Rıdvan DİNÇER

24 Aralık 2021

DEĞİŞİMİN AYAK SESLERİ VE TEK İLAH’A İBÂDET/KULLUK

Evvelinde - ahirinde Hamd Allah’adır/Allah'ındır.

Tek ilah olan Allah'a kulluk/ibadet inancının doğal bir sonucu olarak; Allah tarafından yasaları belirlenmiş, başka bir işleyişin kabul edilmeyeceği bir eksende, fert ve toplum hayatını kuşatacak İslami bir hayat modeli ile hayat sürmek veya ona varmak için ortaya konacak değişim çabaları ile hedefe varmak , amaçtan uzaklaşmadan çabada/cehd’de süreklilik. Bu her mü’min’den istenmekte olan bir mükellefiyet gerçekliği taşır. İslam toplumsal bir hayatı kuşatmıyorsa sorun vardır/zulüm vardır.  İlahlar (edinilmiş) türetilmiştir.

İnsanların ekserisi, içinde bulundukları ortamdaki cahiliyenin baskınlığından dolayı, değişim mümkün değil (!) diye düşünür veya batıl yollara yönelişler ile! değişime ancak gidilebileceğini zikrederler!. Ama değişim mümkün. Değişimin yasalarının temeline neyi koyarsanız değişim o yöne doğru etkiye yol verir. (Allah’ın izni/yasaları doğrultusunda). Her değişimin kendi araçları/yasaları/değerleri vardır. Seyyid Kutub'un ifadesi ile "şeytanın atı ile cennete varılmaz."

Her Müslüman için değişim, temeli, taşıyıcısı, koruyucusu, destekçisi ve yol göstericisi "tek ilah olan Allah" inancı doğrultusunda hareket edildiğinde istenilen gerçekleştirilmiş olur. Ve başarı bu yasalara bağlı kalmak ile  mümkündür.

İnsanlık, Mutlak İrade sahibi olan Allah ile ilgili inancını gözden geçirmek zorunda, insan hayatta kalıcı olmadığına, her gün yeni doğumlar, farklı hayatlar ve ölümlere şahid olur iken bu hayatta kalıcı olmadığına tekrar tekrar şahidlik eder, yaratılmış olmanın ve de sonlu bir hayatın bir var oluş amacı ve ölüm sonrasını bir  zemine/temele oturtmak zorunda. İnsan basit ve iğreti gibi olan "amaç ve gayeden yoksun" hayvan seviyesinin daha aşağısı olabilecek bir hayata layık olmadığı gibi, bundan da razı olamaz! Olmamalı. İnsan çok değerli bir kıymettir, kıymetini bayağılaştırıp sıradanlaştırarak hayatın ve tarihin çöplüğünü arzulamamalı. Konu Allah’ı hayatta dikkate almak ile, hayatta ona yer vermemek veya hayata müdahele yetkinliğini sınırlama garabetidir.

"Tek ilah olan Allah" öğretisini umursamamak büyük bir suçtur. Kişinin kendi nefsini ilahlaştırması vakıasını doğurur.

Etrafımızda hareket eden her varlık bir amaca bir gayeye binaen hareket ederken, insan rüzgarın en küçük esintisine bile direnç göstermeyecek şekilde bayağı ve sıradanlaşmış "amaçsız bir varoluşu" bir hayatı ve kişiliği tercih etmemeli.

İnsanın önünde iki seçenek var! Üçüncü bir seçenek yok. Birincisi dünya hayatına çakılmış bir çivi gibi, çakıldığı yerden çıkmak istemez bir şekilde salt dünyasıyla ilgilenir, her şeyi kendi dünyası etrafında döndürür. Hayatta Allah’a yer vermemek veya hayata müdahele yetkinliğini sınırlama garabeti şeklinde bir "büyüklenme" örneği sergilenir.

Bir ikincisi ise dünyada bir sonraki hayatını imar eder, hem dünyasını hem ahiretini iç içe geçirir, ayırmaz. Bir sonraki hayatın ödülünü, büyük başarıyı dünya hayatına sığdırır/sığdırmaya çabalar. "Tek ilah olan Allah" öğretisi etrafında tavaf edercesine hayatına yön verir. Allah’ı razı etmek üzere "Şükür/teşekkür" bilinciyle yol alır.

Hayatı anlamlıdır, insanlık yararına (İlahi emir gereği) Mücadelecidir, sahayı ve yönetmeyi/yönetilmeyi suç makinalarına, beşeri idoloji ve savunusu içinde olanlara bırakmamak üzere yol alır. İnkılapçıdır, yeri ve zemine göre ıslahatçıdır, mücadele eder. Hırçın değildir, zorba değildir, hırsız değildir, yalancı değildir, kaypak değildir, bencil değildir. Adildir, merhametlidir, zorbalara karşı cesurdur, korkusuzdur. Cebinde olanı paylaşandır yardım severdir. Ama karşıt güçler, o suç makinaları! "Allah’a ortak olmak/ortak üretmek" gibi kendilerine rol biçtiklerinden, amaç ve çabalarını insanlık yararı olarak sunarlar. Karşılarında konum/lanan/lanacak kişileri ise hep suçla yaftalar, isimler takar, şeyatanlaştırırlar. Çünkü şeytanlar! taşlandığında kimse rahatsız olmaz!. Sahi resuller de taşlanmıştı! şeytanlar tarafından! Tüm temizliklerine, Güzelliklerine rağmen!

İnsanın önünde iki seçenek var! Üçüncü bir seçenek yok.

Ya zerreden Bütüne, Varlığın etrafında döndüğü Tek İlah olan Allah’a yöneliş ve kulluk.

Ya da, tapınılacak "İlahlar" üretip, dünya hayatının oyun eğlencesine yöneliş ve çöküş!  Ya hayat düsturu, Allah’ın İnzal ettiği, sorumlu tutulduğumuzyaratılmışlar ile ilgili hayat yasası ve yol gösterici olan Kur’an,

Ya da İnsanlar tarafından yazılmış /üretilmiş/ türetilmiş yasalar / kitablar etrafında bir hayat.

Sevgide, korkuda yönelişte! Yaratan mı, Yaratılan mı! Tek ilah olan Allah öğretisini umursamamak büyük bir suçtur. Suçlular alkışlanamaz, onlara sevgi beslenemez, onlara taraf olunamaz. Realiteye uymak yok, Ruhsat ve azimet konusu serbestiyesi dışında realiteyi, sevgide korkuda yönelişte Yaratana uydurmak farzdır. Çoğunluk psikolojisine, sosyolojisine  geçit yok, sahi Allah’ı umursanmayanın bir kıymeti var mı! 

"Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler." (En’am Suresi 116)

İnsanlık sürekli doğru rotadan, İlahi yönlendirmelerden sapmaya başladığında, İnanç temellerinde tahrifatlar yapıp faydasına olacak yönelişi terk ettiğinde, dünyayı ve dünyaya ait olanı öncelediğinde haktan uzaklaşmalar gerçekleşir. Hamd olsun Allah’a ki,  İlahi merhameti ile sürekli, yaratılış amacına doğru yolu kolaylaştırmak ve hatırlatmak için elçileri ardı ardınca göndermiş ve unutulan-unutturulan hakikati "Allah’ın tek ilah olduğu", onun dışında ilah ataması! yapmanın , ilah edinmenin büyük bir zulüm olduğu gerçeği ile insanı yüzleştirip yönlendirmiştir.  Bu yüzleştirme, insan var olduğu müdetçe insanın yüzüne vuran bir "merhamet" tokadıdır. Ey insan kendine gel! Kendini bul! Sen bir yolcusun!

Elçiler bir zincir halkası gibi birbirini takib edip aldıkları ve sundukları emri birebir, eksiksiz iletmişlerdir  "O'ndan başka ilah yok, öyleyken O'na kulluk edin." Elçilerin izince yönelenler, büyük kurtuluş ve başarı  elde edeceklerdir.

"Senden önce hiç bir elçi (Resul) göndermedik ki, ona şunu vahy etmişiz olmayalım: "Benden başka ilah yoktur, bana kulluk (ibadet)  edin." (Enbiya Suresi /25)

 İnsana gösterilen bu yol, çıkış ve başarı yoludur. Ayet üzerinde tefekkür edercesine durduğumuzda,  birincisi elçi (Resul), ikincisi "tek İlah" gerçeği ve de insan tarafından imal edilmiş "ilahçıklar",  üçüncüsü ise kulluk (ibadet) kavramları ile bize bildirilen gerçeklik önümüzü aydınlatır; önümüzdeki iki seçenekten, doğru olanı bize öğretir. Bu doğruyu anlamak için "ilah" ve "İbadet"in anlam sınırlarını bilmek bir zorunluluktur. Anlam sınırlarının öğreticisinin/belirleyicisinin Allah olduğunu unutmadan. Kısmen değinecek olursak;

Resul/elçi; Allah tarafından seçilmiş ve görevlendirilmiş görevlilerdir, kendisine indirilene İman etmiş/içselleştirip gereğince amel etmişlerdir, akabinde "tek ilah" öğretisi çerçevesinde iman ettiği esaslara çağırarak yaygınlaştırmıştır. Bizler için; İzlerince yol almak resullere İmanın - Allah’a imanın bir gereğidir. Resul derken "Bizden istenen kişiliğin, Mü’min şahsiyetin" nasıllığını örneklediğini dikkate alarak.

İlah; Kendisine ısınılan, düşkünü olunan, (kuvvet ve kudreti karşısında boyun eğişe götüren bir) şaşkınlık,  yüksek sevgiden dolayı kendisine yönelmiş olunan, kulluk/ibadet edilen... anlamları ihtiva eder.

İlah, en çok sevdiğimiz ve kendisine yöneldiğimiz her ne ise, kim ise! İlah edinilen odur! Tabiî ki, Yüzümüzün/hayatımızın dönük olduğu yön/öz benliğimizin yönelişinden bahsediyoruz! Davranış ve düşüncelerimizin temelinde tek ilah inancı ve bağlılığı yoksa; dini sınırlar içerisinde işlenen her bir günah için farklı yönelişler gerçekleştiği için İlah edinmişlik gerçekleşmez. İlahlaştırma; İlahi yetkinliği yaratılmış varlıklar ve olgular ile özdeşleştirme ameliyesi ve düşüncesidir.

"Biz senden evvel hiçbir Elçi göndermedik ki, ona şöyle vahy etmiş olmayalım: Gerçek şudur ki, benden başka hiçbir ilâh yok. O halde bana ibâdet/kulluk edin" (Enbiya, 25)

"Oysa onlar, tek olan bir İlâh’a ibâdet etmekten başkasıyla emr olunmadılar. O'ndan başka ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir." (Tevbe, 31)

"And olsun ki, biz her ümmete: "Allah'a kulluk edin, tağuttan sakının" diye (tebligat yapması için) bir elçi/resul göndermişizdir." (Nahl, 36)

Resuller/elçiler bu mücadeleleri sırasında kendilerinin yanında yer alan pek az mümin bulabilmişlerdir. Hatta bazıları şehid edilmiş, yaşadıkları yerden uzaklaştırılmışlar ve içinde bulundukları toplumun, sürekli hakaret ve alaylarına maruz kalmışlardır.

İlah edinmede sevgi ve yöneliş  liyakat sebebiyledir, yani İlahta, olmaz ise olmaz kuvvetler/vasıflar olması lazımdır. Zann ile veya taklidi edinimler veya yüceltmeler ile "ilah" olmaz/olunmaz, ama İlah edinilmiş olunur, İnsanın kaçınması istenen de budur.

İbadet; hür olmanın karşıtı, kul/köle olmak , İtaat etmek, boyun eğmek, tapınmak, diğer bir ifade ile, Hürriyetini Kulluğu seçerek elde etme eylemliliğidir ibadet! İbadet kavramını bize belleten birkaç ayette;

Musa a.s.'ın  firavuna hitabı; "İsrail oğullarını kul köle edindin (âbedte)  diye mi bana minnet ediyorsun?" (Şuarâ, 22)

İbrahim a.s.'ın Babasına hitabında; "Babacığım, şeytana kulluk (îbadet) etme, kuşkusuz şeytan, Rahman (olan Allah)a başkaldırandır."(Meryem 44)

Allah’ın insanın yaratılış amacını bidirmesinde; "Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk (ibadet) etsinler diye yarattım." (Zariyat 56)  
Resullerin/elçilerin Bu uyarılarını dikkate almayan insanlar, kendi inançlarında ısrar etmişler, Allah'tan (c.c) başka ilâhlar edinerek, onlara tapınmaya/kulluk/ibadet etmeye devam etmişlerdir. Nitekim Allah'u Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de bu kavimler hakkında şöyle buyurmaktadır:

"Onlar, kendileri için bir izzet ve kuvvet kaynağı olsunlar diye, Allah'tan başka düzme ilâhlar edindiler." (Meryem, 19/81).

"Onlar, Allah'ı bırakıp, güya kendilerine yardım edilecek ümidi ile mabudlar edindiler." (Yâsin, 36/74).


Tek ilah olan Allah’a rağmen! Yaratılmışlara otoriteleştirerek teveccüh, yönelişler, insanın gerek gönüllü, gerek çıkarından dolayı, gerekse korkudan dolayı , Boyun eğiş,tapınma ve itaat etme gibi kulluk eylemliğinde bulunma hali, şeytana kulluktur/ibadettir. Aman ha! Allah’ı dört duvar arasına sıkıştırıp, hayatın diğer alanlarında yetki kısıtlaması yapan müşrik ibadet anlayışına karşı uyanık olalım. Bu tarz durumlarda, Allah’ın dört duvar arasına sıkıştırılamayacak kadar- her alanın tek ilah’ı olduğunu belleterek bu zatların  karanlık zihin odacıklarında ışık yakmaya çabalayalım. Aslında şirk şeklinde ortaya çıkan ibadetlerde zan veya taklid ile dini yaşamaya çalışmanın çok olduğuna şahidlik etmeyiz. Bilgisizlik bu konularda çok büyük bir beladır.

İlahlığın tekliği!

İnsanların ekserisine "İlah kimdir" diye bir soru yöneltildiğinde, insanlar’ın ekserisi "Allah’tır" diyerek doğru cevap verir. Aslında bu, doğru cevabı vermekten kaçarak verilen bir cevaptır. Çünkü İlah ismi, Allah’ın isimlerinden biridir. Özel bir anlam ve gerçeklik muhtevası var! İbadet için de benzeri şekilde bir kaçış cevabı verilir, anlam daraltılır ve insanın mükellefiyetini sınırlandıran bilgi, tanımlama ve inanma şeklinde olduğunu görürüz, toplumun ekserisinde böyle bir bilgi dağarcığının olduğunu görürüz. İlah kendisine ibadet edilme liyakatini taşıyanındır. Allah dışında, kendisine her ibadet edilen varlık ilah edinilmiştir.

İlah dendiğinde; hayatın merkezine aldığımız ve yönelerek, etrafında tavaf edercesine, her aldığımız komuta ilişkin yön alışımızı yani Allah’a bağlanışımızı  anlarız.

Yöneliş ama nasıl! İlah isimlendirmesi ile Rabb isimlendirmesi içi içe geçmiş bir zenginliğe sahip olmakla beraber, İlah esması diğer tüm esmaları kendinde bulunduran üst bir isim olarak karşımıza çıkıyor. Yaratan, (hâlık, bedii…), hayat veren, bilgisi her şeyi kuşatan, şifa veren, egemen olan, düzenleyen, hayatı sonlandıran ve tekrar yaratacak olan… gibi anlamlara gelen tüm esmaları kendi içinde barındıran bir muhtevaya sahibtir ilah esması.

İlah esmasının hayatta boşluk bırakmayacak kadar bir kuşatıcılığı söz konusudur. (Hakim/hakem) yasama yetkinliğine sahib olma, (Malik, Melik) sahib olma, yönetme makamı/yönetsel görevlendirme…  Hayatımızda bırakılacak boşlukları başka güçlerin dolduracağı gerçeğinin farkında olarak, sürekli bir uyanıklık ile bu boşlukları doldurma iddiası ve mücadelesi ortaya koyanlara "Dur!" demek, "Geçit yok, Tek ilah Allah’tır" demek her mü’minin düsturudur.

Evet , insanlar içinde buludukları ortamdaki cahiliyenin baskınlığından ve Müslümanların maddi zayıflığından  dolayı değişim mümkün değil veya batıl yollara yönelişler ile  değişime ancak gidilebileceğini zikrederler!  Bu konuda Allah'ın (c.c) kullarını yalnız bırakmadığı, Hadi (yol gösteren), Aziz (güçlü ve dilediğinin önüne geçilemeyecek olan), âlim (her şeyi bilen) ve habir (her durumdan haberdar) İlah’ımız olan Allah’ın; destek, yardım, yönelişlerimizin yollarını gösterme ve de görüp gözetmesi gibi bizleri yalnız bırakmadığını hatırlatmak isterim, Allah her alanda izleyeceğimiz esaslar ile kelamını donatmıştır, eğer biz bu kelam ile donanır isek, öncelik rızasına erişmeye sonrasında ise "yeryüzünde merhameti ve adaleti tesis edecek" bir ödüllendirme olan İslam'ın iktidarını sunar, ki bunun liyakatinin tayin edicisi Allah’tır. Bütünü kuşatan (muhit) O'dur.  İki kişi isek üçüncümüz O'dur, yeter ki sıratımız istikamet üzere olsun!. Liyakatin gerçekleşip gerçekleşmediğini o takdir eder. Necaset dolu hayatı arzulayan ve ondan vaz geçmek için kılını kıpırdatmayan Topluluklara/toplumlara istemeyecekleri bir güzellik olan İslam’ı yönetsel olarak neden ikram etsin!, neden cebr etsin!. Tanıdığı bir mühleti!  var, dilerse öteler dilerse burada da tattırır.

Değişim mümkün, değişimde biz sadece bir oyuncu misali hangi rolde olduğumuza bakalım! Asıl değişim budur ve değişimin temeli de budur. Değişimde yardımcısı ve dostu Allah olan için başarı yolu kaçınılmaz bir gerçekliktir. Zorluk ile beraber (zorluktan hemen sonra) meyvesi olan kolaylık vardır. Bir ekin misali! Ekmeye ve bakıma başlamadan hasadı hedefleyenler veya hep başkalarından bekleyenler, kendilerinde olanı esirgeyerek daha çok beklerler. Değişimde önce Allah’a dayanıp bağlanmak, sonrasında bunun gereği olan iman kardeşliğine sadakat ve sabır ile istikametten sapmadan istişare temelli bir şahidlik, merhale ve gelecek tasavvuru...

Evet yönelişler ve kulluk, İlah olma gerçekliği tartışılmaz olan  tek ilah olan Allah’a has kılındıysa ne mutlu bize, ötesinde kalanda hüsrandan başka bir şey yok.

Sevgimiz sanadır Allah’ım, sana yönelişlerimiz ile bizi güçlendir ve de kolaylaştır.