Süleyman GÜLEK

10 Ekim 2020

SİYERİN ÖNEMİ VE GÜNÜMÜZ MÜSLÜMANLARINA NASİHATLAR

Siyerin Önemi

Siyer; sözlükte,  yol, gidiş, hâl ve hareket, yaşayış tarzı, anlamına gelir. Hz. Muhammed (s.a.s.)’in hayatını, onun yaşayış biçimini, Tevhid mücadelesini, niteliklerini, ahlâkını, savaşlarını anlatan ve İslâm tarihi içinde yer alan özel bir ilim dalıdır.1Kavram olarak; Rasulullah (s.a.s.)’in doğumundan vefatına kadar olan hayatını konu alan ilmin adı siyerdir.

Siyer-i Nebî, Peygamberimizin hayatından bahseden bir tarih ilmidir. Siyer ilmi, konusu itibarıyla müslümanlar için ayrı bir önem taşımaktadır. Dolayısıyla her müslüman öncelikle Siyer-i Nebî’yi öğrenmesi ve O’nun örnek hayatını kendisine rehber edinmesi gerekir. Bir müslüman için siyerin önemi, en başta müntesibi bulunduğu dinin temel kaynağı olan Kur'an'ın Rasulullah (s.a.s.)'i “en güzel örnek”2olarak vasfetmiş olmasından ileri gelir.

Peygamberimiz Kur'an'ın ilk muhatabı, ilk tebliğcisi, ilk tatbikçisi kısacası ilk örneği olması Hz. Peygamber'i tanımayı, bilmeyi zorunlu kılmaktadır.  Peygamberimiz herkes için hayatın tamamını kuşatan ideal bir örnektir. Onun, her insanın uyabileceği yalın ve yaşanabilir bir hayat örnekliği vardır. O, Kur’an’ın esaslarına göre yaşayan en güzel model olmuştur.

İnsanoğlunun dünyaya gönderilmesindeki asıl gaye, yaratıcısını tanıyıp O’na hak­kıyla kulluk etmektir. Nitekim bir âyette bu husus “Ben cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım” 3şeklinde açıkça beyan edilmiştir. İşte peygamberlerin gönderiliş sebeplerinin başında, bu kulluğun nasıl yapılacağını, en açık bir şekilde insanlara öğretmek gelmektedir.Bu nedenle Yüce Allah insanlara peygamberler göndermiştir. Peygamberler; Allah’ın, kullarına dinini bildirmek için görevlendirdiği seçkin kimselerdir.

Peygamberler Allah’ın emirlerini yapanları cennetle müjdelemişlerdir, yapmayanların, Allah’a kulluğu terk edenlerin ise cehennem azâbı ile cezalandırılacaklarını haber vermişlerdir.“(İman edenleri cennetle) müjdeleyici, (küfredenleri cehennemle) korkutucu olarak peygamberler gönderdik ki, bu peygamberlerin gelişinden sonra insanların (yarın) kıyamette, Allah'a karşı ileri sürecekleri bir mazeretleri olmasın. Allah güçlüdür, doğru kararlar verir.”4

İlk peygamber Hz. Âdem, son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)’dir. Bu ikisinin arasında birçok peygamber gelmiştir. Peygamberlerin görevi; Allah’ın emir ve yasaklarını, helâl ve haramlarını, öğüt ve tavsiyelerini insanlara tebliğ etmek, sözlü ve uygulamalı olarak açıklamaktır. Bütün Peygamberler bu görevlerini yerine getirmişler ve ümmetlerine örnek olmuşlardır. Yüce Allahtarafından gönderilen ilâhî kitapların sonuncusu olan Kur’ân-ı Kerim, son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)’e indirilmiştir.Tevhidin son elçisi Hz. Peygamber (s.a.s.)’in de ilk gayesi insanları şirkten, küfürden kurtarmak ve ahlâklı bir toplum oluşturmakolmuştur.Hz. Peygamber  (s.a.s.); iman, ibadet vegüzel ahlâka sahipti ve her türlü kötü davranışlardan uzaktı. Dünya ve âhiret mutluluğu için modellerin en güzeli, örneklerin en mükemmeli Hz. Peygamber (s.a.s.)’dir. Peygamberimizi önder ve örnek kabul eden Müslümanlar şu hususları yerine getirmelidir:

1. Hz. Peygamberi Tanımak ve Anlamak

Hz. Peygamber’ianlayabilmek için önce O’nu iyi tanımalıyız. O’nu tanımak, yaşam biçimini iyi bilmek ve kavramak demektir.Hz. Peygamber (s.a.s.)’in doğru anlaşılması konusunda ilk adım, onun hayatının sahih bilgilere dayalı olarak yazılmasıdır. Bu hususta temel müracaat kaynağı şüphesiz Kur’ân-ı Kerîm’dir. Zira Kur’ân’da Hz. Peygamber (s.a.s) dönemindeki savaşlar, yapılan antlaşmalar, Yahudi-Hristiyan ve münafıklarla ilişkiler, Allah Rasûlü (s.a.s.)’in muhatabı olduğu ilahî uyarılar gibi hususlarda bilgiler yer alır.

İslâm Peygamberi (s.a.s.)’in hayatının ve kişiliğinin tüm yönleri ve yaşadığı muhitin sosyo-kültürel yapısı hakkında malumat ihtiva eden ikinci temel kaynak ise bizzat kendisinden rivayet edilen hadisler, başka bir ifadeyle onun söz, fiil ve takrirlerini içine alan Sünnetleridir. Hz. Muhammed(s.a.s.)’in insanlara tanıtılmasında Kur’an ve Hadis’ten sonra müracaat edilecek üçüncü derecedeki bilgiler ise siyer ve meğâzî kitaplarında yer alan ve ilk iki kaynakta işaret edilen esaslarla mutabık rivayetlerdir.5Tabii kî,  Peygamberimizi anmaktan ziyade anlamak ve O’nu örnek almak için hayatını doğru bir şekilde öğrenmek gerekir.

Hz. Peygamber’in örnekliğini her zaman ve zeminde yaşatabilmek ve canlı tutabilmek için O’nu ve insanlığa sunduğu mesajı doğru ve sağlıklı bir şekilde anlamak zorundayız. Bunun için şekilden çok öze, araçtan çok amaca, görünüşten çok maksada önem vermeli, Hz. Peygamber'in iman ve amel-i sâlih temelinde inşa etmek istediği ahlâklı bir toplum idealine ulaşmak için elimizden gelen çabayı göstermeliyiz.  Peygambermizi tanımak, O’nu sevmek, O’nun yolundan gitmek dinimizin en önemli emirlerindendir. O'nu tanıyıp sevmeden, emirlerini kabul edip O’nu örnek ve model almadan İslâm’a uygun bir yaşantı olmaz.

2.Hz. Peygamber (s.a.s.)’i Örnek Almak

Hz. Peygamber (s.a.s.) hayatın her alanı için bizlere en güzel örnek ve model şahsiyettir.Yüce Allah,“And olsun ki, Allah’ı(n rızâsını) ve âhiret günü(n saâdetini) umanlar ve Allah’ı çokça ananlar için Allah’ın Rasûlü’nde, sizin için pek güzel örnek vardır.”6buyurarak, Peygamberimizin her konuda örnek alınacak bir model şahsiyet olduğunu açık bir şekilde ifade etmiştir.

Hz. Peygamber (s.a.s), Kur'an'ın açık emriyle, kendisine uyulması ve hareketleri model alınması gereken en güzel örnek ve ideal bir şahsiyettir.İnsanlara dünya ve âhirette mutlu olmanın aydınlık yolunu gösteren Peygamberimiz, öğrettiği inanç, ibadet ve ahlâk ilkelerini kendisi uygulayarak en güzel model olmuştur. “Rasûl, Rabbinden kendisine indirilen (Kur’an)’a iman etti, mü’minler de (iman ettiler).”7Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah’ım! Sana teslim oldum, ben sana inandım, sana sığındım. Yüzümü gönlümü ana çevirdim.”8 “Allah’a yemin olsun ki, ben sizin, Allah’tan en çok korkanınız ve en çok takvâlı (kaliteli) olanınız bulunmaktayım.”9"Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et"10 buyruğunun en güzel uygulayıcısı olan Hz. Muhammed (s.a.s.) iman, ibadet, ahlâk ve hayatın her alanında bizlere en güzel örnektir.

Unutulmamalıdır ki, Allah Rasûlü (s.a.s) insan olması hasebiyle, bir çocuktur, bir eştir, bir babadır, bir komşudur, bir komutandır, bir liderdir, bir devlet başkanıdır; özetle ortalama bir insanının pek çok konuda kendisiyle paralellik kurabileceği özellikleri haiz bir beşerdir. Bu durumda bilhassa Müslümanların peygamber sıfatıyla birlikte beşerî özellikleri de şahsında barındıran bir peygamberi örnek almaları ve onun gibi davranmaları pekâlâ mümkün olur

Günümüzde insanlar, özellikle de gençler birçok insanı kendilerine örnek almakta, onların tavır ve konuşmalarına, üsluplarına, giyim tarzlarına özenmekte, onlar gibi olmaya çalışmaktadırlar. Ancak bu insanların büyük bir çoğunluğu İslâmî yaşayış içerisinde  olmadıkları için, güzel ahlâk sahibi değillerdir. Bu nedenle bâtıl ve sapkın inançlar, sigara, alkol,uyuşturucu, kumar,eşcinsellik, zinâ, ahlaksızlık, zulüm, haksızlık, yalan gibi kötü alışkanlıklar edinmektedirler.Bu itibarla insanları doğru olana, en güzel ahlâk ve tavıra özendirmek  için davet ve tebliğ görevimizi usulüne uygun yapmak önemli bir sorumluluktur. Dünya ve âhiret mutluluğu için modellerin en güzeli, örneklerin en mükemmeli Hz. Peygamber (s.a.s.)’dir.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) hepimiz için en güzel örnektir. Bütün yönleriyle ümmetin hayatına örnek olmuştur. İyilikte, yardımda, cömertlikte, infakta, sevgide,güzel geçimde,mazluma kucak açmada, zalimin zulmüne engel olmakta, yardımda, ailesine ve ev işlerine yardım etmesinde, ticari dürüstlüğünde canlı örnek abidesi olarak karşımızda durmaktadır.

Peygamberimizin; ona inananlar için eşsiz bir model ve ideal örnek olduğu gayet açıktır. Zaten peygamberlerin en önemli gönderiliş gayelerinden birisi de insanlığa örnek ve model olma konumlarıdır. Günümüz insanı, Peygamberimizi örnek almayı,  onun gibi eşonun gibi babaonun gibi komşu,  kısaca onun gibi iyi bir şahsiyet olmak şeklinde anladığı ve bunu gerçekleştirmeye koyulduğu zaman, dünya ve âhiret hayatı huzur içerisinde olacaktır.

3. Hz. Peygamber (s.a.s.)’i Sevmek

Allah Teâlâ yarattığı insanlar  için en güzel bir yaşam şekli sunmuştur. Göndermiş olduğu kitaplar ve o kitapları insanlığı aktaran peygamberler aracılığı ile Yüce Allah, insanlığı hep dünya ve âhiret mutluluğuna çağırmıştır. En son gönderilen İslâm dini ve o dini tebliğ eden Hz. Peygamber (s.a.s.)’in ilk gayesi tevhid, yani insanları şirkten, küfürden  kurtarmak ve  ahlâklı bir toplum oluşturmak olmuştur.

Bu nedenle bir Müslüman Allah ve Rasûlü’nü her şeyden çok sevmelidir. Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’i sevmek, her mü’min üzerine tam bir farizadır. Çünkü O’nu sevmek ve O’na tabi olmak bizi Allah’ı sevmeye sevkeder. Allah sevgisini O’na tabi olursak elde edebiliriz. Rabbimiz bu gerçeği şöyle  buyurmuştur: “De ki: Allah'ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, çok bağışlayıcı ve merhametlidir.” 11 Tabii ki, Müslüman olarak Allah ve Rasûlü’nü  çok sevmeliyiz, bu sevgimizin kuru bir iddiadan ibaret olmadığını göstermeliyiz.

Hz. Peygamber (s.a.s.)’e duyulan sevgi, her şeyden önce yüce Allah’ın bir emridir. Çünkü Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de; “Mü’minler, Peygamber’i kendi nefislerinden çok sevmeleri gerekir...“12buyurmaktadır. Bu durumu sevgili Peygamberimiz de: “Sizden birinize ben, annesinden, babasından, çocuklarından ve bütün insanlardan daha sevimli olmadığım müddetçe o kimse tam iman etmiş olamaz13buyurarak ifade etmiştir. Hz. Peygamber’i sevmek, her mü’min için en gerekli bir görevdir. Bu sevgi bir insanda gerçekleşmezse, o insan gerçek mü’min olamaz. Allah’ı sevmek, O’nun gönderdiği son Peygamber Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.)’e uymakla olur. Peygamber’i sevmek demek ise, onun izinden gitmek ve her işte onu örnek almak demektir.

4. Allah’a ve Rasûlü’ne İtaat Etmek

Yüce Allah  şöyle buyurur:“De ki, Allah'a ve Peygamber'e itaat edin! Eğer aksine giderlerse, şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.”14Peygamber size neyi getirmiş ve emretmişse, onu alın (yapın); neyi yasaklamış ise, ondan sakının”15“Kim Peygambere itâat ederse, gerçekte Allah'a itâat etmiştir.”16“Kim iyi işler yaparsa kendi lehine, kim de kötü amel işlerse kendi aleyhinedir (zararınadır).”17“Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik”18anlamındaki âyetler ile de Yüce Allah, Peygamberimizin kıyamete kadar bütün insanlara örnek ve model olacağını vurgulamıştır.

5. Sünnete Uygun Davranış Sergilemek

Sözlükte “izlenen yol, yöntem örnek alınan uygulama,  hayat tarzı, örf ve gelenek” mânalarındaki sünnet kelimesinin terim anlamı “Rasûlullah’ın söz, fiil veya tasvipleri” (takrirleri) şeklinde tanımlanır. Takrir Arapça'da onay demektir. Bu sebepleSünnet, Hz. Peygamber’in Allah’ın emirlerine uygun hareket etmek maksadıyla seçip yaşadığı hayat tarzı, gittiği yol' demektir. Müslümanların, her sahada Hz. Peygamber (s.a.s)'i örnek edinmeleri gerekir. Hz. Peygamber (s.a.s)'i örnek edinmek demek, O'nun sünnetine uymak demektir. Kısaca söylemek gerekirse sünnet; Hz. Peygamber (s.a.s.)'in hayat tarzıdır.Hayat tarzı, kişinin hayat anlayışının dışa vurmuş şekli demektir. Şu halde Peygamber (s.a.s)'in sünnetinin temelinde O'nun hayat anlayışı vardır.

Sünnet, bid’atın karşılığıdır.19 Bir kimse Pey­gamberimiz (s.a.s.)’in davranışlarına uygun hareket ettiği zaman o kişi sünnet üzerindedir. Sünnet, Allah Rasûlü'nün, ümmetine örnek olmak üzere Kur’an’ı hayata geçirmek için ortaya koyduğu uygulama, dini doğru anlama ve yaşamada örnek alınacak davranışlar bütünüdür. Sünnet, Kur'an'ın yaşanmış en doğru tefsiri, İslâm'ın pratik ve örnek tatbikidir.

Bazı insanlar, mealcilik yaparak Kur’an adına sünneti yok saymaya, devre dışı bırakmaya kalkıyorlar. Bu tavır, öncelikle Kur’an’ın reddettiği bir tavırdır. Son Rasûl de diğer şerefli elçiler gibi, yalnızca mektup getiren postacı benzeri, yani sadece mesajı (vahyi) getirip haber veren kimse değildir. O, vahyi getirip haber verir, onu tebliğ etmek için çaba sarf eder ve o vahyi bizzat uygular. Daha doğrusu vahyin hedefini bizzat yaşayarak gösterir. Mü’minler O’na bakarak müslümanlığı nasıl yaşayacaklarını ve Allah’ın kendilerinden ne istediğini öğrenirler.

Dolayısıyla ''sünnet" kavramı: "Peygamberimizin davranış ve sözleriyle orta­ya koyduğu Kur’an’ı yaşamak için örnek/model" diye en geniş mânâsıyla kullanılmalıdır.Kur’an’ı her konuda rehber, Hz. Peygamber’i de her konuda model ve örnek almadığı için toplum bin bir problemle karşı karşıyadır.Yani sünnet, Kur’an’ın evrensel planda Hz. Peygamber tarafından yorumlanması demektir.Peygamberimiz (s.a.s.)’e ait olduğu kesinleşen sünnet, dinin kaynağıdır, Müslümanları bağlar. Sünnet Kur’an’dan sonra dinin ikinci kaynağıdır. Sünnet, Kur’an’ın hayata aktarılmış biçimidir, Kur’an'ın pratize edilmiş halidir.

Kur’an ve sünnet ayrılmaz bir bütündür.  O halde, Sevgili Peygamberimizi daha iyi tanıyalım, anlayalım ve O’nun sünnetinihayatımızda belirleyici bir rol üstlenmesini sağlayalım.Rasûlullah (s.a.s.)’e tâbi olmanın, onun sünnetine uymanın önemi âyetlerden açıkça anlaşılmaktadır:“(Rasûlüm) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.”20“And olsun ki, Allah’ı(n rızâsını) ve âhiret günü(n saadetini) umanlar ve Allah’ı çokça ananlar için Allah’ın Rasülü’nde, sizin için pek güzel örnek vardır.”21

Hadislerden de sünnete uymanın gereği açıkça görülmektedir. Peygamber Efendimiz, hadis-i şeriflerinde de en doğru yolun Allah'ın ve Rasûlü’nün yolu olduğunu belirtmişlerdir: “Şüphesiz sözlerin en güzeli, Allah'ın kitabıdır. Yolların en doğrusu, Muhammed'in yoludur.”22Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bizleri şöyle uyarmıştır: “Size iki şey bırakıyorum, bunlara sımsıkı bağlandığınız müddetçe asla doğru yoldan sapmayacaksınız. Bunlar: Allah’ın kitabı ve Rasûlü’nün sünnetidir.”23Enes b. Malik (r.a.)'dan. Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurur:“Her kim benim sünnetimden yüz çevirip işlemezse, o, benden değildir!”24Kur’an ve sünnete uygun yaşayanlar dünya ve âhirette onun faydasını görür, yani mutlu, huzurlu bir hayat yaşar.

Sonuç olarak şunu diyebiliriz: Sünnet Hz. Peygamber'in dini yaşaması, uygulaması ve açıklamasıdır. Sahih Sünneti devre dışı bırakmak Hz. Peygamber'i devre dışı bırakmak anlamına gelir. Hz. Peygamber'in örnekliği olmadan da Müslümanca yaşamak mümkün değildir.Dünya ve âhirette huzura,  saadete ermek Kur’an ve sünnetin gösterdiği yoldan gitmekle mümkündür. Ne mutlu Kur’an ve sünnete uygun yaşama gayreti içerisinde olanlara!

(Not: Bu makale, VuslatDergisi'nin Eylül sayısında yayınlanmıştır.)

Dipnotlar

1. Komisyon, Dinî Terimler Sözlüğü, s. 322

2. Ahzâb, 33/21

3. Zâriyât, 51/56

4. Nisâ, 4/165

5. Adem Apak, Syer-i Nebi, Ensar Yay., İst. 2018, s. 14-15

6. Ahzâb, 33/21

7. Bakara, 2/285

8. Müslim, Zikir 67; Buhârî, Teheccüd 1

9. Buhârî, Nikâh 1; Müslim, Nikâh 5

10. Hicr, 15/99

11. Âl-i İmrân 3/31

12. Ahzâb, 33/6

13. Buhârî, İman 7; Müslim, İman, 16; Nesaî, İman 19

14. Âl-i İmrân, 3/31-32

15. Haşr, 59/7

16. Nisâ, 4/80

17. Fussilet, 41/46

18. Enbiyâ, 21/107

19. Bkz Ebû Dâvud, Sünnet 5

20. Âl-i İmrân, 3/31

21. Ahzâb, 33/21

22. Buhârî, Edeb 70

23. İmam Mâlik, Muvatta, Kitabu’l-Kader, Hds. 3

24. Buhârî, Nikâh 1, (1); Müslim, Nikâh, 1, (5); Neseî, Nikâh 1