Süleyman GÜLEK

05 Temmuz 2018

GENÇ NESLİN MANEVİ SORUNLARI

Dünya hayatı insan için; çocukluk, gençlik, olgunluk ve ihtiyarlık gibi belli başlı dört devreden oluşur. Bunlardan gençlik dönemi insan hayatının en sorunlu ve en kritik dönemidir. Çünkü genç insan için bu dönem, hemen her bakımdan, gelişim, değişim ve etkileşim sürecidir. İnsan hayatının önemli bir dönemi olan “gençlik çağı ”, biyolojik, psikolojik ve sosyolojik yönü ile insanın bedensel, ruhsal ve sosyal gelişmesinin ve kişiliğinin oluşmasında hassas bir dönemi kapsamaktadır. Gençlik, insan ömrünün en verimli ve en önemli çağıdır. Duygular ve kabiliyetler zirvede, enerji doruk noktadadır. Bu yüzdendir ki bu çağa “delikanlılık” denilmiştir. Gençlik, toplumların geleceği ve en önemli güç kaynağıdır. Gençlik dönemi; çalışkanlık, zindelik, dinçlik, cesaret, metanet, heyecan, kuvvet ve enerji yönüyle zengin olunan dönemdir. Gençlik, bir toplumun ümididir, geleceğidir, yarınıdır.  Gençlerini ihmal edenler, geleceğini imha eder.

Günümüz Gençliği

Gençlik çağı oldukça fırtınalı bir dönemdir. Ancak kimi gençte bu dönem sıkıntılı geçer, kimisi de daha az çalkantı ile atlatır. Günümüzde gençlik, birçok sorunla karşı karşıyadır; hayalcilik, özenti, kimlik bunalımı ve kendini tanımama, bencillik,  idealsizlik, cinsellikle ilgili aşırılıklar ve marka düşkünlüğü. Ayrıca manevi değerlerin azalması, ahlâki çöküntü, uyuşturucular, fanatizm ve içki, kumar, fuuş gibi kötü alışkanlıkların kazanılması, zararlı yayınlar. Aile ile geçimsizlik, okul hayatı ve şiddet. Karamsarlık, can sıkıntısı, güvensizlik, işsizlik ve gelecek kaygısı. Başkaları ile sağlıklı iletişim kuramamak. Meslek ve eş seçimi. Televizyon, bilgisayar, cep telefonu, internet bağımlılığı gibi durumlar, günümüz gençliğinin temel sorunları olarak görülmektedir.

Gençlik, insan hayatının en kritik anıdır. Bu dönemde insan hayırda da, şerde de büyük mesafeler alabilir. Gençlik, kontrolsüz ve gelişi güzel geçirilen bir dönemin adı olmamalıdır. Yüce Allah bizleri şöyle uyarıyor: “Fe eyne tezhebûn/Nereye gidiyorsunuz? Bu gidiş nereye?” (Tekvîr, 81/26)Günümüz gençliği nereye gidiyor? Günümüz gençliği manevi değerlere, yani iman, ibadet ve güzel ahlaka gereken önemi vermeyen, içki, uyuşturucu, kumar ve zinâ gibi çirkinliklerden tümüyle kaçınmayan, tüketimde israfçılık yapan, gösterişe, zevke, eğlenceye, oyuna, modaya uyan, paylaşmaktan uzak, ben merkezli, kendi değerlerine yabancı, çevreye karşı duyarsız kalan bir kişiliğe sahip olma tehlikesiyle yüz yüzedir...

Yaşanılan her gün, yaşlılığa atılan bir adım olsa da, insanın duyguları, gençlik çağını sanki hiç bitmeyecekmiş zanneder. Bu zan yüzünden, gençliğin o güzel yılları, oyun ve eğlenceye, boş ve faydasız şeylere sarf edilir. Bunun adı da “hayatını yaşamak” sanılır. Bişr-i Hafi şöyle der:  Dün geçti,yarın var mı?Gençliğe de güvenme,ölen hep ihtiyar mı?  Gençlik, huzur ve barış toplumu oluşturmanın geleceğe ümitle bakabilmenin ve milletlerin bekasının teminatıdır.

Gençliğin Dünyevileşme Sorunu

Dünyevileşme; İnsanın kendisini dünyanın çekiciliğine kaptırması, onun esiri konumuna gelmesidir. Dünyevileşme, dünyaya aşırı meylin olduğunu, nefsin arzuları çerçevesinde hareket etme şeklinde görülmektedir. Dünyevileşmenin tezahürlerine baktığımızda şunları görüyoruz: İnanç zayıflığı, ihlâs eksikliği ve amelsiz iman anlayışı. Namaz, oruç, zekât ibadetlerinin terk edilmesi… Ahlâkî çöküntü, lüks yaşama arzusu, modaya uymak… Bütün bunlar doğal olarak aşırılığa ve manevi değerlerden uzaklaşmaya götürmektedir.

Gencin Gaye Sorunu

Günümüz gençliğinin en önemli sorunu,  yaratılış gayesinden habersiz olmalarıdır. Gençlik, bir nevi belirsizlik, arayış ve şekillenme dönemidir. Gençler arasında yaygın olarak kullanılan, “hızlı yaşa genç öl, cesedin yakışıklı olsun”, “atın ölümü arpadan olsun”, “gençliğini yaşayacaksın” gibi sözler, kural tanımazlıklarını meşrulaştırmaya yönelik olumsuz beyanlardır. Gençlik, aşk,  para, eğlence ve top peşinde koşmakta ve bunlarla kendini ispatlama çabasındadır. Zira insana verilen ömür, geri dönüşümü olmayan bir fırsattır. Yaratılış gayesinden uzak sorumsuzca bir hayat yaşayan gençler, kötü ve zararlı alışkanlıklar edinmektedirler. Böylece hem kendilerine hem de başkalarına zarar vermektedirler.

Günümüzde Müslüman dendiği halde,  amaçsız, gayesiz kitlelerle karşı karşıyayız. Ergenlik döneminden itibaren insanlar, dinî açıdan sorumluluk çağına ulaşmış demektir. Genç artık dinin emir, yasak, görev ve kuralları çerçevesinde davranışlarının sorumluluğunu yüklenmiş birisidir.

Gencin,  şaşkınlık, tedirginlik içinden kurtulması ve mutlu, huzurlu olması için, ilk önce şu temel sorulara cevap bulması gerekir: İnsan nedir? Nasıl bir varlıktır? Yeryüzüne nerden gelmiştir? İnsan nereye doğru gidiyor?  Hayatının asıl gayesi nedir? İnsanın bu dünyada görev ve sorumlulukları var mıdır, varsa nelerdir? Tabiî ki, yaradılış gayesi açısından bakıldığında, insan meçhul bir varlık değildir; o mesul (sorumlu) bir varlıktır. (Tekâsûr, 102/8) Çünkü insanlar dünyaya tesadüf eseri gelmiş değildir. İnsanlar, dünyaya bir amaç ve gaye için, Allah’a kulluk yapmak için gelmiştir. (Zâriyât, 51/56) Dünyaya gelişimizin gayesi, Allah'ı tanımak, O’na iman etmek ve O’na ibadet etmektir.  Allah Teâlâ’ya kulluk/ibadet yapmak için yaratılan insan, bu temel görevini yerine getirirse dünyada da ahirette de huzur ve mutluluğa kavuşur. Yüce Allah şöyle buyurur: “Kim Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ederse ve Allah'tan korkup emirlerine uygun yaşarsa (inanç, ibadet ve güzel davranışlarda bulunursa) ‘kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır.” (Nur, 24/52) Gençlik çağının başı olan ergenlik, dini açıdan sorumluluğumuzun başladığı dönemdir. Dolayısıyla gençlerimize, hayatını insanın yaratılış gayesine uygun geçirmesi için, gerekli ahlâki ve manevi donanımı vermeliyiz.

Gencin Kimlik Sorunu

Ergenlik çağının en önemli sorunlarından biri de kimlik arayışıdır. Bu dönemde genç, kimlik bunalımı ve kimlik karmaşası ile karşılaşır. Kimlik karmaşası içersinde bocalayan gençler, din’de kimlik kazandırıcı bir imkân bulmaktadırlar. Böylece değişme ile denge veya bütünleşme ihtiyacı arasındaki gerilimlerden aykırı kimlikler arasındaki çatışmalardan uzaklaşarak, tutarlı ve dengeli bir benliğe kavuşabilmektedirler.  Bu durum hayata ve insanlara olumlu bakmayı beraberinde getirir. Dinî inanç ve ibadetlerin gençlerin ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkileri lise öğrencileri üzerindeki araştırmada da açıkça görülmektedir. Lise 2 öğrencilerinin %71,8’i dinî inanç ve ibadetlerin ruh sağlıklarını olumlu yönde etkilediğini belirtmişlerdir. Aynı şekilde;  “günlük hayatımızdaki kişisel, ruhsal ve toplumsal sorunlarımızla baş etmede dinî inanç ve değerlerimizin size güç verdiğini hissediyor musunuz?” sorusuna öğrencilerin %75,6’sı olumlu cevap vermişlerdir. Dindar gençlerin, psikolojik ve sosyal olaylar karşısında ‘uyum’ düzeylerini artıracak imkâna sahip olduğu söylenebilir. Yaratılış gayesinin Yüce Allah’a kulluk olduğunu bilen ve ona uygun bir hayat yaşayan gençler mutlu ve huzurlu olurlar.

Gençlik ve Ahlâkî Çöküntü

Malum günümüzde ahlâkî çöküntü had safhaya ulaştı. Ahlâktan çok ahlâksızlığın ön plana çıktığı yaşayış tarzları gündemi meşgul ediyor. İnsanlar, dinî duyarlılık kazanmamış iseler, ahlakî konularda sorunlar olur; İçki, kumar, uyuşturucu fuhuş, taciz, tecavüz, hırsızlık, dedikodu, iftira yalan gibi kötü alışkanlıklar edinirler.  Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin  (kötü) arzularına uydular. Bu yüzden ileride azgınlıklarının cezasını çekecekler.” (Meryem, 19/58)

Gençler iffetlerini korumaları için, cinsel uyarı içeren tv programı, sinema filmi, internet gezintileri, gazete, dergi, resim ve benzeri şeylerden uzak durmalıdır. Çünkü cinsel arzu kontrol altına alınmadığı, başıboş bırakıldığı takdirde doymak bilmeyen bir açgözlülüğe ve fıtrata aykırı sapkınlıklara yol açabilmektedir. Cinsellikle imtihan, imtihanların en çetinidir. Bu açıdan dikkat etmeli, cinselduyguyu tahrik eden ortamlardan kaçınılmalıdır. Cinsel duyguları meşru yoldan tatminyöntemi ise, evliliktir. Bunun dışındaki usuller, normalden sapmadır.

Tolstoy şöyle der: Ahlâk kurallarını çiğnemeyin. Zira öcünü çabuk alır. Ahlâk bir defa bozulmaya yüz tuttu mu toplumda bir çatışma ve şiddet zuhur eder ve huzur, güven kalmaz. Dinî etkinin zayıflaması,  ahlâkî çöküntüye ve çeşitli sorunlara sebep olmaktadır. Ahlâkın önemini âyet ve hadisler ortaya koymaktadır. “Ve Sen (Rasûlüm); büyük bir ahlâk üzerindesin” (Kalem, 68/4) diye övdüğü önderimiz Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyuruyor:“Ben ancak ahlâkın güzelliklerini tamamlamak için gönderildim.”1 Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “İman edip iyi işler yapanlar da halkın en hayırlısıdır.” (Beyyine, 98/7) “Kim iyi iş yaparsa faydası kendisinedir ve kim de kötülük yaparsa zararı yine kendisinedir. Sonra (ölünce) Rabbinize döndürüleceksiniz.” (Câsiye, 49/15) Hz. Peygamber (s.a.s.): “Mü’minlerin iman yönünden en mükemmel olanları ahlâkı en güzel olanlarıdır2buyurmaktadır.

Hz. Peygamber (s.a.s.) başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurur: “İnsanlara, güzel ahlâkla muâmele et.3 Bu âyet ve hadislerden ahlâkın önemi ve fazileti anlaşılmaktadır. Mü’min kişi iyi ahlâk sahibi olmaya gayret sarf etmeli, kötü huylardan, alışkanlıklardan son derece sakınmalı, kötü ahlâklı değil; iyi ahlâklı olmalıdır.

Manevi değerlerden, Kur’an ve sünnetten uzak bir hayat, benliğin parçalanması ve yok olması demektir. Dini değerlerimize uygun davranışlar sergileyemeyen kimseler için; her arzu ve tutku, her türlü ideoloji, cinsellik, moda, gösteriş, aşırı tüketim,  eğlence, alkol, uyuşturucu ya da bir takım sapık inanç (Ateizm, deizm ve nihilizm gibi din karşıtı akımlar) ve düşünceler gençlerimizin hayatını bütünüyle kuşatmaktadır.

Tabiî ki, gençlerimize dini ve manevi idealleri kazandırmak, onların ruh sağlığı yönünden de son derece önemlidir. Nesli korumak ve sağlıklı bir toplum oluşturmak için gençlerimize iyive doğru bir din eğitimi verilmeli. Gençlerin kendilerini korumaları, dünya ve âhirette mutlu, huzurlu olmaları için inanç, ibadet ve güzel ahlâk sahibi olmalarına yardımcı olmalıyız. Fizikî ve sosyal yönden hızlı bir değişim geçiren ergenin sorumluluklarını öğreneceği ve bu sorumluluklarını yerine getirmede kendine yardımcı olacak bir rehbere ihtiyacı vardır. Bu rehber, ergenin ailesidir.

Gençliğin Değerinin Bilinmesi

Gençlik, büyük bir nimet, önemli bir kuvvettir. Gençlik ihmale uğrar, ona yeterince güzel ahlâk verilmezse kendisi, ailesi ve toplumu için bir endişe ve üzüntü kaynağı haline gelir. Yani iyi yetiştirilirse rahmet, ihmal edilirse fitne ve belâ demektir gençlik. Çünküdüzenli çalışma, ana-babaya, büyüklere ve çevreye saygı, hoşgörü sabır ve yardımlaşma, Allah, Peygamber ve insan sevgisi, kurallara uyma, doğruluk, iman, ibadet ve güzel ahlâk sahibi olma bilinci, güzel erdemler bu dönemde kazanılır. Gençlik; çalışıp kazanma, evlenip aile kurma, insanlara yararlı olma ve Allah’a ibâdet etme bakımından hayatın en verimli çağıdır.

Hz. Peygamber de, kıyamet gününde arşın gölgesinde barınacaklar arasında, “Rabbi’ne ibadet ederek yetişen gençleri”4de sayarak, gençken dini yaşamanın önemine işaret etmiş; başka bir hadisinde de,“İnsanoğlu, Kıyâmet gününde; gençliğini nerede ve nasıl harcadığından... sorguya çekilmedikçe yerinden ayrılamaz”5 buyurarak, gençlik enerjisinin Allah’a kulluk ve insanlığa hizmet uğrunda değerlendirilmesi gerektiği mesajını vermiştir. Dünyaya gelişimizin gayesi, Allah'ı tanımak ve ona ibadet etmektir. (Zâriyat, 51/56) İnsan, beden ve ruhtan meydana gelen bir varlıktır. Bedenin maddi gıdaya ihtiyacı olduğu gibi ruhun da manevi gıdaya ihtiyacı vardır. Ruhun en önemli gıdası sağlam iman ve ihlâsla yapılan ibadettir.  “Allah, gençliğini Allah'a itaatle (arzularının peşinden gitmeyen, haramlardan kaçınarak) geçiren genci beğenir, sever."6 Bu, öyle bir müjdedir ki, insanın tüm sevdiklerinden, beğenisini kazanmak istediği bütün şahısların beğenisinden çok daha değerli, çok daha yücedir.

Peygamberimiz (s.a.s.) de şu hadisi şerifinde dikkatimizi bu gerçeğe çekmektedir: “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bil; ihtiyarlamadan önce gençliğinin, ölüm gelmeden önce hayatının, hasta olmadan önce sağlığının, meşguliyetten önce boş vaktinin, yoksulluğa düşmeden önce zenginliğinin kıymetini bil”7 buyurur. Gençliğin değerinin bilinmesi, her türlü kötü ve zararlı alışkanlıklardan uzak durulması, öncelikle Allah’a yönelik kulluk görevlerinin yerine getirilmesi, sonra da ailelerine ve topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmeleriyle mümkün olur.

Yaratılış gayemiz Allah’a kulluktur/ibadettir. Doğru dini inanç, ibadet ve güzel davranışlarla şahsiyet gelişir, olgunlaşır. İlkeli, tutarlı, dengeli, kararlı, sabırlı ve güçlü bir kişilik oluşur. Böylece insan hem kendine, hem de başkalarına faydalı olur. Yüce Allah şöyle buyurur: “Kim Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ederse ve Allah'tan korkup emirlerine uygun yaşarsa (inanç, ibadet ve güzel davranışlarda bulunursa) ‘kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır.” (Nûr, 24/52)     

Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar, sonra anası babası onu Yahudi veya Hıristiyan veya Mecusi yapar."8Bu itibarla iman açısından ana-babalara çok görevler düşmektedir. Gençliğimizi güzel bir şekilde yetiştirmek istiyorsak, sadece sözlü ikazlar, öğütlerle yetinmeyip, ayrıca kendimiz güzel örnek olmalıyız. Çünkü evlat üzerinde, ana babanın sözlerinden çok, davranışları etkili olmaktadır. Gençlerimizi bâtıl ve sapkın inançlardan;  sigara, alkol, kumar, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklardan korumalıyız. İnsanları bu kötülüklere bulaştıran sebeplerin başında olumsuz çevre ve kötü arkadaş gelmektedir. Ana-babaların evlatlarını bu türlü zararlılardan korumaları dinî vecibelerindendir.                        

Gençlik, bir toplumun ümidi ve yarınlarıdır. Onların inançlı, anne-babasına saygılı, ahlâklı, faziletli, sağlıklı, mutlu ve geleceklerinden umutlu olmaları yarınlarımız için çok önemlidir. Bir ana baba için çocuğu en değerli varlıktır. Bu değerli varlığı en güzel şekilde yetiştirmek anne ve babanın öncelikli görevidir. Hz. Peygamber (s.a.s.) “Hiçbir baba çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir miras bırakamaz”9buyurarak çocuk terbiyesinin önemini vurgulamıştır. Gençlik, bir toplumun taze filizleridir. Gençlerimize sunacağımız en değerli armağan, onlara bırakacağımız en kıymetli hazine, doğru, dini inanç ve güzel ahlâktır. Eğitim, insan yetiştirme sanatıdır. Her bir eğitimci çocukların ruh ve düşünce dünyalarını güzel fikirlerle bezeyip onları imanlı, ahlâklı birer insan olarak yetiştirmelidir.                

Her ailede az veya çok diyalog aksamaları olabilmesine rağmen, manevi değerlerin ön plânda olduğu ailelerde, vahim problemlerin yaşanma riski çok azalır. Sağlıklı bir manevi temeli olan insanlar kendisi ile barışık, insan ilişkileri olumlu ve kuvvetli saygılı bireyler olarak yetişirler.  

Sonuç olarak toplumların yaşadığı güzelliklerin arkasında gençliğin olumlu davranışları bulunduğu gibi; yaşanan facia ve kötülüklerin arkasında da ihmal edilmiş gençlerin olduğu bir gerçektir. İnsan, maddi ve manevi yönleri olan bir varlık olduğundan, çocuklarımızı hayata hazırlarken, onları maddi ve manevi değerlerle donatmalıyız. Bu nedenle gençlerimizin maddi ve manevi sorunlarını tespit edip onlara yardımcı olmalıyız. Çocukların genel eğitimi içinde, din eğitiminin de dikkate alınması hayati bir öneme sahiptir. Dinî eğitimle insanlar tevhidî inancı ve güzel ahlâkı tanıyıp sevebilir ve isterse yaşayışını ve ahlâkını güzelleştirebilir. Gençlerimizin imanlı, ahlaklı, tutarlı, dürüst, iyi niyetli, ailesine, milletine ve insanlığa faydalı kişiler olması için; onların maddi imkânlarını düşündüğümüz gibi; çocukluktan itibaren manevi açıdan da iyi yetişmesi için gerekli tedbirleri almalıyız.  

(Not: Bu makale, Vuslat Dergisi'nin Temmuz sayısında yayınlanmıştır.)

Dipnot

1- Muvatta,  Hulk 8

2- Tirmizî, Radâ 11

3- Tirmizî, Birr 54

4- Buhârî, Ezan 36

5- Tirmizî, Kıyamet 1

6- Müsned, c. 4, s. 15

7- Müslim, İmare 46

8- Müslim, Kader 22-25

9- Tirmizî, Birr 33