Ziyahan ALBENİZ

18 Eylül 2008

METROBÜS BOŞLUK TANIMAZ!

“Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.“  (Nisa Suresi, 135)

Bittabii bir fizik nazariyesinden bahsetmiyoruz. Bir fen kaidesi de değil söz ettiğimiz. Aksine fizik kanunlarını dahi zorlayan, içtimai bir çarpıklığın, latifeli de olsa dile getirilişi.

İçinde devindiğimiz hayatın sorumluluklarını, bilhassa, kötülükten men etmek ve iyiliği emretmek gibi önemli bir sorumluluğu teğet geçerek, Mü'min sorumluluğunun ifa edilebileceğini düşünenler şiddetle yanılmaktalar.

Fenalığa eliyle, diliyle ya da kalbiyle buğz etmeyenlerin, şeytanlığın hangi derekelerinde konumlanacağı/konumlandırılacakları malum. Oysa biz, kızı da olsa işleyeceği bir suçun hükmünü icra etmekten sakınmayacağını söyleyen bir peygamberin, Hz. Muhammed'in (s.a.v) ümmeti ve onun güzel ahlakını biricik referansı olan Kur'an'ın izleyicileri değil miyiz?

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin İstanbul'un sırtında bir kambur olan ulaşım sorununa yaklaşan yerel seçimlerin de etkisiyle bulduğu çözümün sonucu tam bir hezimettir.

Yalnızca çözümü hasebiyle değil, projenin kendisinin de gerçekçi ve kaynakların tasarrufu açısından yanlış olduğu fikrindeyim.

Şöyle ki: Kendimizi aynı kulvarda saydığımız Avrupa ülkelerinin, toplu taşımada karayolu seçeneğinden İkinci Dünya savaşının hemen akabinde çark ettiğini bilerek ya da bilmeyerek.-ve bütün dünya toplu taşımada daha modern çözümler üretirken - biz halâ Avrupa'nın en büyük otobüs terminaline sahip olduğumuzla övünüyoruz.

Bugün İstanbul şehir içi ulaşımında kullanılan otobüslerin pek çoğu da Avrupa ülkelerinin, toplu taşımada raylı sisteme ağırlık vermesinin ardından Türkiye'ye satılmış otobüslerdir. Halâ bazı hatlarda kullanılan otobüslerin Hungary etiketli olduğunu belki bu yazıyı okuyanların bazıları farketmiştir.

İBB'nin; Avcılar-Mecidiyeköy yolunun önemli bir kısmını aylarca trafiğe kapatarak bulduğu çözüm, yukarıda da zikrettiğimiz gibi kaynakların tasarrufu açısından, ziyadesiyle irrasyonel bir tercihtir.

Bu çalışmanın yerel seçimlerin de etkisiyle yapıldığının en önemli göstergesi, Mecidiyeköy peronunun şantiyeyi andıran görüntüsü ve Zincirlikuyu metrobüs peronundaki düzensizliktir.

Bugün hala toplu taşımada karayolu tercihindeki ısrarın ülke kaynakları açısından da doğru bir tercih olmadığı açıktır.

Kullanılan araçların amortisman bedelleri ve demir çelik rezervlerinin israfı (ki araçların pek çoğunun yurtdışından geldiği bilinmektedir. Bu sonuç açısından daha da fenadır), yakıt bedelleri, araç yollarının bakım periyodlarının sıklığı ve maliyeti, tercihin doğru olmadığının kanıtlarıdır.

Ölüm gösterilerek sıtmaya razı edilen bir halkız. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin sorunu gündeme taşıması elbette ki önemlidir. Ama kaynaklar ve maliyetin hesap edilmeden böylesi bir işe girişilmesi, uzun bir vadede iş görmesinin planlanmaması, kaynakların israfı ve ülkemizin konudaki yetişmiş eleman gücünün, pratiklerinin ihmal edilmesi çalışmanın yüksek sesle hatırlatılması gereken aksaklıklarıdır. Kent sakinleri için, metrobüs projesinin son hamlesinin en basit görüntüsü ise; hınca hınc dolu otobüsler, gerekli planlama yapılmadan seferleri iptal edilen hatlar ve yolculukta, katsayısının hiç eksilmediği eziyetler.