girmek isteyenleri bırakıyorsunuz![z]

15) «Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Tek bir kişiyi dininize döndürmek için denizleri ve kıtaları dolaşırsınız. Dininize döneni de kendinizden iki kat daha cehennemlik yaparsınız.

16) «Vay halinize kör kılavuzlar! Diyorsunuz ki, `Tapınak üzerine ant içenin andı sayılmaz, ama tapınaktaki altın üzerine ant içen, andını yerine getirmek zorundadır.' 17) Budalalar, körler! Hangisi daha önemli, altın mı, altını kutsal kılan tapınak mı? 18) Yine diyorsunuz ki, `Sunak üzerine ant içenin andı sayılmaz, ama sunaktaki adağın üzerine ant içen, andını yerine getirmek zorundadır.' 19) Ey körler! Hangisi daha önemli, adak mı, adağı kutsal kılan sunak mı? 20) Öyleyse sunak üzerine ant içen, hem sunağın hem de sunaktaki her şeyin üzerine ant içmiş olur. 21) Tapınak üzerine ant içen de hem tapınak, hem de tapınakta yaşayan Tanrı üzerine ant içmiş olur. 22) Gök üzerine ant içen, Tanrı'nın tahtı ve tahtta oturanın üzerine ant içmiş olur.

23) «Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz nanenin, anasonun ve kimyonun ondalığını verirsiniz de, Kutsal Yasa'nın daha önemli yönleri olan adalet, merhamet ve sadakati ihmal edersiniz. Ondalık vermeyi ihmal etmeden esas bunları yerine getirmeniz gerekirdi. 24) Ey kör kılavuzlar! Küçük sineği süzer ayırır, ama deveyi yutarsınız!

25) «Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Bardağın ve çanağın dışını temizlersiniz, ama bunların içi açgözlülük ve taşkınlıkla doludur. 26) Ey kör Ferisi! Sen önce bardağın ve çanağın içini temizle ki, dıştan da temiz olsunlar.
27) «Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz dıştan güzel görünen, ama içi ölü kemikleri ve her türlü pislikle dolu badanalı mezarlara benzersiniz. 28) Dıştan insanlara doğru kişilermiş gibi görünürsünüz, ama içte ikiyüzlülük ve kötülükle dolusunuz.

29) «Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Peygamberlerin mezarlarını yaparsınız, doğru kişilerin türbelerini donatırsınız. 30) `Atalarımızın yaşadığı günlerde yaşasaydık, onlarla birlikte peygamberlerin kanına girmezdik' diyorsunuz. 31) Böylece, peygamberleri öldürenlerin torunları olduğunuza siz kendiniz tanıklık ediyorsunuz. 32) Haydi, atalarınızın başlattığı işi bitirin!
33) «Sizi yılanlar, sizi engerekler soyu! Cehennem cezasından nasıl kaçacaksınız?

İncil: Mar.12:38-40; Luk.11:39-51; 13Luk.11:34-35; 20Luk.11:45-47
Not: Hz. İsa’ya atfettirilen Tevhid akidesine aykırı bir söz çıkarılmıştır.