Hamza KARAHAN

10 Eylül 2007

DEMOKRASİ MARKALI DOĞAL MADEN SUYU!

Son günlerde toplumun kendilerini elit olarak gören kesimlerinde, özellikle de “toplum mühendisleri”nde bazı rahatsızlık emareleri görülmeye başlandı. Teşhisi de çok basit, doktor olmaya da hiç gerek yok! Sözde ve özde laik gazetelere bakmak yeterli bu rahatsızlığı teşhis etmek için! Peki nedir o rahatsızlık? Pek tabii ki; hazımsızlık!

Bu rahatsızlık tedavi edilemediği için de her geçen gün daha da azmakta sanırım. Nisan ayında cumhurbaşkanını Meclis’e seçtirmeyerek birtakım oyunların peşine düşen bu güruhun  rahatsızlık belirtileri seçimden sonra daha da  aleni bir şekilde hissedilmeye  başlandı. Acaba ne yapsak da  Abdullah Gül’ü  cumhurbaşkanı seçtirmesek? Bu tezgahlar bu kez tutmadı tabii. Gül cumhurbaşkanı seçilince bu defa “ne etsek de bu durumu mevcut sistem açısından kötü gösterebilsek, karalayabilsek veya birilerine nasıl bir mesaj versek de onları harekete geçirebilsek” gibi çeşit çeşit dümenler çevirme peşine düştüler. Ama planlar bir türlü tutmayınca, üzüntüleri de gözden kaçmıyor.  Şimdiye kadar, demokrasi demokrasi diye diktikleri bir put vardı ve ona tapmakta kusur edilmemesi gerektiğini söyleyip duruyorlardı. Fakat şimdilerde elleriyle diktikleri bu putun onlara kelek atması zorlarına gitti tabii! Eskiden toplumun fikir babalarıydılar, elit kesimdiler, sırça saraylarında otururlardı ve astıkları astık kestikleri kestikti, mağrurdular. Şimdilerde ise mağdur edebiyatı yapmaya başladılar. Bir yolunu nasıl bulsak da ve kimselere çaktırmadan şu demokrasi putunu bir ham yapabilsek hesabındalar şimdilerde. Fakat herşeyi yüzlerine gözlerine bulaştırdılar ve sonunda aç kaldılar ve rahatsızlıkları  iyice ortaya çıktı: Hazımsızlık!..

Gazete başlıklarına ve haberlerine bakarsanız her gün bu rahatsızlığın emarelerine rastlarsınız sanırım. Gün geçmiyor ki medyada mide bulandıracak haberler yayınlanmasın. Psikolojik harbin savaş tamtamları çalmaya başlamasın. Başörtüsü ve hicabı nasıl tahrif edebiliriz, ona laik bir kılıf nasıl geçirebiliriz gibi bir yandan entrikalar kurup, öbür taraftan “şimdiye kadar bu örtü ülkemizde hizmetçilerimizi  temsil ediyordu nasıl olur da halkın en üstünde olabilir. Olamaz! tanrılarımız buna nasıl müsaade edebilir!” gibi yaygaralar koparmaktalar. Neymiş efendim, Sn. Cumhurbaşkanı’nın eşi başörtüsünü modaya uydurmalıymış! Yok Holwoodd yıldızı gibi, yok falan ünlü moda tasarımcısının tasarladığı şekilde başını örtmeliymiş şayet örtünmekten vazgeçmeyecekse! Başka birgün, “artık yolcu otobüslerinde zorunlu namaz kıldırılmakta, sırada ne var onu da az çok tahmin edebilirsiniz. Flaş! Flaş!” Camilere sığmayan ve Cuma namazını dışarıda sokakta kılan Müslümanları fotoğraflayıp manşet yapabilirler yakında. Artık namazlarını caddelerde cemaatle aleni kılmaktalar, bunlar namaz kılmayıp gövde gösterisi yapıyor, bunlar şeriat istiyorlar diyebilirler. Bu gibi haberlere sanırım alışmamız gerekiyor artık. 

Ama halk uyanmaya başladı artık. Kendini toplum mühendisi sanan bu güruhun toplum için hiçbir zaman fedakarlıkta bulunmadığını, rahatlarını bozmamak için yalan yanlış her türlü oyunları tezgahladıklarını halk gördü. Aptal yerine koydukları halkın gerçekleri görmesi onların midesine oturdu ve hazımsızlık yaptı sanırım. Bendeniz çözüm olarak şunu önerebilirim: Demokrasi Markalı Doğal Maden Suyu! Bu önerdiğim, rahatsızlıkları için  geçici çözüm olabilir, eğer gerçek çözüm  isteniyorsa o da insanlar üzerinde rablik ve ilahlık taslamaktan vazgeçip, nasuh tevbesiyle tevbe ederek Alemlerin Rabbi’ne teslim olmaktır.