Servet KARADENİZ

05 Ağustos 2017

ÖVGÜDE DE AŞIRIYA GİTMEMEK GEREKİR

Geçmişten beridir şahit olduğumuz, bu hallerinin içinde kıvranıp dururken sizlerden bir istirhamımız olacak bu istirhamımızı sakın ama sakın mütevazı olarak algılayıp geçmeyin.

 Bu mütevazı hali değil bu ateşten korunma halidir riya'ya  bulaşmama halidir. Bu hal olan Riya, amelleri Allah rızası için değil, insanlara gösteriş için yapmaktır

Riya, lügat olarak görmek manasına gelen ru'yet kökünden gelir. "Hakikatte olmadığı halde iyi görünmek" manasındadır. Dilimizdeki en yakın karşılığı gösteriştir.

Bu gösterişin zıddı ise ihlâstır.

SAKINMAKTIR doğal olarak  Türkçenin  kelime azlığı vahametinden dolayı sakınmak  bir olaydan uzaklaşmak anlamına gelse de Arapça karşılığında kabul edilen varlık karşısında   korku endişe  ve sevgi karışımından duyulan  bir duygu türüdür.

Bunu durumu Arapça hocalarım daha  iyi bilir.

Sizin bir kardeşiniz var ve kendini balkonda elleri demiri tutunarak sarkıtıyor bu sarkıtma karsısında nasıl bir duyguya girebilirsiniz ki?*

Korku mu sevgi mi yahut sevgi korku arasındaki tarif edilemeyen duygu ile mi? Hadi çocuğu tuttunuz döversiniz dimi işte o çocuğu dövmeniz kin veya nefretten mi?

 Kesinlikle hayır o tarifi olmaz duygulardan dolayıdır?

Siz ona Türkçe karşılığında ceza(asıl anlamı mükâfat) vermiş olursunuz oysa onun için  mükâfat odur ki siz onu halen sevmektesiniz o ağlamaya başlar sizde onu tehlikeden kurtardığınız için sevinir aynı şekilde kızıp bağrınıza basar koklarsınız.

İşte ihlâs takva sahibi olmak ta bu durumda anlatılabilir.

Biz  Rabbimizden korkuyoruz ve korkumuz sevgi ile yoğrulmuş. Bizim amacımız amellerimizin boşa götürecek her alanı kapatmaktır. Çünkü birçok ayetinde de bahseden Yaradan var olan yanlışı insanlara yasaklarken insanlara bu durumu işlememelerini  değil yaklaşmamalarını ister yani bu yola gidecek yolları kapatarak yaklaşmamaları hususunda uyarmış ve emretmiş olur.

Peki, bizler ne yapıyoruz arkadaşlarımızı aşırı överken onları tehlikeye attığımızın farkında değiliz. Oysa sahabeden de şahidiz ki onlar yüze karşı yapılan övünmelerden rahatsızlıklar duyup bunu engellemişlerdir. Siyer kesitinde vereceğimiz bir örnekte en hayırlımız diye Allah Resulünü öven sahabesine, Rasulullah; sahabesine  en hayırlımız “O İbrahim (a.s.)’dır.” (1)yâda karşısında titreyen adama bende sizin gibi kurutulmuş et yiyen kadının oğluyum diyerek bu tutumunu herkese gösteriyor.  Çünkü iş  o boyuta gidiyor ki artık insanların yaptıkları değil söylemleri ön plâna çıkmaya başlıyor.

Hz İsa'yi öldürdüğünü iddia eden insanlar onu öve öve  hâşâ Allahın oğlu konumuna çıkartabilmişlerdir ve Allah resulünü en hayırlımız diye yüzüne öven  ashabına karsı en hayırlınız Hz. İbrahim diye cevap verip övmeyi ve övünmeyi engellemiştir.

Bizlere de düşen arkadaşlarımızın ahlâkî anlamda pratiklerinin değişimini istemiyorsak onların cehennemde cayır cayır yanmasını istemiyorsak bırakalım övmeyi  yüksek yerlere taşımayı zaten en büyük  ödülü Allah verecekken bizler onlara yardımcı olalım.

Onlarla Ali İmran suresinde 132 geçtiği gibi ‘’ eni yeri ve gök genişliğinde olan cennetler için yarışalım’’  ve birbirimizi teşvik edelim iste o zaman en hayırlı ümmet olmuş oluruz.

Ayrıca övgülerin tamamı Allaha mahsusken kalkıp hasta halinde kendi yiyeceğini dahi yiyemeyen bir insan bu kadar övülürse bizler acaba nereden hata yapıyor diye sormaz mıyız?

 Bu durumu özellikle ifade etmemiz, kişisel durumlardan değildir. Bizler sadece ileride de doğup büyüyecek çevremizdeki insanlara davranırken nasıl daha dikkatli olmamız gerektiğini, insanlara zarar verecek söylemlerden nasıl uzak dururuz diye bahsediyorum.

Biz insanların  kısa süreli tanıyıp abartılı  değeri vermeden önce biraz zaman tanıyalım.Birlikte sürdüreceğimiz pratiklerle ve imtihan süreçlerindeki tutum ve davranışlarımızla  yaşadıklarına şahit olduktan sonra daha sahih ilişkiler kuralım . Olurda o vakit söylemlerimizle çelişmemiz olmaz kendi kararlarımızdan pişman olup biz bu kişiyi böyle bilmezdik demeyelim.

Ayrıca bu hadisleri okursak halkımızın ne durumda olduğunu anlarız.

Bu yazıdan sonra  insanlara dua edelim ve dualarla onlara destekçi olalım.

Selâm ve dualarımı sizlere sunar dua beklerim sizleri Hadislerle baş başa  bırakıyorum  selâm ve dualarla…

Ebu Hureyre şöyle dedi: Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Bir kimsenin, benim Yunus ibn Meta’dan daha hayırlı olduğumu söylemesi uygun değildir."(2)

Hz. Ömer şunu anlattı: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Hıristiyanların İsa İn Meryem'i övdükleri gibi beni övmeyin. Ben sadece bir kulum. Siz: Allah'ın kulu ve Rasulü deyin."(3)

Enes şunu rivayet etti: Bir adam:"Muhammed! Efendimiz! Efendimizin oğlu! Bizim en hayırlımız! En hayırlımızın oğlu!" dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):

"Ey cemaat! Her zaman nasıl konuşuyorsanız, öyle konuşun! Şeytan sizi saptırmasın! Ben, Abdullah'ın oğlu Muhammed'im. Ben Allah'ın kulu ve Rasulü'yüm. Vallahi! Sizin beni bulunduğum derecenin üzerine çıkarmanızı sevmem." dedi.(4)

El-Hasan, Resulullah’ı (s.a.v.) anlatırken şöyle dedi:

"Hayır vallahi! O'nun için kapılar kapanmaz, karşısında kapıcılar dikilmez, sabah akşam ona kazanlarla yemek götürülmezdi. Fakat O, gizlisi olmayan açık birisiydi. Allah'ın Rasulü'yle görüşmek isteyen birisi O'nunla görüşebilirdi. Yere oturur, yemeği yere konulurdu. lın ve kaba şeyler giyer, eşeğe biner, hayvanının terkisine adam alır ve vallahi elini yalardı."

Kays îbn Hazim şunu anlattı: Bir adam Peygamber'e (s.a.v.) geldi. O'nun karşısında durunca adam korkudan titremeğe başladı. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):

"Korkma rahat ol. Ben kral değilim. Ben ancak Küreyş'ten kuru et yiyen bir kadının oğluyum." dedi.(5)

Kaynakça;

*Geniş bilgi için Ahmet KALKAN hocanın ‘’Takva’’ konulu kavram çalışmalarına bakabilirsiniz.

1. Darimi, Sünnet, 18; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 178, 184

2. Buharî, Sahih, İV/193, VI/71, 92; Müslim, Sahih, kitabu'l-fedail, 167; Ebu Davud, Sünen, kitabu's-sunne, bab: 13; Ahmed, Musned, H/405; Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, V7 495.
3. Buharî, Sahih, İV/204, VIII/210; Müslim, Sahih, kitabu'l-kader, bab: 7; Abdur-rezzak Musannef, 19757, Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, V/498; Ahmed, Musned, I/23, 24; Tir-mizî, Şemail, 172.
4. Buharı, 111/201, Vll/32; Taberanî, Mu'cemul-Kebır, XI/120; İbn Hıbban, Sahih, 1064; İbn Sa'd, Tabakatul-Kubra, 1/95,107; İbn Adıyy, el-Kamıl, İV/1352, V/1688, 1937.
5. Hakim, Müstedrek, H/4366; Hatib, Tarih, VI/277, 279; Zebîdî,- İthafu's-Sadeti1!-Muttakîn, VI1/142; Heysemî, Mecmau'z-Zevaid, IX/20.