Yüksel YILMAZ
DOĞRU HADİS ANLAYIŞI
Sözlükte, eskinin zıttı(yeni yani önceleri yokken sonradan olan), söz, söylem, konuşulan şey(ağızdan çıkan her söz yenidir), olay, haber (Türkçede kullanırız. hâdise, çoğulu havâdis yeni haberler(“sana havâdislerim var” deriz)), hudus(sonradan meydana gelen eski değil), ihdas(yeni bir şey meydana getirme), muhdes(oluşu ve meydana getirilişi yakın bir dönemde gerçekleşmiş olan şey) anlamlarına gelmektedir. Ortak anlam bulma yöntemimize göre yeni yani eski olmayan söz, haber, eylem demektir.
Terim anlamı ise ilim dallarına ve eğilimlerine göre değişmektedir.
Hadiscilere göre
“Peygamberin söz, fiil ve takrirleridir”
Fıkıhcılara göre
“Peygamberin söz ve fiilleridir“(Takrirleri fiil içinde değerlendirmektedirler)
Bu alanı daha genişleten bazı hadiscilere göre
“Peygamberin, sahabenin ve tâbiinin söz, fiil ve takrirleridir”
ve bazı hadiscilere göre
“Peygamberin söz, fiil ve takrirleri ile yaratılışıyla ilgili özellikleri(şemâil) ve ahlâkî vasıflarıdır.”
İki kavramdan bahsederek yola devam etmek istiyorum.
Semantik; Kelime ve kavramlardan hareketle onları kullanan insanların fikirlerini, görüşlerini anlamaktır.
Etimoloji; Kelime ve kavramların tahlili demektir.
Neden farklı terimsel tarifler var? sorusuna cevap vermek için bu iki kavramı bilmek gerekir. Fıkıhcılar ile hadiscilerin hem sünnet hem de hadis tariflerinin farklı olması bunlara bakış açıları ile alakalıdır. Fıkıhcılar amel noktasında yaklaşırken hadisciler ilim dalları olması nedeniyle daha geniş alanda yaklaşmakta ve ortaya farklı değerlendirmeler çıkmaktadır. Bir ilim dalının ağırlık konusu ne ise o konuyla ilgili kaynaklara yaklaşımı da ona göre olmaktadır. Toplumdaki eğitim sistemi, siyasi yöneticilerin eğilimleri bazı ilim dallarını, ekolleri daha fazla güçlendirmiş ve kavramlara onların etkisi daha fazla olabilmiştir.
İşte bunlardan kurtulup sözlükteki ortak anlamı alıp ve Kur’an’ın bu kelimeye yüklediği anlamı da anlayarak bir yol izlemeye çalışacağız. İnşaAllah.
Kur’an da Hadis kelimesi
Hadis kelimesi (حدث)kök harflerinde oluşmaktadır.
Kur’an da 3 kez (تُحَدِّثُ) ve 3 kez (يُحْدِثُ) ve 28 kez (حَدِيث) ve 2 kez (مُحْدَث) 36 kez farklı formda geçmektedir. Şimdi bu ayetlere tek tek bakmaya başlayalım.
….اَللّٰهُنَزَّلَاَحْسَنَالْحَدٖيثِكِتَابًامُتَشَابِهًامَثَانِىَت
“Allah, sözün en güzelini, hem aynı benzerlik (uyum ve ahenk)te, hem de tekrarlı (ve karşılıklı ifadeli) bir kitap olarak indirdi”(Zümer/39.23)
Bu ayette “el-hadîs/bilinen söz” ve sözlerin en güzeli nitelemesi yapılmaktadır. Sözü güzel yapan sahibi olduğu gibi söz üzerinde aklı harekete geçirip değerlendirme de önemlidir. Çünkü sözün sahibi güvenilir olabilir ama sözü dinleyen veya kulak veren yanlış anlamış ya da anlayamamış olabilir. Söze kulak vermek ile sözü anlamak aynı şey olmamaktadır.
Kur’an vahiy olduğundan Allah’ın beşer ile konuşmasıdır ki Kur’an kuvvetli bir resul, elçi olan Cebrail tarafından Nebi Muhammed(as)’a söylenmesi ve Nebi Muhammed(as)’ın ağzından harflere, kelimelere dökülmesi ile söz halini almasıdır. Bu sözü en güzel yapan kimden geldiği, söyleniş şekli ve doğruluğu gibi özelliklerdir. Buna aşağıdaki ayette değinmektedir.
اَللّٰهُلَااِلٰهَاِلَّاهُوَلَيَجْمَعَنَّكُمْاِلٰىيَوْمِالْقِيٰمَةِلَارَيْبَفٖيهِوَمَنْاَصْدَقُمِنَاللّٰهِحَدٖيثًا
“Allah (öyle Allahdır ki) kendinden başka hiç bir ilah yoktur. hiçbirşübhe olmayan kıyaamet günü elbette hepinizi toplayacaktır. O Allahtan daha doğru sözlü kimdir?”(Nisa/4.87)
Kıyamet günü bütün insanların toplanacağı sözü doğru bir söz müdür? Sözün sahibi herşeyin sahibi olunca, insan üzerinde tasarruf yetkisine sahip tek varlık olduğu akledilince tabi ki bu söz doğru bir sözdür. Allah bile sözünün doğruluğunu kendi onaylattırarak insana akletmesini yani tefekkür dediğimiz aklını harekete geçirerek düşünmeye sevk etmektedir ki her söze tabi olmasın.
فَبِاَیِّحَدٖيثٍبَعْدَهُيُؤْمِنُونَ
“Artık bundan sonra hangi söze inanacaklar onlar?”(Murselat/77.50)
İşte bu ayette de Allah en doğru sözlü olduğu halde başlarına gelecek şeyleri anlamayanlar, dinlemeyenler hangi söze inanıyorlar ki o gün bunlardan kurtulacaklarını söylüyor. Sahtekârlık yapan şeyhlerinin, hocalarının sözlerine mi?
َوْمَئِذٍيَوَدُّالَّذٖينَكَفَرُواوَعَصَوُاالرَّسُولَلَوْتُسَوّٰىبِهِمُالْاَرْضُوَلَايَكْتُمُونَاللّٰهَحَدٖيثًا
“Küfr edenlerle o peygambere âsî olanlar o gün hâk ile yeksan edilselerdi de Allah’dan bir sözü gizlememiş olsalardı temennisinde bulunacakdır.”(Nisa/4.42)
Bu dünya da sözün en güzeline uymayanların o gün ne söyleyecek ne de gizleyecek sözleri olmayacaktır.
تِلْكَاٰيَاتُاللّٰهِنَتْلُوهَاعَلَيْكَبِالْحَقِّفَبِاَیِّحَدٖيثٍبَعْدَاللّٰهِوَاٰيَاتِهٖيُؤْمِنُونَ
“İşte bunlar Allahın âyetleridir ki sana bunları hak olarak okuyoruz. Artık onlar Allahın âyetlerinden sonra hangi bir söze inanırlar?”(Casiye/45.6)
Sözün bir özelliği hak, gerçek olmasıdır. Allah’ın ayetleri gerçeği anlatırken bu gerçeğe ters söze inanmak bile bile batılı tercih etmektir. “Hangi söz, kim söylerse söylesin Allah’ın ayetlerine ters ise red edilir.” kaidesini bu ayetten çıkarabiliriz.
فَلْيَاْتُوابِحَدٖيثٍمِثْلِهٖاِنْكَانُواصَادِقٖينَ
“Öyleyse onlar da, eğer doğru söyleyenlerse, onun gibi bir söz getirsinler!”(Tur/52.34)
Bu ayette sözü söyleyenler doğru ise ahirette kendilerini bekleyen son ile ilgili gerçek, uydurma olmayan bir söz getirinler. Doğru söylüyor iseler desinler ki “Müşrikler(Allah ile kul arasına aracı sokanlar) ateşe girmeyecek, ataları, şeyhleri onları kibrit kutusunda gizlice cennete sokacak” ama dünya da yalan söyleyenler ahiret için sadece uydururlar. Aynı şekilde söyleyen adil, sadık biri olmalı ve söylenen söz, Kur’an’a uygun olmalıdır.
اَفَمِنْهٰذَاالْحَدٖيثِتَعْجَبُونَ
“Şimdi siz bu söze mi şaşıyorsunuz?”(Necm/53.59)
اَفَبِهٰذَاالْحَدٖيثِاَنْتُمْمُدْهِنُونَ
“Şimdi siz bu sözü mü hor görücülersiniz?”(Vakıa/56.81)
فَذَرْنٖىوَمَنْيُكَذِّبُبِهٰذَاالْحَدٖيثِسَنَسْتَدْرِجُهُمْمِنْحَيْثُلَايَعْلَمُونَ
“Artık bu sözü yalan sayanları bana bırak. Biz onları, kendilerinin bilmeyecekleri bir cihetden, derece derece azaba yaklaştırıyoruz.”(Kalem/68.44)
Ayetler, söze kulak verip akletmeden hareket edenlerin davranışlarını ortaya koymaktadır. Sözü tartmadan şaşıranlar, sözü anlamadan küçümseyenler ve sözün doğruluğunu bile bile yalanlayanlar. Vahye karşı bunlar yapılırsa tabi ki söz etki etmez. Tam tersinden de değerlendirirsek insandan gelen her sözü tartmadan, araştırmadan, doğruluğunu araştırmadan kabul etmemek gerekir.
وَقَدْنَزَّلَعَلَيْكُمْفِىالْكِتَابِاَنْاِذَاسَمِعْتُمْاٰيَاتِاللّٰهِيُكْفَرُبِهَاوَيُسْتَهْزَاُبِهَافَلَاتَقْعُدُوامَعَهُمْحَتّٰىيَخُوضُوافٖىحَدٖيثٍغَيْرِهٖاِنَّكُمْاِذًامِثْلُهُمْاِنَّاللّٰهَجَامِعُالْمُنَافِقٖينَوَالْكَافِرٖينَفٖىجَهَنَّمَجَمٖيعًا
“O, size kitabda«Allahın âyetlerine küfredildiğini ve onlarla eğlenildiğini işittiğiniz zaman onlar bundan başka bir söze dalıncaya kadar, yanlarında oturmayın. Çünkü o zaman siz de şüphesiz ki onlar gibi (olursunuz)» diye (bir âyet) indirmiştir. Allah muhakkak ki münafıkları da, kâfirleri de cehennemde toptan bir araya getirecek olandır.”(Nisa/4.140)
وَمِنَالنَّاسِمَنْيَشْتَرٖىلَهْوَالْحَدٖيثِلِيُضِلَّعَنْسَبٖيلِاللّٰهِبِغَيْرِعِلْمٍوَيَتَّخِذَهَاهُزُوًااُولٰئِكَلَهُمْعَذَابٌمُهٖينٌ
“İnsanlar içinde, bilgisizce, Allah yolundan sapdırmak, o (yolu) bir eğlence edinmek için (icâd edilmiş) boş lâfa/söze müşteri çıkan (nice) adam vardır. İşte onların, (evet) onların (hakkı) horlayıcı bir azâbdır.”(Lokman/31.6)
Bu ayetlerde hadîs, söz anlamında geçmektedir. Yanlış sözler, boş sözler sarfedenlerden bahsetmektedir.
وَكَذٰلِكَيَجْتَبٖيكَرَبُّكَوَيُعَلِّمُكَمِنْتَاْوٖيلِالْاَحَادٖيثِوَيُتِمُّنِعْمَتَهُعَلَيْكَوَعَلٰىاٰلِيَعْقُوبَكَمَااَتَمَّهَاعَلٰىاَبَوَيْكَمِنْقَبْلُاِبْرٰهٖيمَوَاِسْحٰقَاِنَّرَبَّكَعَلٖيمٌحَكٖيمٌ
“Rabbin seni öylece beğenip seçecek, sana konuşulan şeylerin/olayların(hadîs’in çoğulu ehâdîs) te’vilineâid bilgi verecek, sana karşı da, Ya’kubhânedânına karşı da ni’metlerini — daha evvelden ataların İbrâhîme ve İshâka tamamladığı gibi — tamamlayacaktır. Şübhesiz ki Rabbin her şey’i bilendir, tam hüküm ve hikmet sâhibidir”(Yusuf/12.6)
وَقَالَالَّذِىاشْتَرٰیهُمِنْمِصْرَلاِمْرَاَتِهٖاَكْرِمٖىمَثْوٰیهُعَسٰىاَنْيَنْفَعَنَااَوْنَتَّخِذَهُوَلَدًاوَكَذٰلِكَمَكَّنَّالِيُوسُفَفِىالْاَرْضِوَلِنُعَلِّمَهُمِنْتَاْوٖيلِالْاَحَادٖيثِوَاللّٰهُغَالِبٌعَلٰىاَمْرِهٖوَلٰكِنَّاَكْثَرَالنَّاسِلَايَعْلَمُونَ
“Onu satın alan bir Mısırlı, karısına dedi ki: «Bunun makamını (indimizde) şerefli tut. Umulur ki bize fâidesi olur. Yahut onu evlât ediniriz», işte Yusufu böylece arzda yerleştirdik ve ona konuşulan şeylerin/olayların(hadîs’in çoğulu ehâdîs) te’viline öğrettik. Allah emrinde (hâkim ve) gâliptir. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler.”(Yusuf/12.21)
Bu ayetlerde “konuşulan şeylerin/olayların(hadîs’in çoğulu ehâdîs) te’vili” geçmektedir ki bu Yusuf(as)’a Rabbi tarafından verilen bir ilimdir. İnsanların rüyalarında yaşadıkları olayları anlatması sonucu oluşan sözleri yorumlamasıdır. Bu ancak rabbinden verilen bir ilim ile mümkündür. Rabbinden olması bu tevilin gerçek olmasıdır yoksa varsayımlar, kafadan atma rüya yorumlar, te’viller bir ilim değildir. Bu yüzden gelen söz kesin ilim ifade etmesi için vahiy olması gerekmektedir.
هَلْاَتٰيكَحَدٖيثُضَيْفِاِبْرٰهٖيمَالْمُكْرَمٖينَ
“İbrâhîmin (Allah indinde) şerefli misâfirlerininhaberi sana geldi mi?”(Zariyat/51.24)
هَلْاَتٰیكَحَدٖيثُمُوسٰى
“Sana Musânınhaberi geldi (değil) mi?”((Taha/20-9/Naziat/79.15)
هَلْاَتٰيكَحَدٖيثُالْجُنُودِ
“Sana o orduların, Firavn ve Semuudunhaberi geldi ya.”(Buruc/85.17/İsra-18)
هَلْاَتٰيكَحَدٖيثُالْغَاشِيَةِ
“(Dehşetiyle her şeyi) sarıp kaplayan (o kıyamet)in haberi sana geldi ya.”(Gaşiye/88.1)
Bu ayetler de hadîs kelimesi haber anlamında kullanılmıştır. Bunlar peygamber için yeni sözler, haberlerdir.
واِذَالَقُواالَّذٖينَاٰمَنُواقَالُوااٰمَنَّاوَاِذَاخَلَابَعْضُهُمْاِلٰىبَعْضٍقَالُوااَتُحَدِّثُونَهُمْبِمَافَتَحَاللّٰهُعَلَيْكُمْلِيُحَاجُّوكُمْبِهٖعِنْدَرَبِّكُمْاَفَلَاتَعْقِلُونَ
“(Münafıklar) îman edenlere kavuştukları zaman «İnandık» derler. Birbirine (dönüp) halvet oldukları vakit ise: «Allah’ın size açtığı şey’imü’minler onunla Rabbiniz katında (aleyhinizde) kuvvetli delîl getirsinler diye mi onlara söyleyip/anlatıp duruyorsunuz? Buna aklınız ermiyor mu?» derler.”(Bakara/2.76)
قَالَفَاِنِاتَّبَعْتَنٖىفَلَاتَسْپَلْنٖىعَنْشَیْءٍحَتّٰىاُحْدِثَلَكَمِنْهُذِكْرًا
“(O: «Eğer bu suretle) bana tabî’ olacaksan ben, sana anıbsöyleyinceye kadar, bana hiç bir şey sorma» dedi.”(Kehf/18.70)
وَاَمَّابِنِعْمَةِرَبِّكَفَحَدِّثْ
“Bununla beraber, Rabbinin ni’metinisöyle (anlat).”(Duha/93.11)
Bu ayetlerde sözün, haberin ağızdan çıkma, eylem boyutu olarak fiil hali kullanılmaktadır.
Kur’an da açıkça kullanılan hadîs kavramının terim halini almış hali ile bir alakası yoktur. Terim halinde “Peygamberin söz, fiil ve takrirleri” iken Kur’an bu anlamda kullanmamıştır. Muhammed(as)’ın kendine ait ağzından çıkan sözleri yok mudur? Tabi ki her insan gibi onun da vardır. Hatta onun sözü diğer insanların sözünden daha değerlidir. Ama sözün ona ait olduğu ispat edildiği takdirde ki ayetlerde de gördüğümüz gibi söz ile ilgili bazı değerlendirme, kriterler yapılarak elde edilebilir. Bunu da ikiye ayırırsak birincisi başkasının sözünü söylemek ama bu sözü ilk duyan olmak şartıyla, ikincisi de görülen bir olayı söz haline getirip başkasına anlatmak, söylemek şeklinde de olabilir. Duymak ve görmek sözü oluşturabilmektedir. Bu yüzden “O şöyle dedi” veya “Onu şöyle yaparken gördüm” cümleleri söz olarak kabul edilebilir.
Hadis ile ilgili öğrendiklerimizden yola çıkarak, Nebi Muhammed(as)’ın bir insan olarak söylediği veya fiilini, tarihi olaylarını gördüğünü iddia edenlerin sözlerine hadîs denir.
Neden iddia diyoruz? Çünkü o sözün veya olayın ona ait olup olmadığını bilebilecek bir kesin bilgiye sahip değiliz. Ona soramayacağımız için artık onun arkadaşlarına, arkadaşlarından aktaranlara, aktaranlardan öğrenenlere, öğrenenlerden yazanlara doğru uzayıp giden bir zincir oluşmaktadır ki hadis ilminde buna sened denir. Bu yüzden hadis ilmi ile ilgilenenler kendilerine gelen sözün ona ait olup olmadığını tespit etmek için bazı kriterler ve ölçüler belirlemişlerdir. Bu kriterlere, ölçülere uygun olan sözlerin Muhammed(as)’a aitlik iddiası artmakta ve buna sahih hadis adını vermektedirler. Ama “yüzde yüz ona aittir.” denilememektedir. Kriter ve ölçülerde sorunlar var ise ona aitlik iddiası gitgide düşmektedir. Buna da zayıf hadis adını vermektedirler. Kriter ve ölçülerde sorunlar çok büyük ise buna da uydurma hadis denmektedir.
Söz ile ilgili ayetlerde belirtilen ölçüler dikkate alınarak hadisleri değerlendirirsek birçok sorunu aşabiliriz.
Sözü söyleyen ile söylediği iddia edileni birbirinden ayırmak gerekmektedir. Mesela Ebu Hureyre Peygamberin şöyle dediğini bize aktarmaktadır. Burada sözün sahibi peygamber gibi gözükse de sözü bize kendi harf ve kelimeleri ile aktaran Ebu Hureyre’dir. Bu yüzden sözün isnad edildiği kişiyi değil sözü aktaran kişiyi değerlendirmeliyiz. Bu yüzden sözün sahibi kimdir? Doğru sözlü, Sadık biri midir ? Sözü, ayetlere ters midir ? Sözün içeriği üzerinde akledilme yapılmış mıdır? Söz süreklilik, devamlılık ortaya koyan bir uygulama mıdır ?
Sünnet, nesilden nesile gelen uygulamalar iken Hadis, birileri tarafından Peygamberin (a.s.) söylediği iddia edilen sözlerdir. İkisi farklı şeylerdir.