Hamza KARAHAN
ÇANAKKALE SAVAŞI KAZANILDI MI, KAYBEDİLDİ Mİ?
ÇANAKKALE SAVAŞI KAZANILDI MI, KAYBEDİLDİ Mİ?
Yakın tarihte yaşananları araştırıp incelediğimizde, yazılanların yaşanmış tarihle ne kadar çeliştiğini rahatlıkla görebilmekteyiz. Ortada yalan yanlış yazılmış bir resmi tarih ve bu tarihin üzerine bina edilen, yazılan, çizilen, oynanan ve dayatılan senaryoları görmekteyiz. Tarih konusunda sizleri bilgilendirmek haddime düşmüyor ancak tarih adına ortaya konan bilgiler ve söylemler insanı güldürmekten de öteye geçmiyor sanırım.
Çanakkale savaşı bildiğiniz gibi 1. Dünya Savaşı’nın bir parçasıydı. Ve Osmanlı Birinci Dünya Savaşı’na zamanın padişahının dahi haberi olmadan, Osmanlı devletinin başına bela olan sözde kurtarıcı olarak hükümeti zorla ele geçiren ve çoğunlukla Selanik mason locası kökenli olan İttihat ve Terakki’cilerin maceraperestlikleri neticesinde dahil edilmiştir. İttihatçılar’ın Osmanlı Meclisi’ni bile devreden çıkarıp hükümet kararı alarak Almanlarla müttefik olarak Osmanlı’yı içine sürükledikleri bir savaştır Birinci Dünya Savaşı.
Bu hayalperest sözde vatanseverler, sözde ‘bir koyup üç almak gibi’ bir düşünceye kapıldılar savaşa Osmanlı’yı dahil ederken, yanlış hesapları hem Bağdat’tan hem Sarıkamış’tan, hem de Osmanlı coğrafyasının birçok bölgesinden acı bir faturayla geri dönüyor ve üç almayı beklerken neredeyse elde ne varsa hepsini vermek zorunda kalacağımız bir savaş haline geliyordu.
Benim burada vurgulamak istediğim, savaşın seyri değil. Bu gibi tarihi olayları günümüze aktarırken tarihe nasıl bakacağımız, tarihten nasıl dersler çıkarabileceğimizdir. Bu hafta Çanakkale deniz zaferi ile alakalı ülkemizde kutlamalar yapıldı. Orada meydana gelen olaylar destanlaştırılarak kitlelere anlatıldı, şiirler okundu, olaylar dramatize edildi. Nasıl oldu derseniz? Tabii ki tarih siyasallaştırıldı ve Çanakkale savaşı halka sistemin istediği şekilde sunuldu.
Savaşın gerçekleri yine bilinçli bir şekilde çarpıtılarak sistemin çıkarı adına verilmek istenilen mesajlara vurgular yapıldı bir kere daha. Savaşı yöneten asıl komuta kadrosundan, ordu komutanı Alman Mareşal Liman Von Sanders‘ten, 3. Ordu komutanı Esat Paşa’dan, Vehip Paşa’dan, Cevat Paşa’dan ve daha adını saymadığım nice paşaların adlarından hiç bahsi geçen olmadı yine. Ancak o orduda bir tümenden ve o tümenin komutanı Yarbay Mustafa Kemal’den saatlerce bahsedildi. Tabii ki savaşta görev yapan bir komutan olarak Mustafa Kemal’den de söz edilmeliydi ancak savaşı ordu komutanı değil de bir yarbayın yönettiğini ve sonuca götürdüğünü iddia etmek ne kadar doğru olabilir?
İşte yıllardır Çanakkale Savaşı hep bu şekilde zihinlere kazılmaya çalışıldı. İlköğretim çağındakilerden tutun en yüksek eğitim mezunlarına kadar bugün Çanakkale Savaşı’nı ve o savaşın ordu komutanını soracak olsanız Mustafa Kemal cevabı alırsınız çoğunlukla. O olmasaydı bu savaşı kazamazdık denilecektir. Bu suale verilecek cevapların bu şekilde olması çok doğaldır sanırım. Bu savaşın bu şekilde bilinmesi, tarihin bu şekilde tahrif edilmesi, bir şekilde çarpıtılması tabii ki bilinçli olarak yapılmıştır ve hala da yapılmaktadır. Çünkü bu savaştan ve bu savaşın sonucundan mevcut sistem propaganda malzemesi çıkarıp resmi “kurtarıcı miti”ni güçlendirmeyi amaçlamıştır..
Bizler ise resmi rakamlara göre 55 bin, bazı iddialara göre ise 250 bin canımızdan olmuşuz ki bu kayıplarımız gerçekten o dönem ümmetin beyin takımını ve o beyne giden can damarını oluşturmaktaydı. Bu damarın yeniden işler hale getirilmesi çabası halen de İslam dünyasının en önemli meselesidir. Çünkü Çanakkale’de devrin en iyi eğitimli insanları, hekiminden mülkiyelisine, medrese talebelerinden harbiyelisine geleceği kuracak bir nesil heba edilmiştir İttihatçıların hırsları ve kendi başına buyruk kararları yüzünden.
Bizim için bu savaşın nasıl bir netice doğurduğunu bakın bir işgalci İngiliz komutan nasıl özetliyor:
“Bu savaşı biz cephede kaybetmiş olabiliriz, ancak çok daha önemlisi bir milletin (yani islam ümmetinin) eğitilmiş kadrosunu toptan yok ettik. Can damarını kestik. Bundan daha güzel netice ne olabilir.”
İşte Çanakkale Savaşı’na bir de bu açıdan bakarsak, bu savaşta aslında kim kazandı, kim kaybetti daha iyi sonuçlar çıkarabilir ve tarihten doğru dersler çıkarma konusunda daha isabetli kararlar alabiliriz.
El cevap: Yaşamış olduğumuz topluma bakarak bu sorunun cevabını vermeye çalıştığımızda Çanakkale’de kaybedilen o neslin ne büyük bir kayıp olduğunu görebiliriz. Bir toplumun nerelerden nerelere getirildiğini, İslami yaşantının, İslami ahlakın nasıl tarumar edildiğini, bunun yerine Batılı gibi düşünen ve Batılı gibi yaşamayı “çağdaşlık”, çağdaşlığı da uyulması gereken “yeni din” bilen kadroların ipleri eline alıp bir toplumu harf inkılabı adı altında nasıl bir gecede okuma yazması olmayan, tarih ve kültüründen irtibatı tamamen kesilmiş adeta türedi bir toplum haline nasıl getirdiklerini şöyle bir gözlerimizin önüne getirelim.
Bu takdirde şunu söylemek gerekmiyor mu: Galiba biz bu savaşı kaybettik.