Coşkun UZUN
GÖZLEMLER
Yaşaya geldiğimiz çok sayıdaki toplumsal yanlışların, itikadî ve imanî çarpıklıkların yol açtığı çelişkili pratiklerimiz bize, bir fıkrayı hatırlatıyor;
Adamın biri "Kurban" konusunu anlatıyormuş: "Çocuğu olmayan Hazreti Davut, Allah(cc)'a dua etmiş ve 'Yarabbim bana bir kız çocuğu ver, onu sana kurban edeyim' demiş... Dua tutmuş; Davut, kızının adını Ayşe koymuş... Gel zaman git zaman, çocuğun kurban edileceği zaman gelmiş. Hz. Davut kızı yatırmış, tam boğazını kesip kurban edecekken Azrail gökten bir keçiyle çıkagelmiş ve 'Kızı bırak, al bu keçiyi kurban et' demiş..."
Dinleyenlerden biri dayanamamış: "Yahu bunun neresini düzelteyim... Hz. Davut değil Hz. İbrahim, kız değil erkek, Ayşe değil İsmail, Azrail değil Cebrail, Kurban edilen de Keçi değil Koç olacaktı!"
İçinde yaşadığımız toplumu ve yakın geçmişi gözlemlediğimizde de maalesef aynı bu şekilde, çok sayıda ve çok bilinmeyenli denklemlerle ve hatta pek çok temel değerler ve kavramlarda kargaşasıyla karşı karşıya ve iç içe yaşadığımızı görüyoruz.
“Bugünün dünyasında kavramlar değişmiştir. Tevhidin yerini demokrasi, adaletin yerini hoşgörü, ilahın yerini insan hakları, kulluğun /abd’in yerini ise özgürlük almıştır. Böyle olunca Rabb adına okuma terkedilmiş modern dünyanın egemen güçlerinin kavramları gündeme oturtularak onların ilahlığı önünde saygıyla ve tevazuyla eğilinmiştir. Kafir, müşrik, münafık, fasık, zalim gibi kavramlar unutulmuş ve nerdeyse demokrasiye iman eden her kişi direkt olarak cennete postalanmıştır. Bunun adını hoşgörü olarak tanımlayanlar aynı hoşgörüyü tevhide iman etmiş kitabı gereği gibi okumaya gayret edenlere karşı göstermemişler onları terörist bir militan, fitneci bir güruh olarak hedef tahtasına dikmişlerdir.” 1
Bu yüzden öncelikle, İslâmi Çaba ve Çalışmaları, Davayı, canımızdan azîz bilecek, Allah(cc)’ın Yardım elinin Cemaat üzerinde olduğunu bilen, Vasat bir Ümmet olmanın izzet, şeref ve onurunu taşıyabilecek, Canımızdan vazgeçip emrolunduklarımızdan vazgeçmeyecek ifsat ve yozlaştırmanın her türlüsüyle mücadele edecek bir azim, irade ve teslimiyet vermesini istiyoruz Rabbimizden!.
Niyazımız odur ki; bizleri dinden kazanarak dünyasına harcayanlardan eylemesin. Dünya’dan kazanarak dine harcayanlardan eylesin bizi!
Dünya’dan alacaklı olduğuna inanıp, çok daha fazla şeyleri hak ettiğini düşünen bencillerden değil, insanlığa ve Dünya’ya borçlu olduğuna inanan ve elinin altındaki bütün imkânları kardeşleriyle cömertçe paylaşan kullardan olmaktır amacımız!
Tercih ve Tavırlar…
Akide ve imanlarımız bizim için; Allah’ın dostlarını dost edinmeyi, düşmanlarını düşman edinmeyi, Mü’minlere karşı alçak gönüllü, mütevazî ve yumuşak, kafirlere ise sert ve vakur olmayı, Allah(cc) için canla başla mücade verip cihad etmeyi, sadece Allah(cc) rızasını gözetmeyi, Şerefli ölümle ölümsüzleşerek, Rabbimiz ile alışveriş yapmayı ve Cenneti hak etmeyi, yaşarken şahidliği ve şehid olmayı, Küfre karşı savaşı, zulme karşı isyanı ve kıyamı ifade eder.
Vatandaşlık ile Kulluk sorumluluklarını birbirine karıştırmayan, Devletin, kişilerin, kurumların değil; sadece Allah(cc)’ın kulu olan, Gözünü budaktan, Sözünü dudaktan esirgemeyen; Ordudan, Polisten, Askerden değil sadece Allah(cc)’tan korkan, Suç işlemekten değil; Günaha düşmekten çekinen, Yasaklarla değil; Haramlarla kendisine çeki düzen veren, Hapishanelerden değil; Cehennemden korkup çekinen, Yasallıktan değil; Meşruluktan beslenen bir Müslümanlıktır bizimkisi!
Erdemli olabilmek, Hak ile Batılın çarpıştığı savaş
alanında olabilmektir. Bu kimseler “Hak ile Batılın çarpıştığı savaş alanında olmadıktan sonra; çağının şahidi, toplumunun şehidi olmadıktan sonra nerede olurlarsa olsunlar! İster namaza dursunlar, ister içki sofrasına otursunlar; ne fark eder!” 2
Bizler; Kur'an ve Sahih Sünnet’in Yasa ve İlkelerini; Tartışmasız ve Kayıtsız Şartsız, Ön yargısız Olarak, Tam Bir Teslimiyetle Kabul Etmeyi, Onların Değiştirilmesi Dahi Teklif Edilemez, İlahi/Mutlak Doğrular Olduğundan En Küçük Bir Şüphe Duymadan, Bütün Sorunların Cevap ve Çözümlerinin, Bu iki Kaynakta Olduğunun Bilincinde Olmayı, İnsanlığın Sıkıntılarının Giderilmesinin Ancak Bu iki Kaynağı Benimsemekle ve Öncelemeyle Olabileceğine Olan İnancımızı Güçlendirmesini Cenabı Allah(cc)'tan Niyaz Ediyoruz!
Allah(cc)ı ve Rasülünü, Kur'an’ı ve Sünnet'i kendimize Dayanak, Sığınak, Yasa, İlke, Rehber, Önder, Mercî Kabul ettiğimiz için, İmanımızla ve Kendimizle Çelişmemek adına, ‘La ilahe’ Kulluk sözleşmesine ihanet etmemek için, Allah(cc)’a karşı duruşumuzu bozmayalım diye, Küfre ve Şirke Karşı Tuttuğumuz Kulluk Oruçlarımızı Bozarsak Kefaretimiz Cehennem Olmasın diye; Hiçbir beşerî ideoloji ve sistemi asla kabullenmeyip, onları iman dolu göğsümüzle ‘Lâ’ diyerek toptan Reddediyoruz!
Sonsöz…
Ciddiysek; sorumlu insanlara yakışır şekilde kalıcı, iyi ve güzel işler yapalım. Boş işleri, faydasız uğraşları, geçici hevesleri, inancımızın kokusunu ve rengini taşımayan iş ve amelleri bir an önce terk edelim!
Allah(cc)’ın dinine yardım edelim. Hayra, imara, inşaya, ortak olalım. El verelim, omuz verelim, gönül verelim, para verelim, alalım, satalım, okuyalım, yazalım, okutalım, konuşalım, düşünelim, koşturalım ama asla boş durmayalım!
İmanımızı her yerde ve her vesileyle şahitlendirelim. Şahitliklerimizi de Peygamberlerin mücadele sünnetine uyarak salih amellerimizle taçlandıralım. Yer, gök, kâinat, insan, eşya, her şey bize ve kimliğimize, Muvahhidçe yürüyüşümüze şahit olsun!
Vahye teslim olmuş, Adem’in muvahhid ve müslüman çocukları, Küresel Teröre, İşgale, Uzlaşmaya, Demokratlaştırılmaya, Ilımlılığa, Amerikancılığa, Saltanat İslâm(!)’ına ve Tağutlara karşı, Yeryüzü Yusufiye Medreselerinin; Türkiye, Filistin, Irak, Afganistan, Pakistan, Çeçenistan, Sudan, Somali, Keşmir, Türkistan vb. Kampüslerinde Müslümanca ve Muvahhidce Direnerek Dirilirken; Vahyin hem Şahidleri ve hem Şehidleri olarak, ‘Küresel İntifada’yı kuşanırlarken; İtaat, İbadet, Cihad, Sabır, Direniş, Fakültelerinden, Dâva ve Mücadele derslerinden Kur’an ve Sünnet Müfredatını izleyerek, İzzet, Şeref ve İftiharla mezun olup, Rab’lerine ‘Lebbeyk’ ‘İşittik ve itaat ettik, emret’ (24 Nûr, 51-52), derlerken; Bizim de Söz, Dâva ve Dûalarımızın sonu Allah(cc)’ı tekbir ederek hamd etmektir. Elhamdülillahi Rabbil Âlemin. (10 Yunus 10)
Dipnotlar
1- Bünyamin ZERAN
2- Ali Şeriatî