Bayram KÜÇÜK
KADINI EZEN FEMİNİZMİN KENDİSİ OLMASIN!
Dünya kadınlar günü, kadınları hak aramaya sürükleyen ve devamlı ezilen, kadınları isteyen tarafa iten bir anlayışın ürünümüdür yoksa?
Sürekli olarak kadını bir şeye eşitleme çabası içinde olanlar, erkeklerle rekabetin içine sokanlar ve bunun tartışmasını yapanlar yanılgı içindeler. Kadının bir şeye eşitlenmesi, onun değerini artırmaz, onun yaşam standardını yükseltmez, onu rahat ettirmez. Kadını, kapitalist dünyada rekabetin içine sokar ve acımasızca ezer ve kullanır ve sonra bir kenara atar. Modern dünyada da kadın olması gerekenin dışına itiliyor, aslı ve fıtri görevinden uzaklaştırılıyor. Annelik, gurur verici bir durum olması gerekirken, yaşamın ve ideallerin önünde bir engel olarak görülüyor.
Çocuklar emek harcanması gereken, sevgi, saygı ve merhamet pınarı iken, hayatın bir fazlalığı gibi itiliyor.
Unutmamak gerek, kadınlar doğurdukları çocuklarla evleniyorlar, toplumu doğuran kadın, topluma da yön vermesini bilmeli, o çocuklar, erdemli, ahlaklı ve geleceği dürüst bir şekilde adaletle inşa eden olmalı.
Kadın hakları, eşitlik ve benzeri söylemler içinde olan çıkmazdaki kadınlara bakınca onlar için köpek beslemek daha sevimli oluyor ve modern dünyada hayvanlar, kadınlar için sevgisizliği gideren bir araç olarak kullanılıyor.
Kimi kadınlarda var hızını alamıyor, kontrolden çıkmış, “erkeklerin olmadığı bir dünya istiyorum” diye çığlık atıyor.
Kırsalda kadınlar, fabrikada, tarlada bağda ve bahçede haktan ve hukuktan yoksun çalıştırılırken, eğitim seviyesi yüksek şehirdeki kadın, karşı cins tarafından cinsel istismara uğruyor, hem cinsi tarafından baskı altında tutuluyor. Bunlarda yetmiyormuş gibi çıplaklığa itiliyor.
Bütün bunların yanında bir kadının hayat içinde gerçekler karşısında Müslümanca durabilmesi en zor olan ve en acımasızca durum.
Önce okullara alınmıyor, eğitimi engelleniyor. Ardından buda yetmedi coplanıyor, oda yetmedi gözaltına alınıyor ve bir şekilde okuması, toplumda yer edinmesi engelleniyor, aslında, bu toplumda yaşama, yok ol git bir daha dönme deniliyor, bunu en acımasız bir şekilde yapanlar da hemcinsleri.
Örtünen, iffetli olamaya çalışan kadının örtüsü için, darbeler oluyor, hükümetler devriliyor, insanlar suçsuz yere hapse atılıyor, işkence görüyor.
Kadın Müslümanca hayat yaşamak uğruna, örtüsü uğruna ülkeyi terk ediyor, ama yine kurtulamıyor, gittiği yerlerde sorunlar yaşamaya başlıyor, neyse bir şekilde eğitimini tamamlayıp geri dönüyor ama bitmiyor. Bu seferde çalışmak istediği alandan uzaklaştırılıyor, ya açacaksın, açılıp saçılacaksın ya da çalışmayıp açlıktan öleceksin deniyor.
Hak arama mücadelesi kadınlar için ne ise erkekler içinde odur, insan hakkı kutsaldır.
Bunu bir cinse yada bir ırka has kılmak doğru değildir.
Bunda gerçekten samimi olanlar, kadın hakkını savunuyoruz, kadınlar ezilmemeli, sömürülmemeli, cinsel istismara uğramamalı diyenler, başından örtüsü çekip alınan, taciz edilen, eğitim hakkı elinden alınan, çalışma ve sosyal güvenliği elinden alınan on binlerce kadından işe başlamalı diye düşünüyorum. Yoksa “Dünya kadınlar Günü” üç yüz altmış beş günde bir gün kadınları hatırlamak, istismardan başka bir şey olamaz.