Ahmed KALKAN
SURİYELİ HÂMİLE KADININ ESAS KATİLİ, LAİK DÜZENDİR!
Tüyler ürperten, insanı Türklüğünden utandıran bir haber: “Sakarya’nın Kaynarca ilçesinde dokuz aylık hamile Suriyeli Emani Al-Rahmun adında bir kadın, tecavüz edildikten sonra on aylık oğlu ile birlikte başı taşla ezilerek vahşice katledildi.”
Kur’an bu ırz düşmanı, vahşi katillere “hayvandan da aşağı” der. Hayvan böyle bir vahşet sergilemez çünkü. İyi, tamam da, bu ırz düşmanı katiller uzaydan gelmedi. 9 aylık hamile bir kadına ve 10 aylık bir bebeye saldırabilecek ortamı, aslında Allah korkusu diye bir anlayış bırakmayan Batı kriterlerine, TC düzenine ve Atatürk ilkelerine borçluyuz. Devlete, okullara, mahkemelere, meclise, sokaklara, kamusal alana İslâm’ın müdahale etmesini yasaklayın, daha ne hamile kadınlara ve on aylık bebelere saldırılar ortaya çıkacak. Devlet ve medya ektiğini biçiyor. “Bu gidiş nereye?” diye kimse sorgulamıyor. Sebepler aynı kalsın, bu sebeplerin doğal neticesine karşı çık! Böyle bir ucube yaşanıyor. Sınır tanımaz cinselliği ve her çeşit haramı özendiren dizilerle, teşhirciliği moda olarak görenlerle tahrik edilirse, özgürlük adı verilen hevâ tanrısının emrine girilir ve hazcılık din haline getirilirse olacağı budur. Azgın köpekler, tedbir alınacağına, tam tersine, saldırması için kışkırtılırsa köpekler kadar onları kışkırtanlar da suçlu değil midir?
Fıkra gibi kıssayı ya da kıssa gibi fıkrayı bilirsiniz: Nasreddin Hoca bir gün büyükçe bir köye gitmek için yola çıkar. Köye yaklaştığında, köyün dışında aç köpekler hocayı kendi usullerine göre “hoş geldin” karşılamasına çıkarlar. Hoca, üzerlerine doğru parçalayacakmış gibi gelen köpeklere “hoşt, hoşt, hoştbulduk” demeye çalışırken, elini yere uzatır. Yerde duran kocaman taşlardan birini alıp korkutmak için köpeklere atacaktır. İyi de, büyük köyün yolları parke taşlarıyla kaplıdır. Hangi taşa uzandı ise, hiçbir taşı yerinden sökemez. Molla Nasreddin şöyle der: “Ne biçim köy burası, taşları bağlamışlar, itleri salıvermişler!” Hâlbuki taşları değil, köpekleri bağlamaları gerekiyordu. Evet, iki ayaklı hayvanlara alabildiğine hayvanî özgürlük serbest ve kanun teminatında olacak; Haramlara karşı nehy-i ani’l-münker yapıp bunu Allah’ın suç saydığını söylemek ise kişilerin özgürlüğünü kısıtlamak kabul edilerek kanunen suç sayılacak... Müslümanlara Müslümanca faâliyet konusunda nice zorluklar, yasaklar, kınamalar, cezalar revâ görülürken; her türlü ahlâksızlığa, cinsel azgınlığa özgürlük veriliyor. Bir Müslüman, Müslümanca, günaha girmeden caddeye çıkamaz, denizden, deniz kenarından istifade edemezken; inlerinden çıkmış iki ayaklılar yatakta yapılacak şeyleri sokakta yapma özgürlüğünü doyasıya kullanıyor.
Siz Allah’tan korkmazlar, siz düzenciler, siz laikler, Atatürkçüler, Batıcılar! Övünün eserlerinizle. Bu katiller sizin eseriniz. Siz eğittiniz, siz yetiştirdiniz bunları. Allah’ın emir ve yasakları yerine Atatürk’ün ilkelerini öğrettiniz. İslâm ahlâkı yerine, sınırsız özgürlüğü sevdirdiniz. Siz azdırdınız bu gençleri. Açıkta bırakılan yerlerinin örtülen yerlerinden daha çok olduğu sözüm ona giysilerle siz baştan çıkardınız bu gençleri. Bakılacak yeri okunacak yerinden çok fazla olan boyalı basın, sanal medya aracılığıyla ve gâvuru bile utandıracak TV. programlarıyla, siz özendirdiniz fuhşu. Ahlâk nutukları atmaya hakkınız yok. İmansız ahlâk mı olurmuş hiç? Olsa olsa ne idüğü belirsiz “etik” olur. İmanın olmadığı ahlâk, delik kaba su doldurmaya benzer.
Niye ahlâklı olsun ki çağdaş insan?! Hem, çıplaklık, zina, içki ahlâksızlık mıdır ki? Ahlâksızlık olsa, devlet ve hükümet ahlâksızlığa müsaade eder mi hiç? İmanı, tevhidi, Kur’an ahlâkını gündeme bile getirmeyen hükümetin, İslâm’a kapalı ama küfrün her çeşidine açık Kemalist düzenin, laik ve karma eğitim sisteminin aslan (aslında sırtlan) payı var hamile kadının ırzına geçme olayında. Allah’ı hukuka, ahlâka, eğitime, devlete karıştırmayanlar, siz, evet siz suçlusunuz, bu katilleri siz yetiştirdiniz, onları bu hale siz getirdiniz, dolayısıyla katil sizsiniz.
Ey düzenin bekçileri! Siz nefis muhasebesi yapmayın, kendinizi temize çıkarmak için çabalayın. Suçu kendinizde aramayın da, bu yazıdaki suçlamalarda Batıdan devşirme kanunlarınıza göre suç unsuru var mı, onu arayın; olur mu? Atatürkçülük bunu gerektirir. Yoksa çarpar sizi Atatürkünüz. Hani ne idi onun ülkeye gösterdiği hedef: Muâsır medeniyet seviyesi. Günümüz Türkçesi ile çağdaş uygarlık seviyesi. Avrupa Birliğine kabul etmeseler de, Avrupa ve Amerika’daki cinsel suçlara hayli yaklaştı bu ülke. Tâciz ve tecavüzde, kadına karşı şiddet uygulamada Batı standartlarını yakaladı sayılır. İşte, çağdaş uygarlık hedefine ulaşıldı. Bir başlık da bu konuda açılmış olsaydı, Avrupa Kirliliğine hemen alırlardı. Girmek istenilen Avrupa Birliği ülkelerinde ve Amerika’da cinayetler tepki alsa da, namus kavramı olmadığından ırza tecavüzler artık pek yadırganmıyor. Amerika’da her 45 saniyede, bir kadının ırzına geçiliyor. Zina, karın doyurmak gibi kabul ediliyor.
Düzenin kanunları suçluya hak ettiği cezayı vermiyor, suçları önle(ye)miyor. Bu olay da gösteriyor ki, gayrı İslâmî düzen ve beşerî kanunlar suçları önleyemez, tam tersine; suç üretir, suçlu yetiştirir. İşin bir de, bu ülkeye sığınmış mazlum insanlara karşı işlenmiş olması var. Size aman diyene, sizden yardım isteyene, sizin evinize misafir gelene, zâlimden kaçıp sizin merhametinize sığınan insana karşı yapılması… Düşünün (hayır, düşünmeyin, düşünülmesi bile çirkin!) Suriyeli erkekler intikam almaya kalkıyor… Bazı şeylerin intikamı olmaz, ama insanı Türklüğünden utandırmaya kimsenin hakkı da yoktur. Alın size altından kalkamayacağınız ağırlıkta bir soru: Bu Suriyeli Müslümanları kendi ülkelerinden kovan, gitmeyenleri acımasızca katleden Esed mi daha zâlimdir, kendi ülkelerine sığınan bu zavallı insanlara tecavüz edip başlarını ezen gençler mi?
Kontrolsüz güç, belâdır. Kişi arzularını, hevâsını dizginleyemezse, hem kendini ve hem başkalarını mahveder. Allah korkusu olmayan insanı nasıl frenleyeceksiniz? Bugün özgürlük diye yüceltilen anlayış, aslında hayvanî özgürlüktür. Afedersiniz eşek, istediği zaman anırır, istediği yere pisliğini yapar; özgürdür çünkü. Günümüz gençliği de bu tür özgürlüğe can atıyor, doğurmaya az kalmış bir hamile kadının ırzına geçme özgürlüğünü kullanıyor; bu özgürlük de kesmiyor, onun ve on aylık oğlunun başını taşla ezerek öldürme hakkını da kendinde görüyor. İki dakikalık hayvanî bir zevk için alçaldıkça alçalabiliyor. Eski câhiliyye döneminde insanlık bu kadar alçalmış mıydı acaba, ben sanmıyorum.
Her şeyi paraya, kendi çıkarlarına âlet etmek için, duyguları da sömüren Batı tarzı siyasal ve sosyal yapı, hem kadını hem erkeği cinsel yönden sömürmeyi onlara “hak” olarak, “özgürlük” olarak kabul ettirdi. Bu yönlendirme ile erkekler teknolojik aygıtların kendilerini kullanmasının da katkısıyla, bayanların kıyafet ve davranışlarındaki tahriklerin kurbanı oldu. Cinsel özgürlük denilen şey erkeği hep kışkırtır. Kışkırtılan, tahrik edilen genç çıldırır ve saldırır. Doğaldır, tahrik edilen tatmin yolu arayacak. Cehennemden hapishane kadar bile korkmayan, günahı suç ve ayıp kadar önemsemeyen insan, beş dakikalık bir zevk için masum canların başlarını ezecek. İslâm olsaydı hayatımızda, Kur’an’da belirtilen Allah’ın hükmü, cezası uygulanacaktı. Ama önce okullarıyla, İslâmî yayınlarla, Müslümanca bir hayatla suça giden yollar tıkanacaktı. Erkeği kışkırtan çirkinlikler ortaya çıkmayacaktı. Bu pis zânîler, vahşi cânîler; katil düzenin zavallı kurbanlarından sadece iki tanesi. Esas bunları yetiştiren düzeni ve düzenbazları cezalandırmak gerekiyor. Bu gençleri assan ne olacak? Bundan sonra bu sebepler duruyorken benzer neticeler olmayacak mı? Sigaranın üzerine “öldürür, süründürür” yazınca sigarayı vatandaş terk mi ediyor? Okullar, internet, sokaklar, çarşı-pazar; özgür gençler tabii ki azar. Çözüm İslâm’dır. Sadece ahlâkıyla değil; hukukuyla, insana ve hayata bakışıyla, evliliği kolaylaştıran özellikleriyle, inanç ve ibadet sistemiyle, hanımların yüzünde haramların isi, erkeklerin gözünde haramların izi bulunmayacak şekilde yetiştiren takvâ bilinciyle İSLÂM.
Kız-erkek ayrı okullarda okumalı, isteyen bayanlar için sadece hanımlara ayrılmış Belediye otobüsleri ve dolmuşlar olmalı. Erkekleri kışkırtıp tahrik eden fesat unsurlarına izin verilmemeli… Tamam da, bunlar da çözüm getirmez. Her şeyden önce insanı ve devleti İslâmlaştırmalı, insanlara Allah korkusu ve sevgisi aşılanmalı. Allah’tan korkmayanların her türlü zararından korkulur çünkü. Ama, herkes Batılı olmaya can atıyor; hükümet kurtuluşu hâlâ Avrupa Birliğine katılmakta görüyor. Avrupası ve Amerikasıyla Batı bu konularda nasıl, Amerika örneğiyle bir bakalım:
Amerika’da Her 45 Saniyede, Bir Kadının Irzına Tecavüz Ediliyor
www.arsivbelge.com’un verdiği habere göre; Amerika Federal Sağlık Bakanlığı'nın resmi raporuna göre 18 yaşındaki kız öğrencilerin yüzde 28'i bakire, % 72'si fuhuş içindedir. 15 yaşındaki kızların yüzde 40'ı fuhşa bulaşmıştır. Ve 25 öğrenciden biri AIDS ya da cinsel hastalıklardan birine yakalanmıştır. ABD Tecavüzlerle Mücadele Merkezi'nin resmi raporuna göre ABD ülke dâhilinde dakikada, 1,3; günde 1900 ve yılda 683 bin kadın ve kızın ırzına tecavüz edilmektedir. Bu rakam polise intikal eden kayıtlardır. Şikâyet etmeyenler bunun dışındadır. Her 8 kız ve kadından biri tecavüze uğramaktadır. Tecavüze uğrayanların yüzde 62'si 18 yaşından küçük. Bunun yüzde 29'u ise 11 yaşından küçüktür. ABD'de günde 9077 civarında çocuk doğmakta olup bunun 1282'sinin babası belli değildir" Evlilik dışı doğum en az yüzde 30 ya da bazı kaynaklara göre yüzde 45'dir. Doğan her 10 çocuktan en az 4'ü evlilik dışıdır. Evlilik dışı doğum ile babası belli olmayan doğum ayrıdır. ABD eski Başkan Yardımcısının verdiği bilgiye göre 250 milyon ABD nüfusunun 64 milyon 250 bini evlilik dışı doğum neticesidir. Kayda geçen ve geçmeyen cinsi taciz (ırza tecavüz) yılda 5 milyon sayısını bulmaktadır. Tecavüz sadece yetişkinlere ve sadece bayanlara yönelik de değil; erkek çocukların yüzde 22'sinin küçükken ırzlarına tecavüz edilmektedir (www.arsivbelge.com).
BBC Türkçe sitesinin verdiği bilgiler de şöyle: ABD'de kadınların yaklaşık yüzde 20'si yaşamlarının bir noktasında tecavüze ya da tecavüz girişimine hedef oluyor. Amerika'da dakikada 24'den fazla insan tecavüze, şiddete veya ısrarlı izlemeye maruz kalıyor. Bu nitelikte 12 milyon suç duyurusu yapıldığı belirtildi. Araştırmaya göre, önceki bir yıl içinde Amerika'da 1 milyonu aşkın kadın, tecavüze uğradığını bildirdi. 12 milyonu aşkın kadın ve erkek, geride kalan bir yıl içinde, cinsel partnerlerinin tecavüz ve fizikî şiddetine hedef olduklarını bildirdiler. Irza geçme denilen bu tecavüzden erkekler de paylarını alıyorlar. Tahminen her 71 erkekten birinin hayatlarının bir noktasında tecavüze uğradığı ortaya çıktı. Erkek tecavüz kurbanlarının yüzde 25 kadarına, 10 yaşında veya daha da küçükken tecavüz edildiği belirlendi (BBC Türkçe Sitesi).
Türkiye de, Çağdaş Batı Uygarlığına Yaklaşıyor
Türkiye İstatistik Kurumu'nin (TÜİK) "Güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuklara" ait verilerine göre, Türkiye'de 2014 yılında bin 377'si erkek, 9 bin 718'i kız çocuğu olmak üzere 11 bin 95 çocuk cinsel suçlara maruz kaldı. Cinsel suçlara maruz kalan çocukların yüzde 57,6'sını 15-17 yaş grubu, yüzde 23,9'unu 12-14 yaş grubu, yüzde 18,5'ini ise 11 yaş ve altındakiler oluşturdu. İlgililerin bildirdiğine göre, bu konudaki suçların sadece %15’i şikâyet konusu oluyor ve resmiyete girip istatistiklere dâhil olabiliyor. Diğerleri örtbas ediliyor veya toplum tarafından mağdur oldukları halde kendilerinin kınanılacağı gerekçesiyle açığa çıkartılmıyor.
Türk Ceza Kanunu’nun 103. Maddesi’nin 1. fıkrası, 15 yaşını tamamlamamış çocuğa yönelik cinsel suçlarda suçlulara 15 yıla kadar hapis cezası verilebiliyordu. Anayasa Mahkemesi bu cezaları ağır buldu ve 17 Ocak 2017’de yürürlüğe giren yeni yasa ile 15 yaşından küçük çocuklara karşı cinsel suç işleyenlere verilen hapis cezası 3 yıla kadar düşebiliyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, cinsel saldırı suçları son beş yılda yüzde 30 arttı. Son 15 yılda tecavüzden yargılanan 409 polis, asker, özel timci, korucu ve gardiyandan hiçbiri cezalandırılmadı.
Tecavüze uğrayanların yüzde 50’si 18 yaş altında. Bunların yüzde 90’unu kız, yüzde 10’unu oğlan çocukları oluşturuyor. 5–10 yaş arası çocukların yüzde 55'i ensest mağduru. 10–16 yaş arası çocukların yüzde 40’ı ensest mağdurudu.
Acil yardım hattını arayan kadınlardan yüzde 57'si fiziksel şiddete, yüzde 46,9'u cinsel şiddete, yüzde 14,6'sı enseste ve yüzde 8,6'sı tecavüze maruz kalıyor.
Hurriyet.com.tr’nin bildirdiğine göre, Türkiye genelinde cinsel saldırı ile ilgili suçlarda, yüzde 400 civarında bir artış var. Kim demiş Türkiye ilerlemiyor diye. Bakın her geçen gün Çağdaş Batı uygarlığına hızla yaklaşıyoruz. Atatürk, hükümetin çağdaş Batıya yetişmek için gösterdiği gayretlerini unutmayacaktır. Cinsel suçlar yönüyle de Batı ile entegre olmak, Avrupa Birliğine esas bu yönüyle katılmak için, hedef 2023. Atatürk’ün kurduğu rejimin yüzüncü yılını Atatürk’e uygun, onun ilkeleri doğrultusunda, onun gösterdiği hedefe ulaşarak kutlamak gerekir elbet. 2023’te, Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin 100. yılı, Atatürk’ün izinden giderek cumhuriyete ve ataya lâyık ve laik bir şekilde İstiklal Mahkemelerini yeniden kurup bazı irticacıları sehpalarda sallandırarak, elde rakı ile, balolarla, Ata rızâsı için kutlanır. Yoksa, şeriatın kaldırılıp yerine Batı tarzı cumhuriyetin ilanının yüzüncü yılı, herhalde Kur’an okuyarak, namaz kılıp oruç tutarak, şükrederek kutlanmaz.
Zina Suç Kapsamından Çıkarıldı; hem de Bu Hükümet Döneminde
Zaten bir zamanlar seçim vaadlerinde kapatma sözü verildiği halde, genelevlere kimse dokunmamıştır. Demek ki Türkiye’de iki yerdekilerin dokunulmazlığı var. Bu yerlerden biri meclis, biri de genelev. Kapılarına Türk bayrağı çekilip vergisini vererek o işi devletten izinli olarak yapanların emniyeti için Emniyetten bekçilerin bulunduğu şekilde devlet güvencesiyle insanlar rahatça zina etsinler diye oluşturulan bu mekânların kapatılması hakkında hiçbir adım atılmazken, ayrıca otellerde, evlerde yapılan zinayı da serbest kıldılar. 11.5.2005 tarihinde kabul edilen 5349 nolu evli kadın ile erkeğin zinası hakkındaki kanunda değişikle zina suç kapsamından çıkarıldı.
Balık baştan kokmakta; düzen, resmî kurumlar, kapitalistleşmiş çevre sivrisinek üretmektedir. Bataklık kurutulmadan fâhişe sivrisineklerle mücâdele sonuç getirmeyecektir. Tevhîdî iman hâkim kılınmadan ahlâkî öğütler, delik kabın içine su doldurmak için çalışmaya benzeyecektir. Fuhşa bulaşmış insanların zührevî hastalıklar yanında rûhî hastalıklar, psikolojik anormallikler içine düşüp her konuda sapıklaştıkları ve çevrelerini de her yönden rahatsız ettiklerini göz önünde tutmak gerekir.
Fuhşa karşı ahlâk terbiyesi, güçlü âile yapısı, toplumsal kontrol gibi mekanizmaları canlı tutması yanında kesin hukukî ve sosyal önlemler de alan İslâmiyet, fuhuş sektörünü özellikle rahatsız etmektedir. Fuhşu günah, ayıp ve en sonunda yasak olmaktan çıkarma eğiliminde olan modern zihniyet, sözde özgürlük adına fuhuşta sadece zor kullanma ve zarar vermeyi reddetmekte, fuhşun fert ve toplum üzerindeki yıkıcı etkileri bu düşünce sahiplerini fazla ilgilendirmemektedir.
Zinâ ve fuhuş sektörü denilince sadece genelevler ya da sosyetenin tercih ettiği lüks randevu evleri akla gelmesin. Bavul ticareti kılıfıyla iş yapan Nataşa'lar, nice oteller, turistik yerler, plajlar, masaj salonları ve akla gelebilecek hemen her şey bu sektöre âlet edilebiliyor. Arkadaşlık ve sevgili adıyla nikâhsız birliktelikler, metres hayatı, çıkmalar, müstehcen filmler, pornografik yayınlar, internet üzerinden kadın pazarlamalar, telekızlar, televole kültürü, gece klüpleri, akla gelebilecek seksle ilgili her şeyi pazarlayan sex-shoplar, zengin kadınlara hizmet veren jigolo denilen erkek fâhişeler, travestiler, transseksüeller, eşcinseller, mankenler, o biçim sanat anlayışı, uyuşturucu kullanımı gibi konular düşünüldüğünde fuhuş fitnesinin boyutu değerlendirilebilir. Seks turizmi, fuhuş otelleri, plajlarıyla meşhur turistik yerlerdeki üstsüz ve altsızların cirit atmaları, beyaz kadın ticareti, uyuşturucular ve daha neler neler... Bütün bunlar devlet himayesinde ve kanunların onlara tanıdığı özgürlük sayesinde hak olarak verilirken, karşı çıkanlar suçlanabilmektedir. İnternette, pembe dizilerde, sinema filmlerinde cinsellik ve gayr-ı meşrû ilişkiler, ahlâksız bir hayat alabildiğine normalleştirilir ve hatta özendirilir.
Suriye’li hamile kadının ırzına ve canına kast edilmesin diyorsanız; “ben İslâm’ı, İslâm Devletini istiyorum” demiş oluyorsunuz. Çünkü başka hiçbir sistem, hiçbir dünya görüşü bu gibi konulara çözüm getiremez, getiremiyor, getiremeyecek.