Ahmed KALKAN

06 Temmuz 2018

İSLÂM DIŞI DÜZEN! ÖVÜNEBİLİRSİN; EYLÜL’ÜN, LEYLA’NIN BAŞINA GELENLER SENİN ESERİNDİR –II-

Her şeyi paraya, kendi çıkarlarına âlet etmek için, duyguları da sömüren Batı tarzı siyasal ve sosyal yapı, hem kadını hem erkeği cinsel yönden sömürmeyi onlara “hak” olarak, “özgürlük” olarak kabul ettirdi. Bu yönlendirme ile erkekler teknolojik aygıtların kendilerini kullanmasının da katkısıyla, bayanların kıyafet ve davranışlarındaki tahriklerin kurbanı oldu. Cinsel özgürlük denilen şey erkeği hep kışkırtır. Kışkırtılan, tahrik edilen genç çıldırır ve saldırır. Doğaldır, tahrik edilen tatmin yolu arayacak. Cehennemden hapishane kadar bile korkmayan, günahı suç ve ayıp kadar önemsemeyen insan, beş dakikalık bir zevk için masum canları, küçücük kız çocuklarını, ihtiyar babaanneleri, Özgecanları kıtır kıtır kesecek.

İslâm olsaydı hayatımızda, Kur’an’da belirtilen Allah’ın hükmü, cezası uygulanacaktı. Ama önce okullarıyla, İslâmî yayınlarla, Müslümanca bir hayatla suça giden yollar tıkanacaktı. Erkeği kışkırtan çirkinlikler ortaya çıkmayacaktı. “Asalım, keselim, idam edelim” deniliyor. Bunlar beşerî düzenin iflasını gösteren imdat çığlıkları. Bu pis caniler, vahşi katil düzenin zavallı kurbanlarından sadece birkaç tanesi. Esas bunları yetiştirenleri asmak, bu düzeni öldürmek gerekiyor. Bu genci öldürsen ne olacak? Bundan sonra bu sebepler duruyorken bu neticeler olmayacak mı? Sigaranın üzerine “öldürür, süründürür” yazınca sigarayı vatandaş terk mi ediyor? Okullar, internet, sokaklar, çarşı-pazar; özgür genç tabii ki azar. Çözüm İslâm’dır. Sadece ahlâkıyla değil; hukukuyla, insana ve hayata bakışıyla, evliliği kolaylaştıran özellikleriyle, inanç ve ibadet sistemiyle, hanımların yüzünde haramların isi, erkeklerin gözünde haramların izi bulunmayacak şekilde yetiştiren takvâ bilinciyle İSLÂM.

Kız-erkek ayrı okullarda okumalı, isteyen bayanlar için sadece hanımlara ayrılmış Belediye otobüsleri ve dolmuşlar olmalı. Erkekleri kışkırtıp tahrik eden fesat unsurlarına izin verilmemeli… Tamam da, bunlar da çözüm getirmez. Her şeyden önce insanı ve devleti İslâmlaştırmalı, insanlara Allah korkusu ve sevgisi aşılanmalı. Allah’tan korkmayanların her türlü zararından korkulur çünkü. Ama, herkes Batılı olmaya can atıyor; hükümet kurtuluşu hâlâ Avrupa Birliğine katılmakta görüyor. Avrupası ve Amerikasıyla Batı bu konularda nasıl, Amerika örneğiyle bir bakalım:       

Amerika’da Her 45 Saniyede, Bir Kadının Irzına Tecavüz Ediliyor

www.arsivbelge.com’un verdiği habere göre; Amerika Federal Sağlık Bakanlığı'nın resmi raporuna göre 18 yaşındaki kız öğrencilerin yüzde 28'i bakire, % 72'si fuhuş içindedir. 15 yaşındaki kızların yüzde 40'ı fuhşa bulaşmıştır. Ve 25 öğrenciden biri AIDS ya da cinsel hastalıklardan birine yakalanmıştır. ABD Tecavüzlerle Mücadele Merkezi'nin resmi raporuna göre ABD ülke dâhilinde dakikada, 1,3; günde 1900 ve yılda 683 bin kadın ve kızın ırzına tecavüz edilmektedir. Bu rakam polise intikal eden kayıtlardır. Şikâyet etmeyenler bunun dışındadır. Her 8 kız ve kadından biri tecavüze uğramaktadır. Tecavüze Uğrayanların yüzde 62'si 18 yaşından küçük. Bunun yüzde 29'u ise 11 yaşından küçüktür. ABD'de günde 9077 civarında çocuk doğmakta olup bunun 1282'sinin babası belli değildir" Evlilik dışı doğum en az yüzde 30 ya da bazı kaynaklara göre yüzde 45'dir. Doğan her 10 çocuktan en az 4'ü evlilik dışıdır. Evlilik dışı doğum ile babası belli olmayan doğum ayrıdır. ABD Başkan Yardımcısının konuşmasına göre 250 milyon ABD nüfusunun 64 milyon 250 bini evlilik dışı doğum neticesidir. Kayda geçen ve geçmeyen cinsi taciz (ırza tecavüz) yılda 5 milyon sayısını bulmaktadır. Erkek çocukların yüzde 22'sinin küçükken ırzlarına tecavüz edilmektedir (www.arsivbelge.com).

BBC Türkçe sitesinin verdiği bilgiler de şöyle: ABD'de kadınların yaklaşık yüzde 20'si yaşamlarının bir noktasında tecavüze ya da tecavüz girişimine hedef oluyor. Amerika'da dakikada 24'den fazla insan tecavüze, şiddete veya ısrarlı izlemeye maruz kalıyor. Bu nitelikte 12 milyon suç duyurusu yapıldığı belirtildi. Araştırmaya göre, önceki bir yıl içinde Amerika'da 1 milyonu aşkın kadın, tecavüze uğradığını bildirdi. 12 milyonu aşkın kadın ve erkek, geride kalan bir yıl içinde, cinsel partnerlerinin tecavüz ve fizikî şiddetine hedef olduklarını bildirdiler. Irza geçme denilen bu tecavüzden erkekler de paylarını alıyorlar. Tahminen her 71 erkekten birinin hayatlarının bir noktasında tecavüze uğradığı ortaya çıktı. Erkek tecavüz kurbanlarının yüzde 25 kadarına, 10 yaşında veya daha da küçükken tecavüz edildiği belirlendi (BBC Türkçe Sitesi).

UNFPA, Dünya Nüfusunun Durumu raporuna göre,15 ile 24 yaşları arasındaki kız çocukları ve genç kadınların %11’i 15 yaşına gelmeden partnerleri dışında bir kişi tarafından kendi iradeleri dışında cinsel ilişkiye ya da diğer cinsel fiillere zorlandıklarını bildirmişlerdir, 15 yaşının üzerinde bu oran %6’dır.

Türkiye Batı Uygarlığına Yaklaştı, Hatta Geçiyor Bile…

Hurriyet sitesinin, Zonguldak Cumhuriyet Savcısı Veli San’ın açıklamalarına dayanarak verdiği bilgilere göre; 2002’de Türkiye genelinde cinsel saldırı suçuyla ilgili mahkemelerde 8 bin 146 dosya açılırken, 2011’de bu rakamın 32 bin 988’e ulaştı. Yani, yüzde 400 civarında bir artış var. Kim demiş Türkiye ilerlemiyor diye. Bakın her geçen gün Çağdaş Batı uygarlığına yaklaşıyoruz. Atatürk, hükümetin çağdaş Batıya yetişmek için gösterdiği gayretlerini unutmayacaktır. Cinsel suçlar yönüyle de Batı ile entegre olmak, Avrupa Birliğine esas bu yönüyle katılmak için, hedef 2023. Atatürk’ün kurduğu rejimin yüzüncü yılını Atatürk’e uygun, onun ilkeleri doğrultusunda, onun gösterdiği hedefe ulaşarak kutlamak gerekir elbet. 2023’te, Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin 100. yılı, Atatürk’ün izinden giderek cumhuriyete ve ataya lâyık ve laik bir şekilde İstiklal Mahkemelerini yeniden kurup bazı irticacıları sehpalarda sallandırarak, elde rakı ile, balolarla, Ata rızâsı için kutlanır. Yoksa, şeriatın kaldırılıp yerine Batı tarzı cumhuriyetin ilanının yüzüncü yılı, herhalde Kur’an okuyarak, namaz kılıp oruç tutarak, şükrederek kutlanmaz.  

Cinsel İstismarlarda Artış, Tutuklamalarda Azalış

Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü 2016 yılı adli istatistiklerine göre cinsel saldırı ve çocukların suça yönelimi alanlarında büyük artış yaşandı. Ancak cinsel istismar ve saldırı alanlarındaki artışa rağmen mahkûmiyet kararlarındaki azalış yaşanması dikkat çekiyor.

Özellikle son 3 yıllık döneme bakıldığı zaman cinsel taciz suçlarında verilen kararlar artış gösterirken, mahkûmiyet sayılarındaki düşüş ise dikkati çekti. 2007’de cinsel taciz davalarının yüzde 47,7’sine mahkûmiyet kararı verilirken, 2016’da ise bu rakam 36,5’e düştü.

Çocuklara yönelik cinsel istismarlarda özelikle son 4 yılda bir artış yaşandı. 2006 yılında toplamda çocuklara yönelik cinsel istismar suçundan 3 bin 778 karar verilirken, 2016 yılında ise 21 bin 189 karar verildi.

Devlet Görevlilerine, Resmî Makamdakilere Taciz ve Tecavüz Suç Değil!

Türkiye’de son 10 yılda ciddi oranda arttığı belirtilen taciz ve tecavüz vakaları her gün yeni bir olayla karşımıza çıkıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı verilerine göre son 15 yılda 241 polis, 91 asker, 17 özel timci, 15 korucu, 45 gardiyan tecavüzden yargılandı. Fakat hiçbiri ceza almadı. Ayrıca kadınları istismar eden erkeklerin yüzde 83’ünü de eşler oluşturuyor.

TÜİK verilerine göre tecavüz ve taciz gibi cinsel saldırı suçlarında son beş yılda yüzde 30 artış meydana gelmiştir. 

Fiziksel şiddet yaşayan kadınların oranı yüzde 42’dir.

Her Yıl 10 Binden Fazla Kadın Tecavüze Uğruyor

2009-2011 yılları arasında toplamda 29 bin 980 tecavüz suçu işlendi. Bu tablo her sene ortalama 10 bin kadının tecavüze uğradığını ve bu tecavüzlerin çoğunun toplu tecavüzler olduğunu göstermektedir.

Kadınlar, Korktukları İçin Şikâyetçi Olmuyor

Türkiye, gerçekten ilerliyor, Batılara yetişiyor. Bakın istatistiklere: Beş yıl içinde, 100 binin üzerinde kadın cinsel saldırıya maruz kaldı ancak kadınların yüzde 40’ı şikâyetçi olmadı. Kadınların korktukları için şikâyetçi olamadıkları da istatistiklere geçen bilgiler arasında.

Yukarıdaki sayılar ve oranlar, sadece adli mercilere yansımış olanlardır. Kadınların taciz ve tecavüz sonrası korkup sustuklarını, susturulduklarını, faillerin cezasız kalacağını bildiklerinden dolayı çoğu zaman intihar ettiklerini düşünüldüğünde ise, bu sayıların aslında en az ikiye katlanması gerektiğini görmek mümkün.

Acil yardım hattını arayan kadınlardan yüzde 57’si fiziksel şiddete, yüzde 46,9’u cinsel şiddete, yüzde 14,6’sı enseste ve yüzde 8,6’sı tecavüze mâruz kaldı.

Hele, işin anlatılması bile çok zor olan tarafları da var. Ensest ilişki.

İşin En Tiksindirici Tarafı; Saldırganların % 75’i Yakın Akraba

İşin en feci tarafı; kız ve erkek çocuklarına yönelik cinsel istismarın önemli bir kısmı, çocuğu bu tür pisliklerden koruması gereken ağabeyleri ve babaları ya da yakın akrabaları tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu ensest ilişki konusunda T.C. kanunları arasında tek bir kanun bile yoktur. Evet, tuz yiyecekleri kokmaktan korur. Tuz kokarsa o yiyeceklerin hali ne olur?

Çoçukların yarısı ensest mağduru. Ensest olaylarında faillerin yüzde 50'si öz baba, sırasıyla da amcalar enişteler, ağabeyler, dedeler ve dayılar.

Tecavüze uğrayanların yüzde 50’si 18 yaş altında ve bunlardan yüzde 10’u erkek çocuktur. 5–10 yaş arası çocukların yüzde 55’i, 10–16 yaş arası çocuklarınsa yüzde 40’ı ensestmağdûrudur. Cinsel saldırganların yüzde 75’i tanıdık biridir. Ensest olaylarında fâillerin yüzde 50’si öz baba, sırasıyla da amcalar enişteler, ağabeyler, dedeler ve dayılar.

Çocuğa karşı cinsel sömürünün de çok farklı yönleri ve yöntemleri var. Tâciz, tecavüz, fuhuş, pornografi, internette sömürü, cinsel amaçlı çocuk ticareti, seks turizmi gibi akla hayale gelmeyecek daha nice çirkinlikler…

Ortaokul öğrencileri %6,4; liseye giden kızlar da %13,4 oranında cinsel saldırıya uğruyor. Üniversite öğrencileri arasında yapılan çocukluk dönemi olumsuz deneyimler araştırmalarının birinde çocukluk çağında cinsel istismar yaşayanların oranı %28 olarak bulunmuştur.

Lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender sözcüklerinin baş harflerinden oluşan LGBT, yani eşcinseller, o nurdan uzak olanlar, “onur yürüyüşü” adıyla kendilerini tanıtan ve topluma eşcinselliğin gayet normal olduğunu ilan eden şekilde toplantılar, yürüyüşler yapıyorlar. Tuvaletlerin iç kapılarında kapalı devre “tosun edebiyatı”, artık aleniyete döküldü; internet ekranlarından sırıtan, dilini uzatan şeytan, hayatı da şeytanî özgürlüklerle doldurmaya başladı. Haziran sonunda bunların yürüyüşlerine ve gösterilerine şahit olundu.

Türkiye’yi sarsan vahşetle ilgili hükümet kanadından Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ açıklama yaptı. Bozdağ Eylül’ün ölüsünün bulunması üzerine şöyle dedi: “Vahşice bir cinayet. Türkiye olarak bu tür cinayetleri önleme konusunda ciddi tedbirler aldık bugüne kadar hükümet olarak. Önümüzdeki dönemde bu tedbirleri tekrar gözden geçirip cezaları daha da artıracak adımlar atacağımızı daha önce açıklamıştık. Ancak, seçimin araya girmesiyle bu düzenlemeler yapılamadı.” Bozdağ, ‘Cinsel kastrasyon dediğimiz tedbiri de bütün yönleriyle yeni dönemde devreye sokacağız’ dedi. Yani, kimyasal hadım cezası koyacaklarını söyledi. Ama gençler nasıl bu hale geldi, hükümetin ve düzenin bu suçlardaki rolü ne, bunlardan hiç bahsetmedi.

Bu suçu işleyenleri hadım edin, tamam da, bütün bu taciz ve tecavüzcüleri hadım ederseniz, kadınların evleneceği gerçek erkek bulmakta zorlanacaklarını ve Türkiye nüfusunun nasıl hızla düşeceğini de hesap edin. Düşünebiliyor musunuz, her vilayet, her köy “Hadım köy” olacak. Bıçakla cinayet işleniyor diye bıçaklara ceza vermek gibi bir şey bu. Problem âlette değil, onu yanlış kullanan insanın kafasında, gönlünde. Sen, iman nedir, haram nedir bilmeyen veya önemsemeyen nesil yetiştir, sonra netice böyle çirkin olunca, suçu kendinde arama ve yetiştirme tarzını değiştirme; ceza ile meseleyi halledeceğini düşün. Hani bir deyim vardır; biraz değiştirerek söyleyeyim: “Gök görmedik bir şoförün arabası olmuş, tutmuş egzozunu koparmış.” Bunun gibi, gök(ten inen vahyi) görmezlikten gelmiş düzenin, bir oğlu olmuş, fıtratını bozup ahlaksızca yetiştirdiği oğlunun, tutmuş şeyini koparmış. Halk da diyor ki, “iş kafada başlıyor, kafada bitiyor; öyleyse şeyini değil, kafasını kesin, idam edin.” Halk bu; namaz kılarken ve bu tür suçlara tepki olarak şeriat ister; Sokakta, çarşıda özgürce açık saçık giyinmeyi savunur, özgürlük ister; Demokratik usûlle Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyecek yöneticileri seçer, demokrasi ister. Din ayrı, siyaset ayrı der, laiklik ister; Para kazanmak için hiçbir kural tanımaz, kapitalizm ister. Bir kısmı da çocuk katillerine idam ister. Bir kısmı ise idam isteyenleri idam edercesine cezalandırmak ister. Allah’ın dinini istemeyen halk, bilmem ama belâsını ister.

Bir tv. dizisi varmış bir zamanlar: “Fatmagül’ün Suçu Ne?” diye. Bir arkadaş onu hatırlatmış ve ilave etmiş: Onun suçu ne, tartışılır ama bu diziyi izleyenlerin suçu tartışılmaz. Bu dizilerin canlılarını Türkiye adlı ekranda izleten düzen adlı film şirketinin suçu gündeme gelmeli, esas olarak. Dizinin adı Aşk-ı Memnû, yani yasak aşk olunca meselâ; içeriğini tahmin etmek zor değil. Böyle dizi dizi diziler... Ortadoğu ülkelerinin ahlâkını da yok etmek için bu tür diziler, filmler o ülkelere de pazarlanıyor. Bu ahlâkî erozyonun en büyük etkenlerinden biri, hatta birincisi televizyon programlarıdır. Sonra internet ve cep telefonları…

Bu suçun işlenmesi için her türlü altyapıyı oluşturan, yol kenarlarını çiçekle süslemeye verdikleri önem kadar inanç ve ahlâka önem vermeyen, İslâmî istekler dışında, halka her istediğini yapabilme hak ve özgürlüğünü veren, kendisinde de bütün halkı tâciz etme yetkisi gören ve o yüzden olsa gerek adına düzen denilen sistemi, devleti nasıl hadım edeceğiz? Böyle ahlaksız düzeni sürdüren, bataklığı kurutmak için hiçbir şey yapmayan devlet adamlarına ne yapacağız? Televizyonlara, internete, akıllı denen aklı çelen telefonlara hadım etme cezasını nasıl uygulayacağız?

Çocuklara tâciz ve tecavüz, çocukları öldürmek; bunlarla sınırlı değil çocuklara karşı ihanetler. Bonzai çeken, küçük yaşta uyuşturucu batağına saplanan, evden kaçmak zorunda kalmış sokak çocuklarına, kalabalık trafikte mendil sat(tırıl)an 8-10 yaşlarındaki kız çocuklarına kim sahip çıkacak? Dünyanın dört bir tarafına erzak yardımı yapan yardım kuruluşları, önce hemen ayağınızın ucundaki sürünen çocukları görmüyor musunuz? Bunları kime terk ediyorsunuz?

Zina Suç Kapsamından Çıkarıldı; Hem de Bu Hükümet Döneminde

Zaten bir zamanlar seçim vaadlerinde kapatma sözü verildiği halde, genelevlerine kimse dokunmamıştır. Kapılarına Türk bayrağı çekilip vergisini vererek o işi devletten izinli olarak yapanların emniyeti için Emniyetten bekçilerin bulunduğu şekilde devlet güvencesiyle insanlar rahatça zina etsinler diye oluşturulan bu mekânların kapatılması hakkında hiçbir adım atılmazken, ayrıca otellerde, evlerde yapılan zinayı da serbest kıldılar. 11.5.2005 tarihinde kabul edilen 5349 nolu evli kadın ile erkeğin zinası hakkındaki kanunda değişikle zina suç kapsamından çıkarıldı.

Bekir Bozdağ’ın, yukarıda alıntıladığım ifadesine göre, bu tür cinayetleri önleme konusunda hükümet olarak ciddi tedbirler almışlar; bu söze gülelim mi ağlayalım mı? Hâlâ konuşmaktan ve ipe un sermekten çekinmiyor düzenciler. Bu olayların yarısı Japonya’da olsaydı, yetkili bakan veya başbakan, halkın karşısına geçer, suçlu olduğunu itiraf ederek özür diler ve eline aldığı kılıçla harakiri yapardı. Yapar mıydı, yapardı.

Düzenin Düzensizliği

“Böyle vahşi olayların fâillerinin Kur’an’a göre, Allah’ın şeriatına göre cezası nedir?” Düzenin ceza diye verdiği bir-iki sene hapishanede yatıp çıkmayı, vatandaş âdil bir ceza kabul etmediğinden, çok daha ağır bir ceza ile hükmedilmesini istiyor. Tabii, İlâhî ölçüye teslim olmadığı için ifrattan tefrite yöneliyor. Düzeni(n cezasını) beğenmeyenler bile, Allah’ın hükmettiği cezayı araştırmıyor, “böyle önemli bir suçun cezasını da Allah’ın kitabına göre verelim” diyen yok. Hadım etmeyi İslâm bir ceza çeşidi olarak görmez ve bu tür suçlara böyle bir ceza öngörmez. Halk da Kur’an’daki cezayı görmez.

(DEVAMI VAR İNŞALLAH)