Yüksel YILMAZ

16 Mart 2016

ÂLEMLER/EL-ÂLEMÎN NE DEMEK?

“el-Âlemîn” kelimesi Kur’an-ı Kerim’de yetmiş üç defa kullanılmıştır. Bunların kırk ikisi “Rabbü’l- Âlemîn” şeklinde terkip olarak kullanılmıştır. Terkip kullanımların hepsinde Kur’an-ı Kerim’de geçtiği üzere “Âlemlerin rabbi” ya da “Rabbü’l- Âlemîn” şeklinde Arapça lafzına sadık kalınarak tercüme edilmiştir.

Tefsirlerdeki tariflerine de bir bakarsak;

Katade der ki: "el-âlemîn" kelime­si "âlem" kelimesinin çoğuludur. Yüce Allah'ın dışında bulunan her varlığı ifade eder. el-Huseyn b. el-Fadl'a göre; Her çağın insanları bir âlemdir. Çünkü yüce Allah şöy­le buyurmaktadır: "Âlemler arasından erkeklere gidersiniz ha!" (eş-Şuara, 26/165) Burada yer alan "âlemler" den kasıt insanlardır. İbn Abbas ve Said b. Cübeyr ve Mücahid der ki: "Âlemler" cinler ve insanlar demektir. Delili ise yüce Al­lah'ın: "Bütün âlemlere uyarıcı olsun diye..." (el-Furkan, 25/1) buyruğudur. Hz. Peygamber ise, hayvanlara uyarıcı olmamıştır. el-Ferra ve Ebu Ubeyde der ki: Âlem aklı eren kimseleri ifade eder. Bun­lar da dört ayrı ümmet (topluluk)tirler: İnsanlar, cinler, melekler ve şeytan­lar. O bakımdan aklı ermeyen hayvanlara âlem, denilmez. Zemahşerî, "Âlem’ den kasıt, melekler, cinler ve insanlar âlemidir" de­mektedir.

Biz geçmiş görüşleri de dikkate alarak Kur’an ayetleri ışığından bu kelimeyi anlamaya çalışacağız. İnşaAllah.

Öncelikle Katade’nin görüşünü değerlendirelim. “Yüce Allah'ın dışında bulunan her varlığı ifade eder.” Bu ifade ile âlemler kelimesi canlı, cansız her şeyi içine alır. Bu görüş el-âlemîn kelimesinin kullanıldığı Kur’an ayetlerine uymamaktadır. Bunu ilk olarak” İbn Abbas ve Said b. Cübeyr ve Mücahid: "Âlemler" cinler ve insanlar demektir. Delili ise yüce Al­lah'ın: "Bütün âlemlere uyarıcı olsun diye..." (el-Furkan, 25/1) buyruğudur”  görüşü ile çürütmüşlerdir. Biz de bunu destekleyecek birkaç ayet daha ekleyelim. “ اِنْ هُوَ اِلَّا ذِكْرٰى لِلْعَالَمٖينَ” ifadesi (6/90, 12/104, 68/52 ve 81/27) ayetlerin de Kur’an’ın âlemler için hatırlatma/öğüt olduğu belirtilmektedir ki cansız varlıklar buna muhatap değildirler. Canlı varlıklardan olan bitki ve hayvanlar içinde durum aynıdır. Geriye sadece insanlar, cinler ve melekler kalmaktadırlar. El-ferra, şeytanları da katmıştır ama biliyoruz ki şeytanlar cin ve ins topluluğundandır. Ama el-Ferra ve Ebu Ubeyde’nin “Âlem aklı eren kimseleri ifade eder” görüşü doğru bir görüştür.

Peki, Zemahşerî’nin "Âlemler’ den kasıt, melekler, cinler ve insanlar âlemidir" görüşü mü doğrudur? Tabi ki yine bu görüşü İbn Abbas ve Said b. Cübeyr ve Mücahid: "Âlemler" cinler ve insanlar demektir. Delili ise yüce Al­lah'ın: " Âlemleri uyarsın(inzar) diye kulu (Muhammed’)e Furkân’ı (hakkı batıldan ayıran Kur’an’ı) indiren (Allah’)ın şânı yücedir” (el-Furkan, 25/1) buyruğudur”  görüşü ile çürütmüşlerdir. Çünkü melekler inzar edilmezler. Uyarı, teklife muhatap/imtihana tutulan irade sahibi kişileri sakındırmak için yapılır. Biz de bunu destekleyecek bir ayet daha ekleyelim. ” اَتَاْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَمٖينَ” Şuara suresi 165. ayetinde “âlemlerden erkelere” ifadesindeki erkeklik veya dişilik melekler de yoktur. O zaman melekler de el-Âlemîn/âlemler ifadesinden çıkarılmış oluyor.

Peki, İbn Abbas ve Said b. Cübeyr ve Mücahid’in "Âlemler, cinler ve insanlar demektir.” görüşü mü doğrudur? Kur’an da bu görüşe uygun olmayan, bu görüşü desteklemeyen kullanımlar bulunmaktadır. İşte ayetler;

 “(Lut’a söyleniyor) âlemlere karışmaktan seni nehyetmedik mi?”(15/70), 

“Âlemler arasından erkeklere gidersiniz ha!"(26/165), 

“(Lut kavmine)âlemlerden hiç kimsenin yapmadığını…”(29/28),

“seni(Meryem) âlemlerin kadınlarından seçkin kıldı.” (3/42),

“âlemler içinde Nuh’a selam olsun.”(37/79),

“…onu(Meryem) ve oğlunu âlemlere bir ibret kılmıştık” (21/91),

“Allah Âdem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve ‘İmran ailesini birbirinin soyu(ndan gelen bir nesil) olarak âlemler üzerine seçkin kıldı.”(3/33-34), ve 6/84-86)

“Âlemler için hidayet ve bereketli kılınan ilk ev Mekke’dekidir.”(3/96),

“Onu(İbrahim) ve Lut’u âlemlere bereketli kıldığımız yurda kurtardık”(21/71) ve İsrailoğullarının âlemlerin üzerine üstün kılınmaları ile ilgili ayetlerin(2/47-122, 5/20-115, 7/140, 44/32, 45/16) hiçbirinde cinler ile ilgili bir olay veya ifade bulunmamaktadır.

 “وَمَا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَمٖينَ” “Biz seni(Muhammed(as)) âlemler için rahmet olsun diye resul olarak gönderdik” Enbiya suresi 107. Ayetinde ise biz biliyoruz ki Allah, insanlara insan resul göndermiştir. Hiçbir insan resul, cinlere gönderilmemiştir. Müşrikler kendilerine melek resul gelmesini istediklerinde,  insan olduklarından kendilerine insan resul gönderdiğini söyleyen Allah, cinlere insan resul gönderir mi? Aynı şekilde cinlere de cinlerden resul göndermiştir. Cinlere insan resul gelseydi onlar bunu kabul etmeyeceklerdi. “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden, size âyetlerimi tebliğ eden ve bugününüze kavuşmak hususunda sizi uyaran sizden(minkum) resuller gelmedi mi?...” (6/130) ayeti de bunu teyit etmektedir.

O zaman “el-âlemîn” den kasıt nedir?

el-Huseyn b. el-Fadl'a göre; “Her çağın insanları bir âlemdir” sözü en yakın cevap olmaktadır. Ama tam açık değildir. Yani âlemler deyince her çağdaki insanlarının tümü mü yoksa sadece o çağın insanları mı anlaşılmalı? Bizce Kur’an daki el-âlemîn ifadesine en yakın görüş budur. Biz bu kapalılığı giderecek şekilde âlemler ifadesini açıklamaya çalışacağız. İnşaAllah.

Kur’an'da (12/44, 21/51-81) âlimîn ifadesi geçen bu ayetler “bilenler” anlamındadır. Âlemîn ise “bilinenler” anlamına gelmektedir. Başına gelen “el” takısı ile el-âlemîn ise bilinenlerin belirliliğini sağlamaktadır. Bu da el-Fadl’ın söylediği gibi bir çağın, dönemin bilinenleridir. Allah’ın ayetleri de her çağ ve dönem insanına hitap etmektedir. Yani tüm insanlar için kullanılan bir ifade değildir. Kur’an tüm insanlar için “en-nas” ifadesini kullanır. Nas suresindeki “rabbi’n- nas/insanların rabbi” olarak kullanılmaktadır. Ayetlerdeki kullanımları üzerinde düşünmeye çalışalım.

“(Lut’a söyleniyor) âlemlere karışmaktan seni nehyetmedik mi?”(15/70) ayetinde o toplumun insanları arasına/işlerine yani Türkçeleşmiş hali ile “elâleme” karışmaktan seni yasaklamadık mı? diye tehdit ederken geçmiş insanları veya gelecekteki insanları değil kendi içlerinde bildikleri insan topluluğunu kastetmektedirler.

 “(Lut kavmine)âlemlerden hiç kimsenin yapmadığını…”(29/28) ayeti de bilinen hiçbir insan topluluğunun yapmadığı bir şey yaptıkları söylenmektedir. Yani tüm insanları kastetmemektedirler.

“seni(Meryem) âlemlerin kadınlarından seçkin kıldı.” (3/42) ayeti de kendi dönemin de bilinen kadınlardan seçkin kıldığını geçmişte veya gelecekte tüm kadınlardan değil.

“Ey İsrail oğulları, size ihsan ettiğim bunca ni'metimi ve sizi âlemlerin üstüne geçirdiğimi hatırlayın”(2/47) ayeti de İsrailoğullarına bir zaman/çağ/dönem bilinen insanlara karşın bir üstünlük verildiği söylenmektedir. Yani İsrailoğullarına verilen üstünlük gelecekteki insanlara karşı üstünlük değil dönemlerine has olmaktadır.

“O(Kur’an) Âlemler için bir hatırlatma/öğüttür.”(6/90, 12/104, 68/52 ve 81/27) ayetlerin de Kur’an ile muhatap olan her çağın ve dönemin insanı için olan özelliği anlatılmaktadır. Yoksa geçmişte yaşamış insanlar kastedilmemektedir.

Peki, “رَبِّ الْعَالَمٖينَ/âlemlerin rabbi” ifadesini nasıl anlamalıyız?

Bunu da firavun ve Musa(as) arasındaki görüşmeden anlamaya çalışalım.

Firavun kendi insanlarına karşın rabblık iddiasında bulunurken Musa(as) ona “ben âlemlerin rabbinin resulüyüm” diyerek karşısına çıkmıştır. Yani “sen bu insanlara karşın rabblık iddia ederken ben bu çağda/dönemde bildiğin tüm insanların rabbinin resulüyüm” demektedir.  Firavun: “Âlemlerin Rabbi de nedir?” diye sorunca (Musa:) “Göklerin, yerin ve bunlar arasındaki şeylerin Rabbidir, eğer kesin olarak gerçeği bilen kimseler iseniz.” dedi.”(26/23-24) Sadece bilinen insan topluluklarının değil onlarında içinde bulunduğu yerin ve göklerin rabbidir. Burada da özelden genele rabb tanımı vardır. Casiye suresi 36. Ayettede “O halde (bütün) hamd, ancak göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve bütün âlemlerin Rabbi Allah içindir.” Diyerek genelden özele doğru giden bir rabb tanımı vardır. Sihirbazlarında “Musa ve Harun’un Rabbi olan âlemlerin Rabbine iman ettik.” dediler.”(7/121-122) sözünde de özelden genele gidişi görmekteyiz.

O zaman âlemler/el-âlemîn ifadesi tüm insanlar değil belli dönemde/zamanda yaşamış bilinen insan topluluklarını ifade etmektedir.