Yüksel YILMAZ
08 Şubat 2016
MUSA (a.s.) VE BİR KUL KISSASI
Musa ve bir kul, vermek istediği mesajın, eğitimin örtüldüğü ve içine her şeyin katılması ile aslının görünmez olduğu bir kıssadır. Musâ’ya, Resulullah’a yol gösteren ve bize de göstermesi gerekirken rivayetler ile yolda kaybolmuştur/kaybedilmiştir. Kıssa kelimesini hikâye olarak anlayanlar tarafından süslendirilen(“Çok kısa, bu kadar olmaz” diyerek boşlukları doldurup roman yazmaya kalkanlar)ve hatta daha da ileri gidilerek efsanevi bir hale getirilen kıssaları doğru anlayabilmek için önce kıssa kelimesini doğru anlamamız gerekmektedir.
Kıssa, geçmişte yaşamış insanların başından geçen önemli kesitlerin/durumların, şimdi yaşayan ve aynı duruma/kesite, denk/benzer düşen insanlara yol işaretleri ve izleri verilmesidir. Bu bir eğitimdir. Bir davetçinin başından geçen davet yöntemlerinin, aşamalarının ve verilen tepkilerin benzer olması gibi. O zaman kıssanın tamamı bile değil verilen yol işaretlerine yönelmek gerekirken verilmeyen bilgiler üzerinden yoğunlaşılarak verilmek istenen kaybedilmektedir. Musa ve bir kul kıssası deyince akla olmayan bir şahıs(Hızır) gelmektedir ve verilmek istenen mesaj çarpıtılmaktadır.
Bu kıssada diğer bir meselede anlatılan olayların Musa(as) ile bağlantısının kurulmamasıdır. Neden farklı olaylar değil de bu üç olayla karşılaşmaktadır? Sorusu üzerinde durulmamıştır. Şimdi rabbimin izni ile Musa ve bir kul kıssası anlamaya çalışalım.İki denizin birleştiği/iki yönlü bir hayatın akışının birleştiği yerde iki kulun, unutkan bir kulun unutmayan bir kul ile karşılaşmasıdır. Musa yaşadıklarını anlamak için bir yolculuğa çıktı. Yolculukta balığın unutulması, kaybolması hayatın iki yönünün birleşme noktasını Musâ’ya göstermişti. Ve orada kendisine içinde rahmet ve bilgisi yalnız Allah’ta olan bir ilim/kesin bilgi ile görevlendirilmiş bir kul buldu. O kuldan yaşadıkları ile ilgili doğru yola götürecek bilgiler öğrenmek için tabi olmak istedi. O kul ise ona insan olduğunu hatırlatırcasına “sen buna dayanmazsın/sabredemezsin ve senin bilgin/penceren sınırlıdır” dedi. Musa ise “inşaAllah. İşine karışmayacağım” dedi.
Birinci olay; Hayat yolunda yürümeye başladılar. İkisi yontularak yapılmış bir tekneye bindiler. Bir kul, tekneyi yaralamaya, hasar vermeye başlıyor. Musa hemen karşı çıkıyor. “Bu yaptığın şey hepimizin boğulmasına neden olabilir” diyor. O kulda ona tekrar insan olduğunu hatırlatıyor. Musa da nisyan sahibi bir insan olarak özür diliyor.
İkinci olay; İkisi bu hayat yolunda yürürken bir ergenliğe girmiş bir çocuğa rastlıyorlar. O kul onu öldürüyor. Musa tekrar karşı çıkıyor. “Bu yaptığın görülmemiş bir şeydir. Kısas olmadan bir cana nasıl kıyarsın” dedi. (Eğer çocuk ergenlik çağına girmemiş olsaydı böyle bir söz söylenmez ve “sen masum bir çocuğa nasıl kıydın” diye sorardı. Kısasın şartları içinde akil-baliğ olmak vardır yani Kısas yapsaydı Musa karşı çıkmayacaktı) O kulda ona tekrar insan olduğunu hatırlatıyor. Musa da nisyan sahibi bir insan olarak özür diliyor ve “bundan sonra bir daha olursa beni yanında istemezsen haklısın” diyor.
Üçüncü olay; İkisi bu hayat yolunda yürürken kendilerine ikram etmekten, misafir etmekten çekinen bir kasabaya gelirler. O kul enkaz halinde bir duvarı düzeltir. Musa yine işe karışır ve “bunun için ücret isteyebilirdin” der. O kul “Artık yollarımızı ayırma zamanı gelmiştir. İki denizin birleştiği yoldaki yolculuğumuz sona erdi ve artık herkes kendi denizine/yoluna” der. Sana şimdi bu işlerin te’vilini (iç yüzünü) açıklayacağım.
Birinci olay; Bize verilen kesin bilgiye/ilme göre; “Bu insanların tek geçim kaynağı bu teknedir. Yollarında bu tür tekneleri ele geçiren bir melik vardır. Onu hasarlı yaptım ki melik onu almasın ve bu insanlar hasarlıda olsa geçimlerini sürdürsünler” diye. Bu onlar için bir rahmet olacak.
İkinci olay; Bize verilen kesin bilgiye/ilme göre; “Bu çocuğun anne ve babası iman etmiş kimselerdi. Bu çocuğun azgınlık ve küfür ile onları da yollardan çıkarabilirdi/üzebilirdi. Bunun için biz onu öldürdük ve yerine onlar için daha hayırlı bir çocuk verilsin” diye. Bu onlar için bir rahmetolacak.
Üçüncü olay; Bize verilen kesin bilgiye/ilme göre; “Bu duvarın altında hazine vardı. BabalarıSalih olan iki kardeş rüşde erince bunu bulsunlar ve çıkarsınlar” diye. “رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ“ rabbinden bir rahmet” Bu onlar için bir rahmet olacak.Sonuç; “Ben bu davranışları/eylemleri hiçbirini kendi rızam, tercihim, düşüncem ile yapmadım. Ben bana verilen bilgilerden yola çıkarak bunları kendim belirlemedim. Bunlar bana verilen emirlerdir. Bana verilen ilim/kesin bilgi bu emirlerin içeriğidir. Çünkü bu kesin bilgi Allah’tandır. Ama bu emirlerin hepsinin içinde rahmet barınmaktadır. İşte ihata edemediğin konuların iç yüzü/te’vili budur” dedi.
Şimdi Musa (as)’a neden bu üç olayın gösterildiği üzerinde tefekkür etmeye çalıştığımızda bu üç olayın benzerlerini kendi hayatında yaşadığını/örtüştüğünü görmekteyiz.
Birinci olay; Allah annesine bir bilgi gönderir ve “korkarsan çocuğunu sandığa koy ve nehre bırak. Korkma ve üzülme(sorgulama, karşı çıkma) çünkü biz onu sana göndereceğiz” der. Musa’nın annesi onu bir sandığa koyarak Nil’in sularına bırakır. Bırakmasaydı firavunun/melikin askerleri onu da öldürecekti. Ve sandık firavunun karısının karşısına çıkar ve Allah onun kalbine bir sevgi vererek Musâ’ya sahip çıkılır ve Musa ölümden kurtulur. Daha sonra da annesine tekrar döndürülür. Bu annesi ve onun için bir rahmet oldu. (Kasas/7-13)
İkinci olay; Musa kim haklı kim haksız diye düşünmeden bir kavgaya müdahil olur ve birine vurarak onun ölümüne sebep olur. Bu olaya kadar sarayda rahat ve konfor içinde yaşayan Musa için işler değişmeye başlar. Musa öldürülme korkusu ile eski hayatını terk ederek yeni hayatına doğru yol alır. Bu öldürme olayı ileride onun için bir rahmete dönüşen Resullük yolunun ilk adımı oluyor. (Kasas/15-22)
Üçüncü olay; Tanımadığı ve tanınmadığı/yabancı olduğu bir kasabaya gelir. Yorgun ve aç olduğu halde hiçbir karşılık beklemeksizin çeşme başındaki iki kızın hayvanlarını sulayarak yardım ediyor. Ve rabbine “her hayra muhtacım” diye dua ediyor. Karşılıksız yaptığı bu yardım ile babaları Saliholan adamın eğitiminde Resullüğe hazırlanma imkânı ve salih bir eş ediniyor. Bu yardım onun için birrahmete dönüşür. (Kasas/23-28)
Evet, gerçekten de Musa(as)’ın kendi elinde olmayan olaylar zincirinde yaşadıklarının, ilmi her şeyi ihata eden/kapsayan tarafından nasıl rahmete dönüştüğünü görmekteyiz.
Sonuç; Bu kıssa gerçekte yaşanmış da olabilir, rüya da olabilir. "Kullarımızdan bir kul" ise insan kılığında bir melektir. Ama insan değildir. İnsana ait özelliklere sahip değildir.(Unutma, irade ve tercih de bulunamama) Bu apaçık ortadadır. İnsan ve kendisine verileni bir ilim dalı (ledün ilmi) olarak görüp bu ilimle bu kararları alabilen bağımsız bir varlık olarak görmek ise çözülemeyecek birçok sorunun doğmasına ve verilmek istenenin ortadan kaybolmasına neden olur ve olmuştur. Bu olayın Musa(as)’a dönen yüzünü bu şekilde anlamaya çalıştık. İnşaAllah diğer yazımızda Muhammed(as)’a ve bize bakan yönlerine değineceğiz.