Ömer TÜMER

12 Şubat 2016

LAİK REJİME RAĞMEN TÜRKİYE’DE ALLAH’IN DİNİ/NİZAMI HÂKİMMİŞ GİBİ İNANMAK

      Klasik, genel kabul din algısıyla düşünüldüğü zaman, öyle de düşünülüyor, herkes Müslümandır.         Müslümanların yaşadığı her ülkede Müslüman/ İslam ülkesidir.

      Türkiye Cumhuriyeti laik bir cumhuriyet olduğu halde, vatandaşlarının çoğunluğu tarafından İslam ülkesi imiş gibi muamele görmektedir. Ülkeyi yöneten siyasi iktidar Müslüman görünümlü olduğu için, laikliğin İslam dışı olduğu maalesef sorgulanamamaktadır.

       Geçmişi (ecdadı), şu an ki hali ve geleceği mutlak doğru Kur’an-ı hâkimin doğruları ekseninde değerlendirmek gerekir. Ecdada saygı“ Biz insana ana-babasına(iyilik) yapmasını tavsiye ettik… Bana ve ana-babana şükret… Eğer onlar, bilmediğin şeyi, bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, sen onlara itaat etme.  Bununla beraber dünyada onlarla iyi geçin…”(31.Lukman Suresi, Ayetler: 14,15). Düsturuna göredir. Mensubu olduğumuz ülkeye karşı olan duruşumuz da bu ayetlerde belirtilen şirk tehlikesine göre olmalıdır. Ecdadımız ve devamı olan bugünkü yönetenler, yönetimi altındaki insanları Allah’ın hükümleri dışında bir başkalarının koyduğu hükümlere çağırmak/katılmak suretiyle kendilerini ve yönettikleri insanları Allah’a ortak koşmaya çağırmışlarsa/çağırıyorlarsa “Onlara itaat edilmez, dünyevi işlerde onlarla eli mahkûm iyi geçinmeye gayret gösterilir.”

      Allah’ın dini/nizamı kozmik olarak elbette hâkimdir, buna kimse mani olamaz. Kastedilen ve istenilen Allah’ın diniyle/şeriatıyla o kozmosun bir parçası olan insanların yönetilmesidir. Türkiye Cumhuriyeti ve vatandaşlarının neyle ve nasıl yönetildiğine bakılmaksızın ülkede Allah’ın dini/nizamı hâkimdir diyebilmek, laik küfür rejimi İslam’a aykırı görmemenin ifadesidir.   

      Allah(c.c) elbette nurunu tamamlayacaktır. (61.Saff Suresi, Ayet;8) Allah’ın nurunun tamamlanması elbette insanların eliyle ve yardımıyla olacaktır. (47.Muhammed Suresi, Ayet;7) Sünnetullah’ın gereği de böyledir. Allah’ın nuru, yöneten ve yönetilenlerin laiklik/şirk elbisesini yırtıp atarak takva elbisesini/Kuran-ı kuşanmaları sayesinde tamamlanacaktır. Laik/şirk elbisesinin içerisinde Müslüman tesettürlü /korunaklı olamaz.

      Ecdada saygı ve Türkiye Cumhuriyeti mensubiyeti/vatandaşlığı üzerinden kavmiyetçilik /ırkçılık hortlatılmak mı isteniyor acaba? Milliyetçilik, kavmiyetçilik ve ırkçılık İslam’ın külliyen reddettiği kavramlardır.  Esas olan Allah’a yakın ve onun yolunda yani takva sahibi olmaktır.(49. Hucurat suresi, Ayet; 13)

      Türkiye Cumhuriyeti laik Türkçü bir idare sistemi olmasına rağmen İslam devletiymiş gibi muamele ediliyor. Diğer sözde İslam ülkerinin de Türkiye Cumhuriyetinin önderliğinde küffar’a karşı savaşmalarının farz olduğu, cihadın kardeş kardeşe değil, küffar’a karşı olması gerektiğinden bahsediliyor. Türkiye Cumhuriyetinin önderliğinde önerilen bu savaş modeli, laik küfür rejimleriyle diğer laik küfür rejimleri arasında olacak bir savaş olduğu, halkı Müslüman olan laik küfür rejimlerine karşı da mücadele edilmesi gerektiği ve küfrün tek millet olduğu neden idrak edilemiyor? Hayret doğrusu.

      Kahraman, necip milletin, şanlı ordusu diye anlatılarak bitirilemeyen laik Türkiye Cumhuriyetinin ordusu, dün Müslümanlara her türlü zulmü yapıyordu, halkın içinde adeta ayrıcalıklı bir sınıf idi, bugün laik muhafazakâr dindar görünümlü siyasal iktidarın güdümüne girince laik ve zalim ordu olmaktan çıktı mı? Yoksa Müslüman ve adil bir ordu haline mi geldi. Dün birileri “İnsan ya laik olur, ya Müslüman olur” diyordu. Ne değişti de? Bugün insan hem laik hem de Müslüman olabiliyor.

      Teröre karşı vatan savunması yapıyoruz bu uğurda şehitler veriyoruz denilerek İslam’ın şehitlik kavramı sürekli istismar edilmektedir. Maden şehidi, trafik şehidi, deprem şehidi, devrim şehidi gibi adlar takılarak şehitlik kavramı daha da sulandırılmaktadır. Allah yolunun dışında tagutların yolunda öldürülenlerin kimlikleri Müslüman olsa dahi şehit olamazlar. Allah yolunda öldürülenler ancak şehittirler.(2.Bakara suresi, Ayet; 154)

       Sizden olan ulül emre itaat edilmesi gerektiği düşüncesiyle laik Türkiye Cumhuriyetine itaat edilmesi yolunda sürekli telkinler yapılmak istenmektedir. Ulül emr, sizin toplumunuzda yaşayan vatandaşlık bağı ile bağlı olduklarınız değildir. Sizden olmak; sizin yakınınız, eşiniz dostunuz olmak demek te değildir. Siz Müslümansanız, Allah’ın yolundan gidiyorsanız, itaat etmeniz gereken Ulül emr de sizin gibi Müslüman olmalı, Allah’ın yolundan gitmelidir ki sizden olmuş sayılsın. İşte o zaman Ulül Emr’e itaat farz olur. Adı, kimliği, Müslüman olarak anılsa, kendi iddiaları da böyle olsa dahi, Laik tağuti sistemin yöneticileri asla Ulül emr olamazlar, onlara da dinen itaat gerekmez. “Ancak sizin gibi, sizden olan emir sahipleri Allah’ın hükümleriyle hükmettikleri sürece itaat gerekir.”(4.Nisa suresi, Ayet: 59)

      Orta doğu yeniden şekilleniyor uyanık ve akıllı olmak gerekir denilerek laik Türkiye Cumhuriyetine destek sağlanmak istenmektedir. Orta doğuya Osmanlıdan sonra şekil verip sınırları çizenler, o zamanın müstekbirlerinin torunları, bugün babalarının çizdiği sınırları beğenmeyerek yeniden çizmeye çalışıyorlar. Ortadoğu’nun şu an ki hali, depdebeli saraylara, petro dolarlara malik laik kapitalist kralların ve sultanların yönetimindeki ülkelerdir. Yapılacak yeni dizayn/paylaşım ile laik karalların, sultanların egemenliğine son verilerek, ülkelerine Allah’ın dini/şeriatımı egemen olacak ki bu kadar önemsenmektedir. Önemsenmeye değer tek şey; harap olan ülkeler ve giden canlardır. Miadı dolmuş tağutlar güncellenerek tağutların hükmü aynen devam edecek, sayıları çoğaltılarak tağutçuklar oluşturulacaktır. Ortadoğu’nun yeni dizaynı eskisinden farklı olmayacaktır. Tağutlar sofrasından pay almaya çalışmak Müslümanları bir başka tağuta mensubiyeti ve onun menfaatlerini savunmaya neden sevk etmektedir?

      Laik Türkiye Cumhuriyeti önderliğinde birlik sağlanmalı, batı ve haçlı ittifakına karşı cephe oluşturulmalıdır deniliyor. Tevhidde birlik sağlanmadan, tevhid dini egemen olmadan oluşturulacak birliktelikler haçlı ittifakına karşı cephe değil, destek cephesi oluşturmuş olur. Haçlı ittifakı denilen batının geçmişte de günümüzde de İslam ümmetine karşı yaptığı savaş onları sekülerleştirmek, laikleştirmek adına yapılmıştır. Sözde islam ülkeleri de onların istekleri doğrultusunda şekillenmiştir. Kendilerine benzediğiniz batılı ülkelere karşı böyle birliktelik oluşturmanın ne anlamı vardır? Böylesi birlikteliğe çağırmak haçlı ittifakı denilen batının ekmeğine yağ sürmek demek değil midir?

      Yöneteniyle, yönetileniyle bende Müslümanım diyen insanlar Allah’ın hükümleriyle beşerin hükümlerini ayırt edebilecek olgunluğa, Allah’ın hükümleri dışında başkalarının ortaya koymuş olduğu hükümlerle hükmetmenin şirk olduğu bilincine ne zaman kavuşacaklardır.