Yasin AYDOĞAN

02 Mayıs 2013

ÖZELEŞTİRİ‏

 

Zor iş. Kendi kendini tenkid, otokritik. Belkide sınıfta kaldığımız alanlardan biridir bu alan. Dahilde çok zorlandığımız, lakin hariçte çok başarılı olduğumuz bir alan bu. İçe dönük, kendimize dair tenkidde son derece duyarsız, başarısız ancak dışa dönük, birileri gündemse olabildiğince duyarlı, başarılı olduğumuz bir alan bu.
İnsanlar farklı yaratılışlara sahipler. Rabbimiz, her birimizi özgün-orijinal bir varlık olarak yaratmış.
 
Bakınız sureten yüzlerimiz, seslerimiz, boylarımız, kilolarımız, şekil ve şemaillerimiz farklı.
 
Sireten de aynı aklımız, zekamız, fikrimiz, düşünce biçimimiz, yaklaşımlarımız, algılama kapasitemiz, bakışımız, görüşümüz, duyuşumuz, tabiatımız farklı.
 
Fiilen bakınca gayretimiz, cehdimiz, gücümüz, azmimiz, üreticiliğimiz, enerjimiz, kararlılığımız, hedeflerimiz, samimiyetimiz, eylemlerimiz, amellerimiz farklı.
 
Hangi perspektiften baksak aynılık göremiyoruz.  
 
Bu kadar farklılık varsa, bu kadar din mi ortaya çıkacak?
 
Hayır asla!
 
Din sadece Sahibinin vazettiği, bizimde uymamız şart olan, tartışılmaz bir gerçekliktir.
 
Din bütünü içinde kalmak, Kur'anın referans oluşu tartışılmaz olmak, Kelime-i tevhid esaslı bir iman sahibi olmak kayd-u şartıyla, farklı düşünmek, bakmak, yaklaşmak, üretmek, kanaat sahibi olmaya da kim hangi yetkiyle kota koyabilir?
 
Aslolan içimizden ve iman etmiş insanların, imanına dair samimi olduklarına ikna olmaktır.
 
Arkadaşlar! münekkid olmak islamın kesin bir emri değildir. Hatta kerih gördüğü bir tavır, bir sıfattır.
 
Çünkü bir insan, eğer münekkid ise, bunu ahlak haline getirmişse, hayatına bakın lime lime dökülüyordur. Neden mi? kendisine dönüp bakmaktan aciz kalmıştır da ondan. Asıl işini, üzerine lazım olmayan bir işle takas etmiştir de ondan. Başkaları ile meşgul olmaktan kendisi ile meşgul olacak zaman bulamamıştır da ondan. Hele yaptığı gıybeti, zannın getirdiği hükme varan beyanlarının yüklediği günah ayrı bir bahis.
 
Siz oturun, hakikat mutlak manada sizin elinizde imiş gibi esin, gürleyin, ahkam kesin, tenkid edin, dışlayın, öteki ilan edin, tekfir edin, suçlayın, karalayın, mahkum edin, tecrid edin sonra rahatlayın, bir oohh çekin, bugünde eyy cihad ettik eyy ibadet ettik deyin.
 
Bir kere bizim şunu iyi bilmemiz gerekiyor!!!.
 
Biz, hakikate mensup, hakikate taraf, hakikate aday olmaya çalışırız çabalarız, bunu umarız. Ama hakikat bizde, hak biziz, demeyiz, diyemeyiz, dememeliyiz.
 
Daha sabah namazını koruma, muhafaza hususunda bile sınıfta kalmışız. Genelleme yapmıyorum, ancak slogan atmakta son derece başarılı, yılların mücahidi arkadaşlar tanırım, henüz sabah namazını halledememiş.
 
Ahdine vefa, emanete riayet, söze sadakat mevzularında bile, kendimizi isbat edememişiz. Neden bahsediyoruz?
 
Tevhidden bahsediyoruz, birbirimizi tekfire varan yaklaşımlar serdediyoruz.
 
Vahdetten bahsediyoruz, parça parçayız. Kendi içimizde, herhangi bir mevzuda fikir ayrılığı yaşandı mı, ipleri koparıyor, selamı kesiyoruz.
 
Lafa gelince de kardeşliğin bitmez, son bulmaz, ucu ahiret alemine uzanan bir hukuk olduğu edebiyatı yapıyoruz.
 
Çok çelişkilerimiz var.
 
Tevhidi düşünüyor olabiliriz.
 
Düşünmek kolay, ekmek istemez, su istemez, zahmeti yok, düşüün dur.
 
Tevhidi yaşantıya sahipmiyiz?
 
Elimizden ve dilimizden kardeşlerimiz emin değilse ne kadar tevhidi düşünceye sahip olursak olalım.
 
Bir mecliste, bir kaç müslüman bir araya gelse gündem peşinen belli. Falanlar filanlar.
 
İmanmetre, imanölçer bizde ya! Ahkam kesmeye odaklanmış yarenler meclisinde, vur gitsin. Ne kadar güçlü vurursan, o kadar cihad etmiş sayılırsın.
 
Ahlak! Ahhh ahlak nerdesin?
 
Hz. Peygamber bize ne öğretti, biz ne yapıyoruz.
 
Gözünde çapak olan kardeşimizin, çapağını silmesine dair, uyarı içeren, sıcak, samimi, merhamet şefkat eksenli bir yaklaşımla hareket edeceğimize, çapağından ötürü gözüne yumruğu patlatmak hangi islam ahlakına uyuyor?
 
Arkadaşlar!
 
Lütfen dilimize sahip olalım, dilimizi hikmetle-kardeşce-merhametle-adaletle-muhabbetle yönetelim. Kontrol edelim. Dilimiz, başımıza çok bela açabilir emin olun.
 
Yılan gibi sokan, bıçak gibi kesen bir dil, bizim dilimiz olamaz. Bu dil, İslamın dili olamaz.
 
Baş öğretmenlerimiz, nebiler, rasuller en azılı düsmanlarına bile hidayet duası yaparken 'Ya rabbi onlar bilmiyorlar' derken, biz iman kardeşlerimize lanet okuyor beddua ediyoruz. Onların yanlışları üzerinden, kendimizi aklama çabasına giriyoruz.
 
Özetle, ben, bizi, içerden bilen, gören, gözlemleyen bir müslüman olarak, halimizin, tavrımızın, İlahi rızaya muvafık olmadığını müşahede ediyorum.
 
Gelin birbirimizin samimiyetine inanalım, inanmaya çalışalım.
 
Birbirimizi kardeş bilelim.
 
Hepimizin eksiği, gediği var. Eksiklerimizi ikmale, zaaflarımızı tahkime çalışalım. İşimiz çok, işimize bakalım.
 
Tartışalım, konuşalım, ama dışlamayalım, mühlet tanıyalım, uyaralım, nasihat edelim, nasihat alalım, yapıcı eleştirelim, yapıcı eleştiriye açık olalım.
 
Bu ayeti çok okuyalım. Üzerinde tefekkür edelim.
 
"Onlardan sonra gelenler derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanan kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde inananlara karşı bir kin bırakma! Rabbimiz! Sen çok şefkatli, çok merhametlisin!"(Haşr 10)