Yüksel YILMAZ

14 Şubat 2018

KUR’AN DIŞI VAHİY VAR MI?

Şimdiye kadar işlediğimiz kavramların sonucu olan bölüme geldik. Öğrendikleriniz bu konu ile tam yerine oturacaktır. İnşaAllah.

Konumuza öncelikle En’am suresi 50. Ayet ile başlıyoruz. Ayet şu şekildedir.

قُلْلَااَقُولُلَكُمْعِنْدٖىخَزَائِنُاللّٰهِوَلَااَعْلَمُالْغَيْبَوَلَااَقُولُلَكُمْاِنّٖىمَلَكٌاِنْاَتَّبِعُاِلَّامَايُوحٰىاِلَیَّقُلْهَلْيَسْتَوِىالْاَعْمٰىوَالْبَصٖيرُاَفَلَاتَتَفَكَّرُونَ

En’am/6.50 - De ki (ey Peygamber:) “Ben size ‘Allahın hazineleri bendedir! demiyorum; ne insan idrakini aşan şeyleri bildiğimi söylüyorum ve ne de size ‘Ben bir meleğim! diyorum: Ben sadece bana vahyedilene uyarım”. De ki: “Hiç gören ile görmeyen bir olur mu? Siz düşünmez misiniz?”

وَاِذَالَمْتَاْتِهِمْبِاٰيَةٍقَالُوالَوْلَااجْتَبَيْتَهَاقُلْاِنَّمَااَتَّبِعُمَايُوحٰىاِلَیَّمِنْرَبّٖىهٰذَابَصَائِرُمِنْرَبِّكُمْوَهُدًىوَرَحْمَةٌلِقَوْمٍيُؤْمِنُونَ

A’raf/7.203 - Ve sen (ey Peygamber,) bir mucize getirmediğin zaman, bazıları: “Onu (Allahtan) elde etmeye çalışsan ya!” derler. De ki: “Ben sadece Rabbim tarafından bana vahyolunan her neyse, ona uyarım: bu (vahiy), inanmak isteyen bir toplum için Rabbinizin katından bahşedilmiş bir kavrama yöntemi, bir yol gösterici ve bir rahmettir.”

قُلْمَاكُنْتُبِدْعًامِنَالرُّسُلِوَمَااَدْرٖىمَايُفْعَلُبٖىوَلَابِكُمْاِنْاَتَّبِعُاِلَّامَايُوحٰىاِلَیَّوَمَااَنَااِلَّانَذٖيرٌمُبٖينٌ

Ahkaf/46.9 - De ki: “Ben (Allah’ın) elçilerin(in) ilki değilim; ve (onların tümü gibi) ben de, bana ve size ne olacağını bilemem, sadece bana vahyolunana uyuyorum çünkü ben sadece açık bir uyarıcıyım”

Bu ayetlerde vurgulanan nokta görüldüğü üzere vahyedilene uymaktır. Peki Peygamberimize bakalım ne vahyolunuyormuş ?

قُلْاَيُّشَیْءٍاَكْبَرُشَهَادَةًقُلِاللّٰهُشَهٖيدٌبَيْنٖىوَبَيْنَكُمْوَاُوحِىَاِلَیَّهٰذَاالْقُرْاٰنُلِاُنْذِرَكُمْبِهٖوَمَنْبَلَغَاَئِنَّكُمْلَتَشْهَدُونَاَنَّمَعَاللّٰهِاٰلِهَةًاُخْرٰىقُلْلَااَشْهَدُقُلْاِنَّمَاهُوَاِلٰهٌوَاحِدٌوَاِنَّنٖىبَرٖیءٌمِمَّاتُشْرِكُونَ

En’am/6.19 - De ki: “Hakikatin en güvenilir şahidi kimdir?” De ki: “Allah benim ile sizin aranızda şahittir; ve bu Kuran bana vahyedildi ki ona dayanarak sizi ve onun ulaşabileceği herkesi uyarabileyim”. Siz, Allahtan başka ilahların olduğuna gerçekten şahitlik yapabilir misiniz? De ki: “Ben (böyle) bir şahitlik yapmam!” De ki: “O, tek ilahtır; ve bakın, sizin yaptığınız gibi, Allahtan başka şeylere ilahlık yakıştırmak benden uzak olsun!”

نَحْنُنَقُصُّعَلَيْكَاَحْسَنَالْقَصَصِبِمَااَوْحَيْنَااِلَيْكَهٰذَاالْقُرْاٰنَوَاِنْكُنْتَمِنْقَبْلِهٖلَمِنَالْغَافِلٖينَ

Yusuf/12.3 - Biz bu Kuran’ı sana vahyettikçe, bundan önce senin de (vahyin ne olduğundan) habersiz kimselerden olduğunu bilerek onu sana mümkün olan en iyi, en güzel üslupla açıklıyoruz.”

فَتَعَالَىاللّٰهُالْمَلِكُالْحَقُّۚوَلَاتَعْجَلْبِالْقُرْاٰنِمِنْقَبْلِاَنْيُقْضٰٓىاِلَيْكَوَحْيُهُۘوَقُلْرَبِّزِدْن۪يعِلْماً

“Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Sana vahyedilmesi tamamlanmadan önce Kur’an’ı okumakta acele etme. “Rabbim! İlmimi arttır” de.” (Tâhâ; 114)

Bu ayetlere baktığımız zaman görüleceği üzere Peygamber kendisine vahyedilene uyuyor ve kendisine vahyedilen ise Kur’an dır.

وَكَذٰلِكَاَوْحَيْنَااِلَيْكَقُرْاٰنًاعَرَبِیًّالِتُنْذِرَاُمَّالْقُرٰىوَمَنْحَوْلَهَاوَتُنْذِرَيَوْمَالْجَمْعِلَارَيْبَفٖيهِفَرٖيقٌفِىالْجَنَّةِوَفَرٖيقٌفِىالسَّعٖيرِ

Şura/42.7 - Biz sana işte bu şekilde Arapça bir Kur’an vahyettik ki (bütün) şehirlerin anası (merkezi olan Mekke şehri sakinleri)ni ve etrafında bulunanları uyarasın ve (onları) hakkında hiç şüphe olmayan o toplanma günü(nün dehşeti)ne karşı korkutasın. bir kısmı cennette, bir kısmı da çılgın alevdedir.”

Bu ayette vahyedilen Kur’an’ın arapça bir Kur’an olduğu açıkça belirtilmektedir.

اِنْيُوحٰٓىاِلَيَّاِلَّٓااَنَّمَٓااَنَا۬نَذ۪يرٌمُب۪ينٌ

“Bana, ancak apaçık bir uyarıcı olmam vahyolunuyor.(Sâd; 70)

Bu ve bir çok ayette vahyedilenin uyarmak için vahyedildiği açıkça bildirlmektedir ki bu da vahyedilenin herkese ulaştırılması gerekmektedir. Onların şahitlik göstermeleri, münzir (uyarıcı) ve müjdeleyici olmaları da nebi, insan resullerin özellikleridir.

كَذٰلِكَاَرْسَلْنَاكَفٖىاُمَّةٍقَدْخَلَتْمِنْقَبْلِهَااُمَمٌلِتَتْلُوَاعَلَيْهِمُالَّذٖىاَوْحَيْنَااِلَيْكَوَهُمْيَكْفُرُونَبِالرَّحْمٰنِقُلْهُوَرَبّٖىلَااِلٰهَاِلَّاهُوَعَلَيْهِتَوَكَّلْتُوَاِلَيْهِمَتَابِ

Rad/13.30 - (Ey Muhammed!) Böylece seni, kendisinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği (son peygamber olarak bütün) bir ümmete gönderdik ki sana vahyettiğimiz (Kur’an’)ı onlara okuyasın/tilavet edesin. Çünkü onlar Rahmân’ı inkâr ederler. De ki: “O benim Rabbimdir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben ancak O’na dayanıp güvendim. Sonra yönelişim de ancak O’nadır.”

اُتْلُمَٓااُو۫حِيَاِلَيْكَمِنَالْكِتَابِوَاَقِمِالصَّلٰوةَۜاِنَّالصَّلٰوةَتَنْهٰىعَنِالْفَحْشَٓاءِوَالْمُنْكَرِۜوَلَذِكْرُاللّٰهِاَكْبَرُۜوَاللّٰهُيَعْلَمُمَاتَصْنَعُونَ

“Kitaptan sana vahyolunanı oku/tilavet et, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı biliyor.”  (Ankebût; 45)

Bu ayetlerde de vahyedilenin, tilavet edilen olduğunun altı çizilmektedir. Tilavet edilenin bir özelliği de;

وَاتْلُمَااُوحِىَاِلَيْكَمِنْكِتَابِرَبِّكَلَامُبَدِّلَلِكَلِمَاتِهٖوَلَنْتَجِدَمِنْدُونِهٖمُلْتَحَدًا

Kehf/18.27. (Resûlüm!) Rabbinin Kitabı’ndan sana vahyedilenleri oku/tilavet et. O’nun kelimelerini/sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O’ndan başka da asla sığınılacak (bir mercî) bulamazsın”

Vahyedilen şey kelimeleri değiştirilemez özelliğine sahiptir.  Yani o tilavet edilen şey kelimeleri değiştirilemeyen Kur’an ayetlerinin ta kendisidir.

وَالَّذٖىاَوْحَيْنَااِلَيْكَمِنَالْكِتَابِهُوَالْحَقُّمُصَدِّقًالِمَابَيْنَيَدَيْهِاِنَّاللّٰهَبِعِبَادِهٖلَخَبٖيرٌبَصٖيرٌ

 

 

Fatır/35.31. (Resûlüm!) Kitab’da sana öncekileri tasdik edici olarak vahyettiklerimiz, gerçeğin ta kendisidir. Şüphesiz ki Allah, kullarından hakkıyla haberi olan, (her şeyi) görendir.”

شَرَعَلَكُمْمِنَالدّ۪ينِمَاوَصّٰىبِه۪نُوحاًوَالَّـذ۪ٓياَوْحَيْنَٓااِلَيْكَوَمَاوَصَّيْنَابِه۪ٓاِبْرٰه۪يمَوَمُوسٰىوَع۪يسٰٓىاَنْاَق۪يمُواالدّ۪ينَوَلَاتَتَفَرَّقُواف۪يهِۜكَبُرَعَلَىالْمُشْرِك۪ينَمَاتَدْعُوهُمْاِلَيْهِۜاَللّٰهُيَجْتَب۪ٓياِلَيْهِمَنْيَشَٓاءُوَيَهْد۪ٓياِلَيْهِمَنْيُن۪يبُ

“Dini dosdoğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin!” diye Nûh’a emrettiğini, sana vahyettiğini, İbrâhim’e, Mûsâ’ya ve İsâ’ya emrettiğini size de şeriat kıldı. Fakat senin kendilerini çağırdığın şey (İslam dini), Allah’a ortak koşanlara ağır geldi. Allah ona dilediğini seçer. İçtenlikle kendine yönelenleri de ona ulaştırır.”  (Şûrâ; 13)

Bu ayette vahyin bir diğer özelliği vurgulanıyor. Öncekileri tasdik eden özelliğidir. Yani Allah yeni, sıfırdan bir din inşa etmiyor. Adem(as) dan günümüze kadar tüm nebilerine vahyettikleri ile aynı şeyleri vahyediyor. İman esasları(La ilahe illallah, tağutu red, Meleklere, Kitaplara, Resullere İman vb), İbadetler (Namaz, Oruç, Kurban, Hac, Dua vb)hep ayınıdır. Farklı olan helal, haramlar ve Hukuki konulardır.  Dinin adı da İslamdır ki kemale erdirilmiş Allah katında tek dindir.

ثُمَّاَوْحَيْنَااِلَيْكَاَنِاتَّبِعْمِلَّةَاِبْرٰهٖيمَحَنٖيفًاوَمَاكَانَمِنَالْمُشْرِكٖينَ

Nahl/16.123. (Ey Muhammed!) Sonra sana: “(Allah’ı) birleyerek (ve O’na yönelerek) İbrahim’in milletine uy; o hiç müşriklerden olmadı.” diye vahyettik.”

İbrahimin milletine uyulması İbrahime gönderilen vahye uyulması anlamına gelmeketdir. Nebi’ye nispet edilen millet burada din anlamına gelmektedir.  İbrahime vahyolunan bozulmamış dine, yaşam tarzına uymak için gönderilmiştir. Özellikle günümüzde sünnet olarak bilinen bir çok uygulama İbrahim(as)’dan gelmektedir.

 

              ORTAYA ÇIKAN SONUÇLAR

1. Vahyedilenin Kur’an olduğu apaçık ortadadır.

2. Vahyedilen Kur’an’ın Arapça olduğu apaçık ortadadır.

3. Vahyedilenin tilavet edilen Arapça Kur’an olduğu apaçık ortadadır.

4. Vahyedilen, tilavet edilen, Arapça Kur’an’ın kelimeleri değiştirilemez olması da apaçık ortadadır.

5. Vahyedilenin geçmiş vahiylerle uyumlu ve Milleti İbrahim’in devamı olduğu apaçık ortadadır.

6.  Vahyedilenin inzar edilmesi herkese yapılması zorunluluğu apaçık ortadadır.

Bu sonuçlar bize nebi’ye uyması ve uyarması için vahyedilenin tilavet edilen Arapça Kur’an olduğunu zorlamayla, tevil ile değil apaçık ortaya koymaktadır.

Vahyedilenin tilavet edilen ve kelimeleri değiştirilemez olduğu nettir. Vahyi gayri metluv(Tilavet edilmeyen vahiy) diye bir kavram icat ettiler. Bu kavram terimsel anlamını İmam Şâfiî ile almıştır. Bu kavrama göre vahiy ikiye ayrılmaktadır. Tilavet edilen vahiy ve tilavet edilmeyen vahiydir. Ancak Kur’an’a baktığımız zaman tilavet edilmeyenin vahiy olmadığı ortaya çıkmaktadır. Kur’an tilavet edilen şeye vahiy diyor. Eğer hadisler tilavet ediliyor ise vahiydir. Ayrıca kelimelerin değiştirilemez olması gerekir. Ancak hadislerin kelimeleri değiştirilebilmektedir. Kur’an tilavet edilen vahiy olup korunmuştur ve korunmasını da kelimelerinin değiştirilemez olma özelliğidir.

DEĞERLENDİRME

*Kur’an Allah’ın kelamıdır.

Hadis ise Nebi’nin sözleridir,

*Kur’an mahlûk değildir.

Hadis ise mahlûktur,

*Kur’an’ın lafzı ve manası Allah’a aittir.

Hadisin lafız ve manasının Nebi’ye ait olduğu iddiası vardır.

*Kur’an’ın îcaz özelliği vardır.

Hadisin ise böyle bir özelliği yoktur,

*Kur’an bir benzerinin daha getirilmeyeceği konusunda meydan okur.

Hadisin ise böyle bir özelliği yoktur,

*Kur’an’ın kelimeleri değiştirilemez, ekleme çıkarma yapılamaz.

Hadislerde ise ekleme yapılmış hatta ehli hadis tarafından lafzen tek mütevatir kabul edilen “Kim benim adıma hadis uydurursa..” hadisi bile eklemeye maruz kalmış ve “kasten” kelimesi eklenerek kasten uyduran şeklini almıştır,

*Vahiyler katipler tarafından yazılmıştır.

Hadisin böyle bir özelliği yoktur. Eğer bunlar vahiy olsaydı katipler tarafından yazılmaları gerekirdi. Peygamberin hadis yazılmasına izin vermediğini hatta Hz.Ömer ve Hz. Ebubekir özellikle Hz. Ömer döneminde hadis yazılmasına karşı güçlü bir yasaklama getirdiği bilinmektedir.

*Vahiylerin sahabe tarafından genel olarak ezberlenme gayreti var.

Hadisler için böyle bir gayret yoktur,

*Vahiy herkese tebliğ ediliyor bu zorunludur.

Hadis belli kişi ya da kişilere söylenebiliyor.

*Vahiylerde şüphe yoktur.

Hadislerde şüphe vardır. Sahih, zayıf ve uydurma olanı vardır. Hatta kutsi hadislerde(Allah’a atfedilen hadisler)  bile uydurma ve zayıf vardır.

*Vahiylerin içerdiği hüküm kat’idir.

Hadislerin içerdiği hüküm ise zannidir.

*Vahyi kabul etmemek küfürdür.

Hadisi kabul etmemek ise küfür değildir. Ebu Hanifeden tutun Buhari’ye, İmam Malik’e kadar birçok kişi usullleri gereği sahih bile olsa bazı hadisleri kabul etmemiştir. Örneğin İmam Maliki “bir hadis Medine halkının uygulamasına aykırı ise ben bunu kabul etmem” demiştir. Sözü değil uygulamayı(Sünneti) esas almıştır.

Peki o zaman mütevatir hadis ne olacak ?

Mütevatir hadis bir sözün sayısal olarak çoğalarak nakil edilmesi anlamına gelmektedir. Bu sayısal topluluğun yanlış iş üzere birleşmemesi gerekmektedir. Mütevatir hadisin tanımı insanlar tarafından yapılmakta ve bu yüzden tevatür eden topluluğun sayısında fikir birliği yoktur. 5 kişi diyen var. 8 kişi diyen var. 40 kişi diyen var. Yani 40 diyene göre 39 kişiden de gelse mütevatir değil 8 diyene göre 7 kişiden de gelse mütevatir değil denilen hadisler nasıl mütevatir oluyor. Mütevatir hadislerin hiçbirinde lafzi olarak değişime uğramadan nakil edilen yoktur. Mana olarak nakilde de kıstaslar farklılaşmaktadır. Bu nedenle mutevatir hadis yoktur. Mütevatir haber vardır. Yani nesilden nesile gelen uygulama vardır. Mütevatirde senet olmaz. Senet varsa mütevatir olmaz.  Örneğin namazların vakit ve rekâtları ile ilgili mütevatir hadis yoktur ancak bunların uygulaması(Sünnet) olan mütevatir haber vardır.

YAZI DİZİMİZDEKİ SON NOTLAR

1.KESİN VE KATİ BİLGİLER IŞIĞINDA KONUŞULURSA KUR’AN DIŞINDA VAHY YOKTUR.

2.  KUR’AN(VAHY) NORM’DUR.Norm esastır. Kanunları belirler.

3.  SÜNNET, VAHİY ÜRÜNÜ BİR FORM’DUR.Form şekillendirmedir. Yani Kur’an’ın şekillendirmesi ile ortaya çıkan hükümdür. İlk şekillenen Muhammed(as)’ı bu yönüyle örnek almak zorundayız. Çünkü vahiy ile ilk şekillenen kişi Muhammed(as)’dır. Ama onun kişisel tercihleri ya da coğrafi ya da kültür kaynaklı özellikleri de bizim için sünnet değildir. Kur’an nerede inerse insin, insana vereceği şekil bizim için sünnettir. Sünneti bölümlere ayırdılar, Sünnet bağlayıcıdır. Bağlayıcı olmayan şeyler için kullanılan sünnet ifadesi sözlük anlamındadır.

4.  SÜNNET VAHİY ÜRÜNÜ OLDUĞUNDAN KUR’AN’A DAYANMAYAN SÜNNET YOKTUR.

5.  NEBİ İNSAN MUHAMMED(AS)’IN AĞZINDAN ÇIKTIĞI İDDİA EDİLEN SÖZLER, HADİSLER VAHİY DEĞİLDİR.

6.HADİSLER BİZİM İÇİN ZANNİ BİLGİ KAYNAĞIDIR. Peygamber’in (a.s.) Cebrail (a.s.) ile olan ilişkilerini bilemeyiz. Kur’an'da iki yerde gördüğünü söylüyor. Biz bu kadarına iman ederiz. Ama rivayetlerle nerede gördüğü hakkında zanni bir bilgi sahibi oluruz. Hadisleri toptan reddetmek bir kültürü, yaşananları reddetmek olur ki bu ilmi bir yaklaşım değildir.