Rıdvan DİNÇER

21 Kasım 2022

MÜSLÜMAN KADINLARIN ÖRTÜSÜ İLE İLGİLİ YASA/KURAL KOYMA HAKKI KİMİNDİR!?

سْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيم

İman edenlerin hayata dair sahip oldukları prensiplerin temelini oluşturan bir akidesi ve bu temel üzerinde yükselen de yasalar vardır. Bu yasalar göklerin, yerin ve ikisinin arasındakilerin yaratıcısı ve sahibi tarafından konulan yasalardır. “Kim yaratıyor ise emretme hakkı da ona aittir.” [1] Yaratılmışların,  Allah’ın kural koyduğu alanda “ama” diye zihinlerinden geçirecekleri en küçük veya aksi olacak bir düşünce; Allah ile “haşa” boy ölçüşme, O’nu inkâr etme ve yok sayma veya kendisini O’na ortak görme vakıasıdır. Sadece “ama” söyleminde dahi, Allah’ın âyetlerini bile bile! inkâr gerçekleşecektir.  Diğer bir ifadeyle ifade edecek olursak; Allah’ın âyetlerine küfretme gerçekleşecektir.

Kadınları (dişileri) ve erkekleri kim yaratmış! Onlara örtünmeyi kim farz kılmıştır! Bunu çok iyi biliyor olmalarına rağmen, “örtü Allah’ın emridir” gerçeğini perdelemeye çalışıyorlar. Güneşi balçıkla hiç kimse sıvayamaz! Aslen örtü üzerinden İslâm’a kin kusan zevatın zihin kodlarını ifşa eden bir eylemliliği yakın tarihte mecliste; ”burası devlete meydan okuma yeri değildir... haddini bildiriniz” şeklindeki sözleri ile hatırlamışınızdır. Evet, bu ifadeler, kendilerini ve kutsallaştırdıklarını “Allah’a eş koşanlar” açısından inançlarını deklere etme olarak doğru bir ifadedir. Lakin yeryüzü Allah’a meydan okuma yeri değildir diyemeyecek kadar, eğer sindirilmişse cesur yürekler!, bu korkularını kutsadıklarını unutmasınlar. Ve her üretilen kutsal, ürettiği kişiyi yarı yolda yalnız bırakacaktır.

Evet, Allah emrediyor! Bugünün yaratıcısı ve geleceğin de yaratıcısı, zaman ve mekana ait tüm değişkenlikleri bilen Allah emrediyor;

“Mü'min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini, yakalarının (ceblerinin) üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. "[2]

Yeryüzü Allah’a meydan okuma yeri değildir. Yeryüzü kime ait ise ona itaat edilmelidir. Örtü Allah’ın emridir. Allah’ın emrettiği bir hususu yasal güvence altına almak! Çok mu masum geliyor bu sözler? Hayır, vallahi dağlar bile bu kör cüret karşısında ufalanmak isteyecek kadar ağır bir düşünce, söylem ve eylemdir. Allah bir hususu emredecek! Kullar da olur veya olmazın kararını verecek! Kimin mülkünde, kimle alakalı karar alacaksınız?

Allah’ın âyeti olan güneşin ısısından, aydınlığından ve enerjisinden istifade edeceksiniz de iffetin ve Allah’a itaatin sembolü ve her türlü fuhşiyattan koruyacak bir kalkan olan örtünün, sağlayacağı olumluluklardan istifade etmek istemeyeceksiniz ve onu yasaklama veya serbest bırakma hakkını kendinizde göreceksiniz öylemi!?

 “Ey Nebi! Eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[3]

Örtü, kişinin Rabbini bilmesinin ve kendisinin de O’nun kulu olduğunun, bayan üzerindeki dışa vurumudur. Yani Allah’ı seven,  sevgisini arzulayan kul! Böyle bir kulun yetiştireceği nesillerden bahsediyorum… Evet, Allah’ın emri olduğu için takılan örtü… Tıpkı diğer âyetlerin bağlayıcı olmaları gibi… Örtü âyeti... Örtü emri.

Örtü, erkeklerin korunmasını sağladığı gibi kadınların da korunmasını sağlayacaktır. Ayrıca kadının özgün ve değerli kişiliğini, kimliğini kuşanmayı da sağlayacak, gözlerin aydınlığı olan sağlıklı, merhametli nesillerin ortaya çıkması da bu sebeple mümkün olacaktır. Evet, bahsettiğimiz şey örtüdür, toplumların ayıplı yetişmelerini engelleyecek olan örtü!

“Bir nikâh (cinsi arzu duymayacak kadar kocamış- çocuktan kesilmiş) ümidi beslemeyen kadınların, zînetleri teşhir etmeksizin (dış-üst örtülerini) elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir sakınca yoktur. İffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir.”[4]

Yetiştirdikleri nesillere şefkat, merhamet, cesaret, cömertlik, adalet ve güven tohumlarını ekip sulayan ve besleyen kadınlardan ve bu ahlâkı kendilerine şiar edinecek kızlarımızın örtüleri, tüm ayıplarımızı örtecek.~

İlginç değil mi? Kadınların örtülmeleri emredilirken, örtünmeleri, inanç sembolüymüş söylemleri ile karşılaşılır, sanki bir kabahatmiş gibi! Yani Allah’a itaati sembolize ediyormuş! Yalan mı söyleyelim, elbette örtü, inanç sembolüdür.

Tıpkı açılıp saçılma, teşhirciliğin de bir inanç sembolü olduğu gibi ama buradaki teşhircilik; “şeytana ibadeti” sembolize etmektedir. Fakat açılıp saçılmalar teşvik edilmekte ve edepsizce giyinenlere “cesur” yakıştırması yapılmaktadır. Hatta “beden onların bedenleri, üzerinde başkasınız söz hakkı olamazmış”, Fakat söz konusu örtünme olunca teşhirciler örtüyü mahkûm edecek! Örtünmek isteyen kadının bedenini örtme hakkının olmadığını dillendirecekler! Sadece onlar mı? Teşhircilik; yani “açılma-saçılma” diye tabir olunan vakıalara karşı ilk karşı duruş sergilemesi gereken kadınlar olmaları gerekirken ne yazıktır ki böyle olmamakta, kadınların cinsel bir obje gibi kullanılmasına en fazla sessiz kalanlar kadınlar olmakta ve korkarım ki bu sessizliğin oluşturacağı çürümenin en fazla etkilediği kesim de yine kadınlar olacaktır.

 “Örtü, kişinin Rabbini bilmesinin ve kendisinin de O’nun kulu olduğunun, bayan üzerindeki dışa vurumudur” Yani Allah’ı seven ve sevgisini arzulayan kullar! Böyle bir kulun, yani annelerin yetiştireceği nesiller… Yetiştirdikleri nesillere şefkat, merhamet, cesaret, cömertlik, adalet ve güven tohumlarını ekip sulayan besleyen kadınlar! Ve de bu ahlakı şiar edinen kızlarımız tüm ayıplarımızı örtecek.~

Bugün, bunun karşılığının olmayışından dem vuranlar önce aynaya baksınlar, zamana ait olumsuzlukları kişilik ve karakter bozukluklarını, hastalıkları besleyenler neydi ve kimlerdi? Evet, yeryüzü, Allah’a meydan okuma yeri değildir. Kulluk yapma meydanıdır ve örtü kul olmanın gereğidir, kulluğu engelleyenlerin önünde “Allah için ve Allah’ın istediği şekilde durma” ameliyesidir.

Kadınları (dişileri), “bedenleri üzerinden” istismarı seven zümreler para ile alınıp satılabilecek bir meta haline getirmekten başka bir şey yapmazlar. Burada para ile alınıp satılandan kasıt “kapsamlı bir projeye alet edilme” olarak düşünmek gerekmektedir. Neymiş efendim, açılıp-saçılmak hak ve hürriyetmiş! Örtünmek ise gericilik ve çağdışılıkmış! Nasıl bir akıl tutulmasıdır bu! Eğer giyimde, kuşamda, ahlâkta; hayâ ve iffetin eseri azaldıysa, insan fütursuzca çıplak bir obje olmayı artık bir değer olarak görmeye başladıysa bu durum insanın basitliğini, sıradanlığını ve kıymetsizliğini gösterir. Neden iğreti olan çıplaklık hususu, azdırıcı bir obje haline gelmesi veya getirilmesi, özgürlük kapsamında ele alınır ki?

Allah’ı sevmenin, O’na bağlanmanın sembolü olan “takva örtüsünü” kimse kirletmesin! İffetin sembolü, hür olmanın ve hürriyetin sembolü olan örtüyü değersizleştirme hareketi bağlamında; bir bez parçası veya gelenek veya modaya kimse indirgemesin. Siyasilerin eliyle, Kemalist ideolojiyi meşrulaştıran “kafaların” taktıkları örtü Allah’ın emrettiği örtü olmaktan çıkarılmıştır. Örtüyü, Kemalizm veya laikliğin koruyucusu olan bir kalkan haline dönüştürmüşlerdir. Halkların aklını hafife alarak; ilâhî emir olan örtüyü, partileri iktidara doğru yürüten ray olarak kullananlara Allah, elbette bunun hesabını soracaktır.

Ataları Müslüman olan topluluklar ve yöneticilerine bir çağrıdır bu; -uzaklara seslenmiyoruz-  yapılan çağrı, Allah’ın kulları aracılığı ile yaptığı çağrısı, nebilerin çağrısıdır. Sizden herhangi bir dünyalık beklentimiz yok, bir ücret, bir makam istemiyoruz! Ve sizler için def edilmesi imkânsız olan bir sonraki hayat ve âkibet için endişe duyuyor ve hatırlatıyoruz: Egemenlik/ulûhiyet Allah’a mahsustur, gelin yalnızca O’na kulluk/ibadet edelim! O’ndan başka ne bir dost ve bir yardımcı bulamayız.  Allah’ın insanlığa gönderdiği Muhammed’i (a.s) örnek almak ve hayatına referans aldığı Kur’an’ın bir harfini bile yok saymaksızın, inkâr etmeksizin, toplumsal hayata egemen kılmak için mesajı açık bir şekilde gündeme getirelim ve gelin bir dönüşüm hamlesi başlatalım. Sağır sultanların dahi duyduğu bir emir ile dönüşüm hamlesine başlayalım “Örtü Allah’ın emridir hem de diğer emirleri gibi bir emirdir…”diyerek.

Sevgi ve bağlılığın Allah’a olmadığı yerlerde,  kula kulluk veya yaratılmışlara kulluk baş gösterir ve buralar isyan bayraklarının dalgalandığı yerler haline gelir.

“Yeryüzü, Allah’ındır. Allah’a meydan okuma yeri değildir.”

            Selam kendini sevenlere! Kurtuluşu hedefleyenlere.