Yüksel YILMAZ
İRADE VE İMTİHAN
İnsan, irade sahibi bir varlıktır. İradesini, tercihini hayr/iyi yönde de şer/kötü yönde de kullanabilir. İrade sahibi olması mükellef/sorumlu olmasının sebebidir. Allah insana neyin iyi neyin kötü olduğunu öğretmek/göstermek için resuller ve kitaplar göndermiştir. Neyin iyi ve neyin kötü olduğunu öğrenen/gören insan imtihana muhatap olmuştur. Habil ile Kabil gibi.
İmtihan dünyasında farklı imtihanlar yaşayan insanlar çoğunlukla arzu ve istekleri yönünde tercihlerde bulunmayı seçmişlerdir. Bu arzu ve istekleri, geçici dünya hayatında kendilerine imtihan olarak verilenleri kaybetme, çoğaltma, olmayanı elde etme arzusu/hırsı, başkalarında olana haset duyma ile dolu şer/kötü tercihleri içermektedir. Bunu tercih eden insan, bununla kalmayıp kendisi gibi tercihler yapması içinde insanları kendi tercihlerine çağırmıştır. Artık iradesini başka bir insanın iradesi üzerine bina eden iradesiz/köleler meydana gelmiştir. İyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı iradesini teslim ettiği insandan öğrenmekte/görmekte ve ona kul/köle olmayı tercih etmektedir.
Gönderilen resuller ve kitaplarda insanlara başkalarına kul değil yalnız Allah’a kul olması gerektiğini tekrar hatırlatmaktadır. Hatırlatma/zikre kulak verenler iradelerini, tercihlerini Allah’ın istediği şekilde yönlendirmeye başlayarak yalnız Allah’a kul olmayı tercih ediyorlar.
Günümüzdeki insanda geçmişteki insandan farklı hiçbir davranış sergilememekte ve bu konuda daha da azgınlaşmaktadır. Artık arzu ve isteklerine göre bir hayat yaşamak isteyenler yeni beşeri dinler oluşturarak insanları bu beşeri dinlere çağırmaktadırlar. Beşeri dinler, insanların dünya hayatına yönelik arzularına hitap etmektedir. Artık aynı arzu ve istekleri isteyenler bir araya gelerek kendi beşeri dinlerini ve bu dine mensup dindarları ile irade ve tercihlerini bu yönde kullanmaya ve diğer insanları da irade ve tercihlerini bu yönde kullanmaları için ellerindeki tüm kurumları kullanmaktadırlar. Eğitim, medya ve kültür-sanat ile daha da kökleşmesini sağlamaktadırlar. Bu beşeri dinlerle ilgili bir örnek verirsek sözlerimiz daha iyi anlaşılacaktır.
Demokrasi, halkın/milletin iradesi olarak hayatın merkezine arzu ve isteklerine göre yaşamayı tercih eden İNSAN modeli almaktadır. Bu beşeri din/yaşam biçimi olarak herkesin arzu ve isteklerine göre irade ve tercihlerini kullanabilme, yayabilme, yaşayabilme imkânı vermektedir. Demokrasi, milletin iradesi yani arzu ve isteklerine göre yaşamak isteyen milletin iradesini bir din haline getirip milletin nüvesi olan vatandaşı da kendisinin kulu/kölesi haline getirmektedir. İradesini, tercihlerini arzuları yönünde kullanabilecek yöneticilerini, idarecilerini, efendilerini seçen vatandaş beşeri dinine bağlılığını ortaya koymaktadır. İradesini, tercihlerini dünya hayatına yönelik çevirmiş insana, demokrasi gibi birçok din bulunmaktadır. Dinlerden din tağutlardan tağut beğenecek arzularına, isteklerine kim cevap veriyorsa onu desteklemiş, takip etmiş ve etmektedir.
Günümüzde iradesini, tercihlerini Allah’ın istediği şekilde kullanan, vahiyle şekillendiren insanlar da bulunmaktadır. Neyin iyi neyin kötü, neyin doğru neyin yanlış, neyin helal neyin haram olduğunu ortaya koyan Allah’ın halis/beşeri hiçbir katkı olmayan İslam dinini tercih etmektedirler.
Neden mi?
Çünkü İnsan bu dünyaya imtihan için gelmiştir. O zaman bu imtihanı düzenleyen bize çıkacak soruları cevapları ile birlikte bildirmiştir.
Neden mi?
Çünkü cennetine girelim diye ama bu cennete de girebilmek için farklı farklı imtihanlarla bizi hep sınamıştır/denemiştir. İmtihanı, imtihanı düzenleyenin istediği şekilde yapanlar kurtuluşa ermişlerdir. Çünkü kurtuluş, geçici dünya hayatının arzu ve isteklerinde değil ebedi cennet hayatında olduğundandır.
O zaman gelelim bize. Bizler acaba irademizi, tercihlerimizi hangi yönde kullanıyoruz?
Allah’ın istediği şekilde mi yoksa arzu ve isteklerimize göre mi?
Allah’a mı kul oluyoruz yoksa hevamıza/arzularımıza mı?
Ya da her ikisi diyerek çifte vatandaş gibi çifte kul olarak mı yaşıyoruz?
Allah’ın dinini öğrenmek ve öğretmek için derse gitmeyi mi yoksa eve gitmeyi mi?
Allah’ın dinini anlamak ve anlatmak için sohbet dinlemeye mi yoksa film/dizi/maç izlemeyi mi?
Allah’ın dinini yaşamak ve yaşatmak için infak etmeyi mi yoksa evi döşeme/yeni araba almayı mı?
Allah’ın dinini için mücadele/cihat etmeyi mi yoksa gezme/eğlence/boş laf mı?
Allah’ın dinini için çalışmayı mı yoksa mazeret üretmeyi mi? Tercih ediyoruz
Bu soruların hepsine cevap verecek iradeniz olduğuna inanıyorsanız,
Sorun o zaman;
“İradem, sen kimin kulusun/kölesisin? ”
İradenizin size oyun oynamasına müsaade etmeyin ve mükellef/sorumlu olmanızı sağlayan iradenize sahip çıkarak onu Allah’ın istediği yönde kullanın. İradesini Allah yönünde kullananlar hem dünyada hem de ahirette mutlu olurlar. Çünkü mutluluk, Allah’ı razı etmenin verdiği haz/duygudur. O mutluluğun zirvesini ise bu şekilde yaşayıp bu şekilde şehit olanlar/can verenler anlayabilirler.