Servet KARADENİZ

13 Ocak 2017

İKİ UCUN KISKACINDA MÜSLÜMAN OLMAK

Yoğun duyguların yeşermesiyle beraber aksine de şahit olduğumuz duygu kırılmalarının yaşandığı bu kargaşa ortamlarında düşünmenin üzerimize farz olduğu bilincinde olarak;  duygusal ortamlardan uzaklaşıp bu duygulara anlam vermek bu kaosun bulutlarını dağıtmada faydalı olacaktır.

Bu kaotik ortamların oluşmasına, insanoğlunun varoluşundan süregelen duygular olması hasebiyle bu duygulara doğru bir tanım vermek; yaşananlara yönelik atacağımız her adımın, sağlam zemine oturmasına imkân sunmuş olacaktır.

 Kimi zaman acıklı kimi zaman güleç, kimi suskun kimi hareketli kimi övünme ve kimi yerme dolu insan yaşamında en çok şahit olduğumuz birbirine aykırı tutum ve davranışlarımızın zamanla aşırı boyuta ulaşıp, ifrat ve tefrit olarak adlandırılmış olması da bundan olsa gerek.

 Kur’an’ın birçok ayetinde şahit olduğumuz bu durumu Allah resulü sahabeleriyle oturup ifrat-tefrit tanımını zihinlere örgü misali nakşetmesini ince ve titizlikle dokurken, Duygularımız da bizden kaçarcasına tarihin paslanmış fotoğraf karesine giderek şahitliğini yapmaktadır.

Allah Rasulu ‘’sır’atel müstakimin’’ tanımını sahabelerine anlatırken aslında binlerce yıllık gelgitlerin çözümünü de sunuyordu.

Peki, bu gelgitler neydi?

Neden Allah Rasulu bu gelgitlere değinmiş ve çevresindekilere hitaben binlerce yıllık gelecek kuşağa hitap etmişti?(Allahul âlem)

Öncelikle o günü gözlerinizin önüne gelecek şekilde tasvirini sizlere sunup o gün nezdinde bugün çıkarımlarımızın meyvesini sizlere sunacağız; 

Bir gün Muhammed (a.s.) bir çizgi çizer, sonra bu Allah´ın yoludur der. Sonra bunun sağına ve soluna çizgiler çizer ve şu açıklamayı yapar: Bunlar çeşitli yollardır. Her biri üzerinde (kötülüğe) davet eden şeytan vardır. Arkasından da şu ayeti okudu: "Şu emrettiğim yol benim dosdoğru yolumdur. Hep ona uyun. Başka yollara ve dinlere uyup gitmeyin ki sizi onun yolundan saptırıp parçalamasınlar." 1

Allah Rasulu ashabını uyarırken insanların iki uç nokta arasında gelgitler yaşadığına şahit olmuş bu olayı bu şekilde basitçe anlatmıştı peki ne idi bu gelgitler…

Neler miydi?

İlk zamanlarda;

Âdem (a.s.) olup mütevazı olmak varken kibirlenip şeytanlaşmak vardı...

Yakın zamanda da

Hıristiyan olup inzivaya çekilmek yahut Yahudileşip dünyevileşme temayülünü yaşamak vardı.

Buna benzer çoğaltılması gereken binlerce örnek olması hasebiyle bizler sadece iki alt yapıya değineceğiz...

Bu iki alt yapının bahsine geçmeden önce söylenilmesi gereken bu kaidemizin kırmızı çizgimiz olduğunu söyleyip diyoruz ki;

‘’BU DAVA NASIL RABBANİ İSE BU DAVANIN METODU DA RABBANİDİR. BU RABBANİ DAVANIN, RABBANİ METODUNU ÖLÇÜ OLARAK KABUL EDİYORSAK BUNUN PRATİKLEŞMİŞ NEBEVİ METODUNDAN AYRILAMAYIZ VE YÜZ ÇEVİREMEYİZ…’’

Bu kaideden sonra 1400 yıldır en azından şuana kadar okuduğum dinlediğim ve şahit olduğum İslam ümmetinin düştüğü bu iki ucun üzerinde hassasiyetle durmak gerekir. Bu hassasiyetimin sebebi ise anonim olarak söylenen bu söze dayanmaktadır.

Yumurta içten kırılırsa hayat olur, dıştan dayatmalarla müdahale olursa kargaşa olur, zulüm olur.

Allah Rasulu (a.s.) gözlerini yaşama kapattıktan belli bir müddet sonra insanların Kur'an‘dan da yüz çevirmesiyle beraber yaşanan toplumsal yozlaşmayla binlerce ölümün meydana geldiğini tarihi kaynaklarda maalesef üzülerek okumaktayız.

Bu olaylar ve benzerlerin tarih sahnesinin her döneminde canlanıp tekrarlanırken bunlara alternatif çözüm metotları da üretilmiştir. Bu metotlardan kimi başarıya ulaşmak üzereyken toplumun hazır olmamasından dolayı yıkımla sonuçlanmış kimisi de diğer bir uca savrulup yok edilmiştir. (Tabi bu yolda şahitliklerini yapanlara da selam ve dualarımızı da iletiriz.)

Seyyid Kutub Yoldaki İşaretler kitabında bu rabbani metodunu sebepleriyle açıklarken; özetle Allah Resulünün Arap kavmiyetçiliğin sancaktarlığı altında birleşme gayesi gütmediğini, çöl ortamının getirdiği kabileciliği, o zamandan bu zamana (çoğulcu)demokrasi üstü konumunda olup her kabilenin temsil edilip üyesi bulunulan Dar'un Nedve meclisinde hareket etmediğini ifadesini dillendirmişti. Bu söylemine ek olarak devam edip 13 yıl boyunca, en güçlü kabile olan Haşim oğulları kabilesinin de arkasında olduğunu bildiği halde yapılan tüm psiko-sosyal işkencelerden dolayı sabretti ve sabrı teşvik etti. Gözlerinin önünde ashabının şehit olmasına da şahit olduğu zulumat ortamında bu tür pratiklerden uzaklaşıp; ayette de geçen  ’’ Kâfirlere karşı Kur’an ile büyük cihad ver2’’  emri üzere Kuran ile cihad etti.

Yeryüzünde halifelik misyonunu yüklenmeye hazır insanları3; topluca katliamlarına şahit olup dökülen gözyaşlarının artık dökülmediği, konuşan dudakların söze hasret olup ehsen-i tekvim4 üzere yaratılan insan düşünmez mi ki; bu zulüm başımıza neden geldi diye?

Maalesef her iki uç kesimin (samimiyetlerinden eksiklik görmeden) aceleci, erken, iktidar eksenli yapılan bu metodik kırılmalarının sonuçlarına binlerce yıldır şahit oluyoruz ve şahitliklerimiz dahi devam ederken aynı delikten iki defa ısırılmamızı ne ile izah etmemiz gerekir diye de kara kara düşünmekteyim.

Sistem içi araçlarla başa gelip halkı sistem içinde dönüştürmeyi düşünenler batıl sistemleri içinden evrilirken aynı şekilde diğer uç olan kör şiddete dayalı çözümlerle yönetimi yıkarak yerine şeriat sistemi getirmeyi düşünen kesimde maalesef kendi silahlarının gölgesine esir düşmekten de kurtulamamışlardır.

Bu konular üzerine söylenilmesi gereken sözler çok olsa da kısaca örnek verirsem en yakın örneğimiz İhvan-ı Müslim hareketi olabilir. Bu hareketi ilk yıllarında dış kaynaklardan silah ve para yardım almasıyla silahların egemenliğine girmekten kurtulamadığı gibi yakın tarihte de Muhammed Mursi ekibinin dış etkenler dayatmasıyla sistem içi araçlarıyla başa gelip sonradan istenilen kukla olmayınca aynı senaryo tekrar ettiği gibi okuyabilirsek aslından birçok durumu da çözmüş olabileceğiz.5*

Özellikle yaşadığımız süreç zarfında bu gelgit duygulara şahit olmakla beraber ümmet coğrafyasının kan, göz yaşı içinde olmasının sebeplerinden biri olamaz mıydı?

Bir yandan Hayatımızın her alanına; ailevi ilişkilerden, sosyal ilişkilerine, konuşmadan6 yolda yürümeye7 kadar; bize bir ölçü bırakan Âlemlerin Rabbi bu noktada da muhakkak bir ölçü bırakmamış mıydı?

Bu ölçüyü bilip ona tabi olduğumuz sürece sıçratıl müstakim üzere olacağımızı vurgulamıyor muydu Allah ve Rasulu?

Diyorum ya bir yanımız Dünyevi çıkarlar üzerine hareket metodumuzu belirlerken bir taraftan da koşullar olgunlaşmadan kör şiddete başvurup samimi genç fidanları bu uğurda feda edebiliyoruz.

Oysa Fatiha suresinin son ayet pasajlarına baktığımızda Rabbimiz sıratel müstakimin tefsiri mahiyetinde müminlerin dualarında gazaba uğrayanların ve sapmışların yolundan uzak olma temennisiyle dua etmeleri gerektiğini bizlere söyleyerek bizi sıratım müstakim üzerine kurtuluşun olduğunu emrediyordu.

Şuan ki hayatımızın okumasını da yaparsak Kuran ‘ı Kerim’e yaklaşım biçimlerinden kaynaklı Rasul tasavvurunu ele alalım. Bu iki uca teğet değinirsek Allah ile yarıştırdığımız uçan kaçan gaybın tamamını bilen, Kur’an’ın dışında birçok vasıfla donanmış Rasul algısı ve bu algıya uç noktalarına atfen tepkisel yaklaşımlardan dolayı bir diğer uca yönelip Rasulu sadece postacı konumuna düşüren algı.

Bir yandan her tarafa gülücükler saçan Rasul tasavvuru; diğer taraftan elindeki kılıcıyla kafalar kesen oluk oluk kan döken peygamber.

Oysa şahidiz ki Kur'an Rasule şahidlik yapıp yolunu aydınlatmış, Rasul de bu aydınlık yolda hedefine ulaşmıştır.

 Velhasıl kelam söylemek istediğim odur ki binlerce sözün şahitlik yapabileceği bu olayı Allah Rasulu bu hadisinde bu kadar az ve öz anlatabilmişse ve Kuranda da, siyerde de birçok vurgusu olan bu duyguların ifrat ve tefrit boyutuna indirgeyip yükseltmeden mutedil olması için uyarması da dikkate alarak bir daha derince düşünmeyi gerçekleştirmeliyiz.

Rabbimizin mutedillik vasfımızla da Kuran ayettin de belirttiği üzere Resulün bize ve bizlerinde ümmete şahitlik fonksiyonunu8 yerine getirmemizi için Kuranı okuyup Rasulun pratikliğinde hayata taşımak gerekiyor.

Elhamdulillahi Rabbilalemin...

Kaynaklar:

1. Kütüb-i Sitte

2.Furkan Suresi, 52. Ayet

3.Bakara Suresi, 30. Ayet

4.Tin Suresi, 4. Ayet

5.http://www.islamvehayat.com/ulkede-ve-bolgede-degisim-sureci-ve-muslumanlar-vii-_m1328.html

*(Bu konuda yeterli ve ayrıntılı bilgi almak isteyenler, Mehmet Pamak ağabeyin "İslami Mücadelede Nebevi Metod" ve diğer videolarından faydalanabilir )

6.Lokman, 19. Ayet

7.Lokman, 19. Ayet

8.Bakara, 143. Ayet