Yüksel YILMAZ

24 Ocak 2018

KUR’AN'DA NEBİ VE RESUL KAVRAMLARI

Hem geleneksel anlayışta çok farklı nebi resul tanımlamaları mevcut hem de günümüzde modernist diye tanımladığımız çizgide farklı nebi resul tanımlaması bulunmaktadır. Her iki tarafın tanımlamaları arasında çok uç farklar mevcuttur.

Peki, Kur’an’a baktığımızda böyle bir ayrım var mı? Gelin şimdi birlikte bakalım.

Resul ve Nebi ne demek?

Resul kelimesinin kök harfleri ( ر س ل) ve Kur’an da değişik formlarda 513 kez geçmektedir.

130 kez (أَرْسَلَ) fiil formunda 6 kez (رِسَٰلَٰت) ve 4 kez (رِسَالَة) ve 332 kez (رَسُول) ve 4 kez (مُرْسِل) ve 1 kez (مُرْسِلَة) ve 35 kez (مُرْسَل) ve 1 kez de (مُرْسَلَٰت) isim formlarında geçmektedir.

Resulullah ifadesi ise son resuller olan Musa(as), İsa(as) ve Muhammed(as) için kullanılmıştır.

Muhammed ismi ise 3 kez geçmektedir.

Nebi kelimesinin kök harfleri (ن ب أ) ve Kur’an da değişik formlarda 160 kez geçmektedir.

46 kez (نَبَّأَ) ve 4 kez (أَنۢبَأَ) ve 1 kez (يَسْتَنۢبِـُٔ) fiil formunda ve 29 kez (نَبَأ) ve 5 kez (نُّبُوَّة) ve 75 kez (نَّبِىّ) isim formlarında geçmektedir.

Enbiyaallah/Allah’ın nebileri (اَنْبِيَاءَ اللّٰهِ) ifadesi sadece Bakara suresi 91 ayetinde geçmektedir.

Nebide “نَبَّأَ” kökünden alındığı zaman haber, “nebeve” kökünden alındığında ise mertebesi yüksek olan manasına gelir. Yani kendisinin o toplumda derecesi yükseltilmiş anlamına gelmektedir. Bizim için hem haber getiren hem de derecesi yüksek olduğu için biz ikisi arasında bir ayrım yapmıyoruz.

Nebî sözlükte “haber veren; mertebesi yüksek olan” anlamlarına gelir. Nübüvvet, nebi kelimesinin masdarıdır.

Resul ve Mürsel kelimeleri de gönderilmiş kişi anlamına gelmektedir.

Geleneksel anlayışta birçok Nebi ve Resul tanımlamaları bulunmakla birlikte biz en çok ortaya atılan üç görüşe yer vereceğiz. Bakalım nasıl tanımlamalar yapılmıştır.

1. Nebî resulden daha genel bir anlam taşır. Nebî Allah’ın belli bir konuya ilişkin bilgileri vahiy yoluyla bildirdiği insandır ve aldığı vahiyleri başkalarına tebliğ etmekle yükümlü değildir. Bu tür vahiyler alan kadın nebîler de vardır. Resul ise daha özel bir anlam taşır, buna göre her Resul Nebîdir, fakat her Nebî Resul değildir.

2. Nebî Allah’ın kendisine kitap ve şeriat göndermediği elçisidir. İnsanları, önceki dönemde veya yaşadığı çağda kitap ve şeriat verilen bir resulün dinine davet etmekle yükümlüdür. Resul ise Allah’ın yeni bir kitap ve şeriat gönderdiği kişi olup önceki resullerin kitap ve şeriatını tamamen veya kısmen geçersiz kılabilir.

3. Nebî Allah’ın sadece müminlere gönderdiği elçi iken resul kâfirleri hak dine davet etmek üzere görevlendirilen kimsedir. (Mâtürîdî, II, 79; İbnFûrek, s. 174; Abdülkahir el-Bağdâdî, s. 154; Fahreddin er-Râzî, XXIII, 49; Teftâzânî, II, 173)

Gelin birlikte bakalım bu tarifler doğru mu?

Resul kelimesine bakalım.

İlk inceleyeceğimiz ayet Hac suresi 75. Ayette

اَللّٰهُ يَصْطَف۪ي مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ رُسُلاً وَمِنَ النَّاسِۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌۚ

“Allah meleklerden de resüller seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”

Yani Resul Allah’ın elçisi olduğu için elçilerini insanlardan ve meleklerden seçtiğini söylüyor. Bu bize Kur’an da resul geçen her kelimenin aynı varlık olmadığını göstermektedir. 

İkinci ayet ise İsra suresi 95’de

قُلْ لَوْ كَانَ فِي الْاَرْضِ مَلٰٓئِكَةٌ يَمْشُونَ مُطْمَئِنّ۪ينَ لَنَزَّلْنَا عَلَيْهِمْ مِنَ السَّمَٓاءِ مَلَكاً رَسُولاً

“De ki: “Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine), yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir Resul melek indirirdik.” Burada resul melek geçmektedir.

İsra 94’de

وَمَا مَنَعَ النَّاسَ اَنْ يُؤْمِنُٓوا اِذْ جَٓاءَهُمُ الْهُدٰٓى اِلَّٓا اَنْ قَالُٓوا اَبَعَثَ اللّٰهُ بَشَراً رَسُولاً

“İnsanlara hidayet (Kur’an) geldikten sonra onların iman etmelerine ancak, “Allah bir Resul beşer mi gönderdi?” demeleri engel olmuştur.” Beşer, ten sahibi varlık yani insan anlamındadır.

Bu iki ayet resul olarak seçilen iki varlığı net bir şekilde ifade etmektedir. Resul Melek ve Resul Beşer.Melek ve Beşerin sıfatı resul olarak gelmektedir. Yani her melek her beşer resul sıfatına sahip değildir.

Peki, bir diğer bir varlık olan cinlerde resul var mıdır?

En’am suresi 130

يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ اَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ اٰيَات۪ي

“O gün Allah şöyle diyecektir:) “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu gününüzün gelip çatacağı hakkında sizi uyaran resuller gelmedi mi?” Rabbimiz, içinizden(Cinlerden) sizi uyaran resuller diyerek Cinlere kendi içlerinde resul seçtiğini anlatmaktadır.

Yani Allah meleklerin içinden resuller, insanların içinden ve cinlerin içinde de resuller seçtiğini öğrenmiş olduk. Buraya kadar ortak bir tanımlama gitmektedir.

Şimdi bizi Araf suresi 157 ayeti bizi daha iyi aydınlatacak.

اَلَّذ۪ينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الْاُمِّيَّ الَّذ۪ي يَجِدُونَهُ مَكْتُوباً عِنْدَهُمْ فِي التَّوْرٰيةِ وَالْاِنْج۪يلِۘ

“Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları ümmi nebi resule uyan kimselerdir. ….”

Şimdi resulün hem melek hem insandan olabileceğini öğrendik. Bu ayette ise resulün önüne bir sıfat gelmiş. Nebinin de başına bir sıfat gelmiş. Resulüne sıfatı Nebi, Nebinin sıfatı ise ümmi. Kur’an da meleklere veya cinlere Nebi sıfatı kullanılmamaktadır. O zaman bu sıfatın resul seçilen insanlar için olduğu kesindir. Nebi resul, ümmi Nebi. Nebi ve resul farklı kelimeler olduklarından Allah kitabında bunları yerli yerinde kullanmıştır.

Bu ayet bize çok net ve açık bir şekilde şunu göstermektedir.

“İnsan resullere Nebi denir. Allah insanlardan seçtiği resullere Nebi diyor.”

Allah, insan resulleri melek resullerden ayırmak için Nebi nitelemesini getiriyor. Nübüvvet kelimesi de insanın Risâlet görevini yüklenmesi diye tarif edilmiştir. Allah’ın resulü, elçisi olduğu için Nebi ismini alıyor.

Başka nebi (İnsan resul) gelecek mi ?

Ahzab suresi 40’da buna cevap veriyor.

مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَٓا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّ۪نَۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يماً۟

Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resülü ve nebilerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”

Bu ayete “Muhammed, Resulullah ve nebilerin sonuncusu” ifadeleri geçmektedir. Bu ayeti kullanarak Nebilik son bulmuş ama Resulluk devam ediyor iddiasıyla tarihte birçok işgüzar kişi çıkmış ve çıkmaktadır. Ama az önceki tarifimizi hatırlarsanız. “İnsan resule Nebi denir.” Sona eren insan Resullük’tür. Yani insandan resul gelmeyecek ama cinlerden ve meleklerden resuller gelebilir. Son Nebi, son resul beşer/insan demektir. Yani bundan sonra bir beşer/insan resulluk iddiasında bulunamaz. İnsanlar da resullük devam ediyor iddialarına en açık ve net cevap böyle verilir.

Nebi, Resullük/risalet görevini yerine getirdi. Resulün getirdiği sözler artık elimizdedir. Risalet, Kur’an ile son buldu. Biz ancak Allah’ın ayetlerine davet ederiz. Bizler ancak birer davetçi oluruz. Allah’ın ayetlerini taşıyoruz biz de resulüz iddiasında bulunanlar vardır. Bu yanlış bir ifadedir. Bizim yaptığımız resulün getirdiklerine davettir.

Kur’an da nebi ve resul denen kişileri inceleyeceğiz şimdi

Kur’an da Resul olarak geçenler

قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ ب۪ي ضَلَالَةٌ وَلٰكِنّ۪ي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ

(Nûh onlara) şöyle dedi: “Ey kavmim! Bende herhangi bir sapıklık yok. Aksine ben, Âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir RESULUM.” (A’râf; 61)

قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ ب۪ي سَفَاهَةٌ وَلٰكِنّ۪ي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ

Hûd şöyle dedi: “Ey kavmim! Bende akıl kıtlığı yok. Aksine ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir RESULUM.” (A’râf; 67)

اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ صَالِحٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ / اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ

“Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Ben size gönderilmiş güvenilir bir RESULUM.”” (Şuarâ; 142-143)

اِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ/ اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ

“Hani Şuayb onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir RESULUM.”” (Şuarâ; 177-178)

وَاِنْ تُكَذِّبُوا فَقَدْ كَذَّبَ اُمَمٌ مِنْ قَبْلِكُمْۜ وَمَا عَلَى الرَّسُولِ اِلَّا الْبَلَاغُ الْمُب۪ين

“Eğer siz yalanlarsanız bilin ki, sizden önce geçen birtakım ümmetler de yalanlamışlardı. RESULE(İbrahim) düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir.” (Ankebût; 18)

اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ لُوطٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ/ اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ

“Hani kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir RESULUM.” (Şuarâ; 161/162)

وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ اِسْمٰع۪يلَۘ اِنَّهُ كَانَ صَادِقَ الْوَعْدِ وَكَانَ رَسُولاً نَبِياًّۚ

“Kitap’ta İsmail’i de an. Şüphesiz o sözünde duran bir kimse idi. Bir nebi RESUL idi.” (Meryem; 54)

وَاِنَّ اِلْيَاسَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ

“Şüphesiz İlyas da gönderilmiş(insan resul)lerden idi” (Sâffât; 123)

وَاِنَّ يُونُسَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ

“Şüphesiz Yûnus da gönderilmiş(insan resul)lerden idi” (Sâffât; 139)

وَلَقَدْ جَٓاءَكُمْ يُوسُفُ مِنْ قَبْلُ بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا زِلْتُمْ ف۪ي شَكٍّ مِمَّا جَٓاءَكُمْ بِه۪ۜ حَتّٰٓى اِذَا هَلَكَ قُلْتُمْ لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ مِنْ بَعْدِه۪ رَسُولاًۜ كَذٰلِكَ يُضِلُّ اللّٰهُ مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ مُرْتَابٌۚ

“Andolsun, daha önce Yûsuf da size apaçık deliller getirmişti de, onun size getirdikleri hakkında şüphe edip durmuştunuz. Daha sonra o ölünce de, “Allah ondan sonra aslâ RESUL göndermez” demiştiniz. İşte Allah aşırı giden şüpheci kimseleri böyle saptırır.” (Mü’min; 34)

وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مُوسٰىۘ اِنَّهُ كَانَ مُخْلَصاً وَكَانَ رَسُولاً نَبِياًّ

“Kitapta, Mûsâ’yı da an. Şüphesiz o seçkin bir insan idi. Bir nebi RESUL idi.” (Meryem; 51)

فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَٓا اِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ

“Firavun’a gidin ve deyin: “Şüphesiz biz âlemlerin Rabbinin RESULLERİYİZ(Musa ve Harun)” (Şuarâ; 16)

مَا الْمَس۪يحُ ابْنُ مَرْيَمَ اِلَّا رَسُولٌۚ

“Meryem oğlu Mesih(İsa) sadece bir RESULDÜR....….(Mâide; 75)

مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَٓا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّ۪نَۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يماً۟

“Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, RESULULLAH ve nebilerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” (Ahzâb; 40)

Buraya kadar net olarak resul olarak vasıflanmış kişilerin sayısı 14’tür. (Nuh, Hud, Salih, Şuayb, İbrahim, Lut, İsmail, İlyas, Yunus, Yusuf, Musa, Harun, İsa ve Muhammed)

Aşağıdakilerde bu resuller ile aynı sırada zikredildikleri için onların resul olduklarını anlıyoruz.

وَوَهَبْنَا لَهُٓ اِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَۜ كُلاًّ هَدَيْنَاۚ وَنُوحاً هَدَيْنَا مِنْ قَبْلُ وَمِنْ ذُرِّيَّتِه۪ دَاوُ۫دَ وَسُلَيْمٰنَ وَاَيُّوبَ وَيُوسُفَ وَمُوسٰى وَهٰرُونَۜ وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَۙ

وَزَكَرِيَّا وَيَحْيٰى وَع۪يسٰى وَاِلْيَاسَۜ كُلٌّ مِنَ الصَّالِح۪ينَۙ

وَاِسْمٰع۪يلَ وَالْيَسَعَ وَيُونُسَ وَلُوطاًۜ وَكُلاًّ فَضَّلْنَا عَلَى الْعَالَم۪ينَۙ

وَمِنْ اٰبَٓائِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَاِخْوَانِهِمْۚ وَاجْتَبَيْنَاهُمْ وَهَدَيْنَاهُمْ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ

Enam-84. Biz ona(ibrahime) İshak’ı ve (onun oğlu) Yakub’u bağışladık. Her birine hidayet ettik (verdik). Daha evvel Nuh’a ve onun neslinden Davud’a, Süleyman’a, Eyyüb’e, Yusuf’a, Musa’ya ve Harun’a da hidayet ettik. Biz, iyi davrananlara işte böyle mükâfat veririz.

Enam-85. Zekeriya’ya, Yahya’ya, İsa ve İlyas’a da (peygamberlik verdik), hepsi de iyilerdendi.

Enam-86. İsmail, Elyesa‘, Yunus ve Lût’a da (aynı şekilde hidayet ettik). Her birine âlemlerin üstünde (farklı) yüksek meziyetler verdik.

Enam-87. Onların babalarından, nesillerinden ve kardeşlerinden bazılarına da (üstünlük verdik). Onları seçtik ve onları doğru yola eriştirdik.

وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِدْر۪يسَ وَذَا الْكِفْلِۜ كُلٌّ مِنَ الصَّابِر۪ينَۚ

“İsmail’i, İdris’i ve Zülkifl’i de hatırla. Bunların hepsi sabredenlerdendi.” (Enbiyâ; 85)

اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰٓى اٰدَمَ وَنُوحاً وَاٰلَ اِبْرٰه۪يمَ وَاٰلَ عِمْرٰنَ عَلَى الْعَالَم۪ينَۙ

“Şüphesiz, Allah, Adem’i, Nûh’u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) seçip âlemlere üstün kıldı. (Âl-i İmrân; 33)

Resullerin yanında zikredilen isimlerde resullerdir. Bunların resul olduğuna dair farklı ayetlerde vardır. (İshak, Yakub, Davud, Süleyman, Eyyüb, Zekeriya, Yahya, Elyesa, İdris, Zülkfil ve Adem)

Toplamda 25 resul ismi Kur’an da geçmektedir.

Kur’an da Nebi olarak geçenler

Şimdi Nebi olarak nitelendirilenlere bakalım.

اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ مِنْ ذُرِّيَّةِ اٰدَمَ وَمِمَّنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍۘ وَمِنْ ذُرِّيَّةِ اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْرَٓائ۪لَ وَمِمَّنْ هَدَيْنَا وَاجْتَبَيْنَاۜ اِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُ الرَّحْمٰنِ خَرُّوا سُجَّداً وَبُكِياًّ

“İşte bunlar, Adem’in ve Nûh ile beraber (gemiye) bindirdiklerimizin soyundan, İbrahim’inYakub’un ve doğru yola iletip seçtiklerimizin soyundan kendilerine nimet verdiğimiz NEBİLERDİR. Kendilerine Rahmân’ınâyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.” (Meryem; 58)

وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ اِدْر۪يسَۘ اِنَّهُ كَانَ صِدّ۪يقاً نَبِياًّۗ

“Kitap’ta İdris’i de an. Şüphesiz o doğru sözlü bir kimse, bir NEBİ idi.” (Meryem; 56)

وَاِذْ اَخَذْنَا مِنَ النَّبِيّ۪نَ م۪يثَاقَهُمْ وَمِنْكَ وَمِنْ نُوحٍ وَاِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى وَع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَۖ وَاَخَذْنَا مِنْهُمْ م۪يثَاقاً غَل۪يظاًۙ

“Hani biz NEBİLER den sağlam söz almıştık. Senden, Nûh’tan, İbrahim, Mûsâ ve Meryem oğlu İsa’dan da. Evet biz onlardan sapa sağlam bir söz almıştık.” (Ahzâb; 7)

وَمَٓا اَرْسَلْنَا ف۪ي قَرْيَةٍ مِنْ نَبِيٍّ اِلَّٓا اَخَذْنَٓا اَهْلَهَا بِالْبَأْسَٓاءِ وَالضَّرَّٓاءِ لَعَلَّهُمْ يَضَّرَّعُونَ

“Biz hiçbir memlekete bir NEBİ(Şuayb) göndermedik ki (karşı çıkmaktan vazgeçip) yalvarıp yakarsınlar diye oranın halkını yoksulluk ve sıkıntıya uğratmış olmayalım.” (A’râf; 94)

وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ اِسْمٰع۪يلَۘ اِنَّهُ كَانَ صَادِقَ الْوَعْدِ وَكَانَ رَسُولاً نَبِياًّۚ

“Kitap’ta İsmail’i de an. Şüphesiz o sözünde duran bir kimse idi. Bir NEBİ resul idi.” (Meryem; 54)

اِنَّٓا اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ كَمَٓا اَوْحَيْنَٓا اِلٰى نُوحٍ وَالنَّبِيّ۪نَ مِنْ بَعْدِه۪ۚ وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَع۪يسٰى وَاَيُّوبَ وَيُونُسَ وَهٰرُونَ وَسُلَيْمٰنَۚ وَاٰتَيْنَا دَاوُ۫دَ زَبُوراًۚ

“Biz Nûh’a ve ondan sonra gelen NEBİLERE vahyettiğimiz gibi, sana(Muhammed) da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyüb’eYûnus’aHârûn’a ve Süleyman’a da vahyetmiştik. Davûd’a da Zebûr vermiştik.” (Nisâ; 163)

ااُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَۚ فَاِنْ يَكْفُرْ بِهَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ فَقَدْ وَكَّلْنَا بِهَا قَوْماً لَيْسُوا بِهَا بِكَافِر۪ينَ

“Onlar(Yusuf, Zekeriyya, İlyas, el-yesa’, Yahya, Lut) kendilerine kitap, hikmet ve NÜBÜVVET verdiğimiz kimselerdir. Eğer şunlar (inanmayanlar) bunları tanımayıp inkar ederlerse, biz onları inkar etmeyecek olan bir kavmi, onlara vekil kılmışızdır.” (En’âm; 89)

 

ُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ مِنْ ذُرِّيَّةِ اٰدَمَ وَمِمَّنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍۘ وَمِنْ ذُرِّيَّةِ اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْرَٓائ۪لَ وَمِمَّنْ هَدَيْنَا وَاجْتَبَيْنَاۜ اِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُ الرَّحْمٰنِ خَرُّوا سُجَّداً وَبُكِياًّ

“İşte bunlar, Adem’in ve Nûh ile beraber (gemiye) bindirdiklerimizin soyundan(Hud ve Salih), İbrahim’in, Yakub’un ve doğru yola iletip seçtiklerimizin soyundan kendilerine nimet verdiğimiz NEBİLERDİR. Kendilerine Rahmân’ınâyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.” (Meryem; 58)

وَاذْكُرْ اِسْمٰع۪يلَ وَالْيَسَعَ وَذَا الْـكِفْلِۜ وَكُلٌّ مِنَ الْاَخْيَارِۜ

“(Ey Muhammed!) İsmail, el-Yesa’ ve Zülkifl’i de an. Onların her biri iyi kimselerdi.” (Sâd; 48)

Net veya dolaylı farklı ayetlerde de geçmekle beraber Nebilerin sayısının da Muhammed(as) ile 25 olduğunu ortaya koyabiliyoruz ki bu Nebiler kendilerine kitap ve şeriat verilmiş kişilerdir.

Sonuç olarak hem resul hem nebi olarak nitelendirilenler aynı kişilerdir. “Her nebi resuldur” ilkesi net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Peki her resul, nebi midir? Eğer İnsan resul kastediyorsak “her resul nebidir” diyebiliriz. Ama melek, insan ve cin resul şeklinde genel resul kavramını kastediyorsak “her resul nebi değildir.” diyebiliriz. Konumuz insan resul olduğundan “Her nebi resul, her resul nebidir.” ilkesini ortaya koyabiliriz. Ya da daha açık ifade ile “Her nebi, beşer resuldür. Her beşer resul, nebidir.” Türkçe de kullandığımız peygamber kelimesi ise Farşçadan gelmektedir. “Peyâm” kelimesi haber anlamındayken, “ber” de haber getiren ya da götüren anlamına gelmektedir. Dolayısıyla peygamber birleşik bir kelimedir. Asıl Nebi kelimesinin(insan resul) karşılığıdır.

RESUL VE NEBİNİN ORTAK NOKTALARI

RESUL

NEBİ

EL-KİTAB VERİLMİŞ/İNDİRİLMİŞ

EL-KİTAB VERİLMİŞ/İNDİRİLMİŞ(2/213)

FAZİLET FARKI (2/253)

FAZİLET FARKI(17/55)

RESULE İMAN(57/28)

NEBİYE İMAN(2/177)

RESULE İTTİBA(7/157)

NEBİYE İTTİBA(8/64)

GÖNDERİLEN KİŞİLER(16/36)

GÖNDERİLEN KİŞİLER(7/94)

ŞAHİT, MÜBEŞŞİR, MÜNZİR

HAK OLAN KİTAB İLE HÜKMETMEK (BİR ÇOK AYET)

ŞAHİT, MÜBEŞŞİR, MÜNZİR(33/45)

HAK OLAN KİTABLA HÜKMETMEK(2/213)

SEÇİLMİŞ KİŞİLER(7/144)

SEÇİLMİŞ KİŞİLER(19/58)

YALANLAMA, ÖLDÜRÜLME

EZA VE ALAY GÖRME

YALANLAMA, ÖLDÜRÜLME

EZA VE ALAY GÖRME

Nebi ve resule kitap verilmiştir.

Nebiler arasında fazilet farkı vardır. Resuller arasında da fazilet farkı vardır.

Resule iman vardır. Nebiye de iman vardır.

Resule ittiba vardır. Nebiye de ittiba vardır.

Gönderilen kişi tabiri nebi ve resul için de kullanılıyor.

Şahit, mübeşşir, münzir, hak olan kitap ile hükmetmek resul için de nebi için de kullanılıyor.

Seçilmiş kişiler de nebi ve resul için kullanılıyor.

Yalanlanma, eza görme de her ikisi için de kullanılıyor.

RESUL VE NEBİNİN FARKLI NOKTALARI

RESUL

NEBİ

RESULE İTAAT VAR(4/64)

NEBİYE İTAAT İFADESİ YOK

RESULE İRADESİ YOK

NEBİNİN İRADESİ VAR(33/50)

RESULE İKAZ/UYARI YOK

NEBİYE İKAZ/UYARI VAR(66/1)(8/67)

RESULUN EŞLERİ/KIZLARI İFADESİ YOK

NEBİNİN EŞLERİ/KIZLARI İFADESİ VAR(33/59)

RESULUN EVLERİ İFADESİ YOK

NEBİNİN EVLERİ İFADESİ VAR(33/53)

RESULDEN İZİN İSTEMEK YOK

NEBİDEN İZİN İSTEMEK VAR(33/13)

Resule itaat var, Nebiye itaat yoktur.

Resulün iradesi yoktur, Nebinin iradesi vardır

Resule ikaz uyarı yok, nebiye ikaz uyarı var

Resulün eşleri, kızları ifadesi yok nebinin eşleri, kızları var

Resulün evleri ifadesi yok, nebinin evleri ifadesi var

Resulden izin istemek yok, nebiden izin istemek vardır.

Nebi ile Resul olan kişi aslında aynı kişi ise bu farkların sebebi nedir? İşte burada tarifimizi tekrar hatırlayalım. “Nebi, insan resuldür.” Farklılık, nebinin insan yönünün vurgu yapıldığı yerlerde ortaya çıkmaktadır. Nebi, hem resul hem de bir insandır. Eş, çocuk, ev bir insanın sahip olduğu ana unsurlardır. İradesini kullanması, hata yapması insani özelliklerdir. Ama resul vasfında iradesini kullanamaz veya hata yapmaz, yapamaz. Yani vahiy üzerinde farklı bir irade de bulunmaz ya da hata yapıp eksik aktaramaz.

Biraz daha anlaşılır kılarsak.

Nebi bir insan olarak eşleri ve kızları olması çok normaldir ama Nebinin eşleri ve kızları da olsalar resulün getirdiği cilbab emrine uymak zorundadırlar.(Ahzab-59)

Devlet lideri olan bir insan olarak nebiye biat ifadesi kullanılmıştır.(Mümtehine-12)

Komutan olan bir insan olarak nebiden savaş zamanı izin istemek(Ahzab-13) Savaş meydanın da hata yapan bir komutan insan olan nebiye uyarı, ikaz(Enfal-67)

Mal sahibi olan bir insan olarak nebinin evleri(Ahzab-53)

Hata yapan bir insan olarak nebiye uyarı(Tahrim-1)

Kendi isteğiyle evlenme iradesi olan bir insan nebi(33-50)

Ümmi, okuma yazma bilmeyen bir insan olan nebi(7-157)

Gördüğünüz gibi nebi ve resul arasındaki farklılıklar nebinin insani yönüne yöneliktir. Nebi iki vasfı kendinde barındırmaktadır. Allah’ın resulü ve beşer, insan olma. İşte bu iki özelliği birbirinden ayırdığınız ortaya nebi değil başka biri çıkacaktır. Resul vasfını çıkarırsanız diğer beşerden, insanlardan hiç farkı kalmaz. İnsan vasfını çıkarırsanız bu sefer melek resul olur ki Kur’an melek resule, nebi dememektedir. Zaten Mekke müşrikleri bu yüzden karşı çıkyorlar ve “(Bir de) dediler ki: “Bu nasıl resuldür ki(bizim gibi) hem yiy(ip içiy)or, hem de çarşı (pazar)larda geziyor? Ona, kendisiyle beraber uyarıcı olacak bir melek indirilmeli değil miydi?”(Furkan/7) diyerek insani özelliklere sahip bir resulü kabul etmiyorlar. İşte insani özelliklere sahip bu resule Kur’an Nebi diyor.

Sonuç olarak Nebi, beşer resule Allah tarafından verilmiş bir unvandır. Nebinin iki özelliği var ise onu bu iki özelliği ile değerlendirmemiz gerekmektedir. İnsan olarak taşıdığı vasıflara bakışımız ile resul olarak getirdiğine bakışımız aynı olamaz. Resul olarak getirdiği kendisinin de uyması zorunlu olan Arapça ve tilavet edilen Kur’an vahyidir. Devlet başkanı, komutan, eş, baba, mal sahibi olan bir insan olarak ta kendi tasarrufları, iradesi vardır. Uyarılması gerekiyorsa, örneklik ortaya koymak için, onun yaptığı hata, vahiy ile düzeltilmiştir. Düzeltilme yoksa imtihan gereği serbest hareket edebilme alanıdır.

O zaman Nebinin resul olarak bizi bağlayıcı yönü var iken insan yönü olarak tamamıyla, mutlak anlamda bağlayıcı değildir. Mesela nebinin herhangi bir yiyeceği sevmemesi insani bir tercihken, domuz etini yememek resul olarak getirdiği bir emirdir. Ayrıca Resul bir konuda hüküm verdiğinde mutlak itaat gerekirken savaş komutanı olan Muhammed(as)’ın birçok kararı sahabe tarafından eleştirilmiştir. Sonradan o karara Muhammed(as)’ da uymuştur. Esirler konusu, Uhud savaşı nerede yapılsın konusu gibi.

İşte bu ayrımı doğru yaparsak, anlarsak insan resul olan Nebi Muhammed(as)’ı doğru anlamış ve doğru yere koymuş oluruz. Bu konu sünnet bölümünde tekrar gündeme getirilecek ve daha detaylı açıklamaya çalışacağız. İnşaAllah.

َمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ وَلَا نَبِيٍّ

اِلَّٓا اِذَا تَمَنّٰٓى اَلْقَى الشَّيْطَانُ ف۪ٓي اُمْنِيَّتِه۪ۚ فَيَنْسَخُ اللّٰهُ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ ثُمَّ يُحْكِمُ اللّٰهُ اٰيَاتِه۪ۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌۙ

“Senden önce hiçbir resül ve nebi göndermedik ki, bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın. Ama Allah şeytanın vesvesesini giderir. Sonra Allah âyetlerini sağlamlaştırır. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Hac; 52)

Burada resul ve nebi denmektedir. Sanki iki farklı kişi var gibi. Burada resulü genel olarak yani melek ve cinleri kapsar şekilde düşünebilir ve nebiyi insan olarak kabul edebiliriz ama bu da tam olarak oturmaz. Onun için burdakivavın anlamını bulmalıyız. Vav bir bağlaç mı? Evet, bir bağlaç ama beyan eden, ilk cümleyi açıklayan bir bağlaç. Hiçbir insan(melekler temenni de bulunmaz) resul göndermedik. Ve Hiçbir Nebi yoktur ki insan olması hasebiyle şeytan temennisine bir kuruntu, vesvese(fî umniyyeti-hî) vermiş olmasın(Nisa 119’daki şeytanın insanlara yönelik “Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara(ve le umenniyenne-hum) sokacağım....) daki gibidir. Ama Allah, nebi seçilen insan Muhammed(as)’ın niyetine, temennisine şeytanın bu müdahalesini giderir ve ayetlerini sağlamlaştırır. Bu ayeti bu şekilde anladığımızda iki farklı gruptan değil tek bir gruptan bahsettiğini anlamış oluruz. İnşaAllah.

Genel Notlar

Hud suresi 120’de “(Ey Muhammed!) Resullerin haberlerinden, kendileriyle senin kalbini pekiştirdiğimiz her bir haberi sana aktarıyoruz. Bunlarda, sana hak, mü’minlere de bir öğüt ve hatırlatma gelmiştir.“ Buradaki resuller Hud suresinde zikredilen bütün resulleri kapsar. İçinde kitap verildiği zikredilen de var. Verildiği zikredilmeyen de var. Yani kitap verilip verilmemesi ayrımına dayanan tarif doğru değildir. Bize göre zaten bütün nebilere kitap verilmiştir.(Bakara-213)

Yusuf suresi 109’da “Senden önce, memleketlerin (şehirlerin) halkından kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden(rical) başkasını (resul) göndermedik. (İnanmayanlar acaba) yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görmediler mi? ‘Allah’ın emirlerine uygun yaşayanlar’ için âhiret daha hayırlıdır. Siz hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?” Ayetinde resulün erkek olduğundan bahsedilmekte o zaman kadın nebi ayrımının doğru olmadığı ortaya çıkmaktadır. Tarih de bunu doğrulamaktadır. Nebi, erkek insan resullerdir.

Nasıl bir resul olduğu ise Furkan suresi 7’de “(Bir de) dediler ki: “Bu nasıl resuldür ki (bizim gibi) hem yiy(ip içiy)or, hem de çarşı (pazar)larda geziyor? Ona, kendisiyle beraber uyarıcı olacak bir melek indirilmeli değil miydi?” ve yine Furkan 20’de “Senden önce gönderdiğimiz bütün resuller de şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda gezerlerdi. (Ey insanlar!) Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. (Bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin hakkıyla görendir.” Yani çarşı pazar gezen, yemek yiyen bir resul yani insani vasıfları olan bir resul yani nebi.

Rad suresi 38’de “Andolsun, senden önce de resuller gönderdik. Onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah’ın izni olmadan hiçbir resul bir ayet getiremez. Her ecelin (vadenin) bir yazısı vardır.” Eşleri ve çocukları olan insan resul burada da zikredilerek Nebi ifadesinin anlamı daha net ortaya çıkmaktadır. Ayrıca ayette resullerin Allah’ın izni olmadan bir ayet getiremeyeceği vurgulanıyor. Yani Nebinin her konuşması vahiy değil, olamaz. Bir önceki ayette(Rad suresi 37) belirtildiği gibi Kendisine Allah’ın vahyettiğiarapça, tilavet edilen Kur’an tek vahiydir.

أَرْسَلْنَا/gönderdik” ifadesi resuller için kullanıldığı gibi nebiler içinde kullanılmıştır. Araf suresi 94’de “nebi gönderdik..” gibi.

Meryem suresi 51 de “Musa için Nebi resuldü ve Meryem 54’te “İsmail içinde Nebi resuldü” ifadeleri kullanılmıştır. Resullerdi ama genel(melek, cin, insan) resullerden değil nebi(insan resuller)lerden olduğu belirtilmektedir.

Bakara suresi 213’de “Nebilerin insanlar arasında hak kitap ile hükmetmek üzere gönderilmiş kişiler...” oldukları ve Nisa suresi 163’te “Biz Nuh’a ve ondan sonraki nebilere vahyettiğimiz gibi, (Resûlüm!) şüphesiz sana da vahyettik. Nitekim İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlar(ın)a, İsa’ya, Eyyüb’e, Yunus’a, Harun ve Süleyman’a da vahyetmiş, Davud’a da Zebur’u vermiştik.” Nebilerin vahyedilmiş kişiler olduğu açıkça belirtilmektedir. Kitap, hüküm ve nübüvvet verilen kişilerden nebi olarak bahsedilmektedir.

Tebliğ etmek (5/67,75,92,99) (24/54) , (25/18) , (64/82) ,(72/2) , (42/48) , (7/62 risalet tebliğ) (16/35 belağulmübin)Hak ile müjdeleyici, uyarıcı, şahitlik (2/119),(4/165),(17/105),(33/45),(34/28),(35/24),(48/8),(4/8),( 4/170 Hak ile gelen),(2/143 , 22/78 Şahitlik etmek ),(33/45),(73/15 Şahitlik)

Ayetleri tilavet eden, tezkiye eden, kitabı ve hikmeti öğreten, bilmediklerimizi bildiren( 2/151),(2/129),(3/164),(98/2), (72/27),(62/2)

Hidayet ve Hak din için , zulumattan nura çıkarmak beyan etmek için (14/4),(65/12),(14/5),(9/33),(48/28),(61/9)

Sıfatlar (Mübin, Kerim, Emin) (44/13,17,18) Rauf ,Rahim (4/164,9/128) UsvetunHasene (33/21) Allahtan başka kimseden korkmazlar( 33/39)

Genel ifadeler ( Her ümet için resul (10/47, 16/36) (Resul göndermeden azab yok(17/15, 20/134, 28/47-59). (Kavminin lisanı ile(14/4).(Tevhidi ortak çağrıları (21/25)

Karşı Tavırlar (Yalanlama - öldürme (2/87,5/70,40/5) (Alay etme (15/11),(36/30),(25/41 eğlenceye alma) (lakaplar, ifadeler(mecnun, sihirbaz)(51/ 52), küfür, inkar, asi olma, yüz çevirme, şaki olma, sürgüne sürmek,( 23/69),(34/34),(4/42), (4/61),(4/115),(47/32),(60/1), eza verme(9/61, 33/53) vb.