Ömer TÜMER

06 Haziran 2016

DÜN NE DEDİK, BUGÜN NE DİYORUZ?

Kur’an’ın biz Müslümanlara armağan ettiği bazı temel kavramlara dün farklı, bugün farklı anlam yüklemek, kavramların değiştiğini göstermez Ya kavramların zamana taşınarak güncelleştiğini, ya da kavramları kullananların kavramları yamulttuğunu gösterir. Değişen kavramlar değil kavramları kullananlardır.

Türkiye de Tevhidi bilincin idrak edilmesi ile birlikte Tevhidi Müslümanlar kavramı da Müslümanlara bir isim olarak anıla gelmiştir. Elbette klasik bağlamda da olsa Müslüman tevhidsiz, müşrikte şirksiz olamaz. Özellikle Tevhidi Müslümanlar tabiri Tevhidi eksen kabul eden, Tevhidi bilince kavuşmuş Müslümanlara verilen bir isim olarak gündemimize yansımıştır. Müslümanın Tevhidisi, liberali, muhafazakarı ve demokratı olurmu? Müslüman Müslümandır, İslamı ve Müslümanları başka kavramlarla ifade etmeye ne gerek vardır denilebilir. Böyle denilse de şahsen ben İslam’a tevhidi İslam, Müslüman’a da Tevhidi Müslüman denmesini benimsiyor ve mevcut din ve Müslüman algısı karşısında farkındalık oluşturduğu için de hoşuma gitmektedir. Tevhidi İslam ve Tevhidi Müslüman kavramlarını da sürekli kullanmaya devam edeceğim..

Kendilerini Tevhidi Müslümanlar diye ifade eden Müslümanların varlığının ortaya çıkışı çok eskilere dayanmasa da çok da yeni değildir. Tevhidi Müslümanların ortaya çıkışları ister kendiliğinden oluşan bilinç sonucunda, isterse bir takım dış İslami oluşumların etkilemesi sonucunda oluşmuş olsa da Müslümanlar adına gıpta edilecek bir durumdur. Ne yazık ki gıpta edilecek, gıptayla bakılacak bu bilinç ve oluşumun geldiği noktaya üzülmemekte elde değildir. Dün hak diye inandıklarına bugün hak değildir konumuna gelmişler, param parça olmuşlardır. Oysa hak dünde, bügünde aynıdır ve değişken değildir. Değişken olan hakka bakış ve onu algılayıştır. Bu bakış ve algılayıştan olsa gerek ki farklı anlayış ve  mezhepler oluşmuştur, oluşmaktadır. Bu tür bakış ve algı farklılıkları doğal görünse dahi temel olan hak kavramlara bakış ve algılamada yamultma ve kıvırtma olmamalıdır. Bundan haraketle tevhidi Müslümanların bazı temel kavramlara dünkü ve bügünkü bakışlarının nerden nereye geldiklerine bir nebze de olsa değinmek istiyorum.

Kendimizi Tevhid eksenli, Tevhidi bilince sahip Müslüman diye ifade ettiğimiz zamanlarda ne dedik, şimdilerde ne demekteyiz. Acaba? kültür-bilinç düzeyimiz, dünyaya ve nimetlerine karşı isteklerimiz mi arttı, yoksa bilincimiz, sabrımız mı azaldı. Elbette artan ve azalanlarımız vardır. Onlarda; yaşımız, zekamız ve mülklerimiz, konfor ve saltanatımızdır.

Dün Tağut’a tuğyan eden, azgınlaşan, haddini aşan, kendine uyulan şeytani düzenler dedik ve tağut’a düşman olduk.

Bugün tağutların fonksiyonlarını icra edenleri bizden veya bizim gibi diyerek vekil ve veli edindik.

Dün Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenlere fasık, facir ve kafir dedik, hükümlerine uymak istemedik.

Bugün hükmedenler Allah’ın hükümleriyle hükmetmeseler dahi bizden veya bizim gibiler diyerek adlarına Müslüman dedik, hükümlerine uymakta bir sakınca görmedik.

Dün hüküm koymak Allah’ın hakkı ve yetkisidir. Allah’ın hükümlerini esas almadan kim kanun koyup hükmederse onlar da, hükme uyanlar da en yakınlarımız olsalar dahi şirk işlemiş olur, adları müşrik olur dedik. Bugün hüküm koyanlar bizden ve hükmüne uyanlar da bizleriz diyerek dinimize İslam, adımıza Müslüman demekte bir sıkıntı görmedik.

Bugün hüküm koyanlar bizden ve hükmüne uyanlar da bizleriz diyerek dinimize İslam, adımıza Müslüman demekte bir sıkıntı görmedik.

Dün içerisinde yaşamakta olduğumuz ülkeye yönetiminden/rejiminden dolayı Dar-ul Cahiliyye dedik.

Bugün ülkenin rejimini, hukuk sistemini/fıkhını unutarak yönetenler bizdendir diyerek ülkeyi Dar-ul İslam/İslam ülkesi ve Daru’s Sulh/barış ülkesi olarak ilan ettik. Onunla mücadeleyi terk ettik.

Dün müşriklerin toplanma, karar alma ve hüküm koyma yeri olan yerlere Dar’ün Nedve, Müslümanlarınkine de Dar’ülErkam dedik..

Bugün toplanıp karar alan hüküm/kanun koyanlar bizden ve bizim gibi diyerek bugünün Dar’ünNedvesine/ meclisine Dar’ul Erkam dedik.

Dün laik rejimde siyasi parti kurmaya, siyaset yapmaya ve siyasi partilere oy vermeye şirk, siyaset yapanlara ve oy verenlere de müşrik dedik.

Bugün siyasi parti kuranlar, siyaset yapanlar bizim gibi, bizden birileri, bizim ülkemiz yönetimine uzak mı kalalım, biz katılmazsak başkalar yönetime gelir, İslam ve Müslümanlar zarar görürler endişesiyle laik rejimde siyaset yapmayı ve laik siyasi partilere oy vermenin gerekliliğine inandık. Böylece şirk koşmaktan ve müşrik olmaktan kurtulduk.

Dün laik rejimi yönetenlerin başındakine firavun, zenginlerine Karun, Din adamlarına da belam dedik ve meşruiyetlerini tanımadık.

Bugün laik rejimi yönetenlere bizden ve bizim gibiler düşüncesi ile halife-sultan, davaya parasal destek veren Ebu Bekirler, dine/İslam’a hizmet eden alimler dedik, meşruiyetlerini tanıdık, emirlerine amade olduk.          

Dün olmazsa olmazımıza İslam devleti dedik, bunu hedefledik.

Bugün İslam’ın devlet öngörüsü yoktur, din devleti Sasanilerden bize geçmiştir diyerek adalet devleti, insan devleti ve demokratik laik devlet fikrini benimsedik.

Dün demokrasiye, laikliğe tağuti-küfür sistemleridir. Değiştirilmesi, yok edilmesi gerekir dedik.

Bugün yönetenler bizden bizim gibi diyerek Demokrasinin erdeminden bahsedip en güzel yönetim biçimi olduğunu savunur hale geldik.

Dün tağutun hükümleri ile hükmeden mahkemelerde yargılanılmaz dedik meşruiyetini tanımadık.

Bugün hakim ve savcılar bizim gibidir, bizdendir diyerek mahkemeleri adil gördük ve adaletine teslim olduk.

Demokratik laik sistemleri namaz kıldığı ifade edilen yöneticiler yönetince sistem tağuti olmaktan, yöneticiler de tuğyan üzere olmaktan kurtulmuş mu oluyorlar acaba? Geçmişteki azılı müşriklerin yaptıkları eylemler onları müşrik kılarken, onların yaptıkları eylemlerin aynısını ve daha ötesini bizler yaparken neden muvahhid olarak kalmaktayız? Şirk-müşrik, Müslüman, muvahhid kavramları da diğer kavramlar gibi dün de, bugün de aynıdır, aynı anlamları ifade etmektedir, etmelidir. Şirk ne kadar gizlenirse gizlensin Alemlerin Rabbine gizli değildir.

Hakikatler nefsimize, çıkarlarımıza ters gelmiş olsa bile, Rabbim bizleri hakikati olduğu gibi kabul edenlerden eylesin.