Bayram KÜÇÜK
CUMHURİYET ELDE Mİ Kİ GİTSİN
Cumhuriyet kavramını açıklamadan önce yıllardır cumhuriyet adına yapılanlardan başlamak lazım. Ama Cumhuriyet adına yapıla gelmiş olumsuz icraatlar o kadar çok ki sayfalar yetmez bunu dile getirmeye, hatta üzerine cilt cilt kitaplar bile yazılabilir. Özellikle CHP’nin altı okunun, laik teolojinin iman esasları olarak belirlenmesinin ve uygulamaya konulmasının ardından bu ülkede cumhuriyetin varlığından söz etmek mümkün olmamıştır.
Yaklaşık seksen yıla yakın zaman içinde olup bitenleri kısaca başlıklar halinde şöyle sıralayabiliriz:
* Yirmi beş yıllık tek parti dönemi ve CHP’nin altı okunu (iman esaslarını) halka dayatması.
* Ardından ard arda gelen idamlar, darbeler, ihtilaller…
* Sağ, sol ve ırkçılığa dayalı terör hareketleri ve on binlerce insanın ölümü…
* Müslüman halkın sürekli bir baskı altında tutulması,
* İslam’ı anlama ve yaşama noktasında halkın önüne engeller çıkarılması,
* Üniversitelerin işlevsiz hale getirilmesi ve gençliğin resmi ideoloji adına sürekli bir baskı ve tehdit altında tutulması,
* Öğrencileri okula almamak, okul kapısından kovmak. Oda olmadı okul kapatmak.
* Çalışan ve üreten beyinleri bu ülkenin dışına çıkmaya zorlamak.
* Çeteler oluşturmak, cinayetler işletmek ve komplolar kurmak.
* Güvensizlik ortamı oluşturmak.
* Sermayeyi belli başlı ailelerin ve kişilerin elinde tutarak halkı kendisine muhtaç etmek.
Kısacası bunlar saymakla bitmez.
Olup bitenlerin her biri uzun yıllar içinde sözde “cumhuriyet”in varlığını ve devamını sağlayabilmek için yapılmış icraatlardır.
Ne gariptir ki, “cumhuriyet” kavramı bugün İslam’a ve Müslümanlara karşı konumlandırılmış durumdadır. Oysa “cumhuriyet” arapça bir kavramdır, Müslümanlara aittir. Ne batıya, ne de onun bu ülkede taşeronluğunu yapan batıcılara ait bir kavramdır. Gelin görün ki gasp edilip Müslümanların aleyhinde kullanılmış ve kullanılmaktadır.
Biraz sözlük taraması yapalım hep birlikte:
Cumhur: Seçimle idare edilen devlet. Halk topluluğu. Heyet, takım. Aynı kararı veya hükmü kabul edenler. Alimlerin çoğu.
Cumhuriyet: Devlet reisi millet veya millet meclisleri tarafından seçilen hükümet şekli.
Cumhur reisi: Cumhuriyetle idare olunan memleketlerde devlet reisi olan zat.
Cumhur-u ulema: Alimler topluluğu. (Abdullah Yeğin, İslami-İlmi-Edebi-Felsefi YENİ LÜGAT)
Kavramlar çok açık ve net.
Cumhur halk iken, “Cumhuriyet”, yani “halkın kendi irade ve idaresi” nasıl oluyor da kuruluşundan bu yana halkla ters düşüyor ve halkla çatışıyor. Nerdeyse bir asırdır iktidarı ellerinde bulunduranlar ile halkın kavgası hiç bitmiyor. Müslümanlar sanki halkın yönetimde söz sahibi olması anlamına gelen cumhuriyet kavramına karşıymış gibi bu yönde resmi ideoloji araçlarından propagandalar yapılıyor. Büyük bir cehalet eseri olarak, batıcı ve ilerici olarak kendilerini gösterenler bu kavramın batıdan geldiğini zannediyorlar. İçeriğini de istedikleri gibi şekillendirip bu topluma dayatıyorlar. Yönetim biçimini cumhuriyet olarak belirlemiş olan ülkeler, vatandaşının can, mal, akıl, nesil ve din emniyetini sağlamakla sorumludur.
Yıllardır cumhuriyetle yönetildiği iddia edilen bu ülkede, hiçbir dönemde insanlar biraz önce yukarda saydığım temel haklar konusunda kendilerini rahat, huzurlu ve mutlu hissetmemişlerdir.
Oysa bunun tarihteki ilk örneğini Hz. Muhammed (s.a.v.) döneminde görmekteyiz. Allah (c.c.), Peygamberi insanlar için örnek seçmiştir. Hz. Peygamberimiz de kendisine Peygamberlik gelmeden önce Mekke’de birçok konuda güvenilen, adres olmuş bir kişilikti. Yani Allah, O’na vahyini göndermeden önce, O, insanlar tarafından seçilmişti. Kendisine peygamberliğin gelmesinin ardından zaman içinde birçok insan onun etrafında toplanmıştır. Ve zamanla kimi konularda çevresindeki insanlarla istişare edip bir karara varmıştır, tek başına karar vermemiştir. Bu konuda inen ayetler konuyu açıkça ortaya koymaktadır:
"Sen (o zaman), sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları bağışla, onlar için Allah’tan mağfiret dile. (Yapacağın) işlerde onlara danış, bir kere de azmettin mi, artık Allah'a dayan. Muhakkak ki Allah kendine dayanıp güvenenleri sever.” (Al-i İmran Suresi, 159)
“Onlar, Rablerinin davetini kabul ederler ve namazı dosdoğru kılarlar. Onların işleri de kendi aralarında istişare iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan onlar Allah yolunda harcarlar.” (Şura Suresi, 38)
Bu ayetlerden de anlaşılacağı üzere, bir işi halletmenin en iyi yolu istişare ve şura yöntemidir. Medine ve Mekke şehirlerinde kendi kendini idare etmeye dönük ilk adımlar bu şekilde atılmaya başlamıştır. Müslümanlar daha Mekke’de iken kendi meclislerini oluşturmuşlardı.
Medine İslam devletinin ardından bu daha sistematik hale gelmiştir. Mekke’nin fethiyle birlikte de devlet yönetimi tam manasıyla yerine oturmuş oldu.
Ardından dört halife dönemi de sıkıntılara ve bazı tartışmalı uygulamalara rağmen bu şekilde devam etmiştir. İşler, mecliste şuranın bir araya gelmesiyle ve ardından konunun istişare edilmesiyle hallediliyordu. İnsanların kendilerini mutlu ve güvende hissedebilmesi için gerekli olan şeyler yapılıyordu.
İslam, cumhuriyetin temellerini on dört asır önce böyle atmaya başlamıştı.
Yüce Allah, Mekke’deki İslam devrimiyle insanlara kendilerine ait olan değerleri yeniden hatırlattı.
Bugün “cumhuriyet” kavramının kullanımı aslından çok uzaktır.
Hele ki küresel işgallerin olduğu, emperyalizmin Müslüman ülkelerde kol gezdiği, yerel sistemlerin emperyalistlerle işbirliği yaptığı bir zamanda cumhuriyetin varlığından söz etmek ve onu koruma iddiasında bulunmak abesle iştigaldir. Mesele cumhuru koruyan bir cumhuriyet anlayışı geliştirmek değil, birilerinin mevcut statükoyu devam ettirebilme çabasıdır.
Selam ve dua ile.
Not: Siz bu yazıyı okurken ben biiznillah kutsal topraklara doğru yola çıkmış olacağım. Rabbimden bu imkanı sizlere de nasip etmesini niyaz ediyorum. Selamınızı götürüyorum, selam getireceğim inşaallah. Haklarınızı helal edin.