Yüksel YILMAZ
HAKİMİYYET/EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ ALLAH’INDIR - III-
Oy vermek nedir? Sorusu ile başlayalım. Oy vermek, bize sunulan seçeneklerden birini seçmek, tercih etmektir. Bu yönü ile herhangi bir sıkıntı gözükmemektedir. Ama sıkıntı olan seçtiğimiz seçeneğin durumu, yaptıkları ve yapacaklarıdır. Bunlar önemli mi? Evet, önemli. Çünkü bizler inanan mümin erkekler ve kadınlar olarak yaptığımız her eylemin, davranışın(oy vermek gibi) Allah’ın kitabına ve resulünün uygulamasına uygun olup olmadığını kontrol etmek zorundayız.
1)Oy verdiğimiz seçenektekiler Allah ve resulüne itaat eden kişiler mi?
2)Yaptıkları veya yapacakları davranışlar, icraatlar, sözlerKur’an’a ve sünnete uygun mu?
3)Yapacakları davranışlar ve icraatlar, sözler bizi bağlar mı?
Bu sorulara gelin birlikte cevap vermeye çalışalım.
1)Allah ve resulüne itaat edilip edilmediğini onların söz ve davranışlarına bakarak anlamamız mümkündür. Burada gözden kaçırılmaması gereken nokta seçenektekilerin hepsi Allah’ın varlığına ve Muhammed(as)’ın peygamber olduğuna inanıyor olabilirler ama böyle bir bilgiye inanmanın gereği olan itaati gösteriyorlar mı? Allah’ın hükümlerine boyun eğip, gereklerini yerine getiriyorlar mı? Bunu birkaç örnek ile açıklamaya çalışalım.
a)Nahl suresi 36. Ayette “Andolsun ki biz her ümmete: “Allah’a boyun eğin, itaat edin/kulluk edin vetâğûttan kaçının.” Buyurmaktadır. Allah’ın hükümlerine, kanunlarına/yasalarına karşın hüküm, kanun/yasa koyanlara Kur’an TAĞUT demektedir. Haddini yani yaratılmış bir varlık/kul olduğunu unutup yaratana ait bir özelliği(hüküm koyma gibi) kendinde görmeye başlayan kişi veya kuruma tağut denir. Seçeneklerimiz arasındakiler acaba tâğûttan kaçınıyorlar mı? Ya da seçeneklerimiz tağutluk mu yapıyorlar?
b)Seçeneklerimizin hayatlarında, yaşam tarzlarında kimin sözü geçiyor, kime itaat ediyorlar? İslam dini harici ister tahrif edilmiş(atalar dini) olsun ister beşeri(demokrasi, laiklik, cumhuriyet gibi) dinleri reddediyorlar mı? Namaz kılıyorlar mı? Tesettüre uygun giyiniyorlar mı? Helallere ve haramlara uyuyorlar mı? Faizden, zinadan uzak duruyorlar mı? Kâfirleri, zalimleri dost ediniyorlar mı?
Müslümanların kanını akıtanlara ne tür olursa olsun destek veriyorlar mı ya da onların kurumlarında(NATO gibi) yer alıyorlar mı?
2)Allah’tan başkası için ettikleri yeminleri, Atatürk ilk ve inkılapları bağlı kalacaklarına dair sözleri, bismillah diyerek faizli banka açmaları vefaiz çağın gereği demeleri, laiklik ve demokrasiyi öven, destekleyen davranış ve sözleri söylemeleriKur’an’a ve sünnete uygun mu?
a)Allah’ın haram kıldığı zinayı ve zinaya sebep olan faaliyetleri, içki içmeyi/satmayı, kumar oynamayı/oynatmayı, faiz almayı/vermeyi domuz etini satmayı serbest kılan yasalar, kanunlar çıkarıyorlar mı? İçkili yer işletmek veya içki satmak isteyenlere izin veriyorlar mı? Faiz(Allah ve resulüne savaş açmak olduğu halde) ile ilgili kurumların açılmasını, yaygınlaşmasını sağlıyorlar mı? Allah’ın hırsızlık, adam öldürme, zina, gasp ile ilgili hükümlerini, yasalarını değiştirip kendileri yeni yasalar belirliyorlar mı?
b)Allah’ın kavimleri helak etme sebeplerinden olan lezbiyenlik, homoseksüelliğin bir tercih ve özgürlük olarak görüp onlara bu özgürlüğü rahatça yaşama izni veriyorlar mı? Hatta sanatçı diye saygı duyuyorlar mı? Çıplaklığı zamanın(kapitalist reklam) ve özgürlüğün gereği olarak görüp destekliyor ve izinler veriyorlar mı?
3)Bizler seçeneklerden seçtiğimiz kişiye vekâlet verdiğimizden artık bizim adımıza hareket etme izni veriyoruz. Yaptıkları ve yapacakları her şey bizi bağlar. Bağlamaz demek vekâletin ne olduğunu bilmemek demektir. Siz sadece noterden ev alım-satım için birine vekâlet verseniz ve verdiğiniz kişi sizin istemediğiniz evinizi satsa hakka iddia edebilir misiniz? Benim onayım yok diyebilir misiniz? Diyemezsiniz çünkü siz baştan ona vekâletinizi verdiniz.
Şimdi oy verip, vermeyeceğimiz karar verebiliriz?
Ama hemen kabullenmek zor oluyor. Karşımıza tüm bunlara karşın kılıf bulma, kitabına uydurma çabaları karşımıza çıkmaya başlıyor.
1)Onların niyetleri aslında farklı yani Allah ve resulüne itaat etmiyorlarsa Kur’an ve sünnete uygun davranmıyorlarsa bile bunların niyetleri başka! Ayrıca bu davranış ve sözlerini mazur sayacak delilleri de var. Yusuf kıssası, Ammar bin Yasin olayı, Habeşistan hicreti, eman alınması, Medinesözleşmesi ve hudeybiye antlaşması gibi deliller var. Dediğim gibi kitabına uydurmak isteyen kendine kitapta bulur hoca da bulur. Gelin birlikte bakalım bu delillere. Ama şunu öncelikle belirtmeliyim. Kısas yani benzetme yapmak için iki olayında illetinin/sebebinin aynı olması gerekmektedir. Örnek; “Şarap haramdır çünkü illeti sarhoş etme/aklı giderme olduğundan bunu rakı ile kıyas yaptığımızda rakı da aynı illete sahip olduğundan haramdır.” diyebiliriz. Yoksa her içecek için geçerli değildir. Şimdi verilen benzetmelerin ve delillerin aynı özelliğe sahip olup olmadığını düşünerek anlamaya çalışalım inşaAllah.
a)Yusuf kıssasında Yusuf(as)’ın Allah’ın hükümleri uygulanmayan tağuti sistem de bakanlık yaptığını ileri sürerek yaptıklarına yol bulmak istiyorlar. Ama Nahl suresi 36. Ayette “Andolsun ki biz her ümmete: “Allah’a boyun eğin, itaat edin/kulluk edin vetâğûttan kaçının.” diye peygamber gönderdik” buyurmaktadır. Yusuf(as) da peygamber ise tâğûttan kaçınması, itaat etmemesi gerekirken nasıl oluyor da getirdiği davete ihanet ediyor. Böyle bir şey olamayacağına göre Yusuf(as) ile ilgili tüm tarihi bilgiye de sahip olamadığımızdan dolayı bu delil olamaz. Zaten Kur’an bize tarihi bilgiden daha ziyade Yusuf’un kuyudan kurtuluşu ve Mısır’ın başına geçmesi yani Muhammed(as)’a ve inananlara Allah’ın yardımının yanında olacağını hatırlatmak için inmiştir.
b)Ammar bin Yasin’in işkenceler altında kendisini dinden çıkaran sözleri söylemiştir. Ayette bunu teyid ederek ikrah(zorlama) altında söylenmesinin onu dinden çıkarmadığını söylemiştir. Peki, nedir bu zorlama? Zorlamanın ne olduğunu Ammar’ın neler yaşadığını hatırlayarak bulabiliriz. Annesi ve babası şehit edilen ve kendisi de aşırı işkence altında her an ölüm ile karşı karşıya olduğu bir durum, işte kuran buna ikrah(zorlama) diyor. Şimdi seçeneklerimizden hangisi bu ortamın benzerine muhatap oldu da kişiyi dinden çıkaran söz ve davranışları yapabilmektedir. Bu kişiler acaba Ammar gibi iman etmişler mi ki bunu delil alıyorlar?
c)Habeşistan hicreti ise mülteci konumundaki Müslümanların durumunu ifade etmektedir. Bu yüzden Habeşistan hicreti mülteci konumundaki yani kendi ülkesinde olmayan insanların hukuki durumunu bize ortaya koymaktadır. Buradaki mülteci olmak içinde İslami kimliğinde dolayı hicret etmiş olman gerekmektedir. Ayrıca Habeşistan’a hicret de Müslümanlar asla İslam’a ters bir eylem veya sözde bulunmamışlardır. Habeşi kralının önünde eğilmemek gibi. (putların önünde saygı duruşunda bulunanların, dinlerinden dolayı hicret eden o ADAM gibi adamları kendilerine kılıf edinmeleri onların ne kadar büyük bir pisliğin içerisinde olduklarını göstermektedir.)
d)Eman meselesi de yaşadığı belde den çıkan ve içeriye girdiğinde can güvenliği olmayan kişilerin durumuna delil olur. Habeşistan örneğinde olduğu gibi eman da kendi beldesinde güven de olanlar için delil olmaz. Bu kadar basit olduğu halde kendi din adamlarını kullanarak insanları kandırmaktadırlar. Oy vereceklerin kendilerini seçmeleri için. Allah ile kandırma taktikleri.
e)Medine ve hudeybiye antlaşmaları da Müslümanların bağımsız bir toprakta kurdukları ve hâkimiyetin Allah’a ait olduğu bir islam devletinin durumunu bize anlatmaktadır. Bu yüzden oy verilecek seçeneklerin bir İslam devletleri olduğunu sanmıyorum? Tam tersine tağuti bir devlet.
2)Bir de Müslümanların maslahatı gereği veya ehveni-şer(kötünün iyisi) gereği Allah ve resulüne itaat etmiyorlarsa Kur’an ve sünnete uygun davranmıyorlarsa bile onları oy vererek seçmeliyiz. Buna en güzel cevap peygamberimizin hayatıdır. Müslüman olanlar tek tek işkence altında inlerken Allah resulü Müslümanların maslahatı gereği, mücadele ettiği tağuti, şirk düzen ile anlaşmaya yanaşabilirdi. Ya da kendisine teklif edilen liderliği(başbakanlığı, C.başkanlığını) kabul edebilirdi. Müslümanların maslahatı diyerek… Ya da peygamber Ebu cehilin dediklerini yapmak/sözünü dinlemek yerine Amcası Ebu talibin dediklerini/tavsiyelerini yapıyor gözükebilirdi. Ehveni-şer(kötünün iyisi) diyerek…
Oy verdiğimiz seçenektekiler Allah ve resulüne itaat eden kişiler ve yaptıkları veya yapacakları davranışlar, icraatlar, sözler Kur’an’a ve sünnete uygun ise oy vermek caizdir. Çünkü bu kişiler Allah’ın indirdikleri ile hükmederler. Ama değilse veAllah’a ait olan hükmetme yetkisini birine vermek ise yaptığımız amel/davranış şirktir.