Yüksel YILMAZ
VAHDET’İN ÖNÜNDEKİ EN ÖNEMLİ ENGEL
Müslümanların hayat içerisinde varlıklarını korumak ve hissettirmek için güçlü olmaları gerekir ki bunun içinde birlik olmaları lazım. Lokal ve bölgesel çalışan müslümanlar en yakınlarındaki kendileri gibi çalışan müslümanlarla bile birlikte çalışamamaktadır. Lokal böyle olunca tüm çoğrafya da vahdet tabi ki zor olmaktadır. Bu birlikteliğin oluşmasına engel olan bana göre iki önemli konu bulunmaktadır. Birincisi bilgi kaynaklarına bakış, ikincisi nefsi hastalıklardır.İlk dönemlerde de var olan bilgi kaynaklarına bakış iki farklı damarın çıkmasına sebep olmuştur. İkisinin de ortak noktası Kur’an vahyini asli kaynak kabul etmeleridir. İlk başvurulacak bilgi kaynağı Kur’an’dır. Ayrıştıkları nokta ise Kur’an vahyi dışında bir başka vahyin daha olduğu görüşüdür ki bu görüşe göre peygambere Kur’an dışı yani tilavet edilmeyen bir vahyin verildiğidir. Bu yüzden peygambere ait sahih hadisleri vahiy gören bu yüzden bilgi kaynağı olarak bağlayıcı kabul eden bir damardır.
Bu bağlayıcılık mütevatir hadislerin inançta delil olması ile ayrışmalar daha da derinleşmektedir. Mütevatir hadis olarak geçen bilginin kesin ve inanılması gereken bir inanç esası olduğu görüşüdür. Bu yüzden nüzulü isa, mehdi, miraç gibi konulara inanmayan kişiler fısk ile itham edilmektedir ki birini fısk ile itham ederseniz onunla birlikte hareket etmeniz zaten çok zordur. Diğer damar ise Kur’an dışı bir vahyin olmadığını bu yüzden kesin bağlayıcı olan bilginin Kur’an olduğu, hadislerin ise peygamberin söylediği iddia edilen sözler olup kesinlik barındırmadığından bağlayıcılı da kesin değildir. Kur’an vahyi ile uyum içerisinde veya akla uygun ise bilgi değeri güçlenebilmektedir. Mütevatir hadis yerine Mütevatir uygulama olan sünnetin bağlayıcı olduğunu düşünmektedirler.
Şimdi bu iki damarın birlikte hareket edebilmeleri için farklı düşündükleri alanları öteleyip küfre karşı mücadele etmeleri beklene bilinir ama bu yaşanan tecrübelerle de sabittir ki başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu konuları ötelemek o kadar kolay değildir. Bu sorun yani bilgi kaynaklarına bakış açıları bir ara çözümle çözülmeden ilerlemek doğru değildir. Peki bu nasıl çözülecektir?
Tabi ki yıllardır çözülmeyen bu sorunu bir anda biz de çözecek değiliz ama bir fikrimiz var. Bu da her iki tarafın kendini diğer tarafın yerine koyarak islamı yeniden okumaya başlamasıdır. Bunu yaparken neye inandıysa inandığı şeyleri bilgi kaynaklarından tekrar tekrar kendisi bularak ortaya çıkarmasıdır. Her şeyi kontrol ederek, inceleyerek kendi gayret ve çabasıyla doğruya ulaşmasıdır. Tabi ki bu bir fikirdir ve uygulanma alanı bulmaya bilir ama davayı önceleyen şahsiyetlerin bu sorunu bir şekilde halletmeleri gerekmektedir. Bu samimiyet testidir ki hakikat ne ise ona tabi olmak müslüman için farzdır.