Coşkun UZUN

14 Ağustos 2011

"RAMAZAN ŞENLİKLERİ"

Konumuz ‘Ramazan Şenlikleri’!

Kur’an’ın yeryüzüne inzali ve adeta doğumu olarak anlaşılması gereken ibadet, arınma ve şûûrlanma ayı olan Ramazan artık aramıza geldi ve kapılarımıza kadar dayandı.

Fakat ne acıdır ki; içimizden bazıları gayrî İslâmî yaşayışlarına rağmen yine de müslüman görünüp bilinmeyi maalesef ki bir türlü bırakamamakta, ne ibadetten ne de eğlenceden vazgeçmekteler.  Bunun tersi bir profil vermeyi de içlerine sindiremedikleri için şapla şekeri fena halde birbirine karıştırıyor ve kıymeti kendilerinden menkul, birbirinden değişik saçmalıklara imza atıyorlar. Ramazan şenlikleri adını verdikleri ve güncelliği itibariyle bizim konu edindiğimiz bu acayip ve garip şey ise bunlardan sadece bir tanesi.

Peki Ramazan denince bizim aklınıza ne geliyor veya gelmeli?

Mükellef iftar sofraları, sıcak ramazan pideleri, tatlılar, güllaçlar, kimi zaman ıkına sıkıla, kimi zaman da yata yuvarlana kılınan ve amacından koparılmış teravihler, içi boşaltılıp ruhu çalınmış mukabeleler, hatimler, orta oyunları, meddahlar, hacivat-karagözler ve özellikle “Ramazan Eğlenceleri”yse sizin aklınıza gelenler, Kur’an’ın doğum ayı olan Ramazanı gerçekten ıskalamışsınız. Oysa bütün bunların kulluk ve ibadetle uzak veya yakından herhangi bir ilişkisi de yoktur.

Hangi ibadetin şamatası, gürültüsü olabilir ki Ramazan ve oruçlarımızın şenliği/eğlencesi olsun Allah aşkına? 

Festival ve eğlenceyle, şamata, gürültü ve hadsiz densizliklerle, sulandırma ve şarlatanlık tarzından en küçük bir hareketle uzaktan veya yakından hiçbir alâkası yoktur bizim Ramazanlarımızın. Şiar/Sembol ve İbadetlerimize kimse Allah(cc)’ın Kitabı Hz. Peygamber’in Sünnetinde olandan başka bir içerik ve anlam yüklemeye yeltenmemeli, kendisinde bu hakkı bulmamalı. Çünkü kitabımızda ve Nebevî örneklikte kesinlikle bunların yeri yoktur!

Böyle çarpıtılmış ve kimyası değiştirilmiş bir Ramazan’ı bizler tanımıyor ve kabul etmiyoruz! Onursuzca yapılan bu ihanetleri ve arkasından gelebilecek başka benzerlerini de peşinen mahkûm edip ayaklarımızın altına alıyoruz! Müslümanlar olarak, yapılan bu terbiyesizlik, yozlaştırma, sulandırma ve densizliklerden kesinlikle uzak ve berîyiz! Yazıklar olsun, Ramazan’ı hevesleri ve istekleri istikametinde eğlenceye çevirenlere!"

Edebi edepsizlerden, dini de dinsizlerden öğrenmek onursuzluğunu yaşamak istemiyorsak eğer din ve ibadetlerimiz konusunda gözümüzü dört açmalı ve kimseye Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmamalıyız diye düşünüyorum. Dolayısıyla, camilerimizin kiliseye, müslümanlarımızın hıristiyana, hocalarımızın papaza benzetilmesine kadar varacak olan bu sürece acilen müdahale edip dur demek zorundayız.  

"Ramazan Şenlikleri" veya "Festival"leriyle ibadetlerimizin aslî kimlik, misyon ve içeriğinden soyutlanarak ibadet olmaktan çıkarılıp birer kabahate dönüştürülmesine hizmet eden kurumlara karşı eleştiri ve tepkilerimizi en kısa sürede ve hızla ulaştırmalıyız. Hiç kimse bizim ibadetlerimizin içini boşaltmaya, ruhunu çalmaya veya adetleştirmeye, dönüştürmeye cesaret etmemeli, edememelidir! Ramazanlarımızı çalmaya yeltenenlere, onu eğlence ve panayır ayı haline getirmeye çalışanlara karşı kesinlikle sessiz ve tepkisiz kalmamalıyız. Çünkü Ramazan ayı müslümanlar için; karanlıklardan nura çıkışın bir kapısı ve bu yönde atılacak adımlar için bir başlangıç, günahlardan arınarak Rabb’e yönelmek için sunulan İlahî bir fırsattır.  

Ramazan’ı gereği gibi değerlendirerek oruç’larının hakkını veren, imanlarının başını dik tutan, bu fırsatta Kur’an’la yeniden tanışıp kaynaşan ve ruhunu, gönlünü, fikrini ilâhî vahiyle inşa edenlerin mübarek Ramazan’ları hayırlı ve bereketli, oruç ve diğer ibadetleri de makbul olsun inşaAllah. 

Fakat maalesef, Ramazan müslümanlarına ve bir aylık kimi geçici değişimlere, dönüşümlere şahit olacağız hep beraber. Saz vaktinde saz, vaaz vaktinde vaaz mantıksızlığıyla, ibadet başka kabahat başka ikilemiyle, parayla imanın kimde olduğu belli olmaz yargısıyla, oruçlu ama namazsız/ibadetsiz müslümanlarla sıkça karşılaşacak, akşam içki içenlerin sabaha oruç olup olamayacakları, sinirli/huysuz kocalarının hatırı için kadınların oruçlu ağızlarıyla yemeğin tadına bakıp bakamayacakları, sakız çiğnemenin orucu bozup bozmayacağı, oruçlu iken yüzülüp yüzülemeyeceği vs. saçmalığında sorularla muhatap olacak zavallı insanımız.

Rabbimiz kitabında mealen şöyle buyuruyor;    “Ramazan ayı, içinde insanlara doğru yolu gösteren, doğru ile yanlışı birbirinden ayırıp açıklayan, bir rehber olmak üzere Kur’an’ın indirildiği aydır. Sizden kim o aya erişirse oruç tutsun. Hasta olan veya seferde bulunan, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Sayıyı tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı tekbir etmenizi ister. Umulur ki şükredersiniz.”  (2 Bakara 185)

Müslüman halkın kendi elleriyle seçtiği bazı İslâmcı(!), ‘Muhafazakâr Belediyeler’ ve kimi resmî kurumlar eliyle, özellikle de akredite kartel medyası tarafından Ramazan’ın; ibadet ve mâneviyât ayı, ruhî arınma ve temizlenerek yücelme iklimi/mevsimi olmaktan çıkartılıp, eğlenceye dönüştürüldüğünü, folklorik plânda ve panayır tarzında bir şenlik ve festivale endekslenerek, toplum iyiden iyeye narkozlandığını görebiliyoruz. 

Dolayısıyla içinde yaşadığımız toplumda, Ramazan ve Oruçlarımızın Kur’anî-Peygamberî aslına döndürülerek ihya edilmesi ve ifsad içerikli kimi şer organizasyonlarından arındırılması gerekmektedir. 

Ramazan’a  özel menüler hazırlayan firmalardan, Ramazan’a has stantlar açanlarına kadar herkes mübarek Ramazan ikliminden nemâlanmanın, kasasını doldurup menfâtlenmenin peşindedir genellikle. Daha iyi yeme, daha lezzetli tüketme, daha çok zevk ve haz alma peşinde olursa modern zamanların insanı Ramazan ve Oruçlarını da kaybedeceğinin resmidir bu onun için. Müslüman kişi gerekli dikkat ve özeni göstermediği takdirde elinden kayıp giden diğer değerleri gibi Ramazan’ını da kaybedecektir bu gidişle. 

Fakat asıl olması gereken şey ise, yaşanılan tüm hayat boyunca kişinin kendisini Rabbinden uzaklaştıran her şeyden uzak/berî olup geri durması, iş ve amellerine, hayatın tamamına ihlâs katması ve mümkünse itikafla seviye kazanmasıdır.  

İbadetlerimizden hiç birisinin ne eğlence, şenlik ve festivalle, ne de şamata ve gürültüyle uzaktan, yakından bir alâkası yoktur! Omurgasızca ve onursuzca yapılan bu ihaneti ayaklarımızın altına alıyoruz! Müslümanlar olarak, yapılan bu terbiyesizlik, yozlaştırma, sulandırma ve densizliklerden uzak ve berîyiz! Bu ihanetin hizmetçisi, işbirlikçisi ve hâmilerine; Allah(cc)’ı Ahiret’i, Cehennem’i ve Mizân’ı hatırlatıyoruz! Sessiz kalarak bu onursuzluk, ahlâksızlık ve faciaya ortak olan sorumluları kınıyor, telin ediyor, iki elimiz yakanızdadır diyoruz!  

Tekrar yazıklar olsun, Ramazan’ı nefisleri, çıkarları, hevesleri ve istekleri istikametinde eğlenceye çevirenlere! 

Ramazan bizler için dirilme ve durulma vaktidir aslında. Ortalık yerde Müslümanlık taslamanın veya pazarlamanın değil bu riya ve rüyadan kurtulmak için çabalamanın vaktidir. 

Dolayısıyla, belki her birimiz Ramazan ve Oruçlarımızla, aç kalmayı  ve empati yaparak diğer açların halinden anlamayı öğrenirken bundan daha öncelikli ve önemli olarak safları sıklaştırmanın, kardeşlik ve kucaklaşmanın, ülfet, muhabbet, vahdet ve tevhidin ikamesi ve ihyasını sağlayıp toparlanmak için Rabbimiz tarafından önümüze serilip istifademize sunulan bu ilâhî sofra ‘Ramazan İklimi’nin kıymetini bilmeliyiz! 

RAMAZAN'ı  müslümanca karşılamaya, farz kılınan ORUÇ’larımız ve itikaflarla sabır eğitiminden geçmeye, sofralarımızda kimsesiz ve gariplerle diz dize oturmaya, ailece Kur’an ve vahiy terbiyesi almaya, ramazan’a gereğince hürmet edip onu hakkınca ağırlamaya, zamane bid'atlarından arındırmaya, oruçlar ve ramazan’dan başlayarak ibadetlerimizi hiç kimseye çaldırmamaya, Allah(cc)’ın emrettiği gibi, ihya edilen ve insanı tekrar inşa edip onaran bir ramazanı yaşamaya ve uğurlamaya…… 

Toplumumuzu vahiy ve sünnet’le buluşturmaya, Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmamaya, kullara kulluğu reddetmeye, Allah(cc)’dan başka otorite ve İlah tanımamaya, ramazan ve oruçlarımızı kimsenin oyun/oyuncağı ettirmemeye, bu çerçevedeki festival, şenlik, eğlence ve ahlâksızlıkları peşinen reddedip mahkûm ederek ayaklarımızın altına almaya……. 

İbadetlerimize sarılarak hayat bulmaya, vahiy ve ibadet ikliminde Kur’an’la arınmaya, oruç’larımızla dirilmeye, itikaf’la yenilenmeye, ‘Ramazan’ın Çocukları’ olarak yetişmeye, vahye şahitlik etmeye, canımızı/cananımızı, varımızı ve yoğumuzu, elimizin altındaki tüm imkânlarımızı, imanlarımız uğruna seferber etmeye hazır mıyız? 

Eğer hazırsak, Selâm olsun, Ramazan’ı Ramazan gibi anlamaya, anlatmaya, yaşamaya ve yaşatmaya çalışanlara! Ramazan’la dostça kucaklaşıp onunla dirilen ve etrafını diriltmeye çalışanlara! 

Selâm olsun, Rahman’ın muvahhid kullarına! Ramazan ikliminde; imsak, iftar, sahur ve itikaf’la birlikte oruçlarıyla direnen/dirilenlere! Selâm olsun, Oruçlarına tutunarak, ‘Ramazan’ın Çocukları’ olarak yetişenlere! 

Selâm olsun, iman mücadelesiyle oruçlarının başını dik tutanlara! 

Selâm Olsun, Ramazan’ın ters yüz edilerek dinin sulandırılmaması, ibadetlerin yozlaştırılıp adetleştirilmemesi için, oyun, oyuncak ve eğlenceye dönüştürülmemesi, Ramazan’ın festivalleştirilmemesi için müslümanca bir vakarla Allah(cc)’ın dinine yardım etmeye çalışan yiğit kullara’!  

Kötülük odaklarına karşı verilecek olan kulluk mücadelesinin bireysel boyutunu oluşturan oruçlarımızın bizleri ‘Kur’an ve Ramazan’ın Çocukları’ olarak yetiştirmesi dilek ve duasıyla Hayırlı Ramazanlar….