Süleyman GÜLEK
İSLÂM'A GÖRE ÇOCUK YETİŞTİRMEK
Neslimizin devamı yarınlarımızın umudu olan çocuklar dünya hayatımızın süsleri, Yüce Allah’ın bizlere lütfettiği birer emanettir. (Tahrim 66/6) Bu sebeple onları sevmek, korumak, kollamak ve iyi yetiştirmek zorundayız. Allah'ın bizlere verdiği en büyük nimetlerden birisi de çocuklarımızdır. Allah’ın vermiş olduğu çocuklarla da denenmekte ve Allah'ın razı olacağı tavırlar gösterip göstermeyeceğimiz gözlemlenmektedir. “Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir imtihandır. Allah ise, büyük ecir (en güzel karşılık) O'nun Katında olandır" (Teğabun, 64/15) âyetiyle de bu açıkça bildirilmektedir. Bu sebeple, çocuğun bir imtihan vesilesi olduğunu unutmamak gerekir.
Meşhur bir söz vardır. “Çocuk eğitimi eş seçimi ile başlar.” diye. İnsan eşini seçtiğinde aslında çocuğunun anne-babasını da seçmiş oluyor ve evlendiği kişinin kişiliği, tepkileri büyük ihtimalle çocuklarına yansıyor. Hz Peygamber şöyle beyan etmiştir: “Kadın (erkek, ekseriyetle) dört şey için nikahlanır: Güzelliği, malı, soyu ve dindarlığı. Sen dindar/ahlaklı olanı seç ve mutlu ol!" buyurur. (Buharî, Nikah, 15)
Çocuğun sağlıklı yetişmesi, düzenli bir eğitim alması ve hayatında başarılı olması için, huzurlu bir aile ortamına ihtiyacı vardır. Anne ve babanın temeli sevgi, saygı, hoşgörü ve karşılıklı anlayışa dayanan mutlu, huzurlu bir aile ortamı hazırlaması gerekir. Dolayısıyla dindar, güzel ahlâklı, İslâma uygun yaşamaya gayret eden eşler, çok iyi geçinirler ve çocuklarını İslâma uygun yetiştirmeye özen gösterirler. Allah (c.c.) Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun” (Tahrim, 66/6) Peygamberimiz (s.a.s.) de şöyle beyan etmektedir: “Hepiniz sorumluluk taşımaktasınız ve sorumluluğunuz altındakilerden mesulsünüz… (Riyazu’s-Salihin Terc. c. 2, Hds. 656) İnsan eğitilebilir bir varlıktır. Peygamberimiz (s.a.s.) “Her çocuk İslâm fıtratı üzerine doğar, ana-babası onu Yahudi, Hıristiyan veya Putperest yapar (Cenâiz 79)buyurarak aile ve çevre faktörünün çocuğun yetişmesi üzerinde çok büyük bir etkisi olduğunu ifade etmektedir.
Peygamberimiz (s.a.s), bir hadislerinde; "Bir babanın evladına bırakacağı en güzel miras, güzel terbiyedir" (Tirmizî, Birr 335) buyurmuştur. Çocuklarımızı sevmek demek, sadece onlara iyi bir maddi miras bırakmak değildir. Onlara bırakılabilecek en iyi mirasın “güzel ahlâk” olduğunu Peygamberimiz (s.a.s.) bildirmektedir. Çocuğun hem dünya hem de âhiret mutluluğunu gaye edinen terbiyeye dikkat çekmiştir. Çocuklarımızı daha küçük yaşlardan itibaren ibadetlere alıştırmalı, zihinlerine ve kalplerine Allah ve peygamber sevgisini yerleştirmeliyiz... Onları her türlü kötü alışkanlıktan, zararlı fikir ve akımlardan korumalı ve kollamalıyız... Çocuğun, ailesine, cemiyetine faydalı bir şekilde yetişmesi, ihtiyaç duyduğu bütün insanî ve ahlâkî faziletleri, sosyal kural ve toplumun davranışları, dinî inanç ve değerleri öğrenmesi ve yaşaması, ruhî ve bedenî bakımdan sağlıklı, bilgili ve yetenekli olabilmesi için ana-babanın bütün imkânları kullanarak gayret sarf etmeleri gerekir.
Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s.): “Çocuklarınıza ilk öğreteceğiniz kelime ‘Lâ ilâhe illâllah’ olsun” buyurmuştur.(İbnu’l-Kayyım, Tuhvet’ul-Mevdüd, s. 158) Çocuğa, İslâm’ın tevhid inancını; “kelime-i tevhid” ve “kelime-i şehâdeti” öğretmenin yanında, iman edilmesi gereken konuları belirleyen “Âmentü”yü ve İslâm’ın şartlarını ezberletme müslümanlar arasında yerleşmiş güzel bir örnektir. Çocuk konuşmaya başladığı andan itibaren Allah ve Hz Peygamber’in ismi öğretilmeli, Allah ve Peygamber sevgisi de verilmelidir. Daha sonraki yıllarda dinin inanç, ibadet ve ahlâk boyutu çocuğu sıkmadan, onun yaşına, psikolojisine uygun bir şekilde anlatılmalı ve öğretilmelidir. Yüce dinimiz İslam, aklın, nefsin, malın ve dinin korunması yanında, neslin de korunmasını hedeflemiştir. Buna göre, çocuklarımızın beden ve ruh sağlığı yönünden korunması, dinimizin bize yüklediği bir sorumluluktur. Onların geleceğini tehdit edebilecek her türlü olumsuzluğa karşı tedbir almak, hepimizin görevidir. Bu nedenle çocuklarımızıniyi birer müslüman olarak yetişmeleri için gereken gayreti sarf etmeliyiz.
Günümüzde halkın çoğunluğunun amaçsız, gayesiz kitlelerden ibaret olduğunu görüyoruz. Bir gencin; şaşkınlık, tedirginlik içinden kurtulması ve mutlu, huzurlu olması için, ilk önce şu temel sorulara cevap bulması gerekir: İnsan nedir? Nasıl bir varlıktır? Yeryüzüne nereden gelmiştir? İnsan nereye doğru gidiyor? Hayatının asıl gayesi nedir? İnsanın bu dünyada görev ve sorumlulukları var mıdır, varsa nelerdir? Tabiî ki, yaradılış gayesi açısından bakıldığında, insan meçhul bir varlık değildir; o mesul (sorumlu) bir varlıktır. (Bkz. Tekâsûr, 102/8) Çünkü insanlar dünyaya tesadüf eseri gelmiş değildir. İnsanlar, dünyaya bir amaç ve gaye için, Allah’a kulluk yapmak için gelmiştir. Allah Teâlâ bu gerçeği Kur’ân-ı Kerim’de şöyle bildirmektedir: “Ben cinleri ve insanları, ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât, 51/56) Allah'a kulluk yapmak için yaratılan insan, bu kulluğu yerine getirip getirmediğini tespit için imtihana tâbi tutulmuştur.
Dünya hayatının bir imtihan yeri olduğunu, dünyayı ve insanları yoktan var eden Yüce Rabbimiz şöyle ifade etmektedir: “O (Allah) hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yaratandır.” (Mülk, 67/2.) Âyetten de açıkça görüldüğü gibi, dünya hayatı insanlar için bir imtihandan ibarettir. İnsanlar bu geçici dünyada sadece ve sadece imtihan için var olduğunu anlamalıdır. “Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden hesaba çekileceksiniz.” (Tekâsür, 102/8) Rabbimiz insanlara verdiği her şeyden hesaba çekeceğini bildirmektedir. “Siz, mutlaka (dünyada) yaptığınız şeylerden sorumlu tutulacaksınız.” (Nahl, 16/93)
Dünyada yaptığımız bütün her şeyin hesabı sorulacak. Buna göre; yapacağımız işler doğru ise yapmalı, eğer yanlış ise kesinlikle terk etmeliyiz. Eğer kendimizi düşünüyorsak, bunlardan dolayı âhiret hayatında ceza görüp zor duruma düşmek istemiyorsak, yapacağımız işlere dikkat etmeliyiz, imtihanda olduğumuzu unutmamalıyız. Dünyaya gelişimizin gayesi, Allah'ı tanımak ve ona ibadet etmektir. Allah Teâlâ’ya kulluk/ibadet yapmak için yaratılan insan, bu temel görevini yerine getirirse dünyada da âhirette de huzur ve mutluluğa kavuşur. Yüce Allah şöyle buyurur: “Kim Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ederse ve Allah'tan korkup emirlerine uygun yaşarsa (inanç, ibadet ve güzel davranışlarda bulunursa) ‘kurtuluşa ve mutluluğa’ erenler bunlardır. (Nur, 24/52) Dolayısıyla gençlerimize, hayatını insanın yaratılış gayesine uygun geçirmesi için, gerekli ahlâkî ve mânevî donanımı vermeliyiz. Gençler, dinî duyarlılık kazanmamış iseler, ahlâkî konularda sorunları oluyor. İçki, kumar, uyuşturucu, fuhuş, hırsızlık, kapkaç gibi kötü alışkanlıklar edinirler.
Ayrıca stres, panik atak, depresyon, ruhsal bunalım ve sürekli tatminsizlik gibi sorunlar bu çağın hastalıkları olarak görülmektedir. Tolstoy diyor ki: Ahlâk kurallarını çiğnemeyin. Zira öcünü çabuk alır. Ahlâk bir defa bozulmaya yüz tuttumu toplumda bir çatışma ve şiddet zuhur eder ve huzur, güven kalmaz. Dinî etkinin zayıflaması, ahlâkî çöküntüye ve çeşitli sorunlara sebep olmaktadır. Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurur: "Sizin hayırlınız; ne dünyasını âhireti için, ne de âhiretini dünyası için terk edendir. Her ikisi için de çalışandır."( Cami’üs-Sağir, Terc. c. 2, s. 373, Hds. 2135)
Anne-baba çocuğun dünyasını düşündüğü gibi âhiretini de düşünmelidir. Çocukların genel eğitimi içinde, din eğitiminin de dikkate alınması önemli bir gerçektir. Dinî eğitimle insanlar güzel ahlâk sahibi olur. Kişinin hem kendisine, hem de başkalarına faydalı olmasını sağlar ve böylece çocuk dünya ve âhirette mutlu huzurlu bir hayat yaşar. Peygamberimiz şöyle buyurur: “İnsanoğlu öldüğünde üç şey hâriç, amel defteri kapanır. Bu üç şey: Sadaka-i câriye, faydalanılan ilim ve kendine dua eden salih evlât.”( Ebu Dâvud, Vesâya 148) Anne-babaya düşen en önemli görev, çocuklarını iyi bir Müslüman olarak yetiştirmektir. Böyle bir evlât, ölümlerinden sonra anne-babasına kendisi duâ ettiği gibi, başkalarının da duâ etmesine vesile olan işler yapar.
İnsanın dünyada var oluş sebebi Allah’a kulluktur. Allah'a kulluk yapmak için yaratılan insan; inanç, ibadet ve ahlâkî vazifelerini yerine getirdiğinde mükâfat olarak dünya ve âhirette mutlu, huzurlu bir hayat yaşar. Yüce Allah bunu bildirmektedir: “İman etmiş olarak, kadın-erkek kim sâlih amel işlerse ona (dünya ve âhirette) güzel (mutlu ve huzurlu) bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını, yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.” (Nahl, 16/97) Çocuklarımıza güzel muâmele yapmalı, onları güzelce eğitmeli, geleceğe güzel hazırlamalıdır. Hz. Ali (k.v.) : “Sizler; çocuklarınızı bulunduğunuz zamana göre değil, onların bulunacağı zamana göre yetiştiriniz.” buyurmuştur. Çocuklarla ilgilenip onları geleceğe hazırlamak her ana-babanın arzusudur. Onların inancı, ahlakı, eğitimi gelecek için yapılan en güzel yatırımdır. Çocukların, hayatı ana-babaları ile birlikte, aktif bir şekilde yaşayarak tanımaya ihtiyaçları vardır.
Ana-baba güzel örnek olup onları hayata hazırlamalıdır. Çocuklarımızı ve gençlerimizi zararlı alışkanlıklardan korumada en önemli görevin aileye ve eğitim kurumlarına düştüğünü dikkate alarak anne babalar olarak çocuklarımıza ve gençlerimize sigara, içki ve uyuşturucunun zararları konusunda bilinçlendirici eğitim verelim.
Çocuklarımızın güzel, ahlâklı ve zararlı alışkanlığı olmayan arkadaşlar edinmelerini sağlayalım. Onlarla sağlıklı iletişim kuralım. Kendimiz de sigara, içki ve uyuşturuculardan uzak durarak çocuklarımıza ve gençlerimize güzel örnek olalım. Yüce Allah:“Kim Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ederse ve Allah'tan korkup emirlerine uygun yaşarsa ‘kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır(Nur, 24/52)buyrmaktadır.“Allah, gençliğini Allah’a itaat yolunda geçiren genci sever.” (Câmiü’s-Sağir Terc. c.1,s.497)
Günümüz gençliğine baktığımızda azgın bir hırs ve büyük bir tutku içerisinde dünyaya yönelmektedirler. Zevk, keyif ve eğlençe peşinde koşmaktadırlar. Dünyevîleşen günümüz insanı, nefsini tatmin için her türlü yola başvurmaktadır. Sigara, içki, kumar ve uyuşturucu, zina, hırsızlık, yalan, hile, aldatma gibi zararlı alışkanlıklar, kötü davranışlar edinmektedirler. Böylece hem kendilerine hemde başkalarına zarar vermektedirler. “Ve siz, mutlaka (dünyada) yaptığınız şeylerden sorumlu tutulacaksınız. (Nahl, 16/93)“Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür.” (Zilzal, 99/7-8) Tabii ki iyiliklerin faydası, kötülüklerin zararı görülecektir. İşte bu sebeple çocuklarımızı iyi birer müslüman olarak yetiştirmek, dünyada mutlu, âhirette bahtiyar olmalarını sağlamak en önemli meselemizdir. Dünya ve ahirette mutlu olmak istiyorsak, İslâma uygun yaşamak zorundayız. Ne mutlu, ailece İslâma uygun yaşama gayreti içerisinde olanlara!