ARAYIŞ YAZISI
Gittiğin yerde bir yalnızlıkla bir ıssızlıkla karşılaşırsın. Kendini dipsiz kuyuya atılmış bir taş gibi hissedersin.
Sonu yok... ve düşmeye başlarsın, düşersin düşersin ve düşersin...Yaratılışınız gereği hep bir ötekini arar durursunuz.
Fıtri bir durum olacak ki eksik olduğunuzu anlarsınız, bu eksiklik size bir zaman sonra acı çektirmeye başlar.
Anlayamadığınız, tarif edemediğiniz bir acı, öyle ki kimseye de anlatamazsınız derdinizi.
Bir diğeriniz olduğunu düşünmeye başlarsınız.
Ve diğerinizi aramaya çıkacaksınız ama nasıl, nereye gideceksiniz,
bir yanınız yok...
Nerede bulacaksınız onu, Doğu’nun en doğusunda mı? Batı’nın en batısında mı?
Hem siz onu nereden gördünüz? Kim O? Kimi, neyi arıyorsunuz?
Nereden biliyorsunuz O'nu?
Aradığınıza göre biliyorsunuz. Bildiğiniz doğru olan mı? Sizi yanıltmasın...
Irmakları, dağları, tüm denizleri aşıp gidebilirsiniz onu bulmak için.
Çünkü o sizin bir yanınız, olmazsa olmazınız.
Nereden geldiniz siz, ikiniz de Cennetten mi yoksa?
O zaman siz bir zamanlar birlikteydiniz. Siz ikiniz bir ruhtunuz.
Sonra sizi ayırdılar mı? Sizi kim ayırdı, neden? Diğer yanınız nerede,
bilmiyor musunuz?
Siz aramaya çıktınız değil mi? Ne tarafa gideceksiniz?
Bir sürü insan var, kalabalıklar, caddeler, sokaklar... O'nu nerede bulacaksınız?
Hangi yüzde bulacaksınız O'nu? Bu yüzler kirlenmiş, bu yüzler karanlık.
Bu yüzler acı ve ıstırap içinde. Bu yüzler günahkar.
Bunlardan biri sizin aradığınız olamaz.
Bunlar sizi oyalayan bir enstrüman mı? Yoksa yaşamın son noktası mı?
O sizin Cennetiniz mi? Cehenneminiz mi? nereden bileceksiniz ki.
Bilmediğiniz uzun bir yola çıkıyorsunuz, menzili hayır mı, şer mi?
Uzun bir yürüyüşe başlayın, O'nu bulmak için.
İlk insana ilk başlama noktasına varmak için.
Tüm putperestliklerden, tüm tapınaklardan, tüm ilkelliklerden kaçın.
Sizi ayıran nedenlerin nedenine baş kaldırın.
Uzun bir yürüyüşe çıkın.
İnsanlık tarihi yeniden başlasın.
O kadar uzun yol alacaksınız ki geldiğiniz yeri ve yolları unutacaksınız.
Ve şimdi;
bir hayal perdesi açılıyor gözlerinizde, yüreğinizde bir acı hissediyorsunuz.
O meçhul yer, kavuşacağınız yer. Ve orada bir çocuk, bir de anne...
Anne yalnız, anne korkuyor, anne kuraklıkta su arıyor, yokluk içinde şükrediyor.
Çocuk bir an ''dur dur, dur dur'' diye bağırıyor, rahmet ve merhamet pınarı her yanını sarıyor.
Bir hayal perdesi kapanıyor gözlerinizde. Ve bir an açılıyor aramaklı gözleriniz.
Bir zamanlar yeşil bir vadiydi yaşadığınız yer.
Binbir çeşit ağaçlar, meyveler ve ırmakların olduğu bir yer.
Orada güzellikte sınır yoktu, orada selam var, kötü bir söz yok.
Orada sadece mutluluk var, her yüz gülüyor orada.
Orası Daru's-Selam. Nerede orası, yeryüzünün neresinde?
Birbirinizi bulacağınız yer. Yani hasret gidereceğiniz yer, gülüşeceğiniz sevineceğiniz yer. Orası eviniz.
Yıllar süren bir arayışın ardından, hüznün, acının, ıstırabın ardından.
İşte bak sonunda göz göze geldiniz, buldunuz birbirinizi.
Uzun bir arayıştan sonra tutun bir birinizin ellerini ve bir daha hiç bırakmayın.
Çok sevin, hasret giderin.
Çünkü siz her biriniz Adem ile Havva’sınız.
Beytullah’ta aşka kavuşanlardansınız…