Adem GEMİCİ

19 Mayıs 2015

SEÇİM, OY, DEMOKRASİ

Yoksa, Allah'ın dinde izin vermediği bir şeyi onlara kanun kılacak ortakları mı vardır? Eğer azabı erteleme sözü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz zalimler için can yakıcı bir azap vardır. (Şura-21)
 
İnsanlık tarihinin başlangıcı aynı zamanda insanın imtihanının başlangıcıdır. Tarih boyunca insanlar yine insanları yönetebilmek için çeşitli yöntemler ve ideolojiler icad etmişlerdir. Tüm bu yöntem ve ideolojler beraberlerinde hep sömürü, işkence, katliam, kaos, kargaşa, ekini ve nesli bozmayı getirmiştir. Bu durum günümüzdede şahit olduğumuz üzere artarak devam edip gitmektedir.
 
Kabile reisliğinden başlayarak, krallık, diktatörlük, cumhuriyet gibi çeşitli yönetim şekilleri icad edilmiş, bu yönetim şekillerini beğenmeyenler de sosyalizm, komünizm, liberalizm, faşizm gibi beşeri ideolojiler icad edip benimsemişler ve bu beşeri ideolojilerini yaymak için mücadele etmişlerdir.
 
Oysa Alemlerin Rabbi olan ALLAH, tarih boyunca insanlığa her müdahalesinde, insanları elçiler vasıtasıyla bu beşeri ideolojilerden vahye, insan icadı hükümlerden kendi hükümlerine, kısacası kula kulluktan ALLAH'a kulluğa çağırmıştır. Ancak bu şekilde gerçek manada adalet tesis edilebilir. Ancak ALLAH'ın adaleti, adaletin gücü olur. Aksi halde adaletin gücünden söz edilemez, olsa olsa güçlülerin adaleti olur.
 
İnsan için neyin en iyi olduğunu bilen elbetteki onu yaratandır. İnsan için neyin yasak neyin serbest olması gerektiğini en iyi bilen elbetteki onu yaratandır. İnsan için kısacık dünya hayatını ebedi kurtuluşuna vesile kılmak için uyması gereken kuralları ve hayat nizamını en iyi bilen elbetteki onu yaratandır.
 
Peki yalnızca insanı yaratana ait olması gereken bu hakları kendisinde de gören bu akılsız liderlere de ne oluyor. Yoksa bu insanları kendileri mi yaratmıştır da haşa onlara helal ve haram, yasak ve serbest belirleme hakkını kendilerinde görüp haddi aşıyorlar. Ya bu tağutlara yani haddini aşanlara, akletmeden-sorgulamadan bu yetkiyi veren kitleler mahşer günü bölük bölük cehenneme sevkedilirlerse o vakit bu liderler dünyadayken kendisine yetki veren bu kitleleri kurtarabilecekler mi?
 
Efendim oy vermekle neden böyle oluyor? Neden mi? Çünkü  insanlar için hayat nizamı belirleme, uyulması gereken kuralları vaz etme, sadece o insanı yaratana aittir. Yaratan da, emreden de ancak O'dur. (Bkz: A'raf, 54) Bu kuralları Allah'ın hükümlerini esas almadan şayet bir insan veya meclis veya parlemento belirlerse, bu kiş,i veya kurumlar ilahlık ve rablik taslamış olurlar. Bunu sözle ifade etmeseler bile.
 
İlahlık iddiasında bulunan insan da tağut olur. ALLAH'a iman etmenin ön şartı ise tağutu inkar etmek ve reddetmektir. Buyrun vahye... Bakara 256: ...Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a iman ederse, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir.
 
Beşeri egemen güçlerin modern çağ dedikleri bu çağda ise demokrasi icad edildi. Yani sözde, insan çoğunluğu ne derse o. İnsan aklı ve hevasının üstünde hiçbir belirleyici otorite yoktur, anlayışı. Hemen söyleyelim ki demokrasi denilen insan icadı beşeri ideoloji, ALLAH'ın dinine tamamen aykırıdır. Bu konuda sayfalar dolusu yazılabilir ancak demokrasinin ALLAH'ın dinine aykırı olduğunu anlamak için, islam dininin kesinlikle reddettiği bir anlayış olduğunu anlamak için şu kısa tesbiti yaparsak maksat hasıl olur zannediyorum:
 
Demokraside kuralları insanlar kendi heva ve heveslerine, sınırlı akıllarına göre koyar. İslam dininde ise kulları için hayat nizamı, kural koyma hakkı sadece ALLAH'a aittir. ALLAH ın dininde, En'am 62: Haberiniz olsun; hüküm yalnızca O'nundur. Ve O, hesap görenlerin en süratli olanıdır... Yusuf 40: Hüküm yalnızca ALLAH'ındır... diye emretmiştir Rabbimiz. Demokraside ise hüküm insanındır, hüküm Avrupa Birliği'nin, Birleşmiş Milletler'in, ABD'nin ve tüm haçlı zihniyeti küresel küfür ittifakınındır. İşte her şey bukadar açıktır.
 
Kendilerine demokrat diyen zevatın durumu da eskiden helvadan put yapıp ona tapan sonra acıktığında taptığını yiyen Arap kabilesinin durumu gibidir. Demokrasi putuna tapan, hedefi ileri demokrasi olan sözde çağdaş ve ilerici müstekbirler, sıkıştıklarında taptıkları putları anında yiyebiliyorlar. Bunun en yakın örneğini Mısır'da, daha önce de Cezayir'de gördük.
 
Demokrasinin öngördüğü şekilde seçim yapılan Cezayir'de bir parti halkın yüzde 75 oyunu aldığı halde, Mısır'da İhvan halkın yüzde 50 oyunu aldığı halde, egemen kafirlerin işine gelmediği için müdahale etmişler ve kendi taptıkları putun kurallarını çiğneyip, seçimi kazananları alaşağı etmiş ve hapse tıkmışlardır. Bazılarını idam etmiş, bazılarını hapislerde çürütmüş ve halen çürütmeye devam etmektedirler. Yani taptıkları demokrasi putunu yemişlerdir.
 
Tüm bu beşer icadı ideolojiler egemen küresel küfür ittifakının menfaatına olduğu sürece işletilebilir. Menfaatlarına dokunduğu anda ne demokrasi tanırlar, ne de laiklik. Bu egemen kafirlere hizmet ettikten sonra Kabe işgalcisi, haçlı finansörü Suud'da olduğu gibi yönetim şekliniz krallık olsun, güya İslam hukuku yazsın bu da onlar için önemli değildir.
 
İşte bu aldatıcı tiyatro tekrar tekrar yazılıp sahnelenmektedir. Figüranlar değişir, fakat oyunu kuranlarla senaryoyu yazanlar hep aynıdır. İnsanlara oy vererek birşeylerin değişebileceği algısı empoze edilir. Akletmeyen insan da kendini yönetiyor zannının verdiği rahatlıkla akletmekten ve sorgulamaktan iyice uzaklaşır. Olaya yine beşeri bir pencereden bakan anarşist-komünist yazar Emma Goldman şöyle doğru bir tesbit yapmıştır: Oy vermenin birşeyleri değiştirme ihtimali olsaydı egemen güçler tarafından çoktan yasaklanırdı.
 
Evet demokrasi denilen beşeri ideolojiye kıyısından köşesinden değinmeye çalıştık. Eşeledikçe içinden daha çok necaset çıkar. Şimdi burada insan kendi tercihini yapacak. Ya şirk sistemi olan demokrasiden yana, ya da bütün beşeri ideolojileri reddedip "hüküm yalnız ALLAH'ındır" diyerek ALLAH'tan yana.
 
İnsan demokrasi dininden ve onun yandaşlarından yana tercihini kullandığı takdirde, ALLAH'ın indirdikleriyle hükmetmeyeceklerini bildiği halde, referanslarının Kur'an olmayacağını bildiği halde, insanlara bir kanun yapacakları zaman ‘bakalım bu yapacağımız kanunda ALLAH'ın hükümlerine aykırı birşey var mı’ demeyeceklerini bildiği halde, bu demokratlardan yana ‘gelin beni hevanıza göre yönetin, bana kafanıza göre yasak ve serbest, haram ve helal belirleyi'n demiş olur.
 
Kur'an'dan anladığımız kadarıyla hükmü ALLAH'tan başkasına veren bir kimse en hafifinden şirke bulaşmış, imanına zulüm bulaştırmış olur. Buyurun Maide Suresi 44: Kim ALLAH ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir… ALLAH ın indirdikleriyle hükmetmeyenler ayette belirtildiği üzere kafir olur da ALLAHın indirdikleriyle hükmetmeyeceklerini bildiği halde onları hüküm makamına taşıyanlar ne olur?
 
Efendim aslında amaç İslam'ın hakimiyetidir, ALLAH'ın hükümlerini hakim kılmaktır mecburen birtakım tavizler verilmek zorundadır. Mecburen Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalmaya namus ve şeref üzerine yeminler edeceğiz, mecburen putların önünde eğileceğiz, mecburen ALLAH'ın kesin haramlarını serbest bırakacağız, yoksa nasıl hakim kılarız ALLAH'ın hükümlerini(?) İşte bu komik gerekçeler ve bunlara gerçekten inanan akletmeyen ve sorgulamayan yığınla insan. İslam devleti nasıl şerefliyse ona gidecek yol da aynı şekilde şerefli (Allah'ın ölçülerine uygun) olmalıdır. Rahmetli Seyyid Kutub'un dediği gibi ’aşağılık yöntemlerle şerefli bir hedefe varılamaz’.
 
Başka meşhur bir gerekçe: Efendim şunu seçmeyelim de öbürü mü gelsin… Oysa bizim için asıl önemli olan şu olmalıdır ki, en tehlikeli batıl, içinde haktan parçalar barındıran batıldır. Unutmayalımki ALLAH'ın indirdikleriyle hükmedilmedikten sonra, temel yasa Kur'an olmadıktan sonra hükmedenlerin ferdi kimliği bir anlam ifade etmez.
 
Sonuç olarak bizler yani tevhidi şuura sahip olan Müslümanlar, hüküm makamını ALLAH'ın indirdikleriyle hükmetmeyecek olanlara vermeyecek, seçimlerde seçimimizi batıl sistemin reddinden yana kullanacağız. Oy kullanmayacağız. Çünkü bizler Müslüman olurken seçimimizi ALLAH'tan, O'nun hükümlerinden yana kullandık ve Al-i İmran suresi 173. ayette buyurulduğu üzere dedik ki:
 
Hasbunallahi ve ni'mel vekil.. "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir".
 
Bizler vekil olarak ALLAH'ı seçtik. Bunu akidemizin gereği olarak yaptık ve inşallah bizler egemen küfür sisteminin sürekli icad edip sahnelediği tüm bu oyalamalara ve oyunlara karşı vahiyle kendimizi uyanık tutacak, tevhidi bir dönüşüm için toplumu vahiyle inşa etme çabamızı son nefesimize kadar sürdüreceğiz.
 
Ey Rabbimiz! son nefesimize kadar bu yolda olmayı bizlere nasip et. Ey Rabbimiz! Ölümün bizi bu yol üzerindeyken bulmasını bize nasip et.