BİZ KİMİZ
Coşkun UZUN
11-06-2020 12:31
Bizler
Allah(cc)’ın hukuku, hududu ve hatırının;
Radyo, televizyon, internet, sosyal medya, gazete, dergi, vakıf, dernek, kurum-kuruluşların, sendikaların, siyasi partilerin, cemaatlerin, liderlerin, hükümet ve iktidarların bekasına, emniyetine/güvenliğine/selametine fedâ edildiği…
İnsanların ırk, din, dil, coğrafya, para ve sahip oldukları mal-mülk, mevki-makam ölçeğine göre birbirinden farklı kulvar/statü/ünvanlara göre anıldıkları…
Gözü açık/uyanıkların siyaset, bazılarının felsefe, kimilerinin de hikmet ve irfanla uğraştıkları…
Üç maymundan sonra her üçünün özelliklerine de sahip milyonlarca ‘dördüncü maymun’un aramızda kol gezdiği bu coğrafyalarda ömür tüketenleriz.
Aslına bakılırsa kendi çekirdek ailemizin yanında, küçük ümmet ailesine ve büyük insanlık ailesine mensup, tarihî, coğrafi, siyasî bağ ve sınırları aşmış… Kendisini bir ırkla, mezheple, dille, renkle, ideolojiyle sınırlamayan, evrensel/fıtrî/ilâhî hukuka inanan dünya/yeryüzü vatandaşlarıyız…!
*******
Ahlâksız, şahsiyetsiz, kimliksiz insan olur mu?
Olunursa acaba nasıl yaşanır?
Haysiyet, şeref, izzet, onur yoksa hakkında konuşulacak bir insan da yoktur ki zaten…!
KEŞKE
Bir tane bile Cami, İmam Hatip Okulu açılmasaydı…
Köprüler, Hava alanları, Otoyollar, Tüneller, Hızlı Trenler, Hastaneler, Barajlar, Santraller, İHA ve SİHA’lar yapılmasaydı…
Başörtülüler işe, okula, kurumlara alınmasalardı…
Teknolojik ilerleme ve yenilikler olmasaydı…
Fakat
Bütün bunların karşılığında
İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı yasa, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Zina-fuhuş-İçki serbestliği, Resmî kumarlar yasalaşmasaydı…!
İçindekilerle birlikte dünyaları bize verseler dahi…
Herhangi bir İlâhî-İslâmî hükmün çiğnenmesine, haramların yasalaşmasına, yanlışların meşru görülmesine razı olmasaydık, göz yummasaydık, bunları yapanlara destek vermeseydik…!
Gerekirse
Her şeyden mahrum olsaydık…
Aç kalıp sürünseydik, işkencelere uğrayıp hapishanelerde çürüseydik…!
Fakat bu tavizleri vermeseydik...!
BİZ
Hidayet önderlerinden, Alimlerden, İmamlardan, Şehidlerden, Sıddıklardan, Salihlerden, Peygamberlerden daha mı akıllıyız, canımız onlardan daha mı kıymetli?
Onların asla razı olmadıklarına biz nasıl ikna olduk?
Hayat, iktidar, evlât, devlet, servet, dünya…
Bütün bunlara değer mi?
Değdi mi?
BİZ
Bunca zillete neden razı olduk?
Elimize ne geçti?
Ahiret ve Ölüm yakın değil mi?
Bunca adaletsizliğe, isyana, zulme, tuğyana, zillete, şirke ve küfre neden katlanıyoruz?
Bunca sessizlik, suskunluk neden?
Bizim
Allah(cc)’tan başka sözü dinlenecek, kendisine kulluk edilecek, razı edilecek…
İlâhımız, Otoritemiz, Rabbimiz, sahibimiz olmadığına göre, bu asi ve şımarık gidiş nereye?
Hakkın şahitliğini nasıl yapacağız?
İslâm ve Müslümanlık bu mu?
Hükümler, yasaklar askıya alınıp ertelenebilir mi, iptal edilebilir mi?
Adaleti böyle mi ayakta tutacağız?
Peygamberlerin varlık/tevhid mücadelelerinden bunu mu anladık?
Kur’an kıssalarını hikâye olsun diye mi okuyoruz?
Yeryüzündeki
Görevimiz, duruşumuz ve tarafımız böyle mi olmalıydı?
Bunlarla mı mükellefiz?
Böyle mi emredildik biz?
Tarihi tekrarlayıp tecrübe etmek, yaşanmışlıkları fiilen yaşamak zorunda mıyız?
Bu hakkı, yetkiyi, cesareti kimden, nereden veya nasıl alıyoruz?
BİZ
Kendimizi ne sanıyoruz? Kimi örnek alıyor, neyi temsil ediyoruz?
Gerçekten
Biz neyiz ve kimiz? Mü’min ve Müslüman olmak bu mudur?
Gayri meşrû rejim, sistem ve kurumlardan beslenmek dün haramken bu gün helâl mi?
Aslî bütünlük ve meşruiyetine rağmen İslâm’ı başkaca fikir ve ideolojilerle sentezlemek cinayet değil mi?
Kendileri fani olanların bekâ derdine/davasına düşmeleri ne kadar tutarlı?
Ahlâkî, fikrî, ilkesel, imanî tavizler ve avanslar verişimiz caiz mi?
On tane yanlış bir doğru eder mi?
Demokratik sayılara ve başarılara ikna edilmek doğru mu?
Çoğunluk hakkı istemiyor diye batıla itibar ve itaat edilir mi?
Laik, Kemalist sistemleri işletmek; İslâmî, Kur’anî, Nebevî mi?
Maslahat ve geçiş süreçlerine razı olmamız mümkün mü?
Lükse, rahata, konfora, bireyselliğe, dünyeviliğe alıştırıldığımız bir gerçek mi?
Alışkanlıklarımızdan ve tavizlerimizden vurulup can çekişiyor olduğumuz hakikat değil mi?
Ahireti dünyayla değiştiğimiz, Cenneti dünyada aradığımız inkâr edilebilir mi?
Haramlardan, günahlardan değil yasalardan/yasaklardan ürküp kaçtığımızı bilmeyen kaldı mı?
İmanî kimlik ve ilkelerimizi bir kenara bırakarak, yana yakıla liberal/seküler/muhafazakâr iktidarların peşinde sürüklenmemiz doğru mu?
Maslahatların mefsedete dönüştüğünü duymayan kaldı mı?
Dünkü karalara bu gün ak, dünkü yanlışlara bu gün doğru demiyor muyuz?
Daha dün üç/dokuz talakla boşadıklarımızla bu gün nikâh masasına oturmadık mı?
İtibar/istikrar/iktidar ve imajdan taviz vermediğimizi yedi düvel duymadı mı…?
İzzeti, onuru yanlış yerde aradığımızı hala anlamadık mı?
Bunlar kitaba sığar mı?
Hangi kitapta yeri var?
BİZE
Bir haller oldu.
Değiştik mi, dönüştük mü, başkalaşıp yabancılaştık mı?
Mevziyi mevzûlaştırdık mı?
İşin suyunu mu çıkardık?
Biz bize, kendimize ne yaptık böyle?
*******
Bizler;
Maalesef insanların sorumluluk bilinci ve ‘takva statüsü’ dışında pek çok kariyer, statü, mektep, meşreple, hiziple ayrıştırıldıkları, hem gösterişli ve mutantan hem de monoton bir dünyada yaşıyoruz.
Ölümün gösterilip sıtmaya razı edildiğimiz…
‘İçine gireni Allah kurtarsın, üstünde gezmeye değmez bu dünya’ [1]dedikleri…
Pek çok ilmihali bünyesinde barındıran ‘ilâhî öğretiler’ varken, ayrıca ‘sosyal medya, siyaset, ticaret, edebiyat, tarih, sanat, kültür, eğitim ve mimari ilmihalleri’ne de ihtiyaç duyulan tuhaf/garip bir dünya burası…!
Burada ahlâkî bir ekole/okula, vahyin paradigmasına talip/mensup olmayanlar her konsepte girip çıkar, her ideolojiye bulaşır, her kültüre yuvarlanır, her boyaya girer, her yere ait olurlar ama hiçbir şey olamazlar. Her şey olsalar da insan olamaz/kalamazlar…!
Yani sosyal, siyasi, ekonomik, kültürel pek çok imaj, statü, ünvan ve hiyerarşilerin peşinde koşarken o kısacık, anlamsız, ruhsuz, derinliksiz ömürler bitiverir.
Aslında insanların uymaları ve ait olmaları gereken sadece ‘insanlık/fıtrat’ rolleri vardır fakat bu koşturmacalar arasında onu bir şekilde unuturlar.
*******
Milletimiz;
Cuma’nın hangi güne denk geldiği, Uzay’ın başkentinin neresi olduğu, ayrana ne kadar su katılacağı, yemeğe hangi tuzdan atılacağı, çocuk ishal olunca ne yapılacağı, babasının dayısına amca mı diyeceği gibi derin kavrayış gerektiren zor soru/konuları ‘internete sorup danışan’… Şarjı/kontörü/interneti varsa dünyaya meydan okuyacak kadar zombileşmiş bir neslin varlığıyla mest olup gölgesinde serinlerken… Yanı başımızdaki insanlar elimizden, avucumuzdan kayıp gidiyor, ömürler demleniyor, ahiretler kararıyorken… Bizim yaşadığımıza da hayat deniyorsa eğer…
O halde biz kimiz?
*******
Sözüm ona müslüman coğrafyalarda yaşıyoruz…!
Fakat asgari ücret, yoksulluk/açlık sınırı, Put ve tağutlara saygı/sevgi göstermek, Faizin ‘dünya gerçeği’ olup olmadığı, Fuhuş ve zinanın meşru/serbest olması, NATO üyeliği, ABD – İsrail’e dostluk, stratejik ortaklık, LGBT’ler, ‘İstanbul Sözleşmesi’, ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’, ‘6284’ sayılı yasa, Kumar ve Haramlara işletmecilik yapmak, vergisini olmak…
Helâl midir, yoksa haram mıdır? Gibi konu ve soruların;
Maalesef sigaranın haram/mekruh oluşu, sakız çiğnemenin/yağmur suyu yutmanın/yemeğin tadına bakmanın orucu bozup bozmadığı, rüya ile amel etmek kadar dikkat çekmediği, gündem olmadığı bir vasattayız.
Siyasî istikrar ve bekanın sağlanıp sürdürülmesinin;
Din/diyanet, helâl/haram, zulüm/adalet, küfür/şirk, can, mal, nesil, inanç emniyeti gibi konulardan daha öncelikli ve hayatî görülüp tercih edildiği…
Dinî, siyasî, hukukî propaganda ve güncellemelerin alenen/resmen yapıldığı… Konjonktürel sosyal/siyasî/hukukî içtihad ve fetvaların çıkartıldığı… Güçlü, nüfuzlu ve uyanıkların söz sahibi olup, güçsüz ve zayıfları kendilerine itaate zorlandıkları… Menfaatperest kifayetsiz muhterislerin emperyalizme, siyonizme, kapitalizme gönüllü temsilcilik/askerlik/noterlik/taşeronluk yaptıkları…
Peynir ekmek yer gibi kul hakkı yenildiği, insanlardan bazılarının diğerlerinden daha eşit oldukları, Allah(cc)’ın hak ve hukukununsa çok az sayıda insan tarafından dikkate alınıp önemsendiği ve uyulduğu acayip bir dünya burası…!
İnancı umutlarından/hayallerinden daha sağlam olanların asla kaybetmedikleri… Adaletin sadece bir isim ve kavramdan ibaret olmadığının herkes tarafından bilinmesine rağmen insanların sessizce oturup olan biteni izlediği kozmopolit, muhteşem ve masum bir dünya.
Peki biz buraya neden geldik? Burada ne arıyoruz?
Sorumluluklarımız ve misyonumuz nedir? Kimi ve neyi temsil ediyoruz biz? Neden? Nasıl?
Lütfen
Bilen, inanan ve cesareti olanlar birkaç adım önümüzden yürüsünler…!
Kulluk oruçlarını bozan… tutku ve ihtiraslarla gündem oluşturan… egoda kariyer yapan… şeytanî statüler oluşturan… hazla-zevkle tempo tutturan… ıslık çalıp kendilerini yalanlayan… sezonluk fallara bakarak tükürdüğünü yalayan şahısperest tuğyanîler gölge etmesinler..!
Biz de kim olduğumuzu bilelim ki insanlığın ve kulluğun gereğini yapalım.
[1]Abdurrahim Karakoç
YORUMLARHenüz Yorum Yok !Diğer Yazıları
- 01-04-2023 DİNİN SAHİBİ DEĞİLİZ!
- 10-10-2022 GEÇMİŞ İÇİN MANİFESTO!
- 27-05-2022 KİFAYETSİZ MUHTERİSLER OLAMAYIZ
- 13-01-2022 OKUMAK ve ÜFÜRMEK
- 08-06-2021 YOL AYRIMI
- 24-02-2021 SELÂM
- 19-09-2020 TARAFIMIZ
- 11-06-2020 BİZ KİMİZ
- 06-04-2020 KORONA GÜNLERİ
- 26-02-2020 GÜL’ÜN DİKENİ!
- 29-10-2019 UYANMAK LÂZIM!
- 27-08-2019 ÖNCELİK ve MÜSAİTLİKLER
- 16-05-2019 DÛA NİYETİNE
- 02-12-2018 İSLÂMÎ MÜCADELE ve STK’LARA SORULAR
- 20-10-2018 SU(UD)ÎKAST'LAR ÜLKESİ
- 29-06-2018 VATANSEVER TROL(KARDEŞ)LER!
- 05-04-2018 KIRMIZI ÇİZGİLERİN GÜNCELLİĞİ
- 03-11-2017 MUHASEBEDEN MURAKABEYE
- 10-10-2017 MÜSAİT ZAMANLAR MÜSLÜMANLIĞI!
- 14-07-2017 SÖZ MİLÂT’TIR
- 14-04-2017 NASİHAT
- 18-03-2017 ZULÜM İLE ABÂD OLUNMAZ
- 23-02-2017 MÜSLÜMANLARI BEKLEYEN TEHLİKELER
- 11-11-2016 BEYÂN ve ARZ-I HÂL
- 04-03-2016 ŞEHÂDET DEYİŞLERİ
- 22-12-2015 PEYGAMBER (S.A.V.) ARAMIZDA OLSAYDI?
- 21-08-2015 ŞAHSİYET, KİMLİK VE MİSYON
- 15-06-2015 RAMAZAN ve BİZ
- 27-01-2015 CHARLİE HEBDO ALÇAKLIĞI ÜZERİNE
- 01-06-2014 ‘BEKRİ MUSTAFA’LARLA MECLİSTE KUR’AN HALKASI
- 25-02-2014 PARALEL MÜSLÜMANLIKLAR..!
- 30-12-2013 HAYATIN İÇİNDEN
- 19-10-2013 RESMÎ DİN - DEVLETİN DİN ANLAYIŞI
- 15-08-2013 YOZLAŞMA - 1
- 01-07-2013 SAMİMİYET VE GAYRET
- 11-02-2013 YOLNÂME
- 27-12-2012 İSLÂMÎ MÜCÂDELEDE SİSTEM ALGISI
- 29-11-2012 M. İSLAMOĞLU’NA AÇIK MEKTUP
- 05-11-2012 BİRLEME ve BİRLEŞME
- 26-10-2012 DOĞRU TEPKİ ve NEZAKET TELLALLARI
- 10-09-2012 ALNINDAN ÖPMEK!
- 09-07-2012 HANGİ PEYGAMBER?
- 20-02-2012 ÇOCUKLARIMIZ VE MEÂL BULUŞMASI
- 11-02-2012 PAVLUS VE BİZİMKİLER
- 17-01-2012 KUR’AN’A TESLİM OLMAK
- 01-01-2012 KUR'ANİ İLKELER Mİ, ATAYASA MI?
- 30-10-2011 MUHAFAZAKÂR DEMOKRAT İNCİLER
- 01-10-2011 BİR DAMLA SU...
- 14-08-2011 "RAMAZAN ŞENLİKLERİ"
- 19-07-2011 MÜSLÜMAN OLMAK!
- 11-06-2011 SEÇİMLERİMİZ...
- 19-05-2011 İSLAM KİMİNLE VE NASIL GELECEK?
- 17-04-2011 "MÜSLÜMAN AÇILIMI" NE ZAMAN?
- 15-03-2011 GÖZ BEBEĞİ
- 06-02-2011 SIRA TÜRKİYE'DE Mİ?
- 30-12-2010 Mavi Marmara
- 06-12-2010 HİCRET: YOL ve YOLCULUĞUN ADI
- 19-11-2010 BİR NUMARA MI, ON NUMARA MI?
- 04-11-2010 DEĞİŞMEYECEK, DEĞİŞTİRECEĞİM!
- 18-10-2010 Hz. PEYGAMBER'İ UNUTMAK
- 06-10-2010 OTORİTENİN ŞAHİTLERİ ve ŞEHİDLERİMİZ
- 29-09-2010 GÖZLEMLER
- 11-09-2010 TERCİHİMİZ İSLAMİ OLMALI
- 30-08-2010 REFERANDUMA BAKIŞ
- 03-08-2010 ZALİM OTORİTEYİ REDDEDİYORUZ!
- 14-08-2010 DUYARLILIK ÇAĞRISI
- 14-07-2010 RAMAZAN'IN FESTİVALLEŞTİRİLMESİNE HAYIR!
- 10-07-2010 SÖZDE MÜSLÜMANLAR -2-
- 25-06-2010 SÖZDE MÜSLÜMANLAR -1-
- 09-06-2010 GÜLEN ÖZÜR DİLEDİ, HELALLİK İSTEDİ!
- 31-05-2010 GAZZE FİLOSU ve KÜRESEL İNTİFADA
- 22-05-2010 GAZZE GEMİLERİNE ve DİRENİŞE BİN SELÂM!
- 08-05-2010 DİNİ BİRLEMEKTEN DİLİ BİRLEMEYE!
- 23-04-2010 "KUTLU DOĞUM" KUTLAMALARI ÜZERİNE
Makaleler
Hava Durumu