Rıdvan DİNÇER
GÜNDEM! HESABA ÇEKİLME VAKTİ YAKLAŞTI!
İlginçtir tarih tekerrür etmiyor ama yanılgı, sapkınlık, inat ve umursamazlıklar tekrar üstüne tekrar ediyor. Elde geçmişe ve ana ilişkin veriler olmasına rağmen bir türlü bu yanılgı ve inat bitmiyor ve devam ediyor.Enbiyaların(peygamberlerin) ve İzlerince yol alanların gündeminden düşmeyen uyarma ve hatırlatmalara rağmen “yanılgı sarhoşluğunun verdiği zevk,, daha baskın bir rol oynuyor. Adem (a.s dan) günümüze süregelen ve değişmeyen “Hesab yaklaştı” öğretisi ve gerçeklik tarihin derinliklerinden bu güne kadar yankısını sürdürüyor ve kıyametin ilk evresine kadar bu gündem değişmeyecek ve gündemden düşmeyecek, Çünkü muhattab insanlıktır ve bundan kaçış yok. “hesap verme günü” “her insanı bekleyen bir duraktır.( fiy sebililleh şehid makamına erenler hariç)[1]
“İnsanlar için hesap görme(hesaba çekilme ve sorgulanma) vakti yaklaştı; onlar ise gaflet içinde yüz çeviriyorlar.” Enbiya Suresi / 1
İnsanın dünyaya ilişkin ağız tadını kaçıran uyarımı desek, İnsanı kendine getiren hakikat mı desek,hesab bilincini bizlerde uyarıyor ve oluşturuyor ise tanımlamalar yerini bulmuştur. Resullerin (peygamberlerin) gündeminden hiç düşmeyen, gönderildikleri toplumu uyardıkları bir gerçek ve hakikat olan “hesap verme-sorguya çekilme günü”, diriliş ile başlayacak yeni bir hayatın olmaz ise olmaz bir uyarısıdır. Elçilerin dilinden düşmeyen uyarma ve hatırlatmalara rağmen “yanılgı sarhoşluğunun verdiği zevk” daha baskın bir rol oynadığından bu uyarıdan ders alan insan sayısı her daim azınlıkta kalmıştır.
Biz de sorumluluğumuz gereği diyoruz ki, kulaklarınızı tıkasanız, gözlerinizi kapatsanız, görmezden gelseniz, seslerimizi bastırsanız, sözlerimizi çarpıtsanız bile kaçış yok. Hesab verme, sorguya çekilme zamanınız/ zamanımız yaklaştı, bize düşen ancak bir tebliğdir, bir uyarıdır. Bundan istifade etmek veya yüz çevirmek uyarıya muhattab olanların insiyatifindedir. Neticede kaybedecek ve ıstırab çekecek olan sanki bir başkası olacak!
Hayata dair, hesapsız yol alan ve hareket eden insan gördünüz mü?Hesabın olduğu yerde orda durup düşünmeden hareket eden insan ancak zır cahildir, sayıları parmak kadardır ama yinede hayatlarının büyük kısmı hesab iledir. Çünkü insanlar hayatlarını hesap üzere kurgular adımlarını ona göre atar! Bu hesab ya yüzü Kulluğa dönüktür ya da gaflet içerisinde yüz çevirerek isyana.
Bir muhasebeci hesab tutuyor olmasına rağmen patronuna hesab verme zorunluluğu taşırken, amirlerine ve patronlarına hesab vermede insanların duyarlılığı ve korkusu! Arasındaki ilişki bizi düşündürmeli değimli?
Hiç lokantaya cebinde kuruş olmadan, dilediğini yemek üzere giren bir çoğunluk gördünüz mü? Pekala Çocuğu hasta veya kendisinin diş ağrısı, baş ağrısı, göğüs daralması, yüksek ateş ve benzeri durumlarda umursamadan hareket eden, bir hesab içerisine girmeden, umursamayan bir çoğunluk gördünüz mü? Ve ya özel bir hastaneye hesap yapmadan dalan bir çoğunluk!
Otabanları hesaba katmadan! karşıdan karşıya geçen bir çoğunluk gördünüz mü?
Hangi alışverişimiz ve adımımız hesabsız? Hangi alış veriş merkezi veya markete cebiniz boş veya hesab yapmadan girersiniz… Bırakın çoğunluğun böyle durumlarda hesab içerisine girmeden hareket etmesini! Tekil olarak bile insanlar bu durumlar ve daha küçük olgular için hesab içerisine girmekteler, bir buluşma için veya bir görüşme için dahi olsa durum böyle iken!
Nebi Aleyhisselâm: “Ben, kıyametin ilk esintilerinin gelmeye başladığı bir zaman diliminde gönderildim.” buyurmuştur[2]. Ve esinti devam ediyor iken.
Ne oluyor? Nasıl oluyor da çoğunluklar küresel boyutta koronun bir neferi gibi“yanılgı sarhoşluğunun verdiği zevk,, ile kendilerini yaratanın huzurunda toplanmayacaklarına ve hesaba çekilmeyeceklerine inanmışçasına, umursamaz, ,ilgi göstermez, inat ederek ve nehri tersine yüzme hatasını yaparak! Sırt (yüz) dönerler. Burada büyük bir aldanma ve aldatılma söz konusu olsa gerek. Bu kadar mı değerli insan hayatındaki hazlar ve makamlar! Sahibi/m kim! Tenimin duyusunu kaybettirse, dilimden tad alma duyusunu silse, burnum kokuyu algılamaz kılsa... Ya makama oynama veya oturma şevkimi kıracak hastalıklara düçar etse kim engel olabilir! Kalbler ne zamana kadar kör ve gaflet içerisinde karşı duracak veya ilgisiz kalacak, inat edecek. Bedeninin esareti, zihnin esareti, gelecek kaygısı, bitmez tükenmez hırs, İlahi iletişime kulak tıkama sahi nereye kadar?
Gaflet, ihmalkar davranarak ve yüz çevirerek terk etmek şeklinde, Allah yokmuşçasına bir hayat sürmek olduğu gibi “Hesab vermede” kapsam dışı olma haline kişinin kendisini kaptırmasıdır. Ama İnsanlık sorgulunma ve hesab verme gerçekliğinde, kapsam alanındadır ve kapsam dışılık İnsanlık için mümkün değildir. İnsanların Gafleti,uyumaları-uyutulmaları, ilgi göstermemeleri, farklı ilgi duydukları değerlerin olduğunu bize öğretir (uyuşturucu gibi bağımlılık yaparcasına) Nelerdir bunlar? Sahi bu kadar bağımlılığı oluşturmaları kendilerinde taşıdıkları gerçeklikten veya üstünlükten ve ya vazgeçilmezlikten mi? kaynaklanıyor. Yoksa! Bedeninin esareti, zihnin esareti, gelecek kaygısı, bitmez tükenmez hırslar ve ya haram kılanan kapılar kırılarak, edinilen hazların artık sıradanlaşması mı!? bağımlılığımı? nereye kadar?
Ayette geçen İ'rad kavramı ise yüz çevirme, aldırış etmeme demektir. Buradaki manası hesaba hazırlanmaktan yüz çevirmektir.Gaflet ile yüz çevrilen nedir? Çevirenler kimlerdir? Yüz çevirilen hususlar nelerdir? Ayetin muhtevasında İnsanlık bütün olarak muhattab alınmış ve uyarılmış olmasına rağmen, Gaflet içerisinde olma ve yüz çevirme eylemliliği gösterenlere dikkat çekilmiştir ki bunlar, ayetlerin akışında da görüleceği gibi müşrik olan (Mekke ahalisi ve yoldaşları)dır. Elbette her uyarı bir sakındırma ve kendine çeki düzen vermeye ilişkin bir mesaj taşır, İlahi rahmet suç işleyenlerin suçlardan kaçınmasını istediğinden.
Lakin tercih edilen baskın olan eylemlilik, yaratılmış gerekçemiz olan kulluk yapmaktan kaçınma olarak karşımıza çıkmakta. Rabbimiz;
“Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.” Zariyat Suresi/56demesine rağmen. Gaflet ile yüz çevrenler, Hayatı ibadet/kulluk ile buluşturmaktan kaçınarak “Resullere-Kitaba-Alllah’a” sırt dönme eylemliliği sergilemekteler.
Bu günde böyle değil mi? değişen bir şey yok ”uyuşturulmuş zehinler ile” Gaflet zirve yapmış, yüz çevirme sıradanlaşmış, ölçü ve sınır tanımaz düşünceler, davranışlar, giyim kuşam “münker ve fahşa” yaygınlığı toplum için sıradanlaşmış, toplumda büyük bir çoğunluk zıvanadan çıkmış veya zıvanadan çıkmalara duyarsız kalınmış. Sanki yaratılışımız anlamsız ve gayesizmişçesine.
Yaratılış Gayesiz değildir ve bir gayesi vardır, gerek akıl gerekse nakil yönünden durum böyledir. Her şey bir hesab üzere yaratıldığı gibi, İnsanda bu hesab içerisinde hesab vermek, hesaba çekilmek üzere yaratılmıştır.
“Biz göğü, yeri ve ikisi arasında bulunan şeyleri oyuncuların (işi gibi, bir iş olmak üzere) yaratmadık. Eğer biz bir eğlence ve oyun edinmek isteseydik, onu elbet kendi katımızda edinirdik. Biz böyle yapanlar değiliz. Hayır. Biz hakkı batılın tepesine atarız da onun beynini parçalar. Bir de görürsünüz ki o (bâtıl) yok olup gitmiştir. Vasfetmekte olduğunuzdan dolayı yazıklar olsun size!" Enbiya, 16-18
Gaye olara Allah, Hakk’ın egemenliği ve yetkinliğinin savunusu ve icrasından sorumlu tutmuş. insanın duyarsızlık ve isyan şeklindeki gafletine ve yüz çevirmesine, egemenliğini ve yetkinliğini tanımamasına birde gül mü uzatmasını mı bekliyor!
“Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.” Zariyat Suresi/56
“ O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.” Mülk Suresi /2
Hayat oyun değildir, Hak ile batıl arasındaki mücadele gerçekte canlandırmamız gereken bir hayat sahnesidir. Ve bu sahnede kulluk yapanlar hayat ile ölüm arasını en üzel ameller/ davranışlar ile süslemiş olacaklar. Hesaba çekilme, hesab verme böylece kolaylaşacaktır.
Hesap verme gerçekliği Yoksa! var olmayı hangi insan anlamlandırabilir ki? Hesap verme bilinci kul ve yaradan arasındaki ilişkinin sürekliliğini ve hayatın bir anlama kavuşmasını sağlar. Kul durması gereken yeri anlar. Kendisinden istenilen, yapması ve kaçınması gereken hususları böylece dikkate alır. Bu dikkate alma ortaya konacak en küçük eylemi dahi olumlu bir şekilde yönlendirmeye tabi tutacaktır. Nelerden hesaba çekileceğiz.? Ne istiyor Allah bizden? Nasıl yapar isek kabul görüleceğiz , hassasiyetine bizleri kavuşturacaktır. Artık insanla, eşya ile, toprak ile! Hayvanlar ve varlık ile ilişkilerimizde, gözetlendiğimiz ve kayıt altına alınan alınan bir hayatımız “ korumamız gereken bir nefsimiz” var.
Hesab vermek için huzurunda duracağımız ve kendisinin bize ilgi ve merhamet göstermesini bekleyeceğimin yegane kuvvet ve kudret sahibi olan Allah,hayatı kendisi ile/İsmi ile okumamızı, kendisi ile anlamlandırmamızı ve kendisine yönelmemizi istiyor. Varlığın yaratılışı ve ahengi karşısında hayret ve şaşkınlığımız, sevginin merkezine “O” nu yerleştirmek, sevgiyi “O”na yöneltmemizi istiyor. Hesap vermemiz ile alakalı konulan temel esaslarda bunu gerektiriyor. Rabbimiz biz kullarını farklı, farklı nimetler ile sınar ve nimetlere nankörlük ve teşekkür arasında tercihimizi görmek ister. Hayat ve içerisinde istifade edebildiğimiz her şey bir nimet iken,
“ Sonra o gün, nimetlerden sorguya çekileceksiniz”Tekasür Suresi/ 8
Uyarısı ile verilen nimetler konusunda alan ve veren arasındaki ilişkinin görmezden gelinmesini istemiyor. Her nimet kendi içinde bir şükran hakikati barındırır ve kendi hürriyetimizi Allah’tan satın almayı öğreten bir hakikat yüklüdür. İnsan bu sebeble dahi olsa, Cömert tüccar olan Allah ile yaptığı ticareti önemsemeli. Her nimet bir sorgu yüklüdür, bir mükafat veya ceza yüklüdür gerçekliği görmezden gelinmemeli.
“ Size yasaklanan(emredilen) büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin (küçük) kusurlarınızı örteriz ve sizi 'onurlu-üstün' bir makama sokarız.”Nisa Suresi/31
Zayıf yönü yumuşak karnı olan insanın hayatı inişli çıkışlı ve kusurlu zaman dilimleri ile karşılaşabilir. Lakin kusurlarda ısrardan çok, af edilme, bağışlanma arzumuz ve tevbelerimiz bizleri temizleyecektir.
“Ve (o Gün, herkesin dünyada yapıp ettiklerine dair) sicil(ler) önlerine konduğunda, suçluların orada (yazılı) olanlardan irkildiklerini görürsün; "Vah bize! Nasıl bir sicilmiş bu! Küçük, büyük hiçbir şey bırakmamış, her şeyi hesaba geçirmiş!" derler. Ve yapıp ettikleri her şeyi (kaydedilmiş olarak) önlerinde bulurlar; ve Rabbinin kimseye haksızlık yapmadığını (anlarlar).” Kehf Suresi/49
Hayata dair kapsam dışılık olmadığı gibi, Küçük, büyük anlayışımızın ötesinde detaylar ve arka planı ile beraber suç ve ceza veya ödül kapsamına alınmıştır. Hangi insan hesab meydanından kaçabilir, sıvışabilir! Sıvışamayan insan taşıyamayacağı ve hafifletemeyeceği yük ve acıya doğru neden umursamaz ve inat ile yol alır, bu kadar değerli olmayana bu değer neden.
“ O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilsin diye, bölük bölük fırlayıp çıkarlar.
Ve kim zerre kadar (ağırlığınca ) iyilik yapmışsa, onu(n karşılığını) görecek, Ve kim de zerre kadar (ağırlığınca) kötülük yapmışsa, onu(n karşılığını) görecek,” Zelzele Suresi/6-7-8Zerreler! Zerreler! Zerreler!, Hesap verme bilinci,İnsanın dünyaya ilişkin ağız tadını kaçıran uyarımı desek, İnsanı kendine getiren hakikat mı desek demiştik ya. Evet aynen öyle bizleri dirilten ayetler ve yol işaretleri ile Allah insanlığa merhamet etmiş böylece uyarmış lakin işitiyor ve görüyor olmasına rağmen toplumda ğaflet ve yüz çevirme baskınlığı gün be gün artmakta. Ve her kul kendisinin nimet genişliği ve kısıtlılığı çerçevesinde bir sorgu ve hesab ile karşılaşacaktır.
Gaflet adı altında üretilecek mazeretler gerçekçi değildir ve kabul edilmeyecektir.
"Eğer Rabbinden daha önce verilmiş bir söz ve belirlenmiş bir va'de olmasaydı bu azap mutlaka gelirdi." (Tâ-Hâ, 20/129)
Ölüm gelip çatmadan “ Hesab verme bilincini kuşanarak” Allah’ım senin beni yaratışın senin tarafında ve istediğin safta olmam içindir biliyorum. Batılın beynini darmadağın etmek istersen sana engel olabilecek yoktur ama sen batıla karşı koymada ve batılın beynini çiğnercesine, darmadağın edecek bir gönül ve amel sahibi olma işini bana/bize yüklemişsin “zaaf ve zayıflığımızı” bilip sana bağlanarak hareket eden hesabı kolaylaştırılan kullarından “hasenıteyn/iki güzellik” sahibi kıl bizleri. Amin.
[1] Bu ifadem İslam’a hayat hakkı tanımayan sistem ve örgütlerin “şehidlik” kavramını istismar edip (Allah adına yalan söylemelerindendir)
[2] [Ebû Nuaym el-Isfehânî, Hilyetü’l-evliyâ, IV, 161]