Yasin AYDOĞAN

16 Şubat 2010

HUZUR AMA NEREDE?

Huzur’da durmadan, huzur elde edilemez.

Alemlerin Rabbi’nin huzurunda, el pençe divan durmayan, durmaya yanaşmayan bir insan-toplum nasıl huzur bulabilir?

Allah’tan kaçan-firari bir insan-toplum nasıl huzura sahip olabilir?

Eğer huzur satılan bir şey olsaydı, emin olun elimizdeki tüm değerleri onu almak için verirdik.

Eğer huzur, bir marketin reyonunda ya da bir bakkalın tezgahında satışa sunulan ve bedeli ödenerek ücretle alınabilecek bir değer olsaydı, hepimiz koşuşturur ve onu elde etmek için tüm variyetimizi vermekten imtina etmezdik.

Eğer huzurun kaynağının ne olduğunu toplum olarak bilseydik, bu şuura sahip olabilseydik, emin olun yaşadığımız hayat içinde bulunduğumuzdan çok daha farklı olurdu.

Eğer, huzuru anlama-tadma imkanı bulsaydılar, inattan ya da cehaletten kaynaklanan bir saikle düşmanlığı meslek edinenler, toplumu gerenler, her gün yeni bir fesat tohumu ekenler, kaosa yandaşlık yapanlar, huzuru sabote etmenin derdine düşenler, şerrin tarafını tutanlar, fitnenin babalığını yapanlar, hep kötünün tarafında bulunanlar, bulanık ve sisli havayı sevenler, belki de içinde bulundukları hale acırlardı. Düştükleri bataklıktan çıkmak için çırpınırlardı.

Son yaşanan olaylara baktığımızda, huzura ne kadar muhtaç olduğumuzu daha iyi anlıyoruz.

Kalp huzuru, kalbin itmi’nan’a ermesi, sükun bulması kalbin yatışması, kalbin sekinet-huzur üzere olması, tüm bunlar bizim iman ettiğimiz hayat kitabımızın bize öğrettiği ve bizi biz eden değerler. Rabbimiz, o kafası basmayan, az gelişmişlere de ihsan etsin lütf-u keremiyle imanı-kalb sükunetini. Arasalar bulacaklar da aramıyorlar.

“Bu yüzyıl ateizmin yüzyılı olacakmış”… ve daha ne döktürmeler….…

Kalbin sahibini tanımadan, tanımaya çalışmadan bir adam nasıl kalb sükuneti yaşayabilir? bu da ayrı bir soru…

Bu manada kötülüğün yandaşlarına o kadar çok acıyorum ki anlatamam. Cehennemlerine odun taşıyorlar….

İnsanlığa bir gram faydası olmamış adamlar, kötülüğü körüklüyor, fitne ateşini yakmaya çalışıyor ve şeytana iki ayakla destek veriyorlar.

Alemlere Rahmet olan, hayatı bugün dahi insanlığa ışık tutan, bu az gelişmişlerin örnek aldığı, bayıldığı, yerlere göklere sığdıramadığı batılı fikir babaları bile “model hayat” diye medhetmekten kaçınmadıkları, o rahmet peygamberi efendimizin (a.s) pir-u pak hayatına utanmadan-hayasızca dil uzatabiliyor, karalama çabasına giriyor rant devşirmeye çalışıyor ve akıllarınca (toplumun en akıllıları ya!) bilgelik taslıyorlar. Bizimde bu bilgelikten pay almamız icin çabalıyorlar(!) cahillikten kurtulmamız için uğraş veriyorlar(!).

Şerre babalık yapanlar sadece bunlar mı?

Seküler eğitim almış, batı tipi hayat tarzını içselleştirmiş, her insan bu manada tehlike arzediyor. Çünkü Rabbini tanımıyor.

Rabbini tanımayan, kendisini tanıyamaz.

Huzurun adresini veriyor rehber kitabımız “İşte onlar, iman eden ve kalpleri Allah!ın vahyi ile  tatmin olan kimselerdir. Dikkat edin! (akleden) kalpler ancak Allah’ı anmakla (Kur’an ile, vahiyle, zikirle, hakka kulak vermekle, hakikate taraf olmakla) huzur bulur, sükuna erer.”(Rad 28)

Onlar, bize her zaman bir takım kavramları dayatıyorlar. Bize alternatif olarak ayrıksı, yabancı hayat tarzlarını öngörüyor, sunuyor dayatıyorlar.

Biz de onlara sesleniyoruz, bu çağrımız kendisini müslüman sayan, ancak islamla tüm bağlarını koparmış ya da pamuk ipliği ile bağlı duran istisnasız herkesedir. Ne olursunuz açın kur’an’ı bir baştan sona okuyun. Açın peygamberlerin hayatlarını bir okuyun. Aklınızı biraz da bu yönde noktada kullanın. Aklınızı aklı yaratan Allah’a bağlayın, teslim edin. Belki gelişir. Az bir şey zahmet edin, emek harcayın.

Vallahi bişey kaybetmezsiniz. Eminim çok şey kazanırsınız-kazanacaksınız.

Belki de kafanız ve kalbiniz aydınlanır.

--İçinizle dışınız çatışıyor, savaşan bir bedenden bünyeden kurtulmuş olursunuz.

--Parçaları, yaratılıştaki yerine koyma imkanı elde etmiş olursunuz.

--Hayata, negatif pencereden bakma ve ümitsizlik girdabında boğulma çilesinden kurtulursunuz.

--Yeniden diriliş günü için, terki can-hayat eylediğinizde arkanızdan sizi hayırla yad edecek şahidler kazanırsınız.

--Her zaman hayrın tarafını tutan, hayrı konuşan, doğrudan yana tavır koyan bir kimlik yakalarsınız.

--Bu cihana, sahip olmaya değil, şahid olmaya geldiğimizin ayırdına varırsınız.

--Kefenin cebinin olmadığını anlar, boşuna doldurma çabasına girmez, bu hakikati daha yakından idrak etme fırsatı yakalarsınız.

--Elinizdeki şeyleri, paylaşmayı öğrenirsiniz.

--Örnek aldığınız, ama kendilerine bile faydası olmayan fanilerin, sonlu, sınırlı, ölümlü olduğuna uyanırsınız.

--Süper zannettiklerinizin, Allah’ın kudreti karşısında nasıl yerle bir olduklarını görürsünüz.

--Yıllar yılı aldanmışız, hayatı-zamanı hovardaca, bozuk para gibi harcamışız, meğer en yüce şahsiyetler, rehberler, liderler peygamberlermiş de buna uyanamamışız `vay bize vahlar bize` dersiniz.

--Bunca dünyalığa sahip olduğumuz halde, huzur bulamayışımızın sebebi meger rabbimizi tanıyamayışımızmış dersiniz.

--Göğsünüzde taşıdığınız kalbinizin, sahibini belki tanır adaletin, erdemin, faziletin, hakk’ ın tarafına geçer, o safta yer alırsınız.

Muhakkak ki bir çok şeyi yeniden anlama-düşünme-kavrama imkanına kavuşmuş olursunuz.

Hem cehaletten kurtulmamız gerektiğini, toplumun cahil kaldığını, eğitimin kaçınılmaz olduğunu, insanların mutlaka tahsil alması gerektiğini, kalkınmak için bunu elzem olduğunu siz söylemiyor musunuz? İşte size çağrı geliniz!

Bilgiyi elde etmek, üretmek ve iletmek için Okumak, Okunan, okunmaya değer olan, okunması gereken, okumanın tüm anlamlarını içine alan, okundukça bitmeyen, okundukça üretilen, okundukça yenilenen, anlamlarına gelen ana kaynak Kur’an’ı okuyalım, anlayalım, yaşayalımda huzur bulalım.

Huzurun adresi burada, Kerim Kur’an’da.