Mükerrem BULUT
DİRİLT BİZİ EY KUR’AN!
Hayatımız boyunca hep birilerini örnek aldık. Kimi zaman bizden daha fazla bilenleri, kimi zaman önder olarak gördüğümüz bazı kimseleri, kimi zaman hayatları koşuşturmaca içerisinde olanlar, kimi zamanda iyi edebiyat yapanlar hep bizim fark ettirmeden kendilerini örnek aldığımız kişiler olmuşlardır. Fakat az bir bilgiye sahip olduğumuzda da maalesef ilk eleştirdiğimiz insanlar da onlar olmuşlardır. Daha iyisini yapmışçasına, daha güzel örneklikler sergilemişçesine eleştiri oklarımızı bir zamanlar bize örnek olan insanlara yöneltmişiz. Yerden yere vurmuşuz bazen acımasızca. Haklı sebeplerimiz olsa da bazen kantarın topuzunu kaçırmışız farkında olmadan. Bu insanlar bize belki de İslam’ı sevdiren, bize gerçekleri anlatan insanlar olmuş. Ama ne hazindir ki bir çoğu konuşmalarıyla sevdirdikleri İslam'dan bihaber hayat tarzlarıyla şaşırtmışlar bizi. Gayrimüslim birinin sözü hala kulaklarımı çınlatmakta: "İnsanlar bana söylemleriyle İslam’ı sevdirdiler ama yaşantılarıyla nefret ettirdiler.”
Kişilere endeksli bir hayat tarzı değil aslında İslam. Kişiyle özdeş değil. Kimsenin tapulu malı değil kısacası. Aslında İslam’a bakış açımızdaki problemden kaynaklanıyor tüm bunlar. Şu gerçeği çoğu zaman gözden kaçırıyoruz. Kişiler değil, yoktan var edenin bize inzal ettiği Kitap anlatıyor Müslüman’ı ve onun hayat tarzını. Ne yapması gerektiğini ve ne yapmaması gerektiğini yine Kur'an çiziyor yeşil ve kırmızı çizgilerle. Oldukça belirgin bir çizgi çizer Kur'an insanları tanımlarken. Öyle belirgin ki, birbirine karışması imkansız. Birbiri içine geçmesi ve yanlış anlamamız imkansız. Tüm olasılıkları göz önünde bulunduran Rabbimiz altlarına çizdiği kalın çizgilerle tanımlar insana dair tüm vasıfları. Müslüman, mü’min, kafir, fasık, mücrim, münafık, müfsit, zalim, hata edenler, hataları hayatlarını kuşatanlar, mazlum, mustazaf, müstekbir gibi bir çok tanımı açık bir şekilde görmekteyiz. Allah’ın kitabı hiçbir şeyi noksan bırakmadan açık ve net bir şekilde açıklıyor hepsini. Beşerin kendi tanımlarına gerek duymadan onların yanlış anlama ve yanlış tanımlamalarını göz önünde bulundurarak ona bırakmıyor yüce yaradan. Bizi Kur’an şekillendiriyor ve ismimizi yine Kur’an koyuyor.
Bizi dirilten, ayağa kaldıran, yaşamımızı şekillendiren yine yüce Allah’ın kitabı. Evet bizi diriltecek olan tek kaynak.
Dirilt bizi ey Kur’an!
Kavram kargaşasının ortasında debelendiğimiz günümüzde yaşantımız ve eylemlerimiz doğrultusunda bize Rabbimizin koyacağı isme ve o ismin gerekliliğin yapmaya talibiz.
Dirilt bizi ey Kur’an!
Susuz ve suya hasret kurak toprak gibi senin bize kana kana gelmene muhtacız. Seni anlamaya, seninle konuşmaya, seninle yürümeye, seninle yol almaya ve seninle dirilmeye muhtacız.
Dirilt bizi ey Kur’an!
Fırtınalarla boğuşuyorken senin sakin limanına yaklaştık, nerede durmamız gerektiğini, nerede fırtınaya dahil olmamız gerektiğini yine sen göster bize. Ne senin gölgendeyiz diye rahat oturalım, ne de senin ardına sığınarak tüm dünyayı gereksiz ithamlarla bulandıralım.
Dirilt bizi ey Kur’an!
Birliğimiz, birlikteliğimiz dağıldı. Her birimiz parçalanmış tesbih taneleri gibi her bir yöne dağıldık. Toparlanmaya, tekrar kardeş olmaya, yar ve yaran olmaya ihtiyacımız var. Senin mü'minler ancak kardeştir ayetini yaşamaya şu an çok fazla muhtacız. Biz, bir binanın tuğlaları gibi olmalıydık. Oysa kalplerimiz sınırlarla, cemaatlerle, camialarla, mezheplerle bölündü.
Dirilt bizi ey Kur’an!
Peygamberimizin bize emanet bıraktığı Ümmeti muhafaza edemedik. Onu hovarda mirasyediler gibi paramparça parçaladık.
Bazıları seni anlaşılmaz bir kitap olarak tanıttı. Açıp anlamaya bile çalışmadı. Bazıları seni yüksek raflardan hayata indiremedi bile. Yine bazıları seni hayatlarından çıkarıp sadece merasim kitabı gibi lanse ederken, kimileri de bir kısmını okuyup, bir kısmını inkar etti.
Dirilt bizi ey Kur’an!
Kalbimize tıpkı Mekke'de nazil oluyormuşçasına tekrar nazil ol. Ayet eyet, sure sure tekrar in kalplerimize. Tıpkı sahabiler gibi biz de onar onar hayatımıza aktaralım seni.
Dirilt bizi ey Kur’an!
Bize kalmamız gereken yeri, nerde durup nerede harekete geçmemiz gerektiğini ve ne zaman yürümemiz ve ne zaman koşmamız gerektiğini bir daha hatırlat. Hatırlat ki her şey çok geç olup ölüm kapımızı çalmadan senin ayetlerin bizde tezahür etsin.
Dirilt bizi ey Kur’an!
Üzerimize serpilen ölü toprağının kalkmasını sağla. Ve bizi şaha kaldırsın her ayetin.Bizi harekete geçirsin tıpkı kızgın çölde Ömeri, Hamzayı ,Aliyi, Osmanı, Aişeyi, Haticeyi, Sevdeyi, Zeynebi, Fatımayı ve diğerlerini harekete geçirip şimdi anarken saygıyla andığımız bu örnek insanları diriltip harekete geçirdiğin gibi bizi de dirilt.
Dirilt bizi ey Kur’an!
Hayatımıza yön veren senin ahkamın olsun. Seni bize gönderen yüce Yaratıcımızın emri yeryüzünde hakim, beşeriyet seninle mutmain olsun. Biz kalbimizi yitirdik. Peygamberimizin “onlar senin yüce kitabını terk ettiler,terkedilmiş olarak bıraktılar” şikayetinde dile getirildiği gibi bizler seni terk etmek istemiyoruz. Seni yok saymak, senin bir kısmına inanıp bir kısmını inkar etmek değil bütününe iman etmek istiyoruz.
Dirilt bizi ey Kur’an!
Biz senin kulbuna tutunmak istiyoruz. Rabbimizin sağlam kulp diye bahsettiği kulpa tutunmamız gerektiğini yine senden öğrendik ve sağlam kulpun ne olduğunu da yine senden öğrendik.
Dirilt bizi ey Kur’an!
Cihanşümul mesajınla, alemlere rahmet olarak gönderilen elçinle, tüm insanlığı kucaklayan metninle, "Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz, bizi doğru yola ilet, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna gazab ettiklerinin ve sapmışların yoluna değil" mealindeki duanla yoktan var edene yaklaştır, yakınlaştır bizi.
Dirilt bizi ey Kur’an!
Yoktan var edeni senden öğrendik, ibadeti, yaradana yaklaşmamızı, onun Resulünü, ona nasıl iman etmemiz gerektiğini, duayı, sevmeyi, salatı, yaşamaya dair ne varsa hepsini senden öğrendik.
Dirilt bizi ey Kur’an!
Adem (a.s.)'ı senden öğrendik. Sen tanıklık yaptın. Ayna oldun İbrahim (a.s.) Rabbini ararken, Nuh (a.s.) gemisini yaparken, İsmail boğazlanmak üzere yatırılmışken, Yusuf (a.s.)'ın kuyudan hükümdar olma yolundaki mücadelesinde, Eyüp (a.s.)'ın sabrında, Ashab-ı Kehf'in kıssasında, Ad, Semud ve Medyen kavimlerinin yaşadıklarında, Firavun ve diğer zalimlerin işlediği zulümlerde hep sen ayna oldun bize. Ve olmaya devam edeceksin bizden sonra geleceklere de.
Dirilt bizi ey Kuran!
Af dilemeyi senden öğrendik. Dua etmemiz gerektiğini ve dua etmeyi, istemeyi, dilemeyi senden öğrendik. Allah’a sığınmayı, tefekkürü, tezekkürü, akletmeyi, düşünmeyi, mukayese edip doğru yolda yürümeyi hep senden öğrendik.
Dirilt bizi ey Kur’an!
Her surende cenneti, cehennemi, hesap gününü okuyorum. Cennet ayetleriyle yüzümde tebessüm beliriyor. Cehennem ayetleriyle yapmam ve sakınmam gerekenleri hatırlıyorum. Kıssaların hep yol gösteriyor bana.
Duam Fatiha.
Önderimizi anıyoruz Ahzab'la.
Davamın temellerini atıyorum tüm peygamberlerin hayatlarının şekillendiği Enbiya ile.
Tevbe diliyoruz yılmadan, usanmadan.
Fetih isteğimiz bizi şahlandırıyor.
İnşirah dileniyoruz bazen kalbimize.
Kıyameti yaşıyoruz kimi zaman.
Adiyatla tozu dumana katarak koşturmamız gerektiğini hatırlatıyoruz nefsimize.
Kur’an'la istiyoruz. Kur’an'la diliyoruz. Kur’an'la şekillendirmek istiyoruz hayatamızı. Dirilt bizi ey Kur’an, bizi ve kalbimizi.
Ey Kur’an dirilt bizi, bir daha ölmemek üzere…