Yasin AYDOĞAN

06 Nisan 2007

ROMANYA GEZİSİNDEN NOTLAR

ROMANYA GEZİSİNDEN NOTLAR

 

Hizmetin coğrafyası olmaz.

Hicretin, tebliğin, temsilin, davetin coğrafyasının olmadığı gibi.

Yola çıktıysanız neresi olsa fark etmez artık.

Yeryüzü Allah’ın. (c.c.)

Biz de O’ nun kullarıyız.

Yeryüzü geniş ve imkan bol.

Veda hutbelerinde Hz. Peygamber’in hitab ettiği sahabe sayısı ihtilaflı olsa da biz en yüksek rakamı esas alarak söyleyelim: 150 bin. Yine şu anda Mekke, Medine ve Taif’te medfun bulunan sahabe sayısının ise 10 bin olduğu söyleniyor. 140 bini nerede? Nerede yaşadılar? Nerede teslim-i can eylediler? Ve nereye defnedildiler?

Bu sorular cidden çok mühim sorular. Cevabını dünya geneline baktığımızda anlıyoruz. Sahabilere ait olduğu rivayet edilen çok farklı bölgelerdeki kabirler bunun en somut göstergesi. Nahl Suresi 36. ayette Rabbimiz “...Yeryüzünde gezin, bakın yalanlayanların sonu nasıl olmuş.” buyuruyor. Hem yalanlayanların sonunu, hem de tasdik eden ve hakikati taşımaya aday olan ve bu uğurda yola koyulanların neler yaptıklarını, nasıl iz bıraktıklarını görmek için yola koyulmalı. 

Daha önce bir hizmet vesilesiyle 3 yıla yakın bulunduğum Romanya’ya, 15 martta tekrar bir ziyaret gerçekleştirdik. Başkent Bükreş’e 250 km mesafede Köstence ili var. Hemen 80 km yakınında bulunan Tulça adlı bölgede Babadağ olarak anılan küçük bir kasabada Sarı Saltuk adlı bir zatın kabri var. Gitmişken kendi çağlarında iman sakalığı yapmış Salih kulların kabrini de ziyaret ettik tabii. Burada yatan kişinin (farklı bölgelerde yattığına dair rivayetler de var. Örn. Macaristan, Bulgarıstan, Makedonya, İznik) Sarı Saltuk olduğuna dair kaynaklar var. Kuzey Dobruca’daki 9 bin nüfuslu bu kasabanın güney kısmındaki Maçin sokağında Sarı Saltuk’un kabri ve onun karşısında da yaz kış akan Baba Pınarı bulunuyor.

Burada yanlış birtakım anlayışlar sürdürülmektedir ne yazık ki. Sarı Saltuk’un kabrini ziyaret eden kadınlar dileklerinin olması için burada dualar okumakta, mum yakmaktadır. Eve döndükle­rin­de koku çıkarma olarak adlandırdıkları kızgın yağda hamur kızartma işini yapmaktadır. Anadolu’da lokma dökme olarak adlandırılan bu geleneğin Babadağ’da koku çıkarma olarak adlandırılması dikkat çekicidir.

Kokunun ve tütsünün eski Türk inancı içerisinde, özellikle nazardan, büyüden ve tehlikelerden korunmakta önemli bir yeri olduğu bilinmektedir. Bu hamurlar daha sonra hayır için üç veya yedi eve dağıtılmaktadır. Bunlar da Şamanist eski Türkler’in inanç sistemi içerisinde yeri olan sayılardır. Tüm bunlar bölge insanında nasıl bir dini anlayış, algılayış olduğuna dair ipuçları veren uygulamalardır. Tevhidi öğretinin hilafına geleneklerden ve eski dini inanışlardan kalma bu asılsız uygulamaların, yerini Kur’an ve sünnet merkezli sahih din anlayışına bırakması için üzerimize çok iş düşüyor.

Sarı Saltuk’un kabrine çok yakın bir cami var. Bahçesinde de Gazi Ali Paşa’nın kabri var. Cami imamı genç bir kardeşimiz Turkiye’den oraya ateşelik tarafından görevlendirilmiş. Bölge halkı çoğunlukla Müslüman (ancak bu hayata yansımayıp, sadece  kavli söylemde kalmış). Öğle namazını, biz olmasaydık yalnız başına eda edecekti. Yani hep beraber 6 kişi cemaat olduk. Bu bölgede ezan dışarıya okunabiliyor. Bu bölgeye Dobruca bölgesi deniyor. Tuna nehrinin Karadeniz’e bakan tarafında yer tutmuş. Dobruca, ismini Dobrotiç adlı birinin bölgede kurmuş olduğu bir devletten alıyor, yani Dobrotiç’in ülkesi: Dobruca. Resmi rakamlar Dobruca bölgesinde 80 bin Tatar ve Türk asıllı Romanya vatandaşı nüfusun olduğu yönünde, ancak sayının daha fazla olması muhtemel.

Başpınar köyü var, biz orada Ramazan erzak-kumanya yardımı yapmıştık, vaktiyle hizmetinde bulunduğumuz Avrasya Vakfı olarak. Dobruca bölgesı hariç, hiçbir şehir ya da yerleşim biriminde Ezan dışarıya okunamıyor. Sadece namaz vaktinde cami/mescid içinde okunabiliyor. Bükreş’te bulunan Bükreş Camii minareli tek camii. Diğer namaz kılınan yerler, vakıflara ait mescid statüsünde olan yerler. Romanya genelinde Türkiye’den iş için, yatırım maksatlı giden ve ikame alarak uzun zamandır kalanlar da var. Tabii evlilik yaparak, az sayıda da olsa vatandaşlık alan ve yerleşenler de mevcut.

Hz. Peygamber bir hadislerinde buyurmuşlar: “Her kim mal için hicret ederse ona kavuşur, kim kadın için hicret ederse o da ona kavuşur, ama hicreti Allah için olanın mükafatı Allah’ a aittir.”

Bu bağlamda, sorumluluk bilinci ile mensubu bulunduğumuz kutlu dinimizin temsilcisi olmalı ve bu misyonu taşımak için çabalamalıyız. İş yapabiliriz, evlenebiliriz, ama bu asla imanımızın, İslami kimliğimizin önüne geçmemelidir. Kaldı ki nerede olursak olalım, muhatabımız kim olursa olsun, ona insaniyetini hatırlatmak asli vazifemizdir. Kişiye insaniyetini hatırlatmak, İslam’ı tanıtmaktır.

Romanya genelinde hizmete aday kurumlar var ve faaliyet gösteriyorlar. Ama, daha çok çalışmak gerektiği inkar edilemez. Avrupa Birliği’ne yeni (miladi 2007 Ocak ayında) dahil olan Romanya’nın ileride ekonomik açıdan nasıl bir duruma geleceği de tam bilinmiyor. Bu konuda çok farklı yorumlar var. Genel manada kendisini İslam’a nisbet eden, ancak eylemde, fiilde, amelde, duygu, düşünce ve fikirde hiç de inancına uygun davranmayan bir toplum haline gelmiş bölge insanı. Tabii bunda, uzun yıllar Çavuşesku döneminde hüküm süren komünist hayat tarzının çok olumsuz etkisini gözden ırak tutmamalıyız.

Romanya gezisi elbette sayfalara sığmayacak anılarla dolu. Ancak son söz olarak şunu hatırlatmayı gerekli buluyorum. Her yerde İslam’ı doğru temsil etmeli, mutlaka imanımızın temsilcisi olmalıyız. Tebliğ edebilmemiz için bu şart. Temsil etmeyen, tebliğ edemez. İnsanlığın avare kasnak gibi dönüp durduğu, çıkış yolu aradığı günümüzde iman sakaları olmayacaksak varlığımızla yokluğumuz arasında ne fark kalır? İman sakaları olmalı, bunun derdine düşmeliyiz. Malın mülkün hamallığını az yapmadık. Gelin yeni bir şeyi yüklenelim ve iman taşıyalım, huzur, esenlik, emniyet, mutluluk taşıyalım.